Watchtower ONLINE KÜTÜPHANE
Watchtower
ONLINE KÜTÜPHANE
Türkçe
  • KUTSAL KİTAP
  • YAYINLAR
  • İBADETLER
  • nwt Eyüp 1:1-42:17
  • Eyüp

Bu kısım için bir video yok.

Üzgünüz, video yüklenirken bir hata oluştu.

  • Eyüp
  • Kutsal Kitap Yeni Dünya Çevirisi (2025)
Kutsal Kitap Yeni Dünya Çevirisi (2025)
Eyüp

EYÜP

1 Uts topraklarında Eyüp*+ adında bir adam yaşıyordu. Bu adam doğruluktan ayrılmayan* dürüst biriydi,+ Tanrı’dan korkar, kötülükten kaçınırdı.+ 2 7 oğul ve 3 kız babasıydı. 3 Birçok hizmetkârı, ayrıca 7.000 koyunu, 3.000 devesi, 1.000 sığırı, 500 dişi eşeği vardı. Bu adam tüm Doğulular içinde en saygın kişiydi.

4 Oğullarının her biri sırayla* kendi evinde ziyafet verirdi. Kız kardeşlerini de davet ederlerdi. 5 Ziyafet sırası başa dönünce, Eyüp çocuklarını arındırmak için yanına çağırırdı. Sonra sabah erkenden kalkar, “Belki çocuklarım günah işlemiş, yüreklerinden Tanrı’ya lanet etmiştir” diyerek, her biri için yakılan kurban* sunardı.+ Eyüp her zaman böyle yapardı.+

6 Tanrı oğullarının*+ Yehova’nın huzuruna+ çıktıkları gün geldi. Aralarında Şeytan+ da vardı.+

7 Yehova Şeytan’a “Nereden geliyorsun?” diye sordu. Şeytan Yehova’ya, “Dünyada gezinip dolaşmaktan”+ karşılığını verdi. 8 Yehova Şeytan’a şöyle dedi: “Kulum Eyüp dikkatini çekti mi? Yeryüzünde onun gibisi yok. Doğruluktan ayrılmayan* dürüst bir adam,+ Tanrı’dan korkar, kötülükten kaçınır.” 9 Şeytan Yehova’ya şu karşılığı verdi: “Eyüp Tanrı’dan boşuna mı korkuyor?+ 10 Sen onu her şeyden korudun. Onun, evinin ve sahip olduğu her şeyin etrafına adeta çit çevirdin.+ Elinin emeğini bereketli kıldın,+ sürüleri çoğalıp her yana yayıldı. 11 Ama şimdi nesi varsa hepsini elinden al da gör, yüzüne karşı Sana nasıl lanet edecek!” 12 Bunun üzerine Yehova Şeytan’a “İşte, her şeyi senin elinde. Ancak kendisine dokunma!” dedi. Böylece Şeytan Yehova’nın huzurundan ayrıldı.+

13 Derken, Eyüp’ün çocuklarının, büyük abilerinin evinde yemek yiyip şarap içmek için toplandıkları gün geldi.+ 14 Ve hizmetkârlardan biri gelip Eyüp’e şu haberi verdi: “Sığırlar toprağı sürüyor, eşekler de onların yanında otluyordu. 15 O sırada Sabalılar baskın yaptı. Hayvanları alıp götürdüler, hizmetkârları da kılıçtan geçirdiler. Sadece ben kaçıp kurtuldum ve olanları anlatmak için sana geldim.”

16 O daha sözünü bitirmeden bir diğeri şu haberi getirdi: “Göklerden Tanrı’nın ateşi indi,* koyunları ve hizmetkârları alevler sardı, yanıp yok oldular. Sadece ben kaçıp kurtuldum ve olanları anlatmak için sana geldim.”

17 O daha sözünü bitirmeden bir diğeri şu haberi getirdi: “Kaldeliler+ üç grup halinde akın etti. Develeri alıp götürdüler, hizmetkârları da kılıçtan geçirdiler. Sadece ben kaçıp kurtuldum ve olanları anlatmak için sana geldim.”

18 O daha sözünü bitirmeden bir diğeri şu haberi getirdi: “Oğulların ve kızların büyük abilerinin evinde yemek yiyip şarap içiyorlardı. 19 Birden çölden şiddetli bir fırtına geldi ve evi dört bir yandan vurdu. Ev çocuklarının üzerine yıkıldı, hepsi öldü. Sadece ben kaçıp kurtuldum ve olanları anlatmak için sana geldim.”

20 Bunları duyunca Eyüp kalkıp kederinden giysisini yırttı ve saçını kesti. Sonra dizlerinin üzerine çöküp yere kapanarak 21 şunları söyledi:

“Dünyaya çıplak geldim,*

Çıplak gideceğim.+

Veren de Yehova,+ alan da Yehova.

Yehova’nın ismi her zaman yüceltilsin.”

22 Bütün bu olanlara rağmen Eyüp günah işlemedi ve Tanrı’yı suçlamadı.

2 Sonra Tanrı oğullarının*+ Yehova’nın huzuruna çıktıkları+ gün geldi, onlarla birlikte Şeytan da Yehova’nın huzuruna çıktı.+

2 Yehova Şeytan’a “Nereden geliyorsun?” diye sordu. Şeytan Yehova’ya “Dünyada gezinip dolaşmaktan”+ dedi. 3 Yehova Şeytan’a şöyle söyledi: “Kulum Eyüp dikkatini çekti mi? Yeryüzünde onun gibisi yok. Doğruluktan ayrılmayan* dürüst bir adam,+ Tanrı’dan korkar, kötülükten kaçınır. Hiçbir neden yokken onun hayatını mahvedeyim* diye Beni kışkırtmaya çalıştın,+ yine de o Bana bağlılığından kesinlikle vazgeçmiyor.”+ 4 Şeytan Yehova’ya şu karşılığı verdi: “Her insan kendini düşünür,* canı için her şeyini verir. 5 Şimdi elini uzatıp bedenine* zarar ver de gör, yüzüne karşı Sana nasıl lanet edecek!”+

6 Bunun üzerine Yehova Şeytan’a “İşte, o senin elinde! Ama sakın canını alma!” dedi. 7 Böylece Şeytan Yehova’nın huzurundan ayrıldı ve Eyüp’ün tepeden tırnağa tüm vücudunda acı veren çıbanlar*+ çıkardı. 8 Eyüp derisini kazımak için bir çömlek parçası aldı ve külün içinde oturdu.+

9 Sonunda karısı ona, “Sen hâlâ Tanrı’ya bağlı kalmaya devam mı ediyorsun? O’na lanet et de öl!” dedi. 10 Fakat Eyüp şöyle karşılık verdi: “Akılsız kadınlar gibi konuşuyorsun. Tanrı’dan iyi şeyler kabul edelim de kötü şeyler kabul etmeyelim mi?”+ Bütün bu olanlara rağmen, Eyüp’ün ağzından günah sayılacak bir söz çıkmadı.+

11 Eyüp’ün üç arkadaşı,* Temanlı Elifaz,+ Şuahlı+ Bildad+ ve Naamalı* Tsofar+ onun başına gelenleri duydular. Eyüp’ün acısını paylaşıp onu teselli etmek için yanına gitmek istediler ve sözleşip buluştular. Her biri kendi memleketinden kalkıp geldi. 12 Eyüp’ü uzaktan görünce tanıyamadılar. Yüksek sesle ağlayıp giysilerini yırttılar ve başları üzerine toz toprak savurdular.+ 13 Yedi gün yedi gece Eyüp’le birlikte yerde oturdular. Acısının çok büyük olduğunu gördükleri için ona tek bir söz söylemediler.+

3 Sonunda Eyüp söze başladı. Doğduğu güne lanetler yağdırarak+ 2 şunları söyledi:

 3 “Doğduğum gün olmaz olsun,+

Annemin bana gebe kaldığı gece de!

 4 O gün karanlığa gömülsün,

Tanrı o günü hatırlamasın,

Işık onu aydınlatmasın.

 5 Zifiri karanlık o günü yutsun,

Üzerine karabulutlar çöksün,

Onu öğle vakti korkunç bir karanlık kaplasın.

 6 O gece koyu karanlıklara gömülsün,+

Yılın günleri arasında yüzü gülmesin,

Ayın günleri arasına girmesin.

 7 Evet, bereketsiz olsun o gece,

Sevinç haykırışları duyulmasın.

 8 Güne lanet okuyanlar,

Timsahı*+ uyandırabilenler, o geceye lanet etsin.

 9 Alacakaranlık vaktinde yıldızları kararsın,

Beklediği ışık hiç doğmasın,

Günün ağardığını görmesin.

10 Çünkü anamın rahmini kapamadı,+

Beni sıkıntılardan esirgemedi.

11 Neden doğarken ölmedim,

Neden ana karnından çıkarken can vermedim?+

12 Neden annem beni dizlerine yatırdı,

Neden beni emzirdi?

13 O sırada ölseydim şimdi huzur içinde yatmış,+

Uyuyor, dinleniyor olurdum;+

14 Yaptıkları yerler artık harabe olmuş*

Krallar ve danışmanlarıyla birlikte,

15 Evlerini gümüşlerle doldurmuş,

Altınlar toplamış prenslerle* birlikte dinlenirdim.

16 Ya da neden fark edilmeyen bir düşük gibi,

Hiç gün ışığı görmemiş bir bebek gibi yok olmadım?

17 Mezarda kötülerin bile huzursuzluğu biter,

Gücü tükenenler rahata erer.+

18 Orada bütün esirler huzur içindedir,

Çünkü kimse onlara iş buyurmaz.

19 Zayıf da güçlü de birdir orada,+

Köle efendisinin baskısından kurtulmuştur.

20 Tanrı neden acı çekenlere yaşam ışığı,

Canından bezenlere+ hayat verir?

21 Onlar ölümü özlemle beklerken+ neden ona kavuşamaz?

Oysa define için toprağı kazanlardan daha heveslidirler,

22 Mezarı bulunca sevinirler,

Mutluluktan havalara uçarlar.

23 Tanrı neden çaresiz bıraktığı* insana,+

Yolunu kaybetmiş kişiye hayat ışığı verir?

24 İnlemekten yemek yiyemiyorum,+

Feryadım+ coşkun sular gibi.

25 Korktuğum başıma geliyor,

Kâbusum gerçek oluyor.

26 Huzurum, rahatım kalmadı,

Dertlerim dinmek bilmiyor.”

4 Bunun üzerine Temanlı Elifaz+ şöyle dedi:

 2 “Biri seninle konuşmaya çalışırsa buna katlanabilecek misin?

Çünkü bu durumda kim sessiz kalabilir?

 3 Gerçi sen de çok kişinin yanlışını düzelttin,

Gücü tükenenleri hep yüreklendirdin.

 4 Düşeni senin sözlerin ayağa kaldırırdı,

Tökezleyene sen el uzatırdın.*

 5 Fakat kendin sıkıntıya düşünce dayanamadın,

Felaket senin başına gelince perişan oldun.

 6 Hani Tanrı’ya derin saygın vardı, O’na güveniyordun?

Hani O’na bağlıydın,+ ümidin vardı?

 7 Şimdi lütfen bir düşün, hangi suçsuz insan mahvolmuş?

Hangi dürüst insan yok olmuş?

 8 Gördüğüm o ki, kötülük tasarlayanlar

Ve felaket ekenler ektiğini biçiyor.

 9 Tanrı’nın soluğuyla mahvoluyor,

Öfkesinin rüzgârıyla yok oluyorlar.

10 Aslan kükrer, genç aslan gürler,

Fakat güçlü aslanların bile dişleri kırılır.

11 Avı yoksa aslan ölür,

Yavruları da dağılır gider.

12 Benimle gizlice biri konuştu,

Kulağıma bir şeyler fısıldadı.

13 Geceleyin insanlar derin uykudayken,

Beni tedirgin eden görüntüler gördüm,

14 Korkunç bir titreme aldı beni,

İliklerime kadar dehşet sardı içimi.

15 Gözümün önünden bir ruh* geçti,

O anda tüylerim ürperdi.

16 Sonra karşımda öylece durdu,

Fakat ben neye benzediğini anlamadım.

Önümde bir karartı vardı,

Çıt çıkmıyordu, sonra şöyle bir ses duydum:

17 ‘Ölümlü insan Tanrı’dan daha doğru olabilir mi?

Kendisini yaratandan daha temiz olabilir mi?’

18 Tanrı kullarına güvenmez,

Meleklerinde* bile hata bulur.

19 Öyleyse topraktan gelen,+ balçıktan ibaret olan,

Güve kadar kolay ezilen insanlara hiç güvenir mi?

20 Onlar akşama kalmadan ezilip yok olur,

Sonsuza dek kaybolurlar, kimse de umursamaz.

21 İpi çözülen bir çadır gibi çökerler,

Hikmet* nedir bilmeden ölüp giderler.”

5 “Hadi seslen, bakalım cevap veren çıkacak mı?

Meleklerin* hangisini yardıma çağıracaksın?

 2 Bak, kızgınlık akılsızın sonunu getirir,

Kıskanmak onun ölümüne yol açar.

 3 Akılsızın güçlenip kök saldığını gördüm,

Ama bir anda evine lanetler yağdı.

 4 Onun oğulları savunmasızdır;

Şehir kapısında* haksızlığa uğrarlar,+

Kimse yardımlarına koşmaz.

 5 O akılsız adamın biçtiği ürünü açlar yer,

Dikenler arasında yetişeni bile toplarlar,

O ve oğulları mallarını kaptırırlar.

 6 Çünkü dertler kendiliğinden yerden bitmez,

Sıkıntılar topraktan çıkmaz.

 7 Kıvılcımların havaya uçuşması nasıl kaçınılmazsa,

İnsanın da ömür boyu sıkıntı çekmesi kaçınılmazdır.

 8 Ben olsam Tanrı’ya başvururdum,

Davamı O’na götürürdüm.

 9 O, akıl almaz büyük işler,

Sayısız harikalar yapar.

10 Yeryüzüne yağmurlar yağdırır,

Tarlaları sularla besler.

11 Önemsiz görülenlere saygınlık kazandırır,

Kederlileri derdinden kurtarır.

12 Düzenbazların planını boşa çıkarır,

Giriştikleri işi başaramazlar.

13 Akıllıları kendi kurnazlıklarıyla kapana kıstırır,+

Yaptıkları planlar altüst olur.

14 Güpegündüz karanlıkta kalırlar,

Gün ortasında geceymiş gibi el yordamıyla yürürler.

15 Tanrı, onların kılıç gibi dilinden halkı kurtarır,

Yoksulu güçlünün elinden alır.

16 Böylece yardıma muhtaç olanlar için umut doğar,

Kötülerinse ağzı kapanır.

17 Yanlışı Tanrı tarafından düzeltilene ne mutlu!

Sen de Her Şeye Gücü Yeten Tanrı’dan gelen terbiyeyi reddetme!

18 Çünkü derdi veren de, derman olan da O’dur;

Yaralayan da, yarayı elleriyle saran da O’dur.

19 Altı felaketten seni kurtarır,

Yedincisi bile sana zarar veremez.

20 Seni kıtlık zamanı ölümden,

Savaş zamanı kılıçtan kurtarır.

21 Bıçak gibi sözlerden+ korunursun,

Bela karşısında korkmazsın.

22 Felakete ve kıtlığa güler geçersin,

Vahşi hayvanlardan ürkmezsin.

23 Tarlandaki taşlar sana zorluk çıkarmaz,

Yaban hayvanlarıyla barış içinde yaşarsın.

24 Çadırında güvende olduğunu bilirsin,

Sürüne bakınca hiçbir eksik görmezsin.

25 Boy boy çocukların olur,

Topraktan fışkıran bitkiler gibi

Torunların da arttıkça artar.

26 Vaktinde toplanan buğday demetleri gibi,

Mezarına belin bükülmeden girersin.

27 Bak, biz boşuna konuşmuyoruz, bunlar doğru sözler.

Sen de dinle ve ders al.”

6 Eyüp şu sözlerle karşılık verdi:

 2 “Keşke tüm dertlerim+ tartılabilseydi,

Sıkıntılarımla birlikte teraziye konabilseydi!

 3 Çektiğim acı denizlerin kumundan daha ağır.

İşte bu yüzden saçma sapan konuşuyorum.+

 4 Her Şeye Gücü Yeten’in okları beni delip geçiyor,

Ruhum onların zehrini içiyor,+

O’ndan gelen korkunç şeyler ordu gibi karşıma diziliyor.

 5 Hiç yaban eşeği+ otun başında anırır mı?

Ya da sığır, önünde yem varsa böğürür mü?

 6 Tadı olmayan yemek tuzsuz yenir mi?

Ebegümecinin suyunda lezzet olur mu?

 7 Böyle şeylere dokunmak istemiyorum.

Benim için bozulmuş yemek gibiler.

 8 Ah keşke dileğim yerine gelseydi,

Tanrı arzumu gerçekleştirseydi!

 9 Elini uzatıp yaşamla bağımı kesseydi,+

Beni ezip yok etmek isteseydi!

10 Bunu bilmek bile beni teselli ederdi,

Dayanılmaz acıma rağmen sevinçten sıçrardım,

Çünkü kutsal* Tanrı’nın+ sözlerine hep bağlı kaldım.

11 Dayanacak gücüm kalmadı.+

Önümde güzel günler var mı ki yaşayayım?

12 Ben kaya gibi güçlü müyüm?

Ya da bedenim demirden* mi?

13 Dayanağım olan ne varsa elimden alınmışken,

Kendime ne hayrım dokunur?

14 Arkadaşına vefasızlık edene* gelince,+

O kişi Her Şeye Gücü Yeten Tanrı’dan korkmayı bırakır.+

15 Kışları akan, ama yaz gelince kuruyup giden dereler gibi,

Dostlarım* da beni yüzüstü bıraktı.+

16 O dereler çözülen buzlarla bulanıklaşır,

Eriyen karlarla kabarır.

17 Ama zamanla susuz kalır, kaybolurlar;

Sıcaklar bastırınca kururlar.

18 Gittikleri yön değişir,

Çöle akıp yok olurlar.

19 Tema’dan+ gelen kervanlar o suları bulmak için bakınır,

Sabalı+ yolcular o dereleri arar.

20 Ama oraya gelince hayal kırıklığına uğrar,

Güvenleri boşa çıktığı için kendilerinden utanırlar.

21 İşte sizin de bana hiçbir faydanız yok,+

Yaşadığım feci şeyleri görüyor ve korkuyorsunuz.+

22 Sizden bir şey bekledim mi?

‘Benim adıma servetinizden hediye verin’ dedim mi?

23 Beni düşmanın elinden almanızı,

Zorbanın elinden kurtarmanızı* istedim mi?

24 Bana anlatın da susayım;+

Ne yanlış yaptığımı anlayayım.

25 Doğru sözler hiç de acı gelmez!+

Fakat sizin dedikleriniz* neye yarıyor?+

26 Sözlerimi düzeltmek için plan mı yapıyorsunuz,

Çaresiz bir adamın uçup giden sözlerini?+

27 Siz çıkar için arkadaşınızı satar,+

Öksüz kimin kölesi olacak diye kura çekersiniz!+

28 Şimdi dönüp bana bir bakın,

Çünkü yüzünüze yalan söylemem.

29 Lütfen bir daha düşünün; bana haksızlık etmeyin.

Evet, tekrar düşünün; ben doğruluğumdan bir şey kaybetmedim.

30 Sizce sözlerimle haksızlık mı ediyorum?

Ne halde olduğumu anlamıyor muyum?”

7 “Yeryüzünde ölümlü insanın hayatı sıkıntılarla dolu;*

Günleri, kiralanmış bir işçininkine benzer.+

 2 Bir köle gibi gölge bulmaya can atar,

Kiralık işçi gibi ücretini bekler.+

 3 Ben de aylardır amaçsız bir hayat sürüyorum,

Payıma perişan geceler düştü.+

 4 Her yattığımda, ‘Ne zaman sabah olacak?’ diyorum.+

Ama gece bitmek bilmiyor,

Gün doğana dek dönüp duruyorum.

 5 Bedenimi kurtlar, toz toprak kaplamış,+

Derim kabuk bağlamış, iltihapla kaplanmış.+

 6 Ömrüm hızla* geçip gidiyor,+

Günlerim umutsuzluk içinde tükeniyor.+

 7 Tanrım, hayatımın bir rüzgâr gibi geçip gittiğini,+

Bir daha asla yüzümün gülmeyeceğini unutma.

 8 Şu anda beni gören artık göremeyecek.

Gözlerin beni arayacak, ama ben olmayacağım.+

 9 Bulutlar nasıl dağılıp giderse,

Mezara* giren de bir daha çıkmaz.+

10 Bir daha evine geri dönmez,

Yeri yurdu artık onu tanımaz.+

11 Bu nedenle ben de sessiz kalmayacağım.

Ruhumdaki sıkıntıyı haykıracağım,

Acılarım yüzünden yakınacağım.+

12 Neden başıma nöbetçi koyuyorsun,

Ben deniz miyim ya da koca bir deniz hayvanı mı?

13 Tam ‘Yatağım beni avutacak,

Divanım derdimi paylaşacak’ diyorum,

14 Bu sefer de beni rüyalarla korkutuyorsun,

Görüntülerle* dehşete düşürüyorsun.

15 Öyle ki, nefessiz kalmayı tercih ederim,

Bu bedenle yaşamaktansa ölüp gideyim.+

16 Canımdan bezdim,+ artık yaşamak istemiyorum.

Rahat bırak beni; zaten günlerim bir nefes gibi uçup gidiyor.+

17 Ölümlü insan nedir ki, onunla bu kadar ilgileniyorsun,

Zihnini onunla meşgul ediyorsun?+

18 Neden her sabah onu denetleyip,

Her an onu sınıyorsun?+

19 Lütfen artık gözünü üzerimden çek,

Rahat bırak da nefes alayım.+

20 Ey insanı izleyen Tanrı,

Günah işlediysem Sana ne zararı var?+

Neden beni hedef seçtin?

Sana yük olmuyor muyum?

21 Neden suçumu bağışlamıyor,

Hatamı görmezden gelmiyorsun?

Yakında toprak olacağım,+

Beni arayacaksın, ama ben olmayacağım.”

8 Bunun üzerine Şuahlı+ Bildad+ söze başladı:

 2 “Daha ne kadar böyle konuşup duracaksın?+

Sert bir rüzgâr gibi uğulduyorsun, ama boş sözler söylüyorsun.

 3 Tanrı adaleti çarpıtır mı?

Her Şeye Gücü Yeten doğruluktan şaşar mı?

 4 Eğer çocukların O’na karşı günah işlemişse,

O da isyanları yüzünden onları cezalandırmıştır.

 5 Oysa sen Tanrı’dan yardım isteseydin,+

Her Şeye Gücü Yeten’den merhamet dileseydin,

 6 Ve gerçekten temiz, dürüst biri olsaydın,+

O da senin için harekete geçerdi,

Seni hak ettiğin yere geri getirirdi.

 7 Şu an bu durumda olsan da,*

Geleceğin parlak olurdu.+

 8 Lütfen önceki nesle sor,

Atalarının tecrübesine kulak ver.+

 9 Çünkü biz dünkü çocuğuz, bir şey bilmeyiz,

Şu dünyadan gölge gibi geçip gideriz.

10 Onlar sana öğretmez mi?

Bildiklerini anlatmaz mı?

11 Su olmayan yerde saz yetişir mi?

Bataklık olmayan yerde papirüs büyür mü?

12 Henüz tomurcukluyken, daha koparılmadan,

Diğer bitkilerden önce kurur.

13 İşte Tanrı’yı unutanın sonu da böyledir,

Çünkü O’ndan korkmayanın* ümidi gerçekleşmez,

14 Güveni boşa çıkar,

Bel bağladığı şey örümcek ağı gibi dayanıksızdır.

15 Sırtını örümceğin yuvasına yaslar, fakat yuva çöker,

Ona tutunmaya çalışır, fakat yuva dayanmaz.

16 O kişi başta güneşe ve suya doymuş bir bitki gibidir,

Bahçenin her yanında filiz verir.+

17 Bir taş yığınına kök salar,*

O taşların arasında kendine bir ev arar.*

18 Fakat yerinden söküldüğünde,

Kök saldığı yer onu reddeder, ‘Seni hiç tanımıyorum’ der.+

19 Ve böylece yok olup gider,+

Ardından topraktan yenileri çıkar.

20 Elbette Tanrı doğru* kişiyi reddetmez

Ve kötünün elinden tutmaz.

21 O senin yüzünü yine güldürecek,

Yine sevinçle kahkahalar atacaksın.

22 Senden nefret edenler utanacak,

Kötülerin çadırı yıkılacak.”

9 Eyüp şu sözlerle karşılık verdi:

 2 “Aslında bunların doğru olduğunu ben de biliyorum.

Fakat ölümlü insan Tanrı’yla davasında nasıl haklı çıkabilir?+

 3 Bir kişi Tanrı’yla tartışmak* istese,+

O’nun sorularının binde birine bile cevap veremez.

 4 O’nun hikmeti ve gücü çok büyük.+

Kim Tanrı’ya karşı çıkıp da ayakta kalabilir?+

 5 O ki dağları yerinden oynatır, kimse farkına bile varmaz,

Öfkesiyle onları altüst eder.

 6 O’nun gücüyle yer yerinden oynar,

Dünyanın temelleri sarsılır.+

 7 Tanrı güneşe ışığını saçmasın diye emreder,

Yıldızları mühürleyip örter.+

 8 Tek başına gökleri bir örtü gibi yayar,+

Denizin kabaran dalgalarını ayağıyla çiğner.+

 9 Ayiş’i,* Kesil’i,* Kima’yı*+

Ve güney takımyıldızlarını* yaratan O’dur.

10 Büyük ve akıl almaz işler,+

Sayılamayacak kadar çok harikalar yapar.+

11 Yanımdan geçer, O’nu görmem,

Geçip gider, farkına varmam.

12 Bir şeyi çekip almak isterse kim O’na direnebilir?

Kim O’na ‘Ne yapıyorsun’ diyebilir?+

13 Tanrı öfkesini dizginlemeyecek,+

Rahab’ın*+ yardımcıları bile O’na boyun eğecek.

14 Öyleyse O’na cevap verirken,

Ağzımdan çıkan sözlere çok dikkat etmeliyim.

15 Haklı olsam bile O’na cevap veremem,+

Hâkimimden ancak merhamet dileyebilirim.

16 O’na seslensem cevap verir mi?

Sesime kulak vereceğine inanmıyorum.

17 Çünkü beni fırtınalarla paramparça ediyor,

Yok yere yaralarımı çoğaltıyor.+

18 Hiç nefes aldırmıyor,

Beni sürekli acıya boğuyor.

19 Mesele güçse, güçlü olan O,+

Mesele adaletse, kim O’nu sorgulayabilir?

20 Haklı olsam da kendi ağzım beni suçlar,

Doğruluktan ayrılmasam da,* Tanrı beni suçlu ilan eder.

21 Doğruluktan ayrılmayan biri olsam da, kendimden emin değilim,

Böyle hayat olmaz olsun!

22 Fark eden bir şey yok. Bu yüzden diyorum ki,

‘Tanrı masumu* da kötüyü de yok eder.’

23 Aniden gelen bir sel ölüme yol açınca,

Masumların çaresizliğiyle alay eder.

24 Tanrı yeryüzünü kötülerin eline vermiş,+

Hâkimlerin gözünü kapamış,

Bunu O’ndan başka kim yapabilir?

25 Ömrüm hiçbir iyilik görmeden tükeniyor,

Hayatım hızla geçip gidiyor,+

26 Tıpkı sazdan kayıklar gibi sessiz ve hızlı,

Avına ok gibi dalan kartallar misali.

27 ‘Derdimi unutacağım,

Yüzüm gülecek, sevinçli olacağım’ desem,

28 Bütün bu acılarım yüzünden yine de korkarım,+

Bilirim ki beni suçsuz bulmayacaksın.

29 Sonunda suçlu çıkacağım.

Öyleyse neden boşuna didinip durayım?+

30 Kar suyuyla yıkansam,

Ellerimi de kül suyunda temizlesem,+

31 Beni çamurlu bir çukura batırırsın,

Öyle ki giysilerim bile benden tiksinir.

32 Tanrı benim gibi insan değil ki O’na cevap vereyim,

O’nunla mahkemede yüzleşeyim.+

33 Aramızdaki davayı çözecek,*

Bize hâkimlik yapacak kimse yok.

34 Eğer sopasını üzerimden çekerse

Ve beni dehşete düşürmeyi bırakırsa,+

35 O zaman Tanrı’yla korkmadan konuşurum,

Çünkü O’nunla konuşmaktan korkan biri değilim.”

10 “Canımdan bezdim.+

Dertlerimi haykıracağım.

İçimin acısıyla konuşacağım!

 2 Tanrı’ya diyeceğim ki, ‘Beni suçlu bulma,

Neden benimle uğraştığını söyle.

 3 Kötülerin planlarını hoş görürken,

Elinin eserini+ hor görmenin,

Onu böyle ezmenin Sana ne yararı var?

 4 Sende insan gözleri mi var?

Ölümlü insanın gördüğü gibi mi görüyorsun?

 5 Senin ömrün ölümlü insanınki kadar mı,

Hayatın onunki kadar kısa mı?+

 6 Öyleyse neden bende hata bulmaya çalışıyor,

Durmadan günah arıyorsun?+

 7 Biliyorsun suçlu değilim;+

Kimse beni Senin elinden kurtaramaz.+

 8 Senin ellerin beni yapıp biçimlendirdi,+

Fakat şimdi beni yok etmek istiyorsun.

 9 Ne olur hatırla, beni topraktan yaptın,+

Ama şimdi yine toprağa döndürüyorsun.+

10 Beni süt gibi döküp

Peynir gibi katılaştırmadın mı?

11 Beni ete ve deriye büründürdün,

Kemiklerle ve kaslarla* ördün.+

12 Bana hayat verdin ve vefa gösterdin,

Benimle ilgilenerek hayatımı* korudun.+

13 Ama içten içe niyetin başıma kötü şeyler getirmekmiş.

Evet biliyorum, tüm bunlar Senden.

14 Günah işlemiş olsam bunu görürdün,+

Hatamı cezasız bırakmazdın.

15 Eğer suçluysam, yazıklar olsun bana!

Fakat masum olsam bile başımı dik tutamam,+

Çünkü utanca boğulmuş ve acılara doymuş haldeyim.+

16 Başımı dik tutsam da bir aslan gibi beni avlarsın+

Ve yine gücünü bana karşı kullanırsın.

17 Karşıma yeni tanıklar getirir,

Öfkeni daha da büyütürsün

Ve sıkıntı üzerine sıkıntı yaşarım.

18 Öyleyse neden doğmama izin verdin?+

Keşke kimse beni görmeden ölseydim.

19 O zaman dünyaya hiç gelmemiş olurdum;

Anamın karnından doğruca mezara giderdim.’

20 Tanrı beni bıraksın artık, şurada kaç günüm kaldı ki?+

Gözünü üzerimden çeksin de rahat bir nefes alayım.*+

21 Nasıl olsa yakında dönüşü olmayan o yere,+

O zifiri karanlık diyara göçüp gideceğim.+

22 Evet, o kapkaranlık diyara;

Orada ışık bile karanlıktır,

Kopkoyu bir karanlık ve karmaşa hüküm sürer.”

11 Naamalı Tsofar+ söze başlayıp şöyle dedi:

 2 “Bu laf kalabalığı cevapsız mı kalacak?

Çok konuşmak seni haklı mı çıkaracak?

 3 İnsanları boş sözlerinle susturacağını mı zannediyorsun?

Sen alay edeceksin+ de haddini bildiren olmayacak mı?

 4 ‘Öğrettiğim şeyler doğru,+

Tanrı’nın gözünde temizim’+ diyorsun.

 5 Ama keşke Tanrı bir konuşsaydı,

Ağzını açıp sana anlatsaydı!+

 6 Sana hikmetin sırlarını açıklardı,

Çünkü hikmet hakkında öğrenecek çok şey var.

O zaman anlardın ki, Tanrı bazı suçlarını hesaba katmıyor.

 7 O’nun hikmetinin derinliğini kavrayabilir misin?

Her Şeye Gücü Yeten Tanrı’nın yüceliğinin sınırlarını* keşfedebilir misin?

 8 Hikmeti göklerden yücedir, ona nasıl erişebilirsin?

Mezardan* daha derindir, onu nasıl anlayabilirsin?

 9 Yeryüzünden daha geniş,

Denizlerden daha engindir.

10 Tanrı birini yakalayıp mahkemeye çıkartsa,

Kim O’na karşı koyabilir?

11 Çünkü biri yalan söylerse O bunu bilir,

Kötülüğü görür görmez fark eder.

12 Ne zaman ki yaban eşeği insan doğurur,

Aptal adam da o zaman anlayış kazanır.

13 Keşke tutumunu* düzeltseydin

Ve ellerini O’na açsaydın.

14 Kötü bir şey yapıyorsan bırak, yapma.

Çadırında haksızlık barınmasın.

15 O zaman alnın ak, başın dik olur,

Dimdik durursun, korkun olmaz.

16 Dertlerini öyle unutursun ki,

Ancak akıp giden su kadar hatırlarsın.

17 Hayatın öğle vaktinden daha aydınlık olur,

Karanlığın sabaha döner.

18 Ümidinden ötürü kendini güvende hissedersin,

Etrafa göz atıp gönül rahatlığıyla yatarsın.

19 Kimse seni korkutmaz, huzurlu uyursun.

Gönlünü kazanmak isteyenler çok olur.

20 Kötülerin ise gözleri görmez olur,

Kaçacak delik bulamazlar,

Onların tek umudu ölümdür.”+

12 Buna karşılık Eyüp şunları dedi:

 2 “Her şeyi bir siz biliyorsunuz,

Sanki sizden başka hikmetli yok!

 3 Benim de aklım var,

Sizden aşağı değilim.

Bu dediklerinizi bilmeyen var mı?

 4 Tanrı’ya yalvarıp cevap beklediğim için+

Arkadaşlarıma alay konusu oldum.+

Doğru ve masum bir adamla alay ediliyor.

 5 Gamsız kişi dertlileri küçümser,

Felaketlerin yalnızca zavallıların* başına geldiğini düşünür.

 6 Hırsızların çadırında huzur var.+

Tanrı’yı öfkelendirenler,

Putlarını elinde taşıyanlar güvende.+

 7 Lütfen hayvanlara bir sor, sana anlatsınlar,

Gökteki kuşlara da sor, sana söylesinler.

 8 Ya da yeryüzünü gözlemle,* sana öğretsin,

Denizin balıkları sana anlatsın.

 9 İçlerinden hangisi bilmez,

Yehova’nın onları eliyle yaptığını?

10 Her canlının hayatının,

Her insanın soluğunun O’nun elinde olduğunu?+

11 Damağın yiyeceği tatması gibi,

Kulak da duyduğunu sınamaz mı?+

12 Hikmet yaşlılarda bulunmaz mı?+

Anlayış da uzun ömürle gelmez mi?

13 Tanrı hikmetli ve güçlüdür,+

Amacını gerçekleştiren ve anlayış sahibi olan O’dur.+

14 O’nun yıktığı şey yeniden yapılamaz,+

O’nun kapattığını hiçbir insan açamaz.

15 Yağmur yağdırmadığında her şey kurur,+

Yağdırdığında yeryüzü sular altında kalır.+

16 Güç ve hikmet O’ndadır,+

Aldanan da aldatan da O’nun ellerindedir.

17 Akıl verenlerin her şeyini elinden alır,

Hâkimleri küçük düşürür.+

18 Kralların zincire vurduklarını çözer,+

Esaret kuşağını kralların beline bağlar.

19 Kâhinleri* yalınayak yürütür,+

Koltuğu sağlam olanları alaşağı eder.+

20 Güvenilir akıl hocalarını susturur,

İhtiyarları hikmetsiz bırakır.

21 Soyluları utanca boğar,+

Güçlüleri zayıf düşürür.*

22 Karanlıkta saklı şeyleri ortaya çıkarır,+

Koyu karanlığa ışık tutar.

23 Ulusları büyütür, sonra onları yok eder,

Milletlerin topraklarını genişletir, sonra onları sürgün eder.

24 Halkın önderlerinin aklını başından alır,

Onları hiç ayak basılmamış ıssız yerlerde dolaştırıp durur.+

25 Karanlıkta el yordamıyla yürür,+ ışık yüzü görmezler,

Tanrı onları sarhoş gibi oradan oraya dolaştırır.”+

13 “Evet, bütün bunları gözlerim gördü,

Kulaklarım işitti ve anladım.

 2 Sizin bildiğinizi ben de biliyorum,

Sizden aşağı değilim.

 3 Aslında Her Şeye Gücü Yeten Tanrı’yla konuşmayı tercih ederdim,

Davamı O’nun önünde savunmayı çok isterdim.+

 4 Sizse beni yalanlarla karalıyorsunuz,

Hepiniz işe yaramaz hekimlersiniz.+

 5 Keşke tamamen sussanız!

O zaman akıllılık etmiş olurdunuz.+

 6 Lütfen sunduğum kanıtları dinleyin,

Savunmama kulak verin.

 7 Tanrı adına haksız suçlamalarda mı bulunacaksınız?

O’nun adına hilekârca mı konuşacaksınız?

 8 O’nun tarafını mı tutacaksınız?

Bu davada O’nu savunmaya mı çalışacaksınız?

 9 Ya sizi sorgularsa,+ bu iyi olur mu?

O’nu da ölümlü insan gibi kandırabilecek misiniz?

10 Gizlice taraf tutarsanız,+

O sizi mutlaka azarlayacak.

11 O’nun görkemi sizi ürkütmeyecek mi?

Varlığı sizi dehşete düşürmeyecek mi?

12 Bilgece sözleriniz kül kadar değersiz,

Savunmalarınız çamurdan yapılmış kalkan gibi dayanıksız.

13 Susun da bir konuşayım.

Sonra da başıma ne gelirse gelsin!

14 Neden hayatımı tehlikeye atıyor,

Neden canımı hiçe sayıyorum?

15 Beni öldürecek bile olsa, O’nu ümitle beklerdim,+

Kendimi O’nun huzurunda savunurdum.

16 O da beni kurtarırdı,+

Çünkü O’ndan korkmayan* kişi huzuruna çıkamaz.+

17 Söylediklerimi iyi dinleyin,

Dediklerime kulak verin.

18 Bakın, davamı sunmaya hazırım,

Haklı olduğumu biliyorum.

19 Beni kim suçlayabilir?

Bu durumda sessiz kalırsam ölürüm!*

20 Ey Tanrım, Senden yalnızca iki şey istiyorum,

Çünkü o zaman saklanmadan huzurunda durabilirim.

21 Artık bana acı çektirme

Ve beni artık dehşete düşürme.+

22 Ya Sen konuş, ben cevap vereyim,

Ya da ben konuşayım, Sen cevap ver.

23 Ne hata ettim, ne günah işledim?

Suçumu ve günahımı göster bana.

24 Neden benden yüzünü çeviriyor,+

Beni düşmanın gibi görüyorsun?+

25 Rüzgârın savurduğu bir yaprağı mı korkutacaksın?

Kuru samanı mı kovalayacaksın?

26 Hakkımda ağır suçlamalarda bulunuyorsun,

Gençliğimde işlediğim günahların hesabını soruyorsun.

27 Üstelik ayaklarımı bağlıyor,*

Attığım her adımı izliyor,

Ayak izlerimi takip ediyorsun.

28 Ve insan* böylece çürüyüp gidiyor,

Tıpkı güve yemiş bir giysi gibi.”

14 “İnsan ki, kadından doğar,

Ömrü kısadır,+ sıkıntıya doyar.+

 2 Çiçek gibi açar, sonra da solar,*+

Gölge gibi kaybolup gider.+

 3 Yine de gözünü dikip ona bakıyorsun

Ve onu dava ediyorsun.+

 4 Günahkâr* bir insandan günahsız biri doğabilir mi?+

Hayır doğamaz!

 5 Madem insanın hayatı kısa,

Demek ki onun ömrü Senin elinde,

Daha öteye geçmesin diye bir sınır koymuşsun.+

 6 Gözlerini ondan ayır da rahat etsin.

Günlük çalışan bir işçi gibidir o,

Bırak da işini rahat yapsın.+

 7 Çünkü bir ağaç için bile umut vardır.

Kesilse de yine filiz verir

Ve yeni dallar vermeye devam eder.

 8 Kökü toprakta yaşlansa,

Kütüğü ölse de,

 9 Suyun kokusunu alınca filizlenir,

Körpe bir bitki gibi dal verir.

10 Oysa insan ölür ve öylece yatar,

Son soluğunu verince yok olup gider.+

11 Suları tükenen bir göl,

Kuruyup giden bir ırmak gibi,

12 İnsan da ölüm uykusuna yatar ve kalkamaz,+

Gökler yok olana dek uyanmaz,

Bir başkası da onu uyandıramaz.+

13 Keşke beni mezarda* gizlesen,+

Öfken geçene dek saklasan,

Bir zaman belirlesen ve vakti gelince beni hatırlasan!+

14 Ölen insan dirilir mi?+

Kölelik* günlerim boyunca,

Kurtuluşum gelene dek bekleyeceğim.+

15 Sen sesleneceksin, ben cevap vereceğim.+

Ellerinin eserini özleyeceksin.

16 Fakat şimdi, attığım her adımı takip ediyor,

Bende sadece günah bulmaya çalışıyorsun.

17 Suçumu mühürlü bir kesede tutuyor,

Hatalarımı bir türlü affetmiyorsun.*

18 Bir dağ nasıl ufalanıp giderse,

Bir kaya nasıl yerinden sökülürse,

19 Su nasıl taşları aşındırır,

Seller yerin toprağını alıp götürürse,

Sen de ölümlü insanın umudunu öyle tüketiyorsun.

20 Onu eze eze yok ediyor,+

Bedenini yıpratıp mezara gönderiyorsun.

21 Çocukları onurlandırılır, onun haberi olmaz,

Gözden düşerler, onu da bilmez.+

22 Acıyı sadece hayattayken çeker,

Yasını sadece sağken tutar.”

15 Temanlı Elifaz+ şöyle karşılık verdi:

 2 “Hikmetli kişi boş sözlerle mi cevap verir,

Yüreğini yanlış fikirlerle* mi doldurur?

 3 Boş laflarla azarlamak faydasızdır.

Sırf konuşmanın ne yararı olur?

 4 Sen insanlardaki Tanrı korkusunu zayıflatıyor,

O’nun hakkında düşünmelerini engelliyorsun.

 5 Hataların sana bunları söyletiyor

Ve kurnazca laflara başvuruyorsun.

 6 Seni ben değil, kendi ağzın suçluyor,

Kendi sözlerin senin aleyhinde tanıklık ediyor.+

 7 Sanki ilk doğan insan sen misin?

Tepeler var olmadan önce mi doğdun?

 8 Tanrı katındaki gizli konuşmaları mı duyuyorsun?

Tek hikmetli sen misin?

 9 Bizim bilmediğimiz ne biliyorsun?+

Bizim anlamadığımız neyi anlıyorsun?

10 Aramızda ak saçlılar, yaşlılar var,+

Onlar babandan da yaşlılar.

11 Sana Tanrı’nın teselli sözleri yetmiyor mu,

Ya da tatlı dille söylenen sözler?

12 Neden duygularının esiri oluyorsun?

Neden öfkeden gözünde şimşekler çakıyor?

13 Tanrı’ya kızıyorsun

Ve ağzını açıp böyle laflar ediyorsun.

14 Ölümlü insan nasıl temiz olabilir?

Kadından doğan biri nasıl doğru olabilir?+

15 Bak, Tanrı meleklerine* bile güvenmiyor,

Gökler bile O’nun gözünde temiz değil.+

16 O halde iğrenç ve kötü insana mı güvenecek?+

O insan ki, su içer gibi haksızlık eder!

17 Beni dinle de sana söyleyeyim,

Gördüklerimi anlatayım.

18 Hikmetliler bunları atalarından öğrenmiştir,+

Kendilerine saklamaz, anlatırlar.

19 O atalar yaşadıkları toprakların tek sakiniydi,

Hiçbir yabancı aralarına girememişti.

20 Kötü insan için ömrünün her günü işkencedir,

Zalimin de her yılı sıkıntı doludur.

21 Korkutucu sesler kulağında yankılanır,+

Barış zamanı yağmacıların baskınına uğrar.

22 Felaketten* kurtulacağına inanmaz,+

Onu kılıç bekler.

23 ‘Nerede?’ diye diye ekmek peşinde dolaşır,

Kara günlerin kapıda olduğunu iyi bilir.

24 Acılar ve felaketler onu dehşete düşürür,

Saldırıya hazır, güçlü bir kral gibi onu korkutur.

25 Çünkü Her Şeye Gücü Yeten’e dikleniyor,

O’na üstün gelmeye çalışıyor.

26 Kalın ve sağlam kalkanıyla,

İnatla O’na karşı koyuyor.

27 Yüzü şişmanlamış,

Göbeği yağ bağlamış.*

28 Yaşadığı şehirler yerle bir edilecek,

Oturduğu evlerde bir daha kimse oturmayacak,

O yerler taş yığınına dönecek.

29 Zenginleşmeyecek, servet biriktirmeyecek,

Malları memlekete yayılmayacak.

30 Felaketten kaçamayacak,

Filizlerini alevler kavuracak,*

Tanrı’nın ağzından çıkan solukla yok olacak.+

31 Kendini kandırıp değersiz şeylere güvenmesin,

Çünkü karşılığında hiçbir şey alamayacak.

32 Bütün bunlar başına çok çabuk gelecek

Ve dalları asla yeşermeyecek.+

33 Koruklarını* dökmüş asmaya,

Çiçeklerini dökmüş zeytin ağacına benzeyecek.

34 Evet, Tanrı’dan korkmayanların* yaptığı işte bereket yoktur,+

Rüşvetçilerin çadırını ateş yakıp yok eder.

35 Onlar fenalığa gebe kalıp,

Kötülük dünyaya getirir, hile doğururlar.”

16 Bunun üzerine Eyüp şunları söyledi:

 2 “Daha önce böyle laflar çok duydum.

Teselli değil, üzüntü kaynağısınız hepiniz!+

 3 Bu boş sözlerinizin* sonu gelmeyecek mi?

Sen neye sinirlendin de böyle konuşuyorsun?

 4 Benim yaşadıklarımı siz yaşasaydınız,

Ben sizinle böyle konuşur muydum?

Büyük laflar eder miydim?

Sizi küçümseyerek başımı sallar mıydım?+

 5 Hayır, ağzımdan çıkan sözlerle sizi güçlendirirdim,

Dilimden dökülen tesellilerle rahatlatırdım.+

 6 Ne konuşunca acım diniyor,+

Ne de susunca derdim bitiyor.

 7 Tanrı gücümü tüketti,+

Tüm ev halkımı mahvetti.

 8 Beni kıskıvrak yakalıyor ve herkes bunu görüyor,

Şu cılız bedenim bana karşı tanıklık ediyor.

 9 Tanrı gazabıyla beni paramparça ediyor,

Bana karşı düşmanlık besliyor,+

Beni görünce öfkesi kabarıyor.

Düşmanım bakışlarıyla beni delik deşik ediyor.+

10 İnsanlar benimle alay ediyor,+

Beni tokatlayıp aşağılıyorlar,

Kalabalıklar halinde etrafımı kuşatıyorlar.+

11 Tanrı beni çoluk çocuğun eline bırakıyor,

Kötülerin önüne atıyor.+

12 Huzur içinde yaşarken beni paramparça etti,+

Ensemden yakalayıp yere fırlattı,

Sonra da beni hedefi haline getirdi.

13 Okçuları çevremi sarmış,+

Tanrı hiç acımadan böbreklerimi+ deşiyor,

Ciğerimi söküyor.*

14 Beni darbelerle delik deşik ediyor,

Bir savaşçı gibi üzerime saldırıyor.

15 Derimi örtmek için çuldan* giysi diktim,+

İtibarımı* toprağa gömdüm.+

16 Ağlamaktan gözlerime koyu bir karanlık çöktü,

Yüzüm kıpkırmızı oldu.+

17 Oysa ellerim zorbalıkla lekelenmemişti,

Dualarım saf ve temizdi.

18 Ey toprak, sakın kanımı örtme!+

Feryadım dur durak bilmesin!

19 Şimdiden göklerde bir şahidim var,

Yukarıda benim için tanıklık edecek biri.

20 Tanrı’nın önünde gözyaşlarım akarken,*+

Arkadaşlarım benimle alay ediyor.+

21 Tıpkı bir adamla komşusunu barıştıran biri gibi,

Tanrı’yla davamda da bir arabulucu olsun.+

22 Çünkü daha kaç yıl yaşayabilirim ki!

Yakında dönüşü olmayan o yere gideceğim.”+

17 “Gücüm tükeniyor, günlerim geçip gidiyor,

Mezarım beni bekliyor.+

 2 Alaycılar etrafımı sarmış,+

Asice davranışları hep gözümün önünde.

 3 Ey Tanrım, ne olur kefaletimi kabul et ve sakla.

Hem de benimle el sıkışıp kefilim ol,+

Çünkü Senden başka kim bunu yapabilir?

 4 Bu adamların yüreğini anlayıştan yoksun bıraktın,+

Bu yüzden başarılı olmalarına izin vermezsin.

 5 Onlar arkadaşlarına ‘Gelin mallarımdan pay alın’ der,

Oysa kendi çocuklarının açlıktan gözleri kararmıştır.

 6 Tanrı beni herkese alay konusu yaptı,+

Yüzüne tükürülen biri oldum.+

 7 Kederden artık iyi görmüyor gözlerim,+

Kollarım, bacaklarım bir deri bir kemik kaldı.

 8 Doğru insanlar halimi görünce şaşıyor,

Masum kişiler Tanrı’dan korkmayanlara* kızıyor.

 9 Dürüst insan doğruluk yolunda kararlılıkla yürüyor,+

Temiz kişi doğruyu yapmak üzere daha da güç buluyor.+

10 Hadi konuşmaya devam edin,

Çünkü henüz aranızda akıllıca bir söz söyleyen çıkmadı.+

11 Ömrüm bitti tükendi,+

Ne bir planım kaldı, ne de içimde bir arzu.+

12 Bana ‘Şimdi karanlıksa, aydınlık yakındır’ deyip duruyorlar,

Geceyi gündüz yerine koyuyorlar.

13 Yakında mezar* evim olacak,+

Yatağımı karanlığa sereceğim.+

14 Yattığım çukura+ ‘Babam’,

Topraktaki kurtlara ‘Annem ve kız kardeşim’ diyeceğim.

15 Hani nerede benim ümidim?+

Bir umudum olduğunu kim düşünebilir?

16 Ümidim, kapısı sürgülü mezara* inecek,

O da ben de toprak olup gideceğiz.”+

18 Şuahlı Bildad+ şu sözlerle karşılık verdi:

 2 “Daha ne kadar böyle konuşup duracaksın?

Biraz mantıklı olsan da konuşmaya devam edebilsek.

 3 Neden aptal muamelesi görüyor,*

Hayvan yerine konuyoruz?+

 4 Öfkeden kendini paralasan da,

Senin uğruna insanlar dünyayı terk etmeyecek,

Kayalar yer değiştirmeyecek.

 5 Kötü insanın ışığı sönecek,

Ateşinin alevi parlamayacak.+

 6 Çadırındaki ışık er geç kararacak,

Onu aydınlatan kandil* sönecek.

 7 Güvenle attığı dev adımlar ufalacak,

Yaptığı planlar düşüşüne yol açacak.+

 8 Kendi ayakları onu tuzağa götürecek,

Ağın üzerine basacak.

 9 Topuğundan kapana yakalanacak,

Tuzağa düşecek.+

10 Takılsın diye yere bir ip gizlenmiş olacak,

Yolunun üzerinde bir kapan onu bekleyecek.

11 Dört bir yanını korku saracak,+

Nereye kaçsa dehşet peşinde olacak.

12 Gücü tükenecek,

Felaketler+ onu sendeletecek.

13 Derisini hastalık yiyip bitirecek,

En ölümcül hastalık* kolunu bacağını kemirecek.

14 Güvenli çadırından zorla çıkarılacak+

Ve korkunç bir ölüme* götürülecek.

15 Çadırında yabancılar* oturacak,

Evi yakılıp yok edilecek.*+

16 Dipten kökleri kuruyacak,

Üstten de dalları.

17 Onun hatırası dünyadan silinip gidecek,

Adını sokakta artık kimse hatırlamayacak.

18 Aydınlıktan karanlığa sürülecek,

Verimli topraklardan kovulacak.

19 Halkının arasında evlatsız, torunsuz kalacak,

Yaşadığı yerde* hayatta kalan kimse olmayacak.

20 Onun yıkım günü gelince batıdakiler dehşete düşecek,

Doğudakileri de bir ürperti saracak.

21 Kötünün çadırına işte bunlar olacak,

Tanrı’yı tanımayanın mekânı bu hale gelecek.”

19 Eyüp şöyle karşılık verdi:

 2 “Beni daha ne kadar kızdıracaksınız,+

Sözlerinizle ezip duracaksınız?+

 3 Sürekli beni azarlıyorsunuz,*

Hiç utanmadan bana acımasızca davranıyorsunuz.+

 4 Gerçekten bir hata yaptıysam,

Günahı benim boynuma.

 5 Eğer bana tepeden bakmayı sürdürüp,

Bu utancı hak ettiğimi söyleyecekseniz,

 6 Bilin ki, bana Tanrı haksızlık etti,*

O beni ağıyla yakaladı.

 7 Bakın, ‘Zorbalık bu!’ diye feryat ediyorum, ama cevap veren yok,+

Durmadan haykırıp yardım istiyorum, ama beni savunan yok.+

 8 Yoluma taştan bir set çekti, aşamıyorum,

Yollarımı karanlığa gömdü.+

 9 İtibarımı ayaklar altına aldı,

Başımdaki onur tacını çıkardı.

10 Yok olayım diye dört bir yandan parçalıyor beni,

Ağaç söker gibi söküp atıyor ümidimi.

11 Bana karşı öfkesi kabarıyor,

Beni düşman görüyor.+

12 Orduları toplanıp etrafımı kuşatıyor,

Askerleri çadırımın çevresine kamp kuruyor.

13 Kardeşlerimi benden uzaklaştırdı,

Tanıdıklarım yüzüme bakmaz oldu.+

14 Yakınlarım beni bıraktı,

Arkadaşlarım unuttu.+

15 Evimdeki konuklar+ ve hizmetçilerim beni el sayıyor,

Gözlerinde artık bir yabancıyım.

16 Hizmetkârımı çağırıyorum, cevap vermiyor,

Bana acısın diye yalvarıyorum.

17 Karım nefesimden tiksiniyor,+

İğrenç kokum yüzünden öz kardeşlerim yanıma yaklaşmıyor.

18 Çocuklar bile beni küçümsüyor,

Her gördüklerinde* alay ediyorlar.

19 Bütün dostlarım benden iğreniyor,+

Sevdiklerim bana sırtını dönüyor.+

20 Bir deri bir kemik kaldım,+

Ölümün eşiğine geldim.*

21 Biraz insaf edin dostlarım, biraz insaf!

Çünkü Tanrı’dan darbe yedim.*+

22 Neden siz de O’nun gibi bana zulmediyor,+

Durmadan saldırıyorsunuz?+

23 Keşke sözlerim kaleme alınsa,

Keşke bir kitaba yazılsa!

24 Demir keski ve kurşunla kayaya oyulsa da,

Sonsuza dek kalsa!

25 Fakat biliyorum ki bir kurtarıcım*+ var,

O daha sonra gelecek, kalkıp toprağın üzerinde duracak.

26 Bu hastalık derimi yok edecek olsa da,

Hâlâ hayattayken Tanrı’yı göreceğim.

27 O’nu kendim göreceğim,

Başkasının değil, benim gözlerim görecek.+

Fakat beklemekten için için tükeniyorum.*

28 Sanki her şeyin suçlusu benmişim gibi,

‘Biz ne yapıyoruz da ona eziyet ediyoruz?’+ diyorsunuz.

29 Kılıçtan siz korkun,+

Çünkü kılıç suçluyu cezalandırır,

Bilin ki suçların karşılığını veren bir hâkim var.”+

20 Bunun üzerine Naamalı Tsofar+ şöyle karşılık verdi:

 2 “İçim sıkıldı, sabrım tükendi,

Bu yüzden konuşmadan duramayacağım.

 3 Hakaretlerini dinleyip durdum,

Hikmetim beni sana cevap vermeye zorluyor.

 4 Sen bilmiyor musun ki,

İnsan* yeryüzünde var olduğundan beri,+

 5 Kötünün sevinç çığlıkları kısa sürer,

Tanrı’dan korkmayanın* sevinci de bir anlıktır.+

 6 Büyüklüğü göklere erişse,

Başı bulutlara değse bile,

 7 Kendi pisliği gibi sonsuza dek yok olacak,

Onu her zaman görenler şimdi ‘Nerede?’ diye soracak.

 8 Tıpkı bir rüya gibi kaybolup gidecek, onu kimse bulamayacak,

Gece görülen bir düş gibi yok olacak.

 9 Bir zamanlar onu görenler artık görmeyecek,

Yaşadığı evde de onu gören olmayacak.+

10 Çocukları fakir fukaradan yardım dilenecek,

Başkalarından aldığını kendi elleriyle geri verecek.+

11 Kemiklerini dolduran gençlik kuvveti,

Kendisiyle birlikte toprağa girecek.

12 Kötülük onun ağzında tatlı bir lokma gibidir,

Onu dilinin altında tutar,

13 Tadına vara vara ağzında eritir,

Hiç yutmak istemez.

14 Fakat o tatlı lokma midesinde acılaşacak,

İçinde kobra zehrine dönecek.

15 Servetler yiyip yutmuş olsa da hepsini kusacak,

Tanrı onun karnındakileri çıkarıp atacak.

16 Kötü adam kobranın zehrini emecek,

Onu engerek sokup öldürecek.

17 Yağ ve bal akan dereleri,

O ırmakları bir daha görmeyecek.

18 Mallarını yiyemeden geri verecek,

Ticaretten kazandığı servetin tadını çıkaramayacak.+

19 Çünkü yoksulları ezdi, yüzüstü bıraktı,

Kendi yapmadığı evi zorla aldı.

20 Fakat huzur nedir bilmeyecek,

Serveti onu kurtaramayacak.

21 Artık kimseden bir şey koparamayacak,

Bu yüzden de rahatı sona erecek.

22 Zenginliğinin doruğundayken kaygıya boğulacak,

Felaket tüm gücüyle tepesine binecek.

23 Kötü kişi karnını doyururken,

Tanrı yakıcı öfkesini üzerine gönderecek,

Belaları yağmur gibi yağdıracak.*

24 Demir silahlardan kaçarken,

Bakır yaydan çıkan oklarla delik deşik olacak.

25 Sırtına saplanmış bir oku,

Ciğerine* kadar girmiş parlak bir oku çekip çıkaracak

Ve dehşete düşecek.+

26 Hazineleri zifiri karanlıkta kaybolup gidecek,

Kimsenin körüklemediği bir ateş onu yakıp yok edecek,

Çadırında kim kaldıysa onu da felaket vuracak.

27 Gökler suçunu açığa çıkaracak,

Yeryüzü ona karşı ayaklanacak.

28 Taşkın sular evini alıp götürecek,

Tanrı’nın öfke gününde seller akacak.

29 İşte kötü adamın Tanrı’dan aldığı pay,

Tanrı’nın ona layık gördüğü miras budur.”

21 Bunun üzerine Eyüp şöyle dedi:

 2 “Dediklerimi dikkatle dinleyin,

Bana vereceğiniz teselli bu olsun.

 3 Alaylarınızı sonraya saklayın,+

Bana biraz katlanın da konuşayım.

 4 Benim şikâyetim bir insana mı?

Öyle olsaydı, sabrım tükenmez miydi?

 5 Halime bakın da hayrete düşün,

Ağzınızdan tek bir söz çıkmasın.

 6 Düşündükçe huzurum kaçıyor,

Bedenimi ürperti kaplıyor.

 7 Neden kötü insan uzun yaşar,+

Yaşına yaş, servetine servet* katar?+

 8 Evlatları her zaman gözünün önündedir,

Torunlarını görecek kadar uzun yaşar.

 9 Evi dehşetten uzak, güven içindedir,+

Tanrı onu sopasıyla cezalandırmaz.

10 Boğası çiftleştiğinde verimli olur,

İneği doğurur, düşük yapmaz.

11 Oğulları sürüdeki koyunlar gibi dışarıda koşturur,

Çocukları sevinçle hoplayıp zıplar.

12 Tef ve lir eşliğinde şarkı söylerler,

Kaval sesiyle gülüp eğlenirler.+

13 Kötüler mutlu bir ömür sürer

Ve mezara* huzur içinde* girerler.

14 Oysa onlar Tanrı’ya ‘Bizi rahat bırak!’ der,

‘Senin emirlerini öğrenmek istemiyoruz.+

15 Her Şeye Gücü Yeten kim ki O’na kulluk edelim?+

O’nu tanımak bize ne kazandırır?’+

16 Fakat biliyorum ki, onlar refahlarını koruyamaz.+

Benim düşüncelerim* asla kötülerinkine benzemez.+

17 Sorarım size, kötülerin ışığı kaç kere söner?+

Başlarına kaç kere felaket gelir?

Tanrı kaç kere öfkelenip onları mahveder?

18 Onlar rüzgârın önüne kattığı kuru ota hiç benzer mi,

Ya da fırtınanın alıp götürdüğü samana?*

19 Tanrı kötü kişinin cezasını oğullarına çektirir.

Ama isterim ki kötüyü cezalandırsın, o da suçunu anlasın.+

20 Çöküşünü kendi gözleriyle görsün,

Her Şeye Gücü Yeten Tanrı’nın öfkesinden içen o olsun.+

21 Eğer erkenden ölüp giderse,+

Kendinden sonra evlatlarının başına geleni umursar mı?

22 En yüksektekileri bile yargılayan Tanrı’yken,+

Kim O’na akıl öğretebilir?+

23 Kimi insan vardır, gücü kuvveti yerindeyken,+

Hiçbir derdi tasası yokken, huzur içinde ölür.+

24 Öldüğünde eti budu yerindedir,

Kemikleri ilik doludur.

25 Kimi ise sıkıntılar içinde ölür,

Hayatında hiç güzel bir şey tatmamıştır.

26 Ama ikisi de toprakta yatar,+

İkisinin de üzerini kurtlar kaplar.+

27 Bakın, ne düşündüğünüzü iyi biliyorum,

Bana zarar vermek için kurduğunuz düzenleri de.+

28 Siz ‘Hani nerede güçlünün evi?

Nerede kötünün yaşadığı çadır?’ diyorsunuz.+

29 Gezginlere sormadınız mı?

Anlattıklarını dikkatle dinlemediniz mi?

30 Felaket zamanı kötünün başına bir şey gelmediğini,

Tanrı’nın öfkesinden kurtulduğunu anlatmadılar mı?

31 Yolunun yanlış olduğunu kim onun yüzüne vurur?

Yaptıklarını kim ona ödetir?

32 O mezara konduğunda,

Orada, başında nöbet tutulur.

33 Üzerini örten toprak ona hoş gelir,+

Tüm insanlık ardından gider,+

Tıpkı ondan önce ölmüş sayısız insan gibi.

34 Öyleyse neden beni boş sözlerle teselli ediyorsunuz?+

Sözleriniz yalandan başka bir şey değil!”

22 Temanlı Elifaz+ şunları söyledi:

 2 “İnsan Tanrı’nın işine yarar mı?

Hikmetli kişinin O’na faydası dokunur mu?+

 3 Doğru biri olman Her Şeye Gücü Yeten’in umurunda mı?*

Doğruluk yolunda yürümen* O’na bir şey kazandırır mı?+

 4 Seni neden cezalandırıyor, dava ediyor?

O’na saygı duyuyorsun diye mi?

 5 Suçlarının sonu gelmediği için,+

Yaptığın kötülükler boyunu aştığı için değil mi?

 6 Kardeşlerinin malını sebepsiz yere alıkoyarsın,

İnsanların giysisini üzerinden alır, onları çıplak bırakırsın.+

 7 Yorguna bir yudum su vermez,

Karnı aç olandan ekmeğini esirgersin.+

 8 Büyük toprakları güçlüler ele geçirmiş,+

Oralarda seçkin kişiler yaşar.

 9 Sen dulları eli boş gönderdin,

Yetimlerin kolunu kanadını kırdın.

10 Bu yüzden tuzaklarla* kuşatılmışsın,+

Ansızın içini korku kaplıyor,

11 Öyle karanlıktasın ki hiçbir şey göremiyorsun,

Sel sularının altında kalıyorsun.

12 Tanrı göklerin en yüce yerinde değil mi?

Yıldızlara bak, onlar da ne kadar yüksekte!

13 Sense şöyle diyorsun: ‘Tanrı ne bilir ki?

Koyu bulutların ardından yargılayabilir mi?

14 O, gök kubbenin üzerinde dolaşırken,

Bulutlar önünde perde olur, göremez.’

15 Sen de kötülerin yolundan mı gideceksin,

Çağlardır izledikleri o yoldan?

16 Ölüm onları erkenden alıp götürdü,

Sele kapılan bir ev gibi yok olup gittiler.+

17 Onlar Tanrı’ya ‘Bizi rahat bırak!’ derdi,

‘Her Şeye Gücü Yeten bize ne yapabilir?’ diye düşünürlerdi.

18 Oysa evlerini nimetlerle dolduran Tanrı’ydı.

(Böyle kötü düşünceler benden uzaktır.)

19 Doğrular onların yıkımını görüp sevinir,

Masumlar onlarla alay ederek şöyle der:

20 ‘Düşmanlarımız yok oldu,

Onlardan kalan her şey de kül olup gidecek.’

21 Sen Tanrı’ya yaklaş da huzur içinde ol,

O zaman nimetler göreceksin.

22 O’nun ağzından çıkan kanunu kabul et,

Sözlerini yürekten benimse.+

23 Her Şeye Gücü Yeten Tanrı’ya dönersen, eski durumuna kavuşursun.+

Eğer çadırından haksızlığı çıkarırsan,

24 Elindeki altını yere,

Ofir altınlarını+ kayalık vadilere atarsan,

25 O zaman Her Şeye Gücü Yeten Tanrı senin için altın

Ve en seçme gümüş olur.

26 Evet, Her Şeye Gücü Yeten senin sevinç kaynağın olur,

Yüzünü güvenle O’na çevirirsin.

27 Tanrı’ya yalvarırsın, seni dinler,

Adadığın adakları yerine getirirsin.

28 Neye karar verirsen onu başarırsın

Ve yolun aydınlık olur.

29 Ancak büyük laflar edersen küçük düşersin,

Çünkü Tanrı alçakgönüllüyü korur,

30 Masum insanı kurtarır.

Eğer suçsuzsan sen de mutlaka kurtulursun.”

23 Eyüp şöyle karşılık verdi:

 2 “Bugün de şikâyetimi ısrarla sürdüreceğim.+

İnlemekten dermanım kalmadı.

 3 Keşke Tanrı’yı nerede bulacağımı bilseydim,+

O zaman oraya giderdim.+

 4 Davamı O’na sunar,

Haklılığımı gösteren kanıtları sıralardım.

 5 Bana vereceği cevabı dinler,

Söylediklerine kulak verirdim.

 6 Muazzam gücüyle beni alt eder miydi?

Hayır! O bana mutlaka söz hakkı verirdi.+

 7 O’nun huzurunda doğru kişinin davası çözülür,

Ben de hâkimim olan Tanrı tarafından sonsuza dek aklanırdım.

 8 Fakat doğuya gitsem orada değil,

Geri dönsem O’nu bulamam,

 9 Sol yanda çalışıyor olsa O’nu seyredemem,

Sonra sağa dönse O’nu yine göremem.

10 Fakat O gittiğim yolu bilir.+

Beni soktuğu sınavdan saf altın gibi çıkacağım.+

11 O’nun adımlarını yakından takip ediyor,

Hiç sapmadan yolunda yürüyorum.+

12 Dilinden dökülen emirlerin dışına çıkmıyorum.

Sözlerine çok değer veriyorum,+ benden beklenenden de çok.

13 Tanrı kararlıysa kim karşı koyabilir?+

Bir şey yapmak isterse onu kesinlikle yapar.+

14 Benim için ne kararlaştırdıysa mutlaka yerine getirecek;

Ve aklında böyle daha nice düşünceler var.

15 İşte bu nedenle O’ndan korkuyorum,

O’nu düşündükçe korkum daha da artıyor.

16 Tanrı yüreğimi titretti,

Her Şeye Gücü Yeten içime korku saldı.

17 Yüzümü koyu bir karanlık örtüyor,

Fakat ben sessiz kalmayacağım.”

24 “Her Şeye Gücü Yeten neden bir hüküm vakti belirlemez?+

O’nu tanıyanlar o günü neden görmez?

 2 İnsanlar toprakların sınır işaretlerini kaydırıyor,+

Sürüleri çalıp kendi otlaklarına götürüyorlar.

 3 Yetimin eşeğini kaçırıyor,

Dul kadının borcu için boğasını rehin alıyorlar.+

 4 Yoksulu yolunu değiştirmeye zorluyorlar,

Savunmasız insanlar onlardan gizlenmek zorunda kalıyor.+

 5 Yoksul kişi bozkırdaki yaban eşekleri+ gibi yiyecek arıyor,

Çocukları için çölde ekmek bulmaya çalışıyor.

 6 Başkasının tarlasından ürün toplamak* zorunda kalıyor,

Kötünün bağında kalan üzümü topluyor.

 7 Geceyi giysisiz, çıplak geçiriyor,+

Soğukta örtüsüz kalıyor.

 8 Dağlarda yağan yağmurlarla sırılsıklam oluyor,

Başını sokacak yeri olmadığından kayalara sığınıyor.

 9 Kötü kişi yetimi memeden çekip ayırıyor,+

Yoksulun giysisini borcu için rehin alıyor,+

10 Onu giysisiz, çıplak gönderiyor.

Yoksullar aç açına ekin demetlerini taşıyor.

11 Günün sıcağında taraçalar* arasında didinip duruyor,*

Üzüm teknesinde* üzüm çiğniyor, yine de susuzluktan kavruluyorlar.+

12 Ölümle pençeleşenler şehirde inleyip duruyor,

Ağır yaralılar yardım için feryat ediyor,+

Fakat Tanrı bunu umursamıyor.

13 Kötüler ışığa isyan eder,+

Onun yolunu reddeder,

İzinden yürümezler.

14 Katiller gün doğarken kalkar,

Mazlumu ve yoksulu katlederler.+

Gece olunca da hırsızlık yaparlar.

15 Zina yapanlar alacakaranlığın çökmesini bekler,+

‘Kimse beni görmez!’ derler.+

Ve yüzlerini örterler.

16 Hırsızlar karanlıkta evlere girer,

Gündüz olunca da kendilerini eve kapatırlar.

Gün ışığı nedir bilmezler.+

17 Koyu karanlık başkaları için neyse, sabah da onlar için öyledir,

Koyu karanlığın saçtığı korkuya alışkındırlar.

18 Fakat kötüler akıntıya kapılıp gidecek.

Onların toprakları lanetlenecek,+

Bir daha bağlarına dönmeyecekler.

19 Kuraklık ve sıcak kar suyunu nasıl alıp götürürse,

Mezar* da günah işleyen kişiyi öyle yok edecek.+

20 Annesi onu unutacak, kurtçuklar onu iştahla yiyecek.

Artık kimse onu hatırlamayacak.+

O bir ağaç gibi kesilecek.

21 Kötü kişi kısır kadını tuzağa düşürür,

Dul kadına kötü davranır.

22 Güçlüler yükselse de güvende olmazlar.

Tanrı* gücünü kullanarak onları yok edecek.

23 O, kendilerini güvende hissetmelerine+ izin verir,

Fakat yaptıkları her şeyi izler.+

24 Kısa bir süre yükseklerde kalır, sonra aşağı indirilirler,+

Yok olurlar,+ herkes gibi ölürler,

Başaklar gibi kesilip koparılırlar.

25 Hal böyleyken, kim beni yalancı çıkarabilir?

Ya da kim sözlerimi çürütebilir?”

25 Şuahlı Bildad+ şunları söyledi:

 2 “Saltanat Tanrı’nındır, gücü korku uyandırır,

O’nun sayesinde göklerde barış hâkimdir.

 3 Orduları sayılabilir mi?

Işığının aydınlatmadığı biri var mı?

 4 Öyleyse ölümlü insan Tanrı’nın önünde nasıl doğru olabilir?+

Kadından doğan biri nasıl masum olabilir?+

 5 O’nun gözünde ay bile parlak değil,

Yıldızlar bile temiz değil.

 6 Nerede kaldı ki ölümlü insan!

İnsanoğlu ufacık bir kurt, bir solucan!”

26 Eyüp şöyle karşılık verdi:

 2 “Güçsüz insana ne kadar da yardımcı oluyorsun!

Kolunda kuvvet kalmayana nasıl da destek oluyorsun!+

 3 Hikmetten yoksun olana pek güzel öğüt veriyorsun!+

Hikmetini* ne kadar da cömertçe sergiliyorsun!

 4 Kime laf anlatmaya çalışıyorsun?

Bu sözleri sana kim söyletiyor?

 5 Ölümün aciz tutsakları Tanrı’nın önünde titrer,

Onlar sulardan ve sularda yaşayanlardan da aşağıdadır.

 6 Mezar* tüm çıplaklığıyla Tanrı’nın önündedir,+

O, bedenin çürüdüğü yeri* apaçık görür.

 7 Tanrı boşluğun üzerine gökyüzünü* yaydı,+

Hiçliğin üzerine dünyayı astı.

 8 O, suları bulutlara sarar+

Ve bulutlar ağırlıktan yarılmaz.

 9 Tahtını kimse görmez,

Onu bulutlarla örter.+

10 Suların üzerine ufuk çizgisini* çizer,+

Işıkla karanlığın arasına sınır çeker.

11 Göğün temelleri sarsılır,

O azarlayınca dehşete düşerler.

12 Gücüyle denizi çalkalar,+

Hikmetiyle denizdeki dev canlıyı* paramparça eder.+

13 Soluğuyla* gökyüzü berraklaşır,

Yakalanması zor yılanı eliyle öldürür.

14 Bunlar O’nun işlerinin sadece küçük ayrıntıları,+

O’nun hakkında duyduklarımız yalnızca hafif bir fısıltı!

Hele bir de gürlese, bunu kim anlayabilir?”+

27 Eyüp konuşmasına şöyle devam etti:

 2 “Bana acı çektiren+ ve adaleti çok gören+

Tanrı’nın* varlığı üzerine yemin ederim ki,

 3 O’nun soluğu* içimde oldukça

Ve ben nefes aldıkça,+

 4 Ağzımdan yalan söz çıkmayacak,

Dilim kimseyi aldatmayacak!

 5 Size hak vermem mümkün değil.

Son soluğuma kadar Tanrı’ya bağlılığımdan vazgeçmeyeceğim!*+

 6 Suçsuzluğumu* ısrarla savunacağım ve doğruluktan ayrılmayacağım,+

Yaşadığım sürece yüreğim beni suçlamayacak.

 7 Düşmanımın sonu kötülerinki gibi,

Bana saldıranın sonu günahkârlarınki gibi olsun.

 8 Tanrı’dan korkmayan* kişi yok edildiğinde,+

Tanrı canını aldığında onun ne umudu kalır?

 9 Başına bir sıkıntı geldiğinde,+

Tanrı feryadını işitir mi?

10 Ya da o her zaman Tanrı’ya yakarır mı?

Her Şeye Gücü Yeten onun sevinç kaynağı olur mu?

11 Size Tanrı’nın gücünü* öğreteceğim,

Her Şeye Gücü Yeten hakkında hiçbir şey gizlemeyeceğim.

12 Madem hepiniz görüntüler görüyorsunuz,

Neden böyle boş boş konuşuyorsunuz?

13 Kötünün Tanrı’dan alacağı pay,+

Zalimin Her Şeye Gücü Yeten’den alacağı miras şudur:

14 Oğulları çok olsa da kılıçla öldürülecekler,+

Torunlarının karnı doymayacak.

15 Ardında bıraktığı çocuklar salgında ölecek,

Onların dul kalan eşleri gözyaşı dökmeyecek.

16 Gümüşlerini kum gibi yığsa da,

Güzel giysilerini çoğaltıp dursa da,

17 Çoğalttığıyla kalacak.

O giysileri doğrular giyecek,+

Gümüşlerini de masumlar paylaşacak.

18 Kötünün yaptığı ev, güve kozası gibi dayanıksızdır,

Korucunun kurduğu çardak+ gibidir.

19 Zengin biri olarak yatacak,

Ama zenginliği uçup gidecek,

Gözünü açtığında elinde hiçbir şey olmayacak.

20 Felaketler onu sel gibi boğacak,

Geceleyin onu fırtına alıp götürecek.+

21 Doğu rüzgârıyla sürüklenecek, yok olup gidecek,

Yerinden yurdundan uzaklara savrulacak.+

22 Çaresizce kurtulmaya çalışırken,+

Doğu rüzgârı acımasızca üzerine esecek.+

23 Onunla alay ederek el çırpacak,

Kendi yerinden ona ıslık çalacak.”*+

28 “Gümüş maden ocağında bulunur,

Altının da çıkarılıp arıtıldığı bir yer vardır.+

 2 Bakır kayalardan eritilir,+

Demir topraktan çıkarılır.

 3 İnsan karanlığı fethediyor,

Karanlıkta, koyu karanlıkta

Köşe bucak cevher arıyor.

 4 Oturulan yerlerden çok uzakta,

Unutulmuş, ayak basılmamış topraklarda maden kuyusu açıyor.

Kimisi iplerle kuyuya sarkıp öyle çalışıyor.

 5 Toprağın üstünde yiyecek yetişiyor,

Yerin altı ise sanki yangın yeri, altüst ediliyor.*

 6 Kayaların içinde safir,

Toprağın içinde altın bulunur.

 7 Madenlere giden yolu ne yırtıcı kuş bilir,

Ne de kara çaylak görür.

 8 Güçlü yaban hayvanlarının hiçbiri o yola ayak basmamış,

Genç aslan orada dolaşmamıştır.

 9 İnsan sert* kayaları kırıyor,

Dağların temelini kazıp onları yerle bir ediyor.

10 Kayalarda su kanalları açıyor,+

Gözleri tüm değerli şeyleri görüyor.

11 Nehirlerin kaynaklarına set çekiyor,

Saklı şeyleri gün ışığına çıkarıyor.

12 Peki ya hikmet, o nerede bulunur?+

Anlayışın kaynağı neresidir?+

13 Hiçbir insan onun değerini bilmez,+

Hikmeti dünyanın hiçbir yerinde bulamaz.

14 Derin sular diyor ki, ‘Bende değil!’

Deniz de ‘Burada değil!’ diyor.+

15 Hikmet saf altınla satın alınamaz,

Bedeli gümüşle ödenemez.+

16 Ne Ofir altınıyla+ alınır,

Ne de kıymetli oniks taşıyla ya da safirle.

17 Altın ve cam ona denk olamaz,

Saf altından kaplara değişilemez.+

18 Onun yanında mercanın* ve kristalin sözü bile edilmez,+

Hikmet bir kese dolusu inciden çok daha değerlidir.

19 Habeş’in* topaz taşı+ ona denk olamaz,

Saf altınla bile satın alınamaz.

20 Peki hikmetin kaynağı neresidir?

Anlayış nerede bulunur?+

21 O, her canlıdan gizlidir,+

Gökteki kuşlardan da saklıdır.

22 Mezar* ve ölüm diyor ki,

‘Onu yalnızca kulaktan duyduk.’

23 Hikmete giden yolu sadece Tanrı bilir,

Bulunduğu yeri ancak O bilir.+

24 Çünkü Tanrı dünyanın uçlarına kadar bakar,

Gökler altındaki her şeyi görür.+

25 O, rüzgârın gücünü belirlediğinde,+

Suları ölçüyle dağıttığında,+

26 Yağmur için kanunlar koyduğunda,+

Göğü gürleten fırtına bulutlarının yolunu çizdiğinde,+

27 Eserlerindeki hikmeti gördü ve açıkladı,

Onu sağlamlaştırdı ve sınadı.

28 Ve insana dedi ki,

‘Bak, hikmet Yehova’dan korkmaktır,+

Anlayış da kötülükten uzak durmaktır.’”+

29 Eyüp konuşmasına şöyle devam etti:

 2 “Keşke eski günlerime* dönebilsem,

Tanrı’nın beni koruyup kolladığı o günlere.

 3 O zamanlar kandili başımın üzerinde parlardı,

O’nun ışığıyla karanlığın içinden geçip giderdim.+

 4 Keşke o en verimli, en güzel zamanıma geri dönebilsem.

O zamanlar evimde Tanrı’nın dostluğunu hissederdim,+

 5 Her Şeye Gücü Yeten hâlâ benimleydi,

Çocuklarım* da yanımdaydı.

 6 Ayaklarım sütle yıkanırdı,

Kayalar benim için zeytinyağı akıtırdı.+

 7 Şehir kapısına* gider,+

Meydanda yerimi alırdım,+

 8 Beni görünce gençler kenara çekilir,

Yaşlılar bile kalkıp ayakta beklerdi.+

 9 Halkın beyleri elleriyle ağızlarını kapatır,

Sözlerini sakınırlardı.

10 Önde gelenler dilini yutmuş gibi olurdu,

Ses çıkarmazlardı.

11 Beni dinleyenler hakkımda güzel sözler söylerdi,

Beni görenler de överdi.

12 Çünkü yardım için yakaran yoksulu,+

Yetimi ve kimsesizi+ kurtarırdım.

13 Ölümün eşiğinde olanın hayırduasını alır,+

Dul kadının yüreğini sevindirirdim.+

14 Doğruluğu bir giysi gibi giyerdim,

Adalet de kaftanım ve sarığım gibiydi.

15 Körün gözü olurdum,

Topalın bacağı.

16 Yoksula babalık eder,+

Tanımadığım kişinin davasına bakardım.+

17 Vahşi bir hayvanın çenesini kırar gibi,+

Suçluyu alt ederdim,

Avını dişlerinin arasından çekip kurtarırdım.

18 Hep derdim ki, ‘Son nefesimi yuvamda vereceğim,+

Ömrümün günleri kum taneleri kadar çok olacak.

19 Köklerim yayılıp sulara erişecek,

Çiy damlacıkları bütün gece dallarımda kalacak.

20 Saygınlığımı hiç kaybetmeyeceğim,

Gücüm hiç tükenmeyecek.’*

21 İnsanlar beni merakla dinler,

Vereceğim öğüdü çıt çıkarmadan beklerdi.+

22 Sözümün üstüne söz söylemezlerdi,

Sözlerim kulaklarına hoş gelirdi.

23 Yağmuru, ilkbahar yağmurlarını+ bekler gibi beni bekler,

Sözlerimi duymaya can atarlardı.

24 Onlara gülümsediğimde gözlerine inanamazlardı,

Yüzümdeki ışıltı onları rahatlatırdı.*

25 Onlara önderlik edip yol gösterirdim,

Etrafı askerleriyle çevrili bir kral gibi yaşardım,+

Yas tutanları teselli ederdim.”+

30 “Ama şimdi, dünkü çocuklar halime gülüyor.+

Bense onların babalarını adamdan saymaz,

Sürümü koruyan köpeklerin yanına bile koymazdım.

 2 O genç adamların gücünün bana ne yararı oldu ki?

Onlarda artık güç kuvvet kalmamış.

 3 Açlıktan ve yoksulluktan bitip tükenmişler,

Kupkuru topraklarda ne bulurlarsa kemirirler,

O topraklar ki zaten ıssız ve harap halde.

 4 Onlar çalılardan tuzlu yapraklar toplar,

Yiyecekleri, çöl bitkilerinin kökleridir.

 5 İnsanlar onları aralarından kovar,+

Hırsıza bağırır gibi arkalarından bağırırlar.

 6 Onlar vadilerin yamaçlarında yaşar,

Evleri yerdeki oyuklar ve kaya kovuklarıdır.

 7 Çalılıklardan bağırır,

Isırganlar arasında birbirlerine sokulurlar.

 8 Onlar akılsız ve rezil adamların oğullarıdır,

Memleketten kırbaçla kovulmuşlardır.

 9 Ama şimdi şarkılarında bile benimle alay ediyorlar,+

Hepsi halime gülüyor.+

10 Benden tiksiniyor ve uzak duruyorlar,+

Yüzüme tükürmekten çekinmiyorlar.+

11 Tanrı beni savunmasız bıraktı* ve küçük düşürdü,

Bu yüzden bana istedikleri gibi davranıyorlar.

12 Sağ tarafımdan sürü halinde üzerime yürüyorlar.

Beni kaçmaya zorluyor,

Mahvolayım diye yoluma engeller koyuyorlar.

13 Gideceğim yolları bozup mahvediyorlar,

Derdime dert katıyorlar,+

Kimse de onlara engel olmuyor.*

14 Sanki duvardaki koca bir delikten geçip geliyor,

Bunca sıkıntımın ortasında üzerime çullanıyorlar.

15 Her yanımı dehşet sarıyor.

İtibarım rüzgâr gibi uçup gitti,

Kurtuluş umudum bulut gibi dağılıp yok oldu.

16 Hayatım ellerimin arasından kayıp gidiyor,+

Kara günler+ peşimi bırakmıyor.

17 Geceleri ağrıdan sanki kemiklerim oyuluyor,+

Bedenimi kemiren acılar dinmek bilmiyor.+

18 Hastalığımın şiddetinden giysim* mahvoluyor,

Dar bir yaka gibi beni boğuyor.

19 Tanrı beni çamura fırlattı,

Toza ve küle döndüm.

20 Ey Tanrım, yardım için feryat ediyorum, karşılık vermiyorsun,+

Önünde duruyorum, ama Sen bana öylece bakıyorsun.

21 Artık bana zalimce davranıyorsun,+

Tüm gücünle saldırıyorsun.

22 Beni kaldırıp rüzgârın içine atıyor,

Fırtınayla ordan oraya savuruyorsun.

23 Biliyorum, beni ölüme,

Herkesin sonunda gideceği yere göndereceksin.

24 Oysa felakete uğramış bir adam yardım için yakarırken,+

Kimse o zavallıya darbe indirmez.

25 Ben zor günler geçirenler için ağlamadım mı?

Yoksullar için kederlenmedim mi?+

26 İyilik beklerken başıma kötülük geldi,

Işık beklerken üzerime karanlık çöktü.

27 İçimdeki keder bitmek bilmedi,

Önüme ancak kara günler çıktı.

28 Güneş bir türlü doğmuyor, dertli dertli dolaşıyorum.+

Herkesin içinde kalkıp feryat ediyor, yardım istiyorum.

29 Çakallarla kardeş,

Devekuşlarıyla arkadaş oldum.+

30 Derim kapkara oldu, döküldü,+

Kemiklerim ateşten kavruluyor.

31 Lirim* yalnızca ağıt yakıyor,

Kavalım da dertli dertli ağlıyor.”

31 “Gözlerimle bir anlaşma yaptım,+

Bir kıza nasıl göz diker bakarım?+

 2 Böyle yaparsam Tanrı’nın bana vereceği pay,

Her Şeye Gücü Yeten’den alacağım karşılık ne olur?

 3 Suç işleyenleri felaket,

Kötülük yapanları bela beklemiyor mu?+

 4 Tanrı tuttuğum yolu bilmiyor mu?+

Attığım her adımı görmüyor mu?

 5 Hiç yalan yola saptım mı?

Hile peşinde koştum mu?+

 6 Tanrı beni doğru terazide tartsın,+

O zaman O’na bağlılığımı* görecek.+

 7 Eğer adımlarım yoldan sapmış,+

Yüreğim gözlerime aldanmış,+

Elim kirli işlere bulaşmışsa,

 8 O zaman ben ekeyim başkası yesin,+

Diktiğim kökünden sökülsün.*

 9 Eğer gönlümü başka bir kadına kaptırıp,+

Komşumun kapısında sinsice beklediysem,+

10 Benim karım başka bir adam için buğday öğütsün,

Başka erkekler onun koynuna girsin.+

11 Çünkü yaptığım şey utanç verici bir davranış olurdu,

Hâkimlerin cezasını hak eden bir suç işlemiş olurdum.+

12 Bu yanlışım yiyip bitiren bir ateş gibi,+

Neyim varsa yakıp yok ederdi.

13 Hizmetkârlarımın benden bir şikâyeti olduğunda,

Onlardan adaleti esirgedimse,

14 Tanrı hesap sorduğunda nasıl cevap veririm?+

O’nun karşısında* ne yaparım?

15 Ana karnında beni yaratan onları da yaratmadı mı?+

Rahimde hepimizi biçimlendiren O değil mi?+

16 Eğer yoksulun isteğini geri çevirdiysem,+

Dul kadının gözündeki umut ışığını söndürdüysem,+

17 Lokmamı öksüz çocuklarla paylaşmadan,+

Tek başıma oturup yediysem,

18 (Oysa ben gençliğimden beri onlara babalık ettim,

Doğduğumdan beri dul kadının yardımcısı oldum.)

19 Eğer üstsüz başsız bir zavallıyı,

Giyeceği olmayan bir yoksulu gördüğümde,+

20 Koyunlarımın yünüyle sırtını ısıtıp,

Hayırduasını almadıysam,+

21 Şehir kapısında*+ yardımıma muhtaç,* öksüz bir çocuk gördüğümde,

Yumruğumu sıkıp onu tehdit ettiysem,+

22 Kolum omzumdan kopsun,

Kol kemiğim dirseğimden kırılsın.

23 Çünkü ben Tanrı’dan gelecek felaketten korkarım,

O’nun görkemi karşısında nasıl dururum?

24 Eğer altınlara güvendiysem,

Saf altını güvencem olarak gördüysem,+

25 Servetimin büyüklüğüyle,

Malımın mülkümün bolluğuyla+ gurur duyduysam,+

26 Gökte parlayan güneşe,

Ya da tüm görkemiyle dolaşan aya bakıp,+

27 Yüreğim gizlice aldandıysa

Ve onlara tapındıysam,*+

28 Bu, hâkimlerin vereceği cezayı hak eden bir suç olurdu,

Çünkü göklerdeki gerçek Tanrı’yı inkâr etmiş olurdum.

29 Düşmanımın yaşadığı felakete hiç sevindim mi?+

Ya da başına gelen kötülüğü görüp mutlu oldum mu?

30 O ölsün diye lanet ederek,+

Dilimin günaha girmesine asla izin vermedim.

31 Çadırımdaki adamlar şöyle derdi:

‘Eyüp’ün yanına gelip de ete doymayan mı var?’+

32 Hiçbir yabancı geceyi dışarıda geçirmezdi,+

Kapım her zaman yolculara açıktı.

33 Hiç başkaları gibi suçumu örtmeye çalıştım mı?+

Günahımı giysimin içinde sakladım mı?

34 Çoğunluğun tepkisinden çekinip,

Ya da etraf beni ayıplar diye endişelenip,

Sessiz kaldım mı, dışarı adım atmaya korktum mu?

35 Keşke beni bir dinleyen olsaydı!+

Sözlerimin altına mührümü basardım.

Her Şeye Gücü Yeten bana cevap versin!+

Keşke beni dava eden, suçlamalarını yazsaydı!

36 O yazıyı gururla omzumda taşırdım,

Ya da başıma sarar, taç gibi takardım.

37 Attığım her adımın hesabını Tanrı’ya verir,

Huzuruna bir önder gibi, başım dimdik çıkardım.

38 Eğer toprağımı başkalarından zorla aldıysam,

Bu yüzden benden yakındılarsa,

Ve tarlamı sürenler hep birlikte benim yüzümden ağladıysa,

39 Ya da yerin ürününü ücret ödemeden yediysem,+

Topraklarına el koydum diye insanlar ah çektiyse,+

40 O zaman tarlamda buğday yerine dikenler,

Arpa yerine pis kokulu otlar çıksın.”

Eyüp’ün sözleri burada bitti.

32 Sonunda bu üç adam Eyüp’e cevap vermekten vazgeçti, çünkü Eyüp doğru bir insan olduğundan emindi.+ 2 Fakat Ram ailesinden Buzlu*+ Barakel’in oğlu Elihu çok öfkelenmişti. Tanrı yerine kendini doğru göstermeye çalıştığı+ için Eyüp’e kızmıştı. 3 Onun üç arkadaşına da çok kızmıştı, çünkü Eyüp’e verecek cevap bulamayıp Tanrı’yı kötülemişlerdi.+ 4 Elihu Eyüp’e cevap vermek için beklemişti, çünkü hepsi kendisinden yaşça büyüktü.+ 5 Üç adamın da artık verecek bir cevabı olmadığını görünce öfkesi kabardı. 6 Bunun üzerine Buzlu Barakel’in oğlu Elihu söze başladı:

“Ben yaşça küçüğüm,

Sizse yaşlı adamlarsınız.+

Bu yüzden, saygımdan ötürü konuşmadım,+

Bildiğimi size söylemeye kalkışmadım.

 7 ‘Çok gün görmüş olanlar konuşsun,

Çok yıl yaşamış olanlar hikmeti öğretsin’ diye düşündüm.

 8 Oysa insana anlayış kazandıran, Tanrı’nın verdiği ruhtur,

Her Şeye Gücü Yeten’in soluğudur.+

 9 Hikmet yalnızca yaşta değil,

Doğruyu bilenler de sırf yaşlılar değil.+

10 Bu yüzden diyorum ki, ‘Beni dinle,

Ben de bildiklerimi sana anlatayım.’*

11 Bakın, siz konuşurken ben bekledim.

Siz diyeceğiniz sözü bulmaya çalışırken,+

Nasıl mantık yürüttüğünüze kulak verdim.+

12 Sizi dikkatle izledim,

Ama hiçbiriniz Eyüp’ün yanıldığını gösteremediniz,

Onun sözlerine cevap veremediniz.

13 Bu yüzden sakın ‘Biz hikmetliyiz;

Eyüp’ün sözlerini çürüten Tanrı’dır, insan değil’ demeyin.

14 Eyüp konuşurken beni hedef almadı,

Ben de ona sizin sözlerinizle cevap vermeyeceğim.

15 Bu adamlar usandı, artık verecek cevapları,

Diyecek sözleri kalmadı.*

16 Bekliyorum, ama artık konuşmuyorlar,

Öylece duruyor, cevap vermiyorlar.

17 Bu nedenle ben konuşacağım,

Bildiklerimi anlatacağım.

18 Diyecek çok sözüm var,

İçimde bir güç* beni konuşmaya zorluyor.

19 Kapalı kalmış şarap gibi içim,

Patlamak üzere olan yeni şarap tulumu gibi.+

20 Bırakın da konuşup rahatlayayım.

Ağzımı açıp cevap vereyim.

21 Hiç kimsenin tarafını tutmayacağım,+

Sözlerimle kimseye yaranmaya çalışmayacağım.

22 Çünkü öyle konuşmayı bilmem ben,

Yoksa Yaratıcım beni hemen yok ederdi.”

33 “Lütfen Eyüp, şimdi sözlerimi dinle,

Söyleyeceklerimin hepsine kulak ver.

 2 Lütfen dinle! Çünkü sana diyeceklerim var,

Ağzımı açıp konuşmam gerek.

 3 Sözlerim yüreğimin temizliğini* gösterir,+

Dilim bildiklerimi açıkça söyler.

 4 Her Şeye Gücü Yeten’in soluğu bana hayat verdi,+

Beni Tanrı’nın ruhu* yarattı.+

 5 Verebiliyorsan bana cevap ver,

Kendini savunmaya hazır ol, kanıtlarını sun.

 6 Tanrı’nın önünde sen neysen ben de oyum,

Ben de senin gibi topraktan yaratıldım.+

 7 Bu yüzden benden yana korkun olmasın,

Sözlerimle seni ezmeyeceğim.

 8 Fakat dediklerini duydum,

Şunları söyleyip durdun:

 9 ‘Ben temizim, suçsuzum,+

Masumum, hiçbir kabahatim yok.+

10 Ama Tanrı bana karşı bahaneler arıyor,

Beni düşmanı olarak görüyor.+

11 Ayaklarımı bağlıyor,*

Attığım her adımı izliyor.’+

12 Fakat bu sözlerinde haklı değilsin,

Bu yüzden sana cevabım şu:

Tanrı ölümlü insandan çok daha büyük değil mi?+

13 Neden O’ndan şikâyetçi oluyorsun?+

Sözlerine cevap vermedi diye mi?+

14 Aslında Tanrı tekrar tekrar konuşur,

Ancak kimse dikkate almaz.

15 O bunu gece görülen bir rüyada, bir görüntüde yapar,+

İnsanın üzerine ağır uyku çöktüğünde,

Yatağında uyuduğu sırada.

16 O zaman insanın kulağına söyler,+

Talimatlarını onun zihnine kazır.

17 Amacı insanı yanlışından döndürmek,+

Onu gururlanmaktan korumaktır.+

18 Tanrı onu ölümden* kurtarır,+

Kılıçla yok olmaktan esirger.

19 İnsan, kemiklerindeki dinmek bilmez sızılardan,

Yatağında çektiği acılardan da ders alır.

20 Bu yaşadıkları yüzünden yemekten tiksinir,

En lezzetli yiyecekleri bile canı istemez.+

21 Bedeni eriyip gider

Ve bütün kemikleri ortaya çıkar.

22 Hayatı ölümün eşiğindedir,

Canına kastedenlerin avcuna düşmek üzeredir.

23 Fakat bin haberciden* biri çıkıp onu savunursa

Ve ona doğru olanı anlatırsa,

24 Tanrı merhamet edip şöyle der:

‘Onu ölümden kurtar,+

Ben bir fidye* buldum!+

25 Bedeni gençlik çağındakinden sağlıklı olsun,+

Gençlik günlerindeki dinçliğine yeniden kavuşsun.’+

26 İnsan Tanrı’ya yalvarır+ ve O’ndan kabul görür,

O’nun yüzünü görüp sevinçle haykırır,

Tanrı da ölümlü insanı yeniden doğru biri sayar.

27 O kişi insanlara der ki,*

‘Ben günah işledim,+ doğru yoldan saptım,

Ama hak ettiğim cezayı almadım.*

28 O beni ölümden kurtardı,*+

Yaşam ışığını görmeye devam edeceğim.’

29 Evet, Tanrı bir insan için bütün bunları yapar,

Hem de iki kez, hatta üç kez yapar.

30 Amacı onu ölümden kurtarmak,

Yaşam ışığıyla aydınlatmaktır.+

31 Dinle Eyüp, bana kulak ver!

Sessizce dinlemeyi sürdür,

Ben de sözüme devam edeyim.

32 Söyleyecek sözün varsa bana cevap ver.

Söyle, çünkü seni haklı çıkarmak isterim.

33 Ama söyleyecek sözün yoksa beni dinlemen gerek,

Sessizce dinle ki sana hikmeti öğreteyim.”

34 Elihu konuşmasını şöyle sürdürdü:

 2 “Siz hikmetliler, sözlerimi dinleyin,

Siz bilgililer, bana kulak verin.

 3 Damağın yiyeceği tatması gibi,

Kulak da duyduklarını sınar.

 4 Gelin biz de neyin doğru olduğunu tartalım,

Neyin iyi olduğuna aramızda karar verelim.

 5 Çünkü Eyüp diyor ki, ‘Ben haklıyım,+

Fakat Tanrı benden adaleti esirgiyor.+

 6 Hak ettiğim hüküm hakkında yalan söyler miyim?

Suç işlemediğim halde yaram bir türlü iyileşmiyor.’+

 7 Eyüp’ten başka kim alayları üzerine alıyor?*

 8 O, kötülerle arkadaşlık ediyor,

Onların yolunda yürüyor.+

 9 ‘Tanrı’yı memnun etmeye çalışmak

İnsana bir yarar sağlamaz’ diyor.+

10 Siz anlayış sahibi kişiler, bu yüzden beni dinleyin;

Tanrı asla kötülük etmez,+

Her Şeye Gücü Yeten asla haksızlık yapmaz!+

11 İnsana davranışlarının karşılığını verir+

Ve tuttuğu yola göre davranır.

12 Tanrı asla kötülük etmez,+

Her Şeye Gücü Yeten adaleti çarpıtmaz.+

13 Yeryüzünü O’na veren biri var mı?

Tüm dünyanın başına O’nu atayan biri var mı?

14 Eğer bir karar verir de,

İnsanların yaşam gücünü* ve soluğunu alırsa,+

15 Hepsi birden yok olup gider,

Yine toprağa dönerler.+

16 Bu nedenle şimdi bana kulak ver,

Anlayış sahibi biriysen beni dikkatle dinle.

17 Adaletten nefret eden biri hüküm sürebilir mi?

Ya da sen doğruluktan ayrılmayan güçlü birini suçlayabilir misin?

18 Bir krala ‘Sen işe yaramazsın’,

Soylulara ‘Kötüsünüz’ diyebilir misin?+

19 Tanrı ki önderlere ayrıcalık tanımaz,

Zengini yoksuldan* üstün tutmaz,+

Çünkü hepsi Kendi elinin eseridir.+

20 Onlar bir anda,+ gecenin bir yarısı+ ölebilirler,

Korkudan tir tir titrer ve ölüp giderler,

Güçlüler bile yok olur, ama insan eliyle değil.+

21 Çünkü Tanrı insanın yaptıklarını görür,+

Onun tüm adımlarını izler.

22 Kötülerin gizlenebileceği ne bir karanlık,

Ne de kuytu bir köşe vardır.+

23 Huzurunda yargılansın diye,

Tanrı kimse için bir vakit belirlemez.

24 Güçlüleri soruşturmaya ihtiyaç duymadan paramparça eder

Ve yerlerine başkalarını koyar.+

25 Çünkü neler yaptıklarının farkındadır,+

Onları geceleyin devirir ve yok olurlar.+

26 Kötülükleri yüzünden onlara darbe indirir,

Herkesin gözü önünde ceza verir.+

27 Çünkü O’nun yolundan saparlar,+

Yaptığı hiçbir şeyi dikkate almazlar.+

28 Yoksulların Tanrı’ya feryat etmesine neden olurlar,

O da ezilenlerin yakarışını işitir.+

29 Tanrı sessiz kalırsa kim O’nu eleştirebilir?

Ya da yüzünü gizlerse kim O’nu görebilir?

İster bir milletten, ister bir insandan gizlesin sonuç aynıdır.

30 O’ndan korkmayan* kişi hüküm sürmesin,+

İnsanlara tuzak kurmasın diye bunu yapar.

31 Kim Tanrı’ya şöyle diyebilir?

‘Hiçbir suç işlemediğim halde cezalandırılıyorum.+

32 Benim göremediğimi Sen bana göster,

Yanlış bir şey yaptıysam, bir daha yapmam.’

33 O’nun hükmünü reddedersen sana istediğin karşılığı mı verecek?

Ne yapacağına sen karar vereceksin, ben değil.

Madem o kadar iyi biliyorsun bana da anlat.

34 Sözlerimi duyan anlayış sahibi adamlar,

Ve hikmetli kişiler bana şunları diyecek:

35 ‘Eyüp bilgisizce konuşuyor,+

Sözleri anlayıştan yoksun olduğunu gösteriyor.’

36 Eyüp son noktaya dek sınansın,*

Çünkü sözleri kötülerinki gibi.

37 Günahına bir de isyan katıyor,+

Önümüzde saygısızca el çırpıyor,

Ve Tanrı aleyhinde konuşup duruyor!”+

35 Elihu sözlerine devam etti:

 2 “Yani ‘Ben Tanrı’dan daha doğruyum’ mu diyorsun?

Haklı olduğundan o kadar mı eminsin?+

 3 Çünkü şöyle söylüyorsun:

‘Doğru olanı yapmamın senin* için ne önemi var?

Günah işlememek bana bir şey kazandırdı mı?’+

 4 Sana ve arkadaşlarına+

Bunun cevabını ben vereyim.

 5 Başını kaldırıp göklere bak,

Bulutlar+ senden ne kadar yüksekte!

 6 Günah işlersen O’na ne zarar vermiş olursun?+

Suçların artarsa, bu O’nu etkiler mi?+

 7 Ya da doğru davranırsan O’na ne vermiş olursun?+

O’na bir yararın dokunur mu?

 8 Kötülüğün ancak senin gibi bir insana zarar verir,

Doğruluğun da sadece insana yarar sağlar.

 9 İnsanlar büyük baskı altında feryat eder,

Güçlülerin elinden kurtulmak isterler.+

10 Fakat hiçbiri ‘Yüce Yaratıcım nerede?+

Geceleri bize ilahiler söyleten Tanrı nerede?’ demez.+

11 O Tanrı ki bizi karadaki hayvanlardan+ daha bilgili,+

Gökteki kuşlardan daha hikmetli kılar.

12 İnsanlar feryat eder ama O cevap vermez,+

Çünkü kötülerin gururunu görür.+

13 Tanrı yürekten olmayan feryadı asla dinlemez,*+

Her Şeye Gücü Yeten onu dikkate almaz.

14 Öyleyse, ‘O yardım etmiyor’ diye yakınırsan seni hiç dinler mi?+

Davan Tanrı’nın önündedir, O’nu dört gözle bekle.+

15 Çünkü senden öfkeyle hesap sormadı,

Küstahlığını dikkate almadı.+

16 Eyüp boşuna konuşuyor,

Bilgisizce laflar edip duruyor.”+

36 Elihu sözlerine devam etti:

 2 “Bana biraz daha sabret de anlatayım,

Çünkü Tanrı adına daha söyleyeceklerim var.

 3 Bildiklerimi tüm ayrıntılarıyla anlatacağım,

Yaratıcımın adil* olduğunu bildireceğim.+

 4 Söylediklerim kesinlikle yalan değil,

Bu sözlerin kaynağı her şeyi bilen Tanrı’dır.+

 5 O çok güçlüdür+ ve anlayışı derindir,

Kimseyi küçük görmez.

 6 Kötülerin canını korumaz,+

Fakat ezilenler için adaleti yerine getirir.+

 7 Doğru insanlardan gözünü ayırmaz,+

Onları krallarla birlikte* tahta oturtur+

Ve itibarları sonsuza dek sürer.

 8 Ama günah işlerlerse

Ve bu yüzden yakalanıp zincire vurulurlarsa,

 9 Tanrı onlara ne yaptıklarını,

Gururları yüzünden işledikleri suçları açıklar.

10 Öğüdünü dinlesinler diye onların kulağını açar

Ve yanlışlarından dönmelerini söyler.+

11 Eğer sözüne uyar ve O’na kulluk ederlerse,

Hayatları boyunca bolluk içinde yaşar,

Mutlu bir ömür sürerler.+

12 Fakat sözüne uymazlarsa kılıçla* yok edilir,+

Bir şey öğrenmeden ölüp giderler.

13 Tanrı’dan korkmayanlar* öfkeye kapılır,

Tanrı onları cezalandırdığında bile yardım istemezler.

14 Hayatlarını tapınak oğlanları* arasında geçirir,*+

Henüz gençken ölürler.+

15 Ama Tanrı dertli kişiyi sıkıntılı zamanında kurtarır,

Eziyet gördüğünde ona sözlerini bildirir.

16 Seni sıkıntının pençesinden çeker alır,+

Dertlerden kurtarıp feraha çıkarır,+

Tesellisi önünde zengin bir sofra gibidir.+

17 Hüküm verildiğinde ve adalet yerine geldiğinde,

Kötülere verilen cezayı görüp rahat edersin.+

18 Fakat dikkat et de, öfke yüzünden içini kin bürümesin,+

Büyük bir rüşvet seni yoldan çıkarmasın.

19 O zaman yardım için feryat etmen işe yarar mı?

Ya da var gücünle çabalaman seni sıkıntıdan korur mu?+

20 Geceyi özlemle bekleme,

İnsanların ortadan kaybolduğu o zamanı iple çekme.

21 Sakın kötülüğe yönelme,

Sen sıkıntıya katlanmayı seç.+

22 Bak, Tanrı kudretiyle yücelir,

Hangi öğretmen O’na denk olabilir?

23 Kim O’na yol gösterebilir,*+

Ya da ‘Bu yaptığın yanlış’ diyebilir?+

24 O’nun şarkılara konu olan işlerini,+

Yaptıklarını yüceltmeyi unutma.+

25 Tüm insanlık bunları görür,

Ölümlü insan bunları uzaktan izler.

26 Evet, Tanrı’nın büyüklüğü düşüncelerimize sığmaz,+

Yıllarının sayısına akıl sır ermez.+

27 O, su damlalarını yukarı çeker,+

Buğu yoğunlaşıp yağmura döner,

28 Bulutlar onu aşağı döker,+

İnsanların üzerine bol bol yağdırır.

29 Bulutların nasıl katman katman yayıldığını,

Göğün* nasıl gürlediğini kim anlayabilir?+

30 Tanrı orada şimşeklerini+ nasıl çaktırıyor?*

Denizin yatağını nasıl suyla kaplıyor?

31 Bunlarla halkları hayatta tutar,*

Onlara bol bol yiyecek verir.+

32 Yıldırımı avuçlarında tutar

Ve onu istediği yere gönderir.+

33 Göğün gürlemesi O’nun habercisidir,

Hayvanlar bile kimin* geldiğini bildirir.”

37 “Kalbim küt küt atıyor,

Yerinden fırlayacak neredeyse.

 2 Tanrı’nın gürleyen sesine kulak verin,

O’nun sesi gök gürültüsü gibi.

 3 Sesini tüm gök altında duyurur,

Ve şimşeğini+ yerin dört bucağına gönderir.

 4 Sonra bir gümbürtü kopar,

Tanrı güçlü sesiyle gürler,+

O konuşurken şimşekler çakar.

 5 Tanrı gürlediğinde+ hayranlık uyandırır,

Aklımızın alamayacağı büyük işler yapar.+

 6 Yağmura ‘Gürül gürül boşal’ der,+

Kar tanelerine ‘Toprağa düş’ diye emreder.+

 7 İnsanoğlunu bir şey yapamaz hale getirir,

Böylece ölümlü insan O’nun işlerini fark eder.

 8 Yaban hayvanları yuvalarına girer,

Oradan çıkmazlar.

 9 Fırtına kendi yerinden kopup gelir,+

Kuzey rüzgârları soğuk getirir.+

10 Tanrı üflediğinde sular donar,+

Geniş suların yüzü buz tutar.+

11 Evet, O bulutları nemle doldurur,

Onların içinde şimşek+ çaktırır,

12 Bulutlar O’nun gönderdiği yerde döner durur,

O yeryüzü için ne emrederse onu yaparlar.+

13 Tanrı onlarla insanları da cezalandırır,+ toprağı da sular,

Vefasını da gösterir.+

14 Söyleyeceklerimi dinle Eyüp,

Dur bir düşün,

Tanrı’nın muhteşem işlerine dikkat et.+

15 O’nun bulutlara nasıl emir verdiğini,

Onlardan nasıl şimşek çaktırdığını biliyor musun?

16 Ya bulutların nasıl süzüldüğünü biliyor musun?+

Bunlar her şeyi bilen Tanrı’nın muhteşem işleridir.+

17 Esen güney rüzgârıyla etraf sessizliğe gömüldüğünde,

Giysilerin neden seni yakar?+

18 Metal bir ayna gibi sapasağlam olan gökleri

Tanrı’yla birlikte yayabilir misin?+

19 O’na ne diyeceğimizi bize söyle,

Çünkü biz karanlıktayız, ne diyeceğimizi bilmiyoruz.

20 Tanrı’ya ‘Sana söyleyeceklerim var’ diyebilir miyim?

Ya da kim O’na iletilecek kadar önemli bir söz söylemiştir?+

21 Güneş gökte parıl parıl parlasa da,

Eğer rüzgâr esip bulutları dağıtmazsa,

İnsanlar o parlak ışığı bile göremez.

22 Kuzeyde altın gibi bir ışıltı beliriyor,

Tanrı’nın görkemi+ hayranlık uyandırıyor.

23 Her Şeye Gücü Yeten’in büyüklüğünü kavrayamayız,+

O’nun gücü muazzamdır.+

Eşsiz doğruluğundan+ ve adaletinden+ asla şaşmaz.

24 Bu yüzden insanlar O’ndan korksun.*+

Çünkü Tanrı akıllı geçinenlerden hoşlanmaz.”+

38 Sonra Yehova kasırganın içinden Eyüp’e cevap verdi:+

 2 “Kararlarımı sorgulayan*

Ve bilgisizce konuşan bu adam da kim?+

 3 Lütfen şimdi hazır ol, erkekçe davran,

Ben sana sorayım, sen Bana cevap ver.

 4 Ben dünyanın temelini atarken sen neredeydin?+

Bunu nasıl yaptığımı biliyorsan anlat.

 5 Biliyorsan söyle, dünyanın büyüklüğünü kim belirledi?

Ya da çevresini ölçü ipiyle kim ölçtü?

 6 Onun temeli neyin üzerine atıldı?

Ya da köşe taşını* kim koydu?+

 7 Sabah yıldızları+ hep birlikte sevinç çığlıkları atarken,

Tüm Tanrı oğulları*+ coşkuyla haykırırken bunları kim yaptı?

 8 Deniz ana rahminden ilk fışkırdığı zaman,

Onun önünü kapılarla kim kapadı?+

 9 Ben denizi bulutlara sarıp,

Koyu karanlığı ona kundak yaptığım,

10 Sınırlarını belirleyip,

Kapılarını ve sürgülerini koyduğum zaman,+

11 ‘Buraya kadar gel, ama öteye geçme,

Kibirli dalgaların burada son bulsun’+ dediğimde sen neredeydin?

12 Sen hiç sabaha emrettin mi?

Ya da güneşe nereden doğacağını söyledin mi ki,+

13 Işığı dünyanın dört bucağını aydınlatsın

Ve kötüleri kovup dağıtsın?+

14 Yeryüzü mühür basılan kil gibi değişir,

Her şey bir giysinin desenleri gibi belirginleşir.

15 Kötülerin ışığı ise ellerinden alınır,

Zulmetmek için kalkan elleri kırılır.

16 Sen hiç denizin kaynaklarına indin mi?

Ya da suların derinliklerini keşfettin mi?+

17 Ölümün kapıları+ sana gösterildi mi?

Ya da koyu karanlığın kapılarını gördün mü?+

18 Dünyanın muazzam genişliğini+ kavrayabildin mi?

Bütün bunları biliyorsan Bana anlat.

19 Peki ya ışığın evi ne taraftadır?+

Karanlığın mekânı neresidir?

20 Onları alıp yerlerine götürebilir misin?

Evlerinin yolunu bilir misin?

21 Ben bunları yaratırken sen doğmuş muydun?

O kadar uzun mu yaşadın da bunları biliyorsun?

22 Hiç karın ambarlarına girdin mi?+

Dolunun ambarlarını gördün mü?+

23 Ben onları sıkıntı vakti için,

Savaş gününde kullanmak için saklıyorum.+

24 Peki ışık ne taraftan yayılıyor?

Ya doğu rüzgârı nereden çıkıp esiyor?+

25 Yağmur suları sel gibi aksın diye kim gökte kanal açtı?

Göğü gürleten fırtına bulutlarının yolunu kim çizdi?+

26 Hiç kimsenin yaşamadığı topraklara,

İnsanın ayak basmadığı çöllere yağmur yağdıran kim?+

27 Mahvolmuş kurak yerleri suya doyuran

Ve otları yeşerten kim?+

28 Yağmurun babası var mı?+

Peki çiy damlalarının babası kim?+

29 Buzu kim doğurdu?

Göğün kırağısını kim dünyaya getirdi?+

30 Kim suların yüzünü taşa çevirir

Ve derin suların üstünü kaskatı buzla kaplar?+

31 Kima takımyıldızının* iplerini bağlayabilir misin?

Ya da Kesil takımyıldızının* bağlarını çözebilir misin?+

32 Mevsimi geldiğinde bir takımyıldıza* izleyeceği yolu gösterebilir misin?

Ya da oğullarıyla birlikte Ayiş takımyıldızına* rehberlik edebilir misin?

33 Gökleri yöneten yasaları bilir misin?+

Onları* yeryüzünde uygulayabilir misin?

34 Üzerine bol bol yağmur yağsın diye,+

Sesini bulutlara ulaştırabilir misin?

35 Şimşekleri gönderebilir misin?

Gelip sana ‘İşte buradayız!’ derler mi?

36 Bulutların* içine hikmeti kim koydu?+

Gök olaylarındaki anlayış kimin?*+

37 Kim bulutları sayabilecek kadar hikmetli?

Ya da kim gökteki su küplerini boşaltabilir?+

38 O zaman toprak çamura döner

Ve toprak parçaları birbirine yapışır.

39 Aslan için avını sen yakalayabilir misin?

Genç aslanların aç karnını doyurabilir misin?+

40 Yuvalarına sindikleri zaman,

Ya da inlerinde pusuya yattıklarında onları besleyebilir misin?

41 Kuzgun yavruları yiyecek bir şey bulamadığında

Ve Tanrı’ya feryat ettiğinde,

Onları beslesin diye kuzguna kim yiyecek verir?”+

39 “Dağ keçilerinin yavrulama vaktini biliyor musun?+

Geyikleri doğururken hiç izledin mi?+

 2 Yavrularını taşıdıkları ayları sayabilir misin?

Doğuracakları vakti bilir misin?

 3 Yere çöküp yavrularını doğururlar

Ve sancıları diner.

 4 Yavruları güçlenir ve kırlarda büyür,

Sonra annelerini bırakıp giderler.

 5 Kim yaban eşeğini özgür bıraktı?+

Onun iplerini kim çözdü?*

 6 Ben ona yuva olarak bozkırı,

Barınak olarak tuzlu toprakları verdim.

 7 O, şehrin kargaşasından uzak durur,

Hayvanlara emir yağdıranların sesini duymaz.

 8 Otlak arayarak tepeleri dolaşır,

Her yeşil bitkinin peşine düşer.

 9 Yaban sığırı sana hizmet etmek ister mi?+

Senin ahırında geceler mi?

10 Toprağı sürsün diye onu iple bağlayabilir misin?

Ya da vadide saban sürmek* için seninle gelir mi?

11 Onun büyük gücüne güvenip,

Ağır işlerini yaptırabilir misin?

12 Ekinini sana getireceğine,

Harman yerine* toplayacağına güvenebilir misin?

13 Devekuşu sevinçle kanat çırpar.

Fakat kanadı ve tüyleri leyleğinkiyle boy ölçüşebilir mi?+

14 Yumurtalarını yerde bırakır,

Toprağın içinde sıcak tutar.

15 Onların ayak altında ezilebileceğini,

Yaban hayvanları tarafından çiğnenebileceğini unutur.

16 Sanki kendisinin değilmiş gibi yavrularına acımasızca davranır,+

Onlar için harcadığı emeğin boşa gitmesini umursamaz.

17 Çünkü Tanrı ondan hikmeti esirgemiş,

Anlayıştan pay vermemiştir.

18 Fakat ayağa kalkıp kanatlarını çırptığında,

Ata ve binicisine güler.

19 Ata gücünü veren sen misin?+

Dalgalanan yelesini boynuna sen mi giydirdin?

20 Sen misin onu çekirge gibi sıçratan?

Tüm gücüyle burnundan soluması korku uyandırır.+

21 Toynaklarıyla vadideki toprağı eşeler,+

Gücü onun sevincidir,

Heyecanla savaşa atılır.+

22 Dehşete güler geçer, hiçbir şeyden korkmaz,+

Kılıcı görünce dönüp kaçmaz.

23 Ok kılıfı ona çarptıkça takırdar,

Mızraklar* da ışıl ışıl parlar.

24 Heyecanla titreyerek ileri atılır,

Boru* sesini duyunca yerinde duramaz.*

25 Boru çalınınca kişner,

Savaşın kokusunu uzaktan alır,

Komutanların bağırışlarını ve savaş çığlıklarını duyar.+

26 Doğana havada süzülmeyi sen mi öğrettin?

Güneye doğru kanat açışını senin aklına mı borçlu?

27 Ya da kartal senin emrinle mi göklere doğru uçuyor+

Ve yuvasını yükseklerde kuruyor?+

28 O, dik yamaçlarda geceler,

Sarp kayalardaki kalesinde oturur.

29 Yiyeceğini oradan bakarak arar,+

Gözleri çok uzakları görür.

30 Yavruları yudum yudum kan içer,

Leş* neredeyse o da oradadır.”+

40 Sonra Yehova Eyüp’e şöyle dedi:

 2 “İnsan, Her Şeye Gücü Yeten’de kusur bulup O’nunla çekişebilir mi?+

Tanrı’yı eleştiren buna cevap versin.”+

 3 Eyüp Yehova’ya şöyle karşılık verdi:

 4 “Evet, ben bir hiçim.+

Sana ne cevap verebilirim ki?

Elimle ağzımı kapıyorum.+

 5 Bir kez, hatta iki kez konuştum, ama bir daha cevap vermem,

Söylediklerime bir söz daha eklemem.”

 6 O zaman Yehova kasırganın içinden Eyüp’e şöyle dedi:+

 7 “Lütfen şimdi hazır ol, erkekçe davran,

Ben sana sorayım, sen Bana cevap ver.+

 8 Benim adaletimi mi sorguluyorsun?*

Kendini haklı çıkarmak için Beni mi kötülüyorsun?+

 9 Senin kolun Tanrı’nınki kadar güçlü mü?+

Sesin O’nunki gibi gürleyebilir mi?+

10 Hadi lütfen gücünü ve yüceliğini kanıtla,

İtibarını ve görkemini göster.

11 Tüm kibirlilere bak, küçük düşür onları,

Bütün öfkeni göster.

12 Tüm kibirlilere bak, gururlarını kır,

Kötüleri oldukları yerde ez.

13 Hepsini toprağa göm,

Gizli yerde onları bağla.

14 Bunları yapabilirsen Ben de kabul ederim ki,*

Kendi gücünle kendini kurtarabilirsin.

15 Suaygırına* bak,

Tıpkı boğa gibi ot yer.

Senin gibi onu da Ben yarattım.

16 Kalçasındaki kuvvete,

Karın kaslarındaki güce bak!

17 Kuyruğu sedir ağacı gibi serttir,

Uyluk kasları* sımsıkı örülüdür.

18 Kemikleri bakır borulardır,

Bacakları da dövme demirden çubuklar gibidir.

19 Tanrı’nın eserleri arasında ilk sıradadır,

Yalnızca Yaratıcısı kılıçla üzerine gidebilir.

20 Dağlar ona yiyecek sağlar

Ve tüm yaban hayvanları orada oynar.

21 Suaygırı hünnap ağaçlarının altında,

Bataklıklardaki sazların arasında yatar.

22 Hünnap ağaçları onu gölgeler,

Vadideki kavaklar onu çevreler.

23 Azgınlaşan nehir onu korkutamaz,

Ürdün+ suları coşup üstüne atılsa da, bana mısın demez.

24 Gözleri açıkken kim onu yakalayabilir?

Ya da kim kancayla burnunu delebilir?”

41 “Timsahı*+ oltayla yakalayabilir misin?

Dilini halatla bağlayabilir misin?

 2 Burun deliklerinden ip geçirebilir misin?

Ya da çenesini kancayla delebilir misin?

 3 Sana yalvarıp yakarır mı?

Ya da tatlı sözler söyler mi?

 4 Seninle anlaşmaya varıp,

Ömür boyu kölen olur mu?

 5 Kuşla oynar gibi onunla oynayabilir misin?

Ya da küçük kızlarını eğlendirmek için ona tasma takabilir misin?

 6 Balıkçılar onu satar mı?

Tüccarlara paylaştırırlar mı?

 7 Derisini zıpkınlarla delebilir misin?+

Ya da başına balıkçı mızrakları saplayabilir misin?

 8 Hele ona bir dokun da gör,

Öyle bir kıyamet koparır ki unutamazsın

Ve bir daha asla yapmazsın!

 9 Onu zapt etmek boş bir hayaldir,

Görünüşü bile insanın ödünü koparır.

10 Onu kışkırtacak yürek kimsede yoktur.

Peki ya Benim karşımda kim durabilir?+

11 Kim Bana bir şey verdi ki ona borçlu olayım?+

Gökler altındaki her şey Benimdir.+

12 Onun muazzam gücünü, etkileyici bedenini

Ve uzuvlarını anlatmaya devam edeceğim.

13 Onun zırhını kim çıkarabilir?

Çenesi açıkken kim yanına yaklaşabilir?

14 Ağzının kapı kanatlarını kim zorla açabilir?

Çenesini çevreleyen dişleri korkunçtur.

15 Sırtı sıra sıra pullarla kaplıdır,*

O pullar birbirine sımsıkı yapışmıştır.

16 Öyle bitişiktirler ki,

Aralarından hava bile sızmaz.

17 Birbirine kenetlenmiş, sıkıca tutunmuşlardır,

Kimse onları ayıramaz.

18 O hapşırdığında ışık saçar,

Gözleri sabahın ilk ışıkları gibidir.

19 Sanki ağzından şimşekler çıkar,

Etrafa kıvılcımlar saçılır.

20 Otların yakıldığı bir fırın gibi,

Burun deliklerinden duman püskürür.

21 Soluğu korları alevlendirir,

Ağzından adeta ateş fışkırır.

22 Boynundaki güç muazzamdır,

Önüne çıkanların hepsi dehşete kapılır.

23 Derisinin katmanları birbirine sımsıkı kenetlenmiştir,

Dökülmüş maden gibi sağlamdır onlar, kımıldamazlar.

24 Kalbi taş gibi serttir,

Evet, tıpkı değirmenin alt taşı gibidir.

25 Doğrulduğunda güçlülerin bile ödü kopar,

Şöyle bir silkelendiğinde afallayıp kalırlar.

26 Ona ne kılıç işler,

Ne de mızrak ya da ok.+

27 Demir ona saman gibi gelir,

Bakır da çürük odun gibi.

28 Oklar onu kaçıramaz,

Sapan taşları onun için adeta kuru ottur.

29 Sopa onun gözünde saman gibidir,

Mızrağın sesine güler geçer.

30 Karnının altı keskin çömlek parçalarına benzer,

Çamurun üzerinde düven*+ gibi iz bırakır.

31 Derin suları kazan gibi kaynatır,

Denizi merhem kazanı gibi karıştırır.

32 Yüzerken ardında parlak bir iz kalır,

Derin sular ak saçlı görünür.

33 Yeryüzünde onun gibisi yoktur,

Tanrı içine korku koymamıştır.

34 Her gururlu hayvana dik dik bakar.

Tüm görkemli hayvanların kralı odur.”

42 Bunun üzerine Eyüp Yehova’ya şöyle dedi:

 2 “Şimdi anlıyorum ki Sen her şeyi yapabilirsin,

İsteyip de yapamayacağın bir şey yoktur.+

 3 Dedin ki, ‘Kararlarımı bilgisizce sorgulayan* bu adam da kim?’+

Evet, ben aklımın almadığı,

Bilmediğim şeyler hakkında anlamadan konuştum.+

 4 Bana, ‘Lütfen dinle de konuşayım.

Ben sana sorayım, sen Bana cevap ver’ dedin.+

 5 Senin hakkında kulaktan bilgim vardı,

Şimdiyse Seni kendi gözlerimle görüyorum.

 6 Bu yüzden sözlerimi geri alıyor,+

Kül ve toprak içinde tövbe* ediyorum.”+

7 Yehova Eyüp’le konuşmayı bitirdikten sonra Temanlı Elifaz’a seslendi. Yehova ona şöyle dedi:

“Sana ve iki arkadaşına+ çok öfkeliyim, çünkü siz kulum Eyüp gibi Benim hakkımda doğruyu söylemediniz.+ 8 Şimdi yedi boğa ve yedi koç alıp kulum Eyüp’e gidin. Onları kendiniz için yakılan kurban olarak sunun ve kulum Eyüp sizin için dua etsin.+ Çünkü siz onun gibi Benim hakkımda doğruyu söylemediniz. Ama Ben kulum Eyüp’ün ricasını kabul edip akılsızlığınızı cezalandırmayacağım.”

9 Bunun üzerine Temanlı Elifaz, Şuahlı Bildad ve Naamalı Tsofar gidip Yehova’nın kendilerine söylediği gibi yaptılar. Ve Yehova Eyüp’ün duasını kabul etti.

10 Eyüp arkadaşları için dua ettikten+ sonra Yehova onu sıkıntısından kurtardı+ ve tüm malını mülkünü ona geri verdi.* Yehova Eyüp’e daha önce sahip olduğu her şeyin iki katını verdi.+ 11 Erkek ve kız kardeşlerinin, eski arkadaşlarının+ hepsi yanına geldi ve evinde onunla birlikte yemek yedi. Eyüp’ün acısını paylaştılar ve Yehova’nın onun başına gelmesine izin verdiği tüm felaketlerden ötürü Eyüp’ü teselli ettiler. Her biri ona bir parça gümüş, bir de altın halka verdi.

12 Yehova Eyüp’e ömrünün sonraki yıllarında eskisinden çok daha fazla bereket verdi.+ Eyüp’ün 14.000 koyunu, 6.000 devesi, 2.000 sığırı ve 1.000 dişi eşeği oldu.+ 13 Ayrıca 7 oğlu ve 3 kızı daha oldu.+ 14 İlk kızının adını Yemima, ikincisinin adını Ketsiya, üçüncüsünün adını da Keren-happuk koydu. 15 Tüm memlekette Eyüp’ün kızları kadar güzeli yoktu. Babaları, erkek kardeşleriyle birlikte onlara da miras verdi.

16 Eyüp bundan sonra 140 yıl daha yaşadı; dördüncü nesle kadar çocuklarını ve torunlarını gördü. 17 Böylece Eyüp uzun bir ömür sürüp hayata doymuş biri olarak öldü.

Olası anlamı, “düşmanlık hedefi.”

Ya da “Tanrı’ya bağlı.”

Orijinal dilde: “kendi gününde.”

Sözlük kısmındaki “yakılan sunu” maddesine bakın.

Buradaki İbranice deyim, Tanrı’nın melek oğullarına atfediyor.

Ya da “Tanrı’ya bağlı.”

Alternatif çeviri: “yıldırım düştü.”

Orijinal dilde: “Annemin karnından çıplak çıktım.”

Buradaki İbranice deyim, Tanrı’nın melek oğullarına atfediyor.

Ya da “Tanrı’ya bağlı.”

Orijinal dilde: “onu yutayım.”

Orijinal dilde: “derisi için deri verir.”

Orijinal dilde: “kemiğine ve etine.”

Ya da “ciddi yaralar.”

Ya da “tanıdığı.”

Bu ayetteki yer isimleri aile isimleri de olabilir.

İbranice levyatan. Sözlük kısmındaki “levyatan” maddesine bakın.

Alternatif çeviri: “Kendilerine ıssız mekânlar yapmış.”

Ya da “yüksek rütbeli saray görevlileriyle.”

Orijinal dilde: “dört bir yanına çit çektiği.”

Orijinal dilde: “Tutmayan dizleri sen pekiştirirdin.”

Kötü bir ruh kastediliyor. Sözlük kısmındaki “ruh” maddesine bakın.

Ya da “Habercilerinde.”

Sözlük kısmına bakın.

Orijinal dilde: “Kutsalların.”

Sözlük kısmındaki “şehir kapısı” maddesine bakın.

Sözlük kısmına bakın.

Orijinal dilde: “bakırdan.”

Ya da “vefalı sevgi göstermeyene.” Sözlük kısmındaki “vefa” maddesine bakın.

Orijinal dilde: “Kardeşlerim.”

Orijinal dilde: “bedel ödeyip kurtarmanızı.”

Ya da “eleştirileriniz.”

Orijinal dilde: “zorunlu hizmet gibi.”

Orijinal dilde: “dokumacı mekiğinden daha hızlı.”

Sözlük kısmına bakın.

Sözlük kısmına bakın.

Orijinal dilde: “Başlangıcın küçük olsa da.”

Ya da “O’na isyan edenin.”

Orijinal dilde: “Kökleri bir taş yığınına dolanır.”

Ya da “Taştan bir eve bakar.”

Ya da “Kendisine bağlı.”

Ya da “Tanrı’yı mahkemeye vermek.”

Büyük Ayı takımyıldızı olabilir.

Avcı (Orion) takımyıldızı olabilir.

Boğa takımyıldızındaki Ülker yıldız kümesi olabilir.

Orijinal dilde: “güneyin arka odalarını.”

Büyük ve vahşi bir deniz canlısı olabilir.

Ya da “Masum olsam da.”

Ya da “Doğruluktan ayrılmayanı.”

Ya da “Bize arabuluculuk yapacak.”

Orijinal dilde: “tendonlarla.”

Ya da “nefesimi; ruhumu.”

Ya da “biraz yüzüm gülsün.”

Ya da “Tanrı’yla ilgili her şeyi.”

Sözlük kısmına bakın.

Orijinal dilde: “yüreğini.”

Orijinal dilde: “ayakları sendeleyenlerin.”

Alternatif çeviri: “yeryüzüyle konuş.”

Sözlük kısmına bakın.

Orijinal dilde: “Güçlülerin kuşağını çözer.”

Ya da “O’na isyan eden.”

Alternatif çeviri: “Biri varsa, sessiz kalır ve ölürüm.”

Orijinal dilde: “tomruğa vuruyor.”

Eyüp’e atfediyor olabilir.

Alternatif çeviri: “dalından koparılır.”

Orijinal dilde: “Kirli.” Sözlük kısmındaki “günah” maddesine bakın.

Sözlük kısmına bakın.

Orijinal dilde: “Zorunlu hizmet.” Burada ölüme kölelik kastediliyor.

Orijinal dilde: “Hatalarımı zamkla yapıştırıyorsun.”

Orijinal dilde: “doğu rüzgârıyla.” Çöllerden esen sıcak ve yakıcı rüzgârlara atfediyor.

Orijinal dilde: “kutsallarına.”

Orijinal dilde: “Karanlıktan.”

Burada şişmanlık zenginliğin, zevke düşkünlüğün ve kibrin simgesi olarak kullanılıyor.

Yani, hiçbir toparlanma ümidi kalmayacak.

Olgunlaşmamış üzüm.

Ya da “Tanrı’ya isyan edenlerin.”

Ya da “Esip gürlemenizin.”

Orijinal dilde: “Saframı yere döküyor.”

Sözlük kısmına bakın.

Orijinal dilde: “Boynuzumu.”

Alternatif çeviri: “Uykusuz gözlerim Tanrı’ya bakarken.”

Ya da “Tanrı’ya isyan edenlere.”

Sözlük kısmına bakın.

Sözlük kısmına bakın.

Alternatif çeviri: “Neden kirli sayılıyoruz?”

İçinde yağ ve fitil bulunan aydınlatma aracı.

Orijinal dilde: “Ölümün ilk oğlu.”

Orijinal dilde: “dehşetlerin kralına.”

Orijinal dilde: “kendisine ait olmayan bir şey.”

Orijinal dilde: “Evine kükürt saçılacak.”

Ya da “geçici yerde.”

Ya da “aşağılıyorsunuz.”

Ya da “beni Tanrı yanılttı.”

Orijinal dilde: “Ne zaman yerimden kalksam.”

Orijinal dilde: “Dişimin derisiyle kaçıp kurtuluyorum.”

Orijinal dilde: “bana Tanrı’nın eli dokundu.”

Bu ifade geri satın alma düşüncesi taşır.

Ya da “içimde böbreklerim çürüyor.”

Ya da “Âdem.”

Ya da “Tanrı’ya isyan edenin.”

Orijinal dilde: “Bağırsaklarına kadar yağdıracak.”

Orijinal dilde: “Safrasına.”

Ya da “gücüne güç.”

Sözlük kısmına bakın.

Ya da “bir anda”, yani hızlı ve acısız bir ölüm.

Ya da “öğütlerim; planlarım.”

Orijinal dilde: “tahıl kabuğuna.”

Ya da “Tanrı’ya zevk verir mi?”

Ya da “Tanrı’ya bağlı olman.”

Orijinal dilde: “kuş kapanlarıyla.”

Alternatif çeviri: “Tarladan yem toplamak.”

Eğimli bir arazide, genelde duvarla desteklenen basamak şeklindeki düzlükler.

Alternatif çeviri: “Taraçalar arasında zeytinyağı çıkarıyor.”

Sözlük kısmındaki “üzüm teknesi” maddesine bakın.

Sözlük kısmına bakın.

Orijinal dilde: “O.”

Ya da “Sağduyunu.”

Sözlük kısmına bakın.

Ya da “Abaddon’u.” Sözlük kısmındaki “Abaddon” maddesine bakın.

Orijinal dilde: “kuzeyi.”

Orijinal dilde: “daire.”

Orijinal dilde: “Rahab’ı.”

Ya da “Rüzgârıyla.”

Ya da “Her Şeye Gücü Yeten Tanrı’nın.”

Orijinal dilde: “ruhu.”

Ya da “doğruluktan ayrılmayacağım.”

Ya da “Doğruluğumu.”

Ya da “Tanrı’ya isyan eden.”

Alternatif çeviri: “Tanrı’nın yardımıyla.”

Alternatif çeviri: “İnsanlar onunla alay ederek el çırpacaklar, kendi yerlerinden ona ıslık çalacaklar.”

Anlaşılan maden çıkarırken yapılanlar kastediliyor.

Orijinal dilde: “çakmaktaşı.”

Sözlük kısmına bakın.

Ya da “Kuş’un.” Sözlük kısmındaki “Habeş” maddesine bakın.

Orijinal dilde: “Yok oluş.”

Ya da “aylarıma.”

Ya da “Hizmetkârlarım.”

Sözlük kısmındaki “şehir kapısı” maddesine bakın.

Ya da “Yayımdan çıkan okların ardı arkası kesilmeyecek.”

Alternatif çeviri: “Yüzümün ışıltısına gölge düşürmezlerdi.”

Orijinal dilde: “yayımı gevşetti.”

Alternatif çeviri: “yardım etmiyor.”

Eyüp’ün derisi kastediliyor olabilir.

Sözlük kısmına bakın.

Ya da “doğruluğumu.”

Ya da “Soyum kökünden kurusun.”

Orijinal dilde: “O ayağa kalktığında.”

Sözlük kısmındaki “şehir kapısı” maddesine bakın.

Alternatif çeviri: “Şehir kapısındaki desteğime güvenip.”

Ya da “elimle öpücük yolladıysam.”

“Buz”, bir yer ya da aile ismi olabilir.

Anlaşılan Elihu burada Eyüp’e hitaben konuşuyor.

Anlaşılan Elihu burada Eyüp’e hitaben konuşuyor.

Orijinal dilde: “ruh.”

Ya da “doğruluğunu.”

Sözlük kısmındaki “kutsal ruh” maddesine bakın.

Orijinal dilde: “tomruğa vuruyor.”

Orijinal dilde: “çukurdan.”

Ya da “melekten.”

Sözlük kısmına bakın.

Orijinal dilde: “ezgilerle der ki.”

Alternatif çeviri: “Ve bunun bana yararı olmadı.”

Orijinal dilde: “bedelle kurtardı.”

Orijinal dilde: “alayları su gibi içiyor?”

Orijinal dilde: “ruhunu.”

Ya da “Soyluyu sıradan insandan.”

Ya da “O’na isyan eden.”

Alternatif çeviri: “Ey baba, Eyüp son noktaya dek sınansın.”

Muhtemelen Tanrı’yı kastediyor.

Ya da “Tanrı yalanı asla dinlemez.”

Ya da “doğru.”

Alternatif çeviri: “Kralları.”

Ya da “okla.”

Ya da “Tanrı’ya isyan edenler.”

Tapınaklarda fuhuş için kullanılan genç erkekler.

Alternatif çeviri: “tüketir.”

Alternatif çeviri: “O’ndan hesap sorabilir.”

Orijinal dilde: “Çardağının.”

Orijinal dilde: “ışığını nasıl yayıyor?”

Alternatif çeviri: “halkların davasını savunur.”

Alternatif çeviri: “neyin.”

Sözlük kısmındaki “Tanrı korkusu” maddesine bakın.

Ya da “Amacıma gölge düşüren.”

Sözlük kısmındaki “köşe taşı” maddesine bakın.

Buradaki İbranice deyim, Tanrı’nın melek oğullarına atfediyor.

Boğa takımyıldızındaki Ülker yıldız kümesi olabilir.

Avcı (Orion) takımyıldızı olabilir.

Orijinal dilde: “Mazzarot’a.” Bu sözcükle bağlantılı 2Kr 23:5’te geçen çoğul ifade, burçlar kuşağındaki takımyıldızlara atfeder.

Büyük Ayı takımyıldızı olabilir.

Alternatif çeviri: “O’nun yetkisini.”

Alternatif çeviri: “İnsanın.”

Alternatif çeviri: “Zihne kim anlayış verdi?”

İbranice metinde iki farklı yaban eşeği türünden bahsedilir.

Ya da “toprağı düzlemek.”

Sözlük kısmına bakın.

Bu ayette atın üzerindeki binicinin savaş aletleri kastediliyor.

Orijinal dilde: “Boynuz.” Sözlük kısmındaki “boynuz” maddesine bakın.

Alternatif çeviri: “kulaklarına inanamaz.”

Ya da “Ceset.”

Ya da “adaletime gölge mi düşürüyorsun?”

Ya da “seni överim.”

İbranice behemot.

Ya da “tendonları.”

İbranice levyatan. Sözlük kısmındaki “levyatan” maddesine bakın.

Alternatif çeviri: “Sıra sıra pulları onun gururudur.”

Ekinin sapıyla tanelerini ayırmak için kullanılan, altına keskin taşlar çakılmış kızak biçiminde araç.

Ya da “Amacıma bilgisizce gölge düşüren.”

Sözlük kısmına bakın.

Orijinal dilde: “Yehova Eyüp’ün esaretine son verdi.”

    Türkçe Yayınlar (1974-2026)
    Oturumu Kapat
    Oturum Aç
    • Türkçe
    • Paylaş
    • Tercihler
    • Copyright © 2025 Watch Tower Bible and Tract Society of PA
    • Kullanım Şartları
    • Gizlilik İlkesi
    • Privacy Settings
    • JW.ORG
    • Oturum Aç
    Paylaş