Vakit Akışında Neredeyiz?
1 Resul Pavlus, Koloselilere yazdığı mektubunu M. S. 60 yılında kaleme almıştı. O zaman iyi haberin “gök altında olan bütün hilkate” va’zedildiğini güvenle yazabildi. (Kol. 1:23) Bu, bir şeyler sisteminin, yani Yahudi şeyler sisteminin sona erişine yakın bir zamanda idi. (İbr. 9:26) Yeruşalim’in başına helâk gelmeden önce dağılmış olan Yahudi halkına son uyarının ilân edilmesi kırk yıldan az sürdü. Bugün, tüm kötü şeyler sisteminin sonundan az önce yaşamaktayız ve bu nedenle Matta 24:14’te belirtilen iyi haberin bütün meskûn yerde va’zedilmesinin dünya çapındaki gerçekleşmesinin zamanında bulunuyoruz. Gayet tabiî, şimdi saha resullerin zamanına oranla çok daha geniştir. Fakat bugün de iyi haberin gök altındaki bütün hilkate va’zedildiği söylenebilir. Küre çapında böyle bir şahadetin takriben 60 yıl gibi kısa bir devrede verilebilmesi, ancak Yehova’nın ruhunun sayesinde mümkün olabildi; ve hâlâ Yehova’nın teşkilâtına yenilerin akın akın geldiğini görüyoruz. Bu nedenle: “Vaktin akışının neresindeyiz? Va’zetme faaliyeti daha ne kadar sürecek” soruları doğmaktadır.
2 Bunun cevabını bize Vahiy’in 7. babı vermektedir. Yuhanna, orada “yerin dört yelini tutarak, yerin dört köşesi üzerinde duran dört melek gördü.” Bunlar, helâk yelleridir. Fakat bu yeller serbest bırakılmadan önce ‘Tanrı’nın kulları’ alınlarından mühürlenmeliydiler. M. S. 1914’te krallık gökte kurulduğunda, ‘Tanrı’nın bu kulları’ gökte Rableri tarafından toplanılmak üzere sonun gelmesini hasretle beklediler. Fakat Yehova’nın yeryüzünde henüz yapılacak bir işi vardı. Bundan başka gelecekteki bin yıllık krallık esnasında göklerdeki kâhinlik vazifeleri için onların şimdiden arıtılmaları gerekiyordu. Bu nedenle dört yel belirli bir zamana kadar tutuldu.—Vah. 7:1-4; 11:15.
3 Fakat Yehova, sevgi dolu inayeti sayesinde ruhî İsrail’e ait olan “kulları”nı her millet, sıpt, kavim ve dilden gelen “büyük kalabalık” uğruna fevkalade bir işi başarmak üzere de kullandı. (Vah. 7:9, 10) Ruhî İsrail’in 144.000 üyesinin tümü gökteki hizmetlerine başladıktan sonra da “Rabbimizin ve onun Mesihinin” krallığı burada yeryüzündeki insanlık üzerinde hüküm sürmeğe devam etmeli. Krallığın ilk tebaları Armagedon’da sağ kalacak olan bu “büyük kalabalık”a mensup kimseler olacaktır. Onlar, Tanrı’nın krallığı altında yerde ebediyen yaşayacak olan âdil insan topluluğunu, yani “yeni yer”in nüvesini teşkil edecekler. (Vah. 21:1, 3-5; II. Pet. 3:13) Bu “büyük kalabalık” 1935 yılında ortaya çıkmış ve bugün toplam olarak iki milyon kişiyi aşmış bulunmaktadır. Fakat melekler dört yeli hâlâ tutmağa devam ediyorlar. Acaba neden?
4 Bu ancak Yehova’nın Şahitleri için yapılacak bir işin hâlâ var olduğunu gösterir. “Büyük kalabalık”a mensup olan daha başkaları da toplanılmalı. Geçen yıllarda Anma Yemeğinde hazır bulunanların sayısı, toplama işinin sona ermediğini göstermektedir. Bu nedenle Yehova’nın kavmine mensup olan herkesin, kendini bu kötü şeyler sisteminin sonu gelene kadar canla başla Yehova’nın hizmetine vermesi çok önemlidir.—Mar. 13:10; Efes. 5:15, 16.
5 Aynı zamanda meshedilmiş olanlar 1914’ten sonra bir elemeden geçtikleri gibi, şimdi de “büyük kalabalık”a mensup olduklarını iddia edenler arasında bir eleme işinin cereyan ettiği görülüyor. Resul Pavlus’un: “İmanda mısınız diye kendi kendinizi deneyip; kendinizi imtihan edin” sözleri bu kritik zamanlarda onlara da atfetmektedir. (II. Kor. 13:5) Böylece ortaya çıkan sorular şunlardır: Acaba vakfımızı gerçekten takdir ediyor muyuz? Hayatımızı belirli bir yıla kadar mı, yoksa ebediyen hizmet etmek üzere mi Yehova’ya vakfettik? Tanrı’ya ve komşumuza karşı gerçek sevgimizden dolayı mı, yoksa sadece Armagedon’da kurtulmak istediğimizden dolayı mı hizmet ediyoruz? Acaba Yehova’ya “büyük sıkıntı”dan geçene kadar ve devamlı olarak mı hizmet etmek istiyoruz, yoksa Şeytan’ın bize zevk, ahlâksızlık veya bu hayatın kaygılarıyle yenmesine müsaade mi edeceğiz? Bunlar hepimizin cevaplandırması gereken önemli sorulardır.
6 Tanrı’nın dört meleği, tabiî, yerin dört yelini daima tutmayacaklar. Tanrı’nın tayin ettiği zamanda kendilerine, bu yelleri serbest bırakmaları emredilecek ve o vakit “büyük sıkıntı” başlayacaktır. Anîden, beklenmedik şekilde. Acaba biz uyanık olacak mıyız? Acaba biz, o vakit Yehova’nın faal hamt edicileri arasında olacak mıyız? Hayatımız, faal olmamıza bağlı olacak.—Mat. 24:44; Luka 21:34-36.
7 Acaba o günün fazla uzak olmadığını fakat gerçekten çok yakın olduğunu nasıl biliyoruz? Bütün bunlar oluncaya kadar bu neslin geçmeyeceğine dair verilen teminatımız var. (Mat. 24:34) Fakat acaba bu neslin gerçekten M. S. 1914’ten itibaren yaşayan nesil olduğunu nasıl biliyoruz? İsa bu sözleri söylediği zaman, günlerinde yaşayan nesli kastetmişti. Yani hitap ettiği, onu dinleyen, mucizelerini gören ve kendisine zulmeden nesli kastetmişti. Kendisi yeni doğmuş bebekleri kastetmiş olamazdı, fakat o zamanlar vukubulan olayları ve sözlerinin gerçekleşmesini görüp bunu idrak edebilen insanları kastetmiş olmalıydı. (Mat. 23:36; Luka 3:16, 17; 17:22-25) Ve Yeruşalim M. S. 70’te harap edilince İsa’nın günlerinde yaşayan ve onun sözlerini hatırlayan birçokları muhakkak hâlâ sağ idiler. Bu nedenle, günlerimizle ilgili olan uygulaması da, bunun M. S. 1914’te dünyaya gelmiş olan bebeklere değil, fakat o yılda patlayan savaşı ve o zamandan bu yana cereyan eden bütün şeyleri görebilen şakirtleri ve diğer insanları kastetmiş olmalı. Bu insanlardan bazıları son geldiği vakit halen hayatta olacaklar.
8 Fakat İsa, takipçilerini bir “neslin” tam ne kadar vakit yaşadığını hesaplamağa teşvik etmemişti. (Mezm. 90:10) Şakirtleri, bu neslin azamî derecede ne kadar sürebileceğini hesaplamağa çalışmaktansa, uyanık olup va’zetme faaliyetinde meşgul olmak üzere teşvik edilip uyarılmaktadırlar. O halde hakikî Hıristiyanlar bir tarih bulmağa uğraşmaktansa, İsa’nın bu nesille ilgili sözlerine tam bir güven göstererek va’zetme faaliyetinde canla başla çalışsınlar.—Vah. 2:16; 3:11; Luka 12:37.