Watchtower ONLINE KÜTÜPHANE
Watchtower
ONLINE KÜTÜPHANE
Türkçe
  • KUTSAL KİTAP
  • YAYINLAR
  • İBADETLER
  • nwt Ağıtlar 1:1-5:22
  • Ağıtlar

Bu kısım için bir video yok.

Üzgünüz, video yüklenirken bir hata oluştu.

  • Ağıtlar
  • Kutsal Kitap Yeni Dünya Çevirisi (2025)
Kutsal Kitap Yeni Dünya Çevirisi (2025)
Ağıtlar

AĞITLAR

א [Alef]*

1 Şimdi yapayalnız oturan Yeruşalim, bir zamanlar insanlarla doluydu,+

Diğer milletlerin şehirlerinden daha kalabalıktı,+ nasıl da dul bir kadına döndü!

Vilayetlerin kraliçesiyken nasıl da bir köle oldu!+

ב [Bet]

 2 Geceleri durmadan ağlıyor,+ gözyaşları yanaklarından süzülüyor.

Onca âşığından biri bile yanında değil ki onu avutsun.+

Bütün dostları ona ihanet etti,+ ona düşman kesildi.

ג [Gimel]

 3 Yahuda köle olarak+ ve eziyet çekerek sürgüne gitti.+

Milletler arasında yaşamak zorunda,+ rahat edeceği bir yer yok.

Peşine düşenlerin* hepsi onu zayıf anında yakaladı.

ד [Dalet]

 4 Sion’un* yolları yas tutuyor, çünkü bayrama gelen yok.+

Bütün kapıları ıssız kalmış,+ kâhinleri* iç çekiyor.

Genç kızları kederli, kendisi de acı içinde.

ה [He]

 5 Düşmanları onun efendisi oldu,* rakiplerinin derdi tasası yok.+

Öyle çok suç işledi ki Yehova ona keder verdi.+

Evlatları düşmanının önü sıra sürgüne gitti.+

ו [Vav]

 6 Sion’un bütün görkemi yok olup gitti.+

Yöneticileri otlak bulamayan geyikler gibi,

Peşlerine düşenlerden kaçarken yorgun argın yürüyorlar.

ז [Zayin]

 7 Yeruşalim eziyet çektiği ve yurtsuz kaldığı günlerde,

Eskiden sahip olduğu onca güzel şeyi hatırladı.+

Halkı düşman eline düşüp de yardım eden çıkmayınca,+

Düşmanları halini gördü, çöküşüne güldüler.+

ח [Het]

 8 Yeruşalim’in günahı büyük,+

Bu yüzden iğrenç bir hale düştü.

Bir zamanlar onu el üstünde tutanlar şimdi küçümsüyor, çünkü çıplaklığını gördüler.+

O da iç çekip+ utancından arkasını dönüyor.

ט [Tet]

 9 Onun kirliliği* eteklerindeki leke gibi.

İlerisini hiç düşünmedi,+

Düşüşü korkunç oldu ve teselli edecek kimsesi yok.

Ey Yehova, çektiklerimi gör, çünkü düşmanım karşımda böbürleniyor.+

י [Yod]

10 Düşmanı onun tüm hazinelerine el uzattı.+

Kutsal mekânına milletlerin girdiğini gördü,+

Oysa o milletlerin Senin cemaatine* girmesini yasaklamıştın.

כ [Kaf]

11 Bütün halk inliyor, yiyecek ekmek arıyor.+

Bir lokma yiyip hayatta kalabilmek için tüm değerli şeylerini verdiler.

Ey Yehova bak ve halimi gör, sefil düşmüş bir kadın* oldum.

ל [Lamed]

12 Siz yoldan geçenler, hiç umurunuzda değil mi?

Halime bakın da görün.

Yaşadığım acının bir benzeri var mı?

Yehova öfkelendiği gün bana sıkıntı verdi.+

מ [Mem]

13 Kemiklerime göklerden ateş gönderdi+ ve onların her birine boyun eğdirdi.

Ayaklarımın altına ağ serdi, beni geri dönmeye mecbur etti.

Beni yapayalnız bir kadına çevirdi.

Bütün gün hastayım.

נ [Nun]

14 Suçlarım boyunduruk* gibi boynumda asılı,

Onları Kendi elleriyle birbirine bağladı,

Bir boyunduruk gibi boynuma astı, artık halim kalmadı.

Yehova beni gücümün yetmeyeceği insanların eline verdi.+

ס [Sameh]

15 Yehova bütün yiğitlerimi etrafa savurdu.+

Gençlerimi ezip yok etmek için+ bana karşı bir kalabalık topladı.

Yehova el değmemiş Yahuda’yı üzüm teknesinde* çiğnedi.+

ע [Ayin]

16 İşte ben bunlara ağlıyorum,+ iki gözüm iki çeşme.

Yakınımda beni teselli edecek, içimi ferahlatacak kimsem yok.

Oğullarım ümitsiz, çünkü düşman üstün geldi.

פ [Pe]

17 Sion ellerini açmış,+ teselli edecek kimsesi yok.

Yehova, Yakup’un etrafındaki herkese emir verdi,

Ona düşman olmalarını söyledi.+

Yeruşalim onların gözünde iğrençleşti.+

צ [Tsade]

18 Ama Yehova’nın kararı adil,+ çünkü ben O’nun emrine isyan ettim.+

Dinleyin ey halklar, çektiklerimi görün.

Genç kızlarım, delikanlılarım sürgüne götürüldü.+

ק [Kof]

19 Âşıklarımı çağırdım, ama bana ihanet ettiler.+

Hayatta kalmak için bir lokma yiyecek ararken,+

Kâhinlerim ve ihtiyarlarım* şehirde can verdiler.

ר [Reş]

20 Halimi gör ey Yehova, büyük sıkıntı içindeyim.

İçim* huzursuz.

Yüreğim yanıyor çünkü isyanım büyük.+

Dışarıda kılıç can alıyor,+ evin içi ise ölüm gibi.

ש [Şin]

21 İç çekişimi duydular ama teselli edenim yok.

Başıma gelen belayı bütün düşmanlarım duydu,

Bunu Sen yaptın diye sevinç içindeler.+

Ama söz verdiğin o gün gelecek+

Ve onlar benim halime düşecek.+

ת [Tav]

22 Bütün kötülükleri Senin önüne gelsin,

Suçlarımdan ötürü beni nasıl cezalandırdıysan onlara da öyle yap.+

Çünkü durmadan iç çekiyorum, yüreğim hasta.

א [Alef]

2 Yehova Sion şehrini nasıl da öfke bulutlarıyla örttü!

İsrail’in güzelliğini göklerden yere savurdu.+

Öfkelendiği gün, ayaklarını koyduğu basamağı*+ aklından çıkardı.

ב [Bet]

 2 Yehova Yakup’un yaşadığı yerleri gözünü kırpmadan yok etti.

Kızgınlığıyla Yahuda’nın kalelerini yıktı.+

Krallığı+ ve önderlerini+ devirdi,

Onurlarını ayaklar altına aldı.

ג [Gimel]

 3 Öfkesinin şiddetiyle İsrail’in tüm gücünü* kırdı,

Düşman yaklaşırken yardım elini üzerimizden çekti.+

Ve her yanı yakıp kül eden bir ateş gibi Yakup’un ortasında alev alev yandı.+

ד [Dalet]

 4 Karşımızda yayını gerdi; sağ elini kaldırıp bize düşman kesildi,+

Değerli kim varsa öldürdü.+

Sion’un çadırına+ gazabını ateş gibi döktü.+

ה [He]

 5 Yehova sanki bize düşman oldu,+

İsrail’i yerle bir etti.

Onun bütün hisarlarını yok etti,

Kalelerini harabeye çevirdi.

Yahuda’nın yasına yas kattı, ağıtlarını çoğalttı.

ו [Vav]

 6 Bahçedeki gölgeliği söker gibi Kendi çardağını söküp attı.+

Bayramını sona erdirdi.+

Yehova Sion’da bayramı ve Sebt* gününü unutturdu.

Şiddetli öfkesiyle ne kralın itibarını gözetti ne de kâhinin.+

ז [Zayin]

 7 Yehova sunağını reddetti,

Kutsal mekânını gözden çıkardı.+

Şehir hisarının surlarını düşmana verdi.+

Yehova’nın evinde bayram günündeki gibi bağrıştılar.+

ח [Het]

 8 Yehova Sion surlarını yerle bir etmeyi aklına koydu.+

Elindeki iple onları ölçüp biçti.+

Hiç sakınmadan harap etti.

Savunma duvarını ve surlarını yasa boğdu.

İkisi de güçten düştü.

ט [Tet]

 9 Şehrin kapıları toprağa gömüldü.+

Tanrı kapı sürgülerini parçalayıp yok etti.

Kralı ve yöneticileri başka ülkelere sürgün edildi.+

Artık peygamberlere Yehova’dan görüntü* gelmiyor,+ kanun* da yok.

י [Yod]

10 Sion’un ihtiyarları suspus olup yere oturmuş.+

Başlarına toprak saçmış, yas içinde çula bürünmüşler.+

Yeruşalim kızlarının başı öne eğik.

כ [Kaf]

11 Ağlamaktan gözümde yaş kalmadı.+

İçim* huzursuz.

Çocuklar ve bebekler şehir meydanlarında bayılıyor,+

Halkımın* başına gelen yıkım yüzünden+ ciğerim yanıyor.*

ל [Lamed]

12 Çocuklar şehir meydanlarında yaralılar gibi bayılıp giderken,

Annelerinin kucağında can çekişirken,

“Acıktım, susadım!”* diye inliyorlar.+

מ [Mem]

13 Senin gibi acı çeken biri var mı ki sana göstereyim?

Seni neyle bir tutayım ey Yeruşalim?

Ey el değmemiş Sion, seni neye benzetip teselli edeyim?

Senin aldığın yara denizler kadar büyük.+ Sana kim şifa verebilir?+

נ [Nun]

14 Peygamberlerinin gördüğü görüntüler sahte ve boştu,+

Hatanı gösterip seni sürgünden alıkoymadılar,+

Aksine sana hep sahte görüntüler, yalan hükümler bildirdiler.+

ס [Sameh]

15 Gelip geçenler halini görünce alay ederek ellerini birbirine vurdu.+

Yeruşalim’e bakınca şaşkınlıktan ıslık çalıp+ başlarını salladılar,

“Güzeller güzeli, tüm dünyanın neşesi denilen şehir bu mu?” dediler.+

פ [Pe]

16 Bütün düşmanların karşında ağızlarını açıyor.

Islık çalıyor, öfkeyle diş göstererek şöyle diyorlar: “Onu yuttuk.+

İşte beklediğimiz gün geldi!+ Bunu da gördük!”+

ע [Ayin]

17 Yehova düşündüğünü yaptı.+

Uzun zaman önce ne emrettiyse,+ ne söylediyse yerine getirdi.+

Acımadan harap etti.+

Düşmanını sevindirdi, onun gücüne güç kattı.

צ [Tsade]

18 Ey Sion surları, halkın Yehova’ya yürekten feryat ediyor.

Ey şehir, gözyaşların gece gündüz sel gibi aksın.

Dur durak bilmeden ağla, gözünün yaşı dinmesin.

ק [Kof]

19 Kalk! Her gece sabaha kadar ağlayıp sızla.

Yehova’nın önünde yüreğini su gibi dök.

Her sokağın başında açlıktan bayılan+ evlatlarının canı için

O’na ellerini aç.

ר [Reş]

20 Bak ey Yehova, ağır bir darbe vurduğun halkın halini gör.

Neden kadınlar kendi evlatlarını,* sapasağlam doğan çocuklarını yemeye devam etsin?+

Neden kâhinler ve peygamberler Yehova’nın kutsal mekânında öldürülsün?+

ש [Şin]

21 Çocukların ve yaşlıların cansız bedenleri sokaklarda yere serilmiş.+

Genç kızlarım ve delikanlılarım kılıçtan geçirilmiş.+

Sen öfkelendiğin gün onları öldürdün, acımadan katlettin.+

ת [Tav]

22 Bayram günü+ halkını dört bir yandan toplar gibi,

Şimdi de dehşet saçanları etrafımıza topladın.

Yehova’nın gazap gününde ne kaçan oldu ne kurtulan.+

Doğurup* büyüttüğüm evlatları düşmanım yok etti.+

א [Alef]

3 O’nun öfke değneği altında çekilen eziyeti gören benim.

 2 O beni dışarı attı, ışığı esirgeyip karanlıkta yürütüyor.+

 3 Evet, bütün gün tekrar tekrar bana el kaldırıyor.+

ב [Bet]

 4 Etimi, derimi çürüttü,

Kemiklerimi kırdı.

 5 Etrafımı kuşattı, çevremi acı zehirle,+ zorluklarla sardı.

 6 Beni uzun zamandır ölü olanlar gibi karanlıklarda oturttu.

ג [Gimel]

 7 Kaçamayayım diye çevreme duvar ördü,

Beni ağır tunç* zincirlere vurdu.+

 8 Çaresizce feryat edip yardım istediğimde duama kulak tıkadı.+

 9 Yolumu yontma taşlarla kapadı,

Beni dolambaçlı yollara soktu.+

ד [Dalet]

10 Kuytuya gizlenmiş bir ayı, bir aslan gibi,

Beni pusuya düşürmek için bekliyor.+

11 Beni sürükleyip yoldan çıkardı ve paramparça etti;*

Beni tek başıma bıraktı.+

12 Yayını gerdi ve beni okuna hedef yaptı.

ה [He]

13 Kılıfındaki oklarla böbreklerimi delip geçti.

14 Tüm halklara alay konusu oldum,

Hakkımda söyledikleri şarkı gün boyu dillerinden düşmüyor.

15 Karnımı acı şeylerle doldurdu, bana tıka basa pelinotu* içirdi.+

ו [Vav]

16 Dişlerimi çakıl taşlarıyla kırdı,

O’nun yüzünden küller içinde sinip kaldım.+

17 Huzurumu elimden aldın,

İyi olan ne varsa unuttum.

18 Bundan ötürü diyorum ki,

“Görkemim solup gitti, Yehova’dan da umudu kestim.”

ז [Zayin]

19 Çektiğim eziyeti, yersiz yurtsuz kaldığımı,+ acı zehri ve pelinotunu unutma.+

20 Eminim unutmayacaksın ve eğilip halime bakacaksın.+

21 Bunu hiç aklımdan çıkarmıyorum, bu yüzden sabırla bekliyorum.+

ח [Het]

22 Yehova’nın vefası sayesinde yok olup gitmedik,+

Çünkü O’nun merhameti asla son bulmaz.+

23 Merhameti her sabah yenilenir;+ sadakati engindir.+

24 Diyorum ki “Benim Yehova Tanrım var,*+

Bu nedenle O’nu sabırla bekleyeceğim.”+

ט [Tet]

25 Yehova Kendisine ümit bağlayana,+ daima O’na yönelen+ insana iyidir.

26 Yehova’nın sağlayacağı kurtuluşu+ sessizce* beklemek iyidir.+

27 İnsanın boyunduruğu gençliğinde taşıması iyidir.+

י [Yod]

28 Öyle ki, Tanrı omzuna bu yükü koyunca,

Tek başına otursun ve suskun kalsın.+

29 Yere kapansın ve yüzünü yerden kaldırmasın.+ Kurtulması için belki bir ümit vardır.+

30 Ona vurana yanağını çevirsin, hakarete doysun.

כ [Kaf]

31 Çünkü Yehova bizi sonsuza dek terk etmez.+

32 Kedere yol açmış olsa da, vefasının büyüklüğünden ötürü merhamet gösterir.+

33 Çünkü O’nun yüreğinde, insanoğullarına sıkıntı verme ve acı çektirme isteği yoktur.+

ל [Lamed]

34 Dünyadaki bütün tutsakların ayaklar altında ezilmesini,+

35 Yüceler Yücesi’nin önünde bir insanın adaletten yoksun bırakılmasını,+

36 Bir adamın davasında haksızlığa uğramasını,

Yehova hoş görmez.

מ [Mem]

37 Yehova emretmedikçe kimin söyledikleri yerine gelebilir?

38 Yüceler Yücesi’nin ağzından iyilikle birlikte kötülük çıkmaz.

39 İnsan günah işleyip de sonuçlarından neden şikâyet eder?+

נ [Nun]

40 Gittiğimiz yolu inceleyip dikkatle düşünelim+ ve Yehova’ya dönelim.+

41 Ellerimizle birlikte yüreklerimizi de göklerdeki Tanrı’ya açalım:+

42 “Biz suç işledik, başkaldırdık+ ve Sen bağışlamadın.+

ס [Sameh]

43 Öfkenle yolumuza engel koydun, Sana yaklaşamadık.+

Peşimize düşüp bizi öldürdün, acımadın.+

44 Duamız Sana ulaşmasın diye araya bulutlar yığdın, Sana yaklaşamadık.+

45 Bizi halklar arasında bir çöp, bir süprüntü yaptın.”

פ [Pe]

46 Bütün düşmanlarımız bize diş gösteriyor.+

47 Bizim payımıza düşen, dehşet ve tuzaklar,+ yalnızlık ve çöküş oldu.+

48 Halkımın çöküşünü görünce gözyaşlarım sel oldu.+

ע [Ayin]

49 Gözyaşlarım hiç durmadan akıyor, dinmek bilmiyor.+

50 Bu böyle sürüp gidecek, Yehova göklerden bakıp halimi görene dek.+

51 Şehrimin kızlarının yaşadıklarını görünce içim kan ağlıyor.+

צ [Tsade]

52 Düşmanlarım sebepsiz yere beni kuş gibi avladı.

53 Hayatıma bir çukurda son verdiler, üzerime taşlar attılar.

54 Sular boyumu aştı, “Sonum geldi!” dedim.

ק [Kof]

55 Çukurun derinliklerinden Sana adınla seslendim ey Yehova.+

56 Sesimi duy, kurtuluş çağrıma, yardım feryadıma kulak tıkama.

57 Sana seslendiğim gün bana yaklaştın, “Korkma” dedin.

ר [Reş]

58 Davamı savundun ey Yehova, hayatımı bedelle kurtardın.+

59 Bana yapılan haksızlığı gördün ey Yehova, ne olur benim için adaleti yerine getir.+

60 Benden nasıl öç aldıklarını, haince planlar kurduklarını gördün.

ש [Sin] ya da [Şin]

61 Ey Yehova, onların alaylarını, hakkımdaki planlarını duydun.+

62 Düşmanlarımın dudaklarından dökülen sözleri, bütün gün hakkımda nasıl fısıldaştıklarını işittin.

63 Oturuşlarına, kalkışlarına, tüm yaptıklarına bak, şarkılarında bile alay konusu oldum.

ת [Tav]

64 Yaptıklarını onlara ödeteceksin ey Yehova.

65 Yüreklerini katılaştıracaksın, bu onların laneti olacak.

66 Öfkeyle peşlerine düşeceksin Yehova, onları göklerinin altından silip atacaksın.

א [Alef]

4 Işıldayan saf altın nasıl da matlaştı!+

Kutsal mekânın taşları+ nasıl etrafa dağıldı, her sokak başına saçıldı!+

ב [Bet]

 2 Saf altın kadar değerli olan Sion’un evlatları,

Çömlekçi elinden çıkmış toprak küpler kadar değersizleşti.

ג [Gimel]

 3 Çakallar bile yavrularına meme verir, onları emzirir.

Ama halkım, bozkırdaki devekuşları gibi+ acımasız oldu.+

ד [Dalet]

 4 Susuzluktan, emzikteki çocuğun dili damağına yapışıyor.

Çocuklar ekmek diye yalvarıyor,+ ama veren yok.+

ה [He]

 5 Eskiden güzel yiyecekler yiyenler şimdi sokaklarda açlıktan perişan.+

Pahalı* kumaşlar üzerinde büyütülenler, kül yığınlarına sarındılar.+

ו [Vav]

 6 Halkımın suçunun cezası, Sodom’un günahına verilenden de büyük,+

Sodom bir anda harap olmuş, ona yardım eli uzatan çıkmamıştı.+

ז [Zayin]

 7 Halkımın nezirleri*+ kardan temiz, sütten aktı.

Onlar mercandan* daha al, safir gibi ışıl ışıldı.

ח [Het]

 8 Görünüşleri kömürden de kara oldu.

Sokaklarda tanınmaz hale geldiler.

Bir deri bir kemik kaldılar,+ ağaç gibi kurudular.

ט [Tet]

 9 Kılıçla katledilenlerin hali açlıktan ölenlerden iyi,+

Tarlalarda ürün yok, açlıktan karınları deşiliyor.

י [Yod]

10 Merhametli kadınlar kendi elleriyle çocuklarını pişirdi.+

O çocuklar, halkımın yıkım gününde ona yas yemeği oldu.+

כ [Kaf]

11 Yehova öfkesini gösterdi,

Alev alev yanan gazabını üzerlerine boşalttı.+

Ve Sion’da, temellerini yiyip bitiren bir yangın başlattı.+

ל [Lamed]

12 Dünyanın kralları ve yeryüzünde yaşayanlar,

Yeruşalim kapılarından düşmanın gireceğine inanmazdı.+

מ [Mem]

13 Peygamberlerinin günahları, kâhinlerinin suçları yüzünden bunlar oldu,+

Onlar şehrin orta yerinde doğru kişilerin kanını dökmüşlerdi.+

נ [Nun]

14 Sokaklarda körler gibi dolaştılar.+

Kanla kirlendiler,+

Öyle ki giysilerine kimse dokunamaz oldu.

ס [Sameh]

15 Onlara “Defolun! Siz kirlisiniz!”* diye bağırıyorlar. “Defolup gidin! Bize dokunmayın!”

Yersiz yurtsuz oradan oraya dolaşıyorlar.

“Onlar* aramızda yaşamasın” diyor milletler.+

פ [Pe]

16 Yehova onları dağıttı.+

Yüzlerine bir daha bakmayacak.

Kimse kâhinleri saymayacak,+ ihtiyarlara acımayacak.+

ע [Ayin]

17 Daha şimdiden, boş yere yardım beklemekten gözümüzün feri söndü.+

Bizi kurtaramayacak bir milletin yolunu gözleyip durduk.+

צ [Tsade]

18 Her adımda peşimizdeler,+ meydanlarımızda dolaşamaz olduk.

Ölüm kapıya dayandı, ömrümüz tükendi, sonumuz geldi.

ק [Kof]

19 Peşimize düşenler gökteki kartallardan çevik çıktı.+

Dağlarda bizi kovaladılar, çölde pusuya yattılar.

ר [Reş]

20 Burnumuzdaki hayat nefesi, Yehova’nın meshettiği* kişi,+ esir düşüp onların büyük çukuruna hapsedildi,+

Oysa biz, “Milletler arasında onun gölgesinde yaşayacağız” derdik.

ש [Sin]

21 Ey Uts diyarında oturan Edom halkı, bayram et, sevin.+

Ama bil ki bu felaket kâsesi sana da gelecek,+ sarhoş olacaksın, çıplaklığını ortaya sereceksin.+

ת [Tav]

22 Ey Sion, suçunun cezası sona erdi.

O seni bir daha sürgüne götürmeyecek.+

Ama senin suçunun hesabını soracak ey Edom halkı,

Günahlarını açığa çıkaracak.+

5 Başımıza neler geldiğini unutma, ey Yehova.

Bak da gör, onurumuz ayaklar altında.+

 2 Mirasımız olan topraklar, evlerimiz yabancıların eline geçti.+

 3 Babasız kalmış yetimlere döndük, annelerimiz de dul kadınlar gibi.+

 4 Kendi suyumuzu parayla içer olduk,+ odunumuzu da ücretle alıyoruz.

 5 Bizi kovalayanlar ensemizde,

Bitkin düştük ama bize nefes aldırmıyorlar.+

 6 Bir lokma ekmek için Mısır’a,+ Asur’a el açtık.+

 7 Günah işleyen atalarımız yok olup gitti, ama onların suçunu biz taşıyoruz.

 8 Şimdi başımızda köleler saltanat sürüyor, bizi onların elinden çekip alan yok.

 9 Ekmek için ölümü göze alıyoruz,+ çünkü çölde kılıç dolaşıyor.

10 Açlıktan ateşler içinde kıvranıyoruz,+ derimiz fırın gibi yanıyor.

11 Sion’daki kadınları, Yahuda şehirlerindeki genç kızları alçalttılar.*+

12 Yöneticiler ellerinden asıldı,+ ihtiyarların onuru gözetilmedi.+

13 Değirmen taşlarını gençler taşıdı,

Sırtlarındaki odunlar yüzünden çocuklar tökezledi.

14 İhtiyarlar şehir kapısında oturmaz,+ gençler çalgı çalmaz oldu.+

15 Yüreğimizde sevinç kalmadı. Dansımız yasa döndü.+

16 Başımızdan tacımız düştü. Vay halimize, çünkü günah işledik!

17 Bu yüzden yüreğimiz hasta,+

Bu olanlar yüzünden gözümüzün feri söndü,+

18 Çünkü ıssız kalmış Sion Dağı’nda+ şimdi tilkiler dolaşıyor.

19 Ama Sen ey Yehova, tahtında sonsuza dek oturursun,

Saltanatın nesiller boyu sürer.+

20 Neden bizi sonsuza dek unuttun? Neden bizi bunca zaman terk ettin?+

21 Bizi yine Kendine çek ey Yehova, biz dönmeye hazırız.+

Eski günlerimizi geri getir.+

22 Fakat Sen bizi tamamen reddettin.

Bize karşı öfken dinmiyor.+

1- 4. bölümlerdeki ayetler, sırasıyla İbrani alfabesinin harfleriyle başlar ve ağıt şeklinde yazılmışlardır.

Ya da “Ona zulmedenlerin.”

Sözlük kısmına bakın.

Sözlük kısmına bakın.

Ya da “başa geçti.”

Sözlük kısmındaki “kirli” maddesine bakın.

Sözlük kısmına bakın.

Yeruşalim’e atfediyor.

Sözlük kısmına bakın.

Sözlük kısmındaki “üzüm teknesi” maddesine bakın.

Sözlük kısmına bakın.

Orijinal dilde: “Bağırsaklarım.”

Orijinal dilde: “ayak taburesini.”

Orijinal dilde: “her boynuzunu.”

Sözlük kısmına bakın.

Sözlük kısmına bakın.

Ya da “rehberlik.”

Orijinal dilde: “Bağırsaklarım.”

Orijinal dilde: “Halkım kızının.” Ağıtlar kitabında sıkça geçen bu kişileştirme, acıma ve şefkat ifadesi olabilir.

Orijinal dilde: “toprağa dökülüyor.”

Orijinal dilde: “Tahıl ve şarap nerede?”

Ya da “rahminin meyvesini.”

Ya da “Sapasağlam doğurup.”

Ya da “bakır.”

Alternatif çeviri: “amaçsız; bomboş bıraktı.”

Sözlük kısmına bakın.

Orijinal dilde: “Benim payım Yehova’dır.”

Ya da “sabırla.”

Orijinal dilde: “Kırmızı.”

Sözlük kısmına bakın.

Sözlük kısmına bakın.

Sözlük kısmındaki “kirli” maddesine bakın.

Ya da “Bu yabancılar.”

Sözlük kısmına bakın.

Ya da “genç kızlara tecavüz ettiler.”

    Türkçe Yayınlar (1974-2026)
    Oturumu Kapat
    Oturum Aç
    • Türkçe
    • Paylaş
    • Tercihler
    • Copyright © 2025 Watch Tower Bible and Tract Society of PA
    • Kullanım Şartları
    • Gizlilik İlkesi
    • Privacy Settings
    • JW.ORG
    • Oturum Aç
    Paylaş