VAİZ
1 Yeruşalim’de kral olarak hüküm süren, Davut oğlu+ Vaiz’in*+ sözleri.
6 Rüzgâr güneye gidiyor ve dönüp kuzeye esiyor,
Durmadan daireler çiziyor, bu döngü asla son bulmuyor.
7 Tüm akarsular* denize dökülüyor, yine de deniz dolup taşmıyor.+
Akarsular çıktıkları yere dönüyor, yeniden akıyor.+
8 Her şey öyle yorucu ki,
Anlatmaya kelimeler yetmez.
Göz görmekle doymuyor,
Kulak işitmekle dolmuyor.
10 “İşte bu yeni!” denebilecek bir şey var mı?
Her şey bizden önce de vardı,
Çağlardan beri vardı.
11 Eski nesiller hatırlanmıyor,
Ardından gelenleri de hatırlayan olmayacak,
Yine onları da sonrakiler hatırlamayacak.+
12 Ben vaiz, Yeruşalim’de İsrail kralı oldum.+ 13 Gökler altında yapılan her işi,+ tüm hikmetimi*+ kullanarak enine boyuna araştırmaya karar verdim. Tanrı’nın insanlara meşgul olmaları için verdiği, onları mutsuz eden işleri araştırdım.
15 Eğrilmiş olan doğrultulamaz,
Var olmayan şey de sayılamaz.
16 Kendime şöyle dedim: “İşte, Yeruşalim’de benden önce yaşamış herkesten çok daha fazla hikmet kazandım,+ yüreğim bilgi ve hikmetle doldu.”+ 17 Hikmeti, deliliği ve akılsızlığı anlamaya kendimi verdim,+ bu da rüzgârı kovalamaktan farksız.
2 Bunun üzerine kendi kendime dedim ki, “Zevk* peşinde koşmayı deneyeceğim, bakalım mutlu olacak mıyım?” Ama baktım ki, bu da boş.
2 Gülmeye “Delilik!”, zevke “Ne işe yarar?” dedim.
3 Kendimi şaraba vermeyi denedim,+ tabii hikmeti elden bırakmadan. Akılsızlığı da denedim ve insanın gökler altındaki kısacık ömründe yapabileceği en iyi işin ne olduğunu öğrenmeye çalıştım. 4 Büyük işlere giriştim.+ Kendime evler yaptım,+ bağlar kurdum.+ 5 Kendime parklar, bahçeler yaptım, içlerine her tür meyve ağacı diktim. 6 Ormanda* yetişen ağaçlarımı sulamak için havuzlar yaptım. 7 Erkek ve kadın hizmetkârlar edindim,+ evimde doğan hizmetkârlarım da vardı. Ayrıca, benden önce Yeruşalim’de yaşayanların hepsinden daha çok büyükbaş ve küçükbaş hayvanım oldu.+ 8 Kendim için altın, gümüş biriktirdim,+ kralların ve vilayetlerin hazinelerini topladım.+ Erkek ve kadın şarkıcılarım oldu. Her adama büyük keyif verecek şeye sahip oldum; bana eşlik edecek bir kadın, hatta birçok kadın* buldum. 9 Giderek güçlendim ve benden önce Yeruşalim’de yaşayanların hepsinden daha büyük bir adam oldum.+ Hikmetimi de kaybetmedim.
10 Arzu ettiğim* hiçbir şeyden kendimi yoksun bırakmadım.+ Gönlümü hiçbir zevkten alıkoymadım, emek verdiğim her işten yüreğim sevinç duydu, tüm emeğimin karşılığında aldığım ödül* buydu.+ 11 Ama elimin eseri olan her şeyi ve başarılı olmak için verdiğim tüm emeği+ düşününce, anladım ki hepsi boş ve rüzgârı kovalamaktan farksız,+ güneş altında hiçbir şeyin gerçek bir değeri yok.+
12 Sonra dikkatimi hikmete, deliliğe ve akılsızlığa verdim.+ (Çünkü kraldan sonra gelecek adam ondan farklı ne yapabilir ki? Zaten yapılmış olanları yapacak.) 13 Ve ışığın karanlıktan üstün olduğu gibi hikmetin de akılsızlıktan üstün olduğunu gördüm.+
14 Hikmetli kişi nereye gittiğini görür,+ akılsız ise karanlıkta yürür.+ Ama şunu da anladım, hepsini bekleyen son aynı.+ 15 O zaman kendi kendime dedim ki, “Akılsızın başına gelen benim de başıma gelecek.”+ Öyleyse bu kadar hikmetli oldum da elime ne geçti? Kendime “Bu da boş” dedim. 16 Çünkü hikmetli kişi de, akılsız da bir gün hafızalardan silinecek.+ Gelecekte her biri unutulacak. Hikmetli nasıl ölür? Akılsızın öldüğü gibi.+
17 Böylece hayattan nefret ettim,+ çünkü güneş altında yapılan her şey bana eziyet gibi göründü; her şey boş+ ve rüzgârı kovalamaktan farksızdı.+ 18 Güneş altında onca emek verdiğim her işten nefret ettim,+ çünkü yaptıklarımı benden sonra gelecek adama bırakmam gerekecek.+ 19 O hikmetli mi olacak akılsız mı, kim bilir?+ Yine de güneş altında hikmetimi kullanarak ve didinip emek vererek edindiğim her şeyin başına o geçecek. Bu da boş. 20 Güneş altında çektiğim onca emek ve zahmeti düşününce yüreğimi umutsuzluk kapladı. 21 Çünkü bir adam hikmetini, bilgisini ve yeteneğini kullanarak didinip durur, ama her şeyini bunun için emek harcamamış birine bırakmak zorunda kalır.+ Bu da boş ve içler acısı bir durum.
22 Bir insan güneş altında azimle çalışıp didinince eline geçen nedir ki?+ 23 Uğraştığı iş, ömrünün her günü ona yalnızca acı ve hayal kırıklığı yaşatır,+ geceleri bile yüreği rahat etmez.+ Bu da boş.
24 İnsan için, yiyip içmekten ve çalışmanın* keyfini çıkarmaktan daha güzel bir şey yok.+ Anladım ki, bu da Tanrı’dan.+ 25 Sonuçta kim benden iyi yiyip içebilir?+
26 Tanrı hoşnut olduğu insana hikmet, bilgi ve sevinç verir;+ günahkâra ise, hoşnut olduğu kuluna vermesi için mal toplayıp biriktirme zahmeti verir.+ Bu da boş ve rüzgârı kovalamaktan farksız.
3 Her şeyin bir zamanı,
Gökler altında her işin bir vakti var:
2 Doğumun vakti, ölümün vakti var;
Ekmenin vakti, sökmenin vakti var;
3 Öldürmenin vakti, iyileştirmenin vakti var;
Yıkmanın vakti, yapmanın* vakti var;
4 Ağlamanın vakti, gülmenin vakti var;
Dövünmenin vakti, neşeyle dans etmenin vakti var;
5 Taşları atmanın vakti, toplamanın vakti var;
Kucaklaşmanın vakti, kucaklaşmaktan kaçınmanın vakti var;
6 Aramanın vakti, kaybetmeyi kabullenmenin vakti var;
Saklamanın vakti, atmanın vakti var;
7 Yırtmanın vakti,+ dikmenin vakti var;
Susmanın vakti,+ konuşmanın vakti var;+
8 Sevmenin vakti, nefret etmenin vakti var;+
Savaşın vakti, barışın vakti var.
9 Peki işçinin harcadığı onca emekten kazancı nedir?+ 10 Tanrı’nın meşgul olsunlar diye insanlara verdiği uğraşları gördüm. 11 O her şeyi vaktinde ve güzel* yaptı.+ Hatta onların yüreğine sonsuzluğu koydu, yine de insanoğlu Tanrı’nın yaptığı işi asla baştan sona anlayamaz.
12 Sonuçta gördüm ki, insan için yaşamı boyunca sevinçli olmaktan ve iyi olanı yapmaktan daha güzel bir şey yok.+ 13 Herkes yesin, içsin, çalışmanın keyfini çıkarsın. Bu Tanrı’nın armağanıdır.+
14 Anladım ki, Tanrı’nın yaptığı her şey sonsuza dek kalacak. Ona ne bir şey eklenebilir ne de ondan bir şey çıkarılabilir. Tanrı insanlar Kendisine derin saygı duysun* diye böyle yaptı.+
15 Şimdi ne oluyorsa, daha önce de oldu, ileride de şimdiye dek olmuş olanlar olacak;+ fakat Tanrı insanların özlem duyduğu şeyleri* gerçekleştirmek ister.
16 Güneş altında şunu da gördüm ki, adaletin yerini kötülük almış, doğruluğun yerine kötülük geçmiş.+ 17 Kendi kendime şöyle dedim: “Tanrı doğru kişiyi de kötü kişiyi de yargılayacak,+ çünkü yapılacak her şeyin ve her işin bir vakti var.”
18 Ayrıca insanoğluyla ilgili kendi kendime şöyle dedim: Tanrı onları sınıyor ve onlara hayvanlardan farklı olmadıklarını gösteriyor. 19 Çünkü insan için de hayvan için de bir son var, ikisinin de sonu aynı.+ Biri nasıl ölüyorsa, öbürü de öyle ölüyor ve hepsinde aynı ruh* var.+ Dolayısıyla insanın hayvana üstünlüğü yok, yani her şey boş. 20 Hepsi aynı yere gidiyor.+ Hepsi topraktan geldi+ ve toprağa dönüyor.+ 21 İnsanın ruhu yukarı mı çıkıyor, hayvanın ruhu aşağıya, yere mi iniyor, kim bilebilir?+ 22 Gördüm ki, insanın yaptığı işin keyfini çıkarmasından daha güzel bir şey yok,+ çünkü onun ödülü budur. Sonuçta o öldükten sonra olup bitenleri ona kim gösterebilir?+
4 Bu sefer de güneş altında sürüp giden onca baskıyı düşündüm. Ezilenlerin gözyaşlarını gördüm, onları teselli eden yok.+ Güç ezenlerin elinde ve ezilenleri teselli eden çıkmıyor. 2 Bu yüzden, ölmüş olmak hayatta olmaktan daha iyi dedim.+ 3 Daha doğmamış, güneş altında yapılan acı şeyleri hiç görmemiş+ olmaksa her ikisinden de iyi.+
4 Gördüm ki, emek ve ustalık isteyen birçok işin arkasında rekabet var;+ bu da boş ve rüzgârı kovalamaktan farksız.
5 Akılsız ellerini kavuşturup oturur, kendine yazık eder.*+
6 Biraz* dinlenmek, çok* emek harcayıp rüzgârı kovalamaktan iyidir.+
7 Sonra güneş altındaki boş şeylerden bir başkasını düşündüm: 8 Yapayalnız bir adam var, kimi kimsesi yok; ne oğlu ne de kardeşi var. Yine de dur durak bilmeden çalışıyor, servetini ne kadar artırsa da gözü doymuyor.+ Kendine şunu sormak hiç aklına gelmiyor: “Kimin için çalışıyor ve kendimi hayatın zevklerinden mahrum bırakıyorum?”+ Bu da boş ve içler acısı bir durum.+
9 İki kişi bir kişiden iyidir,+ çünkü emeklerinin karşılığı daha güzel olur. 10 Biri düşerse diğeri arkadaşını ayağa kaldırabilir. Ama yanında yardım edecek biri yokken düşenin hali ne olur?
11 Üstelik iki kişi birbirine sokulursa ısınır; insan tek başına nasıl ısınabilir? 12 Tek başına olan karşısındakine yenilebilir, fakat iki kişi birlikte olursa kendilerini savunabilirler. Üç kat ip de kolay kopmaz.
13 Yoksul ama hikmetli genç, artık uyarılara kulak asmayan+ yaşlı ama akılsız kraldan iyidir.+ 14 O,* krallıkta yoksul biri olarak doğmuş olsa da+ hapisten kral olmak için çıktı.+ 15 Güneş altında koşuşturan insanları ve kralın yerine geçen gençle ilgili olan biteni düşündüm. 16 Onu sayısız kişi desteklese de sonradan insanlar ondan hoşnut olmayacak.+ Bu da boş ve rüzgârı kovalamaktan farksız.
5 Tanrı’nın evine gittiğinde attığın adıma dikkat et.+ Oraya dinlemek için gitmek,+ akılsızlar gibi kurban sunmak+ için gitmekten iyidir, çünkü onlar yaptıklarının kötü olduğunun farkında değil.
2 Ağzını açmakta acele etme, Tanrı’nın önünde de yüreğindekileri aceleyle dökme.+ Sonuçta Tanrı göklerdedir, sen ise yerdesin. Bu yüzden dikkatli* konuş.+ 3 Çünkü zihni çok şeyle meşgul olan* hayallere dalar,*+ akılsızın sohbeti de laf kalabalığından doğar.+ 4 Tanrı’ya adak adadığında yerine getirmekte gecikme,+ çünkü akılsızlar hoş karşılanmaz.+ Adağını yerine getir.+ 5 Adak adayıp yerine getirmemektense hiç adamaman daha iyidir.+ 6 Ağzının sana günah işletmesine izin verme+ ve meleğin* önünde “Yanlışlıkla oldu” deme.+ Neden Tanrı söylediğin söze kızsın ve senin elinin emeğini mahvetsin?+ 7 Zihni çok şeyle meşgul olanın hayallere dalması gibi,+ laf kalabalığı yapan da boş konuşur. Sen ise Tanrı’dan kork.+
8 Yaşadığın yerde yoksulları ezen, hak ve adaleti çiğneyen bir yetkili görürsen şaşırma.+ Unutma ki üst konumdaki o yetkilinin üstünde, onu gözleyen biri var, onların üzerinde de daha yüksek mevkide olanlar var.
9 Topraktan sağlanan kazanç herkes arasında paylaştırılır; kralın bile ihtiyaçları topraktan karşılanır.+
10 Gümüşe düşkün olan gümüşe, servete düşkün olan da kazanca asla doymaz.+ Bu da boş.+
11 Mal çoğaldıkça ondan yiyenler de çoğalır.+ Sahibi malını seyreder durur, başka da bir yarar görmez.+
12 Az da yese çok da yese, işçinin uykusu tatlıdır, oysa zenginin malının çokluğu onu uyutmaz.
13 Güneş altında gördüğüm içler acısı bir durum daha var: Bir adamın kendi başına dert olsun diye servet biriktirip saklaması. 14 İşler kötü gidince bu servet yok olur, sonra adamın bir oğlu olur ama elinde bir şey kalmamıştır.+
15 İnsan annesinin karnından nasıl çıplak çıktıysa, yine öyle çıplak gider.+ Uğrunda onca emek verdiği hiçbir şeyi yanında götüremez.+
16 Bu da çok acı, insan nasıl geldiyse öyle gidiyor; öyleyse rüzgâr için çalışıp didinmenin ona ne yararı var?+ 17 Üstelik ömrünün her günü yemeğini mutsuzlukla, sanki karanlıkta yiyor; ona sayısız hayal kırıklığı, hastalıklar ve içindeki öfke eşlik ediyor.+
18 Yine de iyi ve güzel olduğunu gördüğüm şey şu: İnsan Tanrı’nın kendisine verdiği kısacık ömürde yesin, içsin ve güneş altında büyük emeklerle yaptığı her işin keyfini çıkarsın.+ Çünkü bu onun ödülüdür.+ 19 Ayrıca, Tanrı birine zenginlik, mal mülk ve bunlardan keyif alma imkânı verirse+ kişi bu ödülü kabul etsin ve emeğinden sevinç duysun. Bu Tanrı’nın armağanıdır.+ 20 Ömrü boyunca zamanın nasıl akıp gittiğini fark etmez, çünkü Tanrı onu yüreğindeki sevinçle meşgul eder.+
6 Güneş altında gördüğüm içler acısı bir durum daha var ve insanlar bunu sık sık yaşıyor. 2 Tanrı bir adama zenginlik, mal mülk ve itibar vermiştir, böylece o arzuladığı hiçbir şeyden mahrum kalmaz. Diğer yandan Tanrı ona bunların keyfini sürme imkânı vermemiştir, belki de bir yabancı bunların keyfini sürecektir. Bu da boştur ve ağır bir derttir. 3 Bir adam yüz çocuk babası olsa ve uzun bir ömür sürüp yaşlılık çağına da gelse, sahip olduğu güzel şeylerin tadını çıkaramadan mezara girmişse,* bence ölü doğmuş bebek ondan iyidir.+ 4 O bebek ki, dünyaya boşuna gelmiş, karanlığın içinde kaybolup gitmiş, adı da karanlığa gömülmüştür. 5 Güneşi hiç görmemiş, hiçbir şey yaşamamıştır. Yine de onun durumu diğer adamınkinden iyidir.+ 6 Mutluluğu tatmadıktan sonra bin yıl, hatta iki bin yıl yaşamanın ne anlamı var? Sonuçta herkesin gideceği yer aynı değil mi?+
7 İnsan hep boğazı için çalışıp didinir,+ yine de asla gözü doymaz. 8 Hikmetlinin hayatı akılsızdan daha mı iyi?+ Yoksul olanın hayatta kalmayı bilmesinin kendisine ne yararı var? 9 Gözünle gördüğünün tadını çıkarmak, yüreğindeki arzuların peşinde sürüklenmekten iyidir. Bu da boş ve rüzgârı kovalamaktan farksız.
10 Ne olduysa adı çoktan konmuştur, insanın ne olduğu da belli, o kendisinden daha güçlü olanla tartışamaz.* 11 Çok laf boş laftır* ve insana yararı olmaz. 12 İnsanın gölge gibi geçen boş ve kısacık yaşamında+ yapabileceği en iyi işin ne olduğunu kim bilebilir? Ölüp gittikten sonra güneş altında neler olacağını ona kim söyleyebilir?
7 İyi ad* kıymetli yağdan,+ ölüm günü doğum gününden iyidir. 2 Yas evine gitmek ziyafet evine gitmekten iyidir,+ çünkü her insanın sonu budur; yaşayanlar bunu akıllarından çıkarmamalı. 3 Keder gülmekten iyidir,+ çünkü yüze vuran hüzün yüreği güzelleştirir.+ 4 Hikmetlinin yüreği yas evindedir, akılsızınki ise şenlik evinde.+
5 Hikmetlinin azarlamasına kulak vermek+ akılsızın şarkısını dinlemekten iyidir. 6 Çünkü akılsızın gülüşü kazan altında yanan çalıların çatırtısına benzer;+ bu da boş. 7 Öte yandan baskı hikmetli kişiyi delirtir, rüşvet de yüreği yozlaştırır.+
8 Bir işin sonu başlangıcından iyidir. Sabırlı olmak kibirli olmaktan iyidir.+ 9 Çabuk gücenme,+ çünkü gücenmek akılsızlara özgüdür.*+
10 “Neden eski günler daha iyiydi?” deme, çünkü böyle bir soru akıllıca değil.+
11 Hikmet mirasa eşlik ederse iyidir ve yaşayanlara* yarar sağlar. 12 Çünkü para nasıl korunaksa+ hikmet de korunaktır,+ bilgi ve hikmetin üstünlüğü ise sahibini yaşatmasıdır.+
13 Tanrı’nın yaptıklarını düşün, O’nun eğrilttiğini kim doğrultabilir?+ 14 İyi günde sen de iyilik ve mutluluk saç,+ kötü günde ise şunu düşün: Tanrı iyi günler gibi kötü günlerin de yaşanmasına izin verdi,+ bu nedenle insan gelecekte neler yaşayacağını kestiremez.+
15 Şu boş ömrümde+ her şeyi gördüm. Doğru biri olmasına rağmen vakitsiz ölen doğru insan da var,+ kötü biri olmasına rağmen uzun yaşayan kötü insan da var.+
16 Ne çok fazla doğruluk peşine düş,+ ne de aşırı hikmetli görün.+ Neden kendini mahvedesin?+ 17 Ne kötülüğün esiri ol, ne de akılsız.+ Neden vakitsiz ölesin?+ 18 Bu uyarıların ikisine de kulak vermen en iyisidir,+ çünkü Tanrı korkusu olan kişi her ikisine de uyar.
19 Hikmetli adamın hikmeti onu şehirdeki on güçlü adamdan daha güçlü kılar.+ 20 Çünkü dünyada hep iyi olanı yapan ve hiç günah işlemeyen doğru biri yoktur.+
21 İnsanların söylediği her sözü dert etme;+ çünkü hizmetkârının seni kötülediğini* duyabilirsin. 22 Ve gayet iyi biliyorsun ki, sen de birçok kez başkaları hakkında kötü şeyler söyledin.+
23 Bunların hepsini hikmetle değerlendirdim, “Hikmetli olacağım” dedim, oysa bu benim boyumu aşıyordu. 24 Tüm olanlar çok derin, kavramak mümkün değil. Kim onları anlayabilir?+ 25 Hikmeti ve her şeyin ardındaki nedeni öğrenmeye, araştırıp bulmaya, akılsızlığın kötülüğünü ve çılgınlığın saçmalığını anlamaya kendimi verdim.+ 26 Sonra şunu öğrendim: Öyle kadın vardır ki avcının tuzağı gibidir. Yüreği bir ağ, elleriyse tutsak eden bir zincirdir; o ölümden de acıdır. Tanrı’yı hoşnut eden ondan kaçar,+ günahkârsa onun esiri olur.+
27 Vaiz+ şöyle diyor: “Geldiğim nokta şu: Bir sonuca varmak için her şeyi birbiri ardına araştırdım, 28 ama peşine düştüğüm şeyi bulamadım. Bin kişi içinde doğruluğa bağlı bir erkek buldum, fakat bir kadın bulamadım. 29 Sadece şunu buldum, Tanrı insanı doğru yarattı,+ ancak onlar farklı yollara yöneldiler.”+
8 Hikmetli adam gibi kim var? Bir sorunun çözümünü kim bilebilir?* İnsanın hikmeti yüzünü aydınlatır, sert ifadesini yumuşatır.
2 Diyeceğim şu ki “Tanrı’nın önünde ettiğin yeminden ötürü+ kralın emirlerine uy.+ 3 Kralın huzurundan ayrılmakta acele etme.+ Kötü bir işe arka çıkma,+ çünkü kral dilediği her şeyi yapabilir. 4 Son sözü o söyler+ ve kim ona ‘Ne yapıyorsun’ diyebilir?”
5 Emirlere uyan zarar görmez;+ hikmetli kişinin yüreği bir işin ne zaman ve nasıl yapılması gerektiğini bilir.*+ 6 Her iş doğru zamanda doğru şekilde yapılmalıdır,+ çünkü insanoğlunun derdi çoktur. 7 Kimse geleceği bilmiyor ki neyin nasıl olacağını söylesin.
8 Ruhun* üzerinde yetkisi olan ve onu zapt edebilecek kimse olmadığına göre, ölüm günü üzerinde de kimsenin gücü yoktur.+ Savaş sırasında nasıl kimse ordudan salıverilmezse, kötülüğe bulaşan da ondan yakasını kurtaramaz.*
9 Bunların hepsini gördüm, güneş altında yapılan her işe kafa yordum; insanın insana egemen olması hep insanın zararına olmuştur.+ 10 Ayrıca kötülerin gömüldüğünü gördüm. Bir zamanlar kutsal mekâna girip çıkarlardı, oysa kötülük yaptıkları şehirde çabucak unutuldular.+ Bu da boş.
11 Kötülüğün cezası hemen verilmediği için+ insanlar kötülük yapmaya cesaret buluyor.+ 12 Bir günahkâr yüz kere kötülük etse ve buna rağmen uzun bir ömür sürse bile, biliyorum ki sonuç Tanrı’dan korkanların iyiliğine olacak, çünkü O’ndan korkuyorlar.+ 13 Fakat kötü adam için sonuç iyi olmaz;+ gölge gibi geçip giden ömrünü uzatamaz,+ çünkü Tanrı’dan korkmuyor.
14 Yeryüzünde boş* bir şeyin daha olduğunu gördüm: Kötülerin hak ettiği muameleyi gören doğru insanlar var+ ve doğruların hak ettiği muameleyi gören kötü insanlar var.+ Dedim ki, bu da boş.
15 O yüzden insanlara sevinçli olmayı tavsiye ettim,+ çünkü güneş altında insan için yiyip içmekten ve sevinçli olmaktan daha iyi bir şey yok. Tanrı’nın onlara güneş altında verdiği ömür boyunca her gün çalışıp didinmenin yanı sıra bunlar da gerekli.+
16 Hikmet edinmeye ve yeryüzündeki tüm uğraşları anlamaya çalıştım.+ Bu uğurda gece gündüz çabaladım, hatta uykusuz kaldım.* 17 Sonra da Tanrı’nın yaptığı tüm işleri düşündüm. Gördüm ki, insanoğlu güneş altında olan biteni anlayamaz;+ ne kadar uğraşsa da bunu yapamaz. İnsanlar bunu anlayacak kadar hikmetli olduklarını söyleseler de aslında anlayamazlar.+
9 Bütün bunları düşündüm ve şu sonuca vardım: Hem doğru kişiler ve hikmetliler hem de onların yaptığı işler Tanrı’nın ellerinde.+ İnsan kendisinden önceki sevginin de nefretin de farkında değil. 2 Herkesin başına gelen aynı;+ doğrunun, kötünün,+ iyinin; temizin ve kirlinin;* kurban sunanın ve sunmayanın sonu bir. İyi insanın sonu günahkârla aynı, düşünmeden yemin edenin başına gelen de yemin etmekten kaçınanınkiyle aynı. 3 Güneş altında yapılan her şeyde aynı sıkıntı var: Herkesin sonu bir olduğundan+ insanoğlunun yüreği kötülük dolu; hayatı boyunca yüreğindeki akılsızlıkla yaşıyor, sonra da ölüp gidiyor!
4 Yaşayan biri için umut vardır, ne de olsa sağ köpek ölü aslandan iyidir.+ 5 Yaşayanlar öleceklerinin farkındadır,+ ölüler ise hiçbir şeyin farkında değildir,+ artık alacakları bir karşılık yoktur, çünkü onları hatırlatacak her şey unutulup gitmiştir.+ 6 Ayrıca sevgileri, nefretleri ve kıskançlıkları da yok olmuştur, artık güneş altında yapılan hiçbir işte payları olmayacaktır.+
7 Git yemeğini sevinçle ye, şarabını neşeyle iç,+ çünkü yaptığın işlerden Tanrı hoşnut.+ 8 Her zaman beyazlar* giy ve başına yağ sürmeyi unutma.+ 9 Güneş altında Tanrı’nın sana verdiği bu boş hayatta sevgili karınla her günün tadını çıkar,+ çünkü güneş altında verdiğin emeğin ödülü, yaşamdaki payın budur.+ 10 Elinden gelen her işi var gücünle yap, çünkü gireceğin mezarda* iş, düşünce,* bilgi ve hikmet yoktur.+
11 Güneş altında şunu da gördüm: Yarışı hep hızlı olan kazanmıyor; her zaman savaşı güçlüler,+ yiyeceği hikmetliler, serveti akıllılar,+ başarıyı da bilgililer kazanmıyor;+ çünkü hepsi beklenmedik zamanda beklenmedik olaylarla karşılaşıyor. 12 İnsan başına ne zaman ne geleceğini bilmez.+ Balıklar ağa ve kuşlar tuzağa nasıl yakalanırsa, insanoğlu da ansızın gelen felaket gününe öyle yakalanır.
13 Ayrıca güneş altında yaşanan, hikmetle ilgili bir olay beni çok etkiledi. 14 Az insanın yaşadığı küçük bir şehir vardı, güçlü bir kral gelip etrafını sardı ve büyük kulelerle onu kuşattı. 15 Orada yoksul ama hikmetli bir adam yaşıyordu. Hikmetiyle şehri kurtardı, fakat unutulup gitti.+ 16 Kendi kendime dedim ki, “Hikmetli olmak güçlü olmaktan iyidir,+ ne var ki yoksulun hikmeti bile hor görülüyor, sözüne kulak asılmıyor.”+
17 Hikmetlinin sakince söylediklerini dinlemek, akılsızların başındaki hükümdarın bağıra çağıra söylediklerini dinlemekten iyidir.
18 Hikmet silahlardan üstündür, ama tek bir günahkâr güzel olan her şeyi mahvedebilir.+
10 Ölü sinekler hoş kokulu yağı nasıl bozar ve kötü kokutursa biraz akılsızlık da hikmetli ve saygın adamın namını mahveder.+
2 Hikmetlinin yüreği onu doğru yola, aptal adamın yüreği ise yanlış yola yönlendirir.*+ 3 Akılsız hangi yoldan giderse gitsin yüreğinde sağduyu* yoktur+ ve akılsızlığını herkese duyurur.+
4 Hükümdarın sana öfkesi alevlenirse yerinden ayrılma,+ çünkü sakinlik büyük günahları hafifletir.+
5 Güneş altında gördüğüm can sıkıcı bir durum var ve bu hatayı güç sahibi kişiler yapıyor:+ 6 Akılsızlar yüksek makamlara getiriliyor, becerikli* kişiler ise alt konumlarda kalıyor.
7 Hizmetkârları at üzerinde, önderleri ise hizmetkâr gibi yürürken gördüm.+
8 Biri çukur kazarsa içine düşebilir,+ duvardan taş sökerse yılan sokabilir.
9 Taş kıran kendini yaralayabilir, odun yaran da kendine zarar verebilir.*
10 Körelmiş baltasını bilemeyen çok güç harcar, hikmet ise başarı getirir.
11 Yılan büyüyle kontrol altına alınmadan önce sokarsa büyücünün* mahareti hiçbir işe yaramaz.
12 Hikmetli kişi sözleriyle takdir kazanır,+ oysa akılsızın ağzı kendini mahveder.+ 13 Onun ağzından çıkan ilk söz akılsızlıktır,+ son söz ise felakete yol açan bir deliliktir. 14 Yine de akılsız kişi konuşur durur.+
İnsan ileride olacakları bilmez, kim ona kendisinden sonra neler olacağını söyleyebilir?+
15 Akılsızın çabası onu yorgun düşürür, çünkü şehrin yolunu bulmayı bile bilmez.
16 Bir ülkenin kralı çocuksa, yöneticileri de ziyafete daha sabahtan başlıyorsa oranın hali ne olur?+ 17 Ama kralı soylu bir ailedense, yöneticileri de sarhoş olmak için değil, güç kazanmak için yemeğe vaktinde oturuyorsa, ne mutlu o ülkeye!+
18 Aşırı tembellik yüzünden çatı çöker, boş duran eller yüzünden de dam akar.+
19 Ekmek* yüzü güldürür, şarap hayata sevinç katar;+ para ise her ihtiyacı karşılar.+
20 İçinden* bile krala lanet etme+ ve yatak odanda zengine beddua etme, çünkü belki bir kuş dediğini duyar ve gidip söylediğini tekrarlar.
11 Ekmeğini suların üzerine bırak,*+ günler sonra onu bulursun.+ 2 Elindekini yedi kişiyle hatta sekiz kişiyle paylaş,+ çünkü yeryüzüne nasıl bir felaket geleceğini bilmezsin.
3 Bulutlar su yüklüyse, yeryüzüne yağmur boşaltır; bir ağaç ister kuzeye ister güneye devrilsin, devrildiği yerde kalır.
4 Rüzgâra bakan tohum ekmez, bulutlara bakan ekin biçmez.+
5 Kadının karnındaki bebeğin kemiklerinde ruhun* nasıl işlediğini bilmediğin gibi,+ her şeyi yapan Tanrı’nın işlerini de bilmezsin.+
6 Tohumunu sabahleyin ek, akşama kadar da elin boş durmasın,+ çünkü bu mu şu mu hangisi tutacak, yoksa her ikisi de mi iyi olacak, bilemezsin.
7 Işık tatlıdır, gözlerin güneşi görmesi güzeldir. 8 İnsan uzun yıllar yaşayacak olsa bile her gününün tadını çıkarsın.+ Fakat birçok karanlık gün görebileceğini de unutmasın; olacak her şey boştur.+
9 Ey genç, gençliğinin tadını çıkar, gençlik günlerinde yüreğin sana neşe versin, gönlünün ve gözlerinin seni götürdüğü yolda yürü. Ancak bil ki, Tanrı bütün bunlardan seni sorumlu tutacak.*+ 10 Öyleyse kaygı veren şeyleri yüreğinden at ve zararlı şeyleri bedeninden uzak tut, çünkü gençlik de dinçlik de boştur.+
12 O halde Yüce Yaratıcını gençlik günlerinde hatırla.+ Kötü günler gelmeden,+ “Hayattan zevk almıyorum” diyeceğin yıllar gelip çatmadan, 2 güneşin, ayın ve yıldızların ışığı kararmadan,+ sağanağın ardından bulutlar tekrar gelmeden* O’nu hatırla. 3 Çünkü o zaman evin bekçileri titreyip duracak, güçlü kuvvetli adamlar iki büklüm olacak, buğday öğüten kadınlar sayıları azaldığından işi bırakacak, pencereden bakan hanımlar iyi göremeyecek;+ 4 sokağa açılan kapılar kapanacak, taş değirmenin sesi azalacak, insan kuş sesine uyanacak ama şarkıcı kızların sesini duymakta zorlanacak.+ 5 O yüksekten korkacak, sokağa çıkmaktan ödü kopacak. Badem ağacı çiçeklenecek,+ çekirge sürünerek yürüyecek, kaparinin* tomurcuğu patlayacak; çünkü insan kalıcı meskenine doğru ilerliyor+ ve yas tutanlar sokakta dolaşıyor.+ 6 Gümüş kordon kopmadan, altın tas parçalanmadan, su pınarının başındaki testi kırılmadan ve kuyunun makarası parçalanmadan Yaratıcını hatırla. 7 Bunlar olunca toprak önceki haline, yere dönecek,+ yaşam kuvveti* de onu veren Tanrı’ya dönecek.+
8 “Her şey boş” diyor Vaiz,+ “Her şey bomboş!”+
9 Vaiz hikmet kazanmakla kalmadı, bildiklerini de sürekli halka öğretti,+ birçok özdeyişi+ derlemek* için etraflıca düşünüp araştırma yaptı. 10 Vaiz hoş sözleri bulmaya,+ gerçekleri doğru şekilde yazmaya çalıştı.
11 Hikmetlilerin sözleri sığırı harekete geçiren değnek* gibidir,+ seçme özdeyişleri iyi çakılmış çiviler gibidir; tek bir çoban* tarafından verilmişlerdir. 12 Bunların dışındakilere gelince çocuğum, şu uyarıya dikkat et: Kitapların sonu yoktur ve onlara fazla dalmak bedeni yorar.+
13 Söylenecek her şey söylendi, sonuç şu: Tanrı’dan kork+ ve O’nun emirlerine uy,+ insanın tüm yükümlülüğü budur.+ 14 Çünkü Tanrı gizli şeyler de dahil yapılan her işi yargılayacak, iyi ya da kötü olduğuna dair hüküm verecek.+
Ya da “halkı toplayanın.”
Vaiz kitabında geçen “güneş altında” ifadesi “yeryüzünde” anlamına gelir.
Ya da “soluk soluğa.”
Ya da “mevsimlik akarsular.”
Sözlük kısmına bakın.
Ya da “Sevinç.”
Ya da “Koruda.”
Ya da “nüfuzlu bir kadın, hatta birçok nüfuzlu kadın.”
Orijinal dilde: “Gözlerimin istediği.”
Ya da “pay.”
Ya da “emeğinin.”
Ya da “inşa etmenin; güçlendirmenin.”
Ya da “düzen içinde; düzgün.”
Orijinal dilde: “Kendisinden korksun.”
Alternatif çeviri: “gelip geçmiş olan şeyleri.”
Ya da “yaşam kuvveti.” Sözlük kısmındaki “ruh” maddesine bakın.
Orijinal dilde: “kendi etini yer.”
Orijinal dilde: “Bir avuç.”
Orijinal dilde: “iki avuç.”
Hikmetli genç kastediliyor olabilir.
Ya da “az.”
Ya da “çok kaygısı olan.”
Ya da “rüyalar görür.”
Ya da “habercinin.”
Ya da “tadını çıkaramamış ve bir mezarı bile olmamışsa.”
Ya da “güçlü olanın karşısında davasını savunamaz.”
Alternatif çeviri: “Çok şey boştur.”
Ya da “İyi nam.”
Ya da “akılsızların bağrında barınır.”
Orijinal dilde: “güneşi görenlere.”
Ya da “sana bela okuduğunu.”
Ya da “Bir meseleye kim açıklık getirebilir?”
Ya da “hikmetli kişinin yüreği, vakti de hükmü de bilir.”
Ya da “Yaşam kuvvetinin.” Sözlük kısmındaki “ruh” maddesine bakın.
Alternatif çeviri: “kötülük de ona bulaşanı kurtaramaz.”
Ya da “hayal kırıklığı yaratan.”
Alternatif çeviri: “Gece gündüz gözüne uyku girmeyen insan var.”
Yani, sevinçli bir ruh halini yansıtan pırıl pırıl giysiler.
Sözlük kısmına bakın.
Ya da “plan.”
Orijinal dilde: “Hikmetlinin yüreği sağ elinde, akılsızın yüreği sol elindedir.”
Sözlük kısmına bakın.
Orijinal dilde: “zengin.”
Alternatif çeviri: “dikkatli olmalıdır.”
Orijinal dilde: “dil ustasının.”
Ya da “Yemek.”
Alternatif çeviri: “Yatağında.”
Ya da “dağıt.”
Yaşam kuvveti ya da Tanrı’nın kutsal ruhu kastediliyor olabilir.
Ya da “bütün bunlar için seni yargılayacak.”
Alternatif çeviri: “bulutlar sağanak getirmeden.”
İştah açıcı olarak kullanılan bir bitki, gebreotu.
Orijinal dilde: “ruh.” Sözlük kısmındaki “ruh” maddesine bakın.
Ya da “sıraya koymak.”
Ya da “üvendire.”
Sözlük kısmına bakın.