Âdet ve Ananelere Karşı Doğru Görüş
1 Dünyanın her yerinde insanların alışıp uyguladıkları bazı âdet ve ananeler vardır. Belirli bir yöreye özgü âdeti uygulamak, o yöredeki insanların hoşuna gider, özellikle saygı belirten davranışlarla ilgili âdetlere çok önem verilir. Mesih’in takipçileri olarak bulunduğumuz her yerde toplumun beklediği saygılı davranışı göstermek isteriz; insanlarla barış içinde olup, iyi haberin yayılmasına engel olacak kişisel yanlış bir davranışta bulunmaktan kaçınmak isteriz. Mümkün olduğu ve bize bağlı olduğu derecede insanlarla barışta bulunmaya gayret ederiz. Pavlus’un dediği gibi, “mümkünse, size bağlı olduğu ölçüde bütün insanlarla barış içinde olun.”—Rom. 12:18.
2 Tabii bu “mümkünse” olabilir; yani barış içinde olmayı olanaksız kılan ve bizden kaynaklanmayan durumlar doğabilir. Şüphesiz biz birinci yüzyıldaki Hıristiyanlar gibi, zaman zaman insanlara “sizi Allahtan ziyade dinlemek doğru mudur? siz hükmedin” “insanlardan ziyade Allaha itaat etmek gerektir” demek zorunda kalırız. (Res. İşl. 4:19; 5:29) İnsanlarla barış içinde olmak gayesiyle Mukaddes Kitap prensiplerinden ayrılamayız ve insanlarla uzlaşamayız. Fakat acaba âdet ve ananelere uygun hareket ederken ne zaman veya hangi âdet ve ananeler bizim Resullerin İşleri 5:29’daki gibi davranmamıza sebep olabilir.
3 Bu konuda saptamamız gereken en önemli husus, bir âdet veya ananenin sahte dinle ilişkisi bulunup bulunmadığı veya putperest kökenli olup olmadığıdır. Noel, paskalya ve benzeri bayramlar, kadeh tokuşturmak, ölülerle ilgili iyi temenniler içeren ifadeler kullanmak gibi âdetler sahte dine ait putperest kökenli olup Mukaddes Kitap hakikatlerine aykırıdır. Bu tür âdet, anane, bayram ve alışkanlıklara kesinlikle katılmayız ve uygulamayız. Pavlus, Galatyalıları şöyle uyarmıştı: “Fakat şimdi Allahı bildikten daha ziyade Allah tarafından bilindikten sonra, yeniden tekrar kulluk etmek istediğiniz zayıf ve hakir iptidaliğe nasıl yine dönüyorsunuz? günler, aylar, mevsimler ve yıllar tutuyorsunuz. Sizin için bir suretle boş şeye çalışmış olmıyayım diye sizden korkuyorum.” (Gal. 4:9-11) Hiç birimiz bu sözlerin bize atfedilmesini istemeyiz.—Kol. 2:8; Mat. 15:6.
4 Ancak âdet ve ananelerin tümünün putperest kökenli olduğunu söyleyemeyiz. Bazıları tamamen saygı ifade etmek için belirli bir topluma özgü davranışlardır. El sıkmak, öpüşmek, el öpmek, eğilmek, ayağa kalmak gibi davranışlar tamamen saygı ifadesi teşkil ettiği zamanlarda Mesihin takipçileri tarafından uygulanmasında da mahsur yoktur. Eski devirlerde de imanlı insanlar, yöresel âdetlere uygun saygı ifade eden davranışlarda bulundular. Tekvin 23:7 ayetinde şöyle okuyoruz: “Ve İbrahim kalkıp diyarın kavmına Het oğullarına iğildi.” İbrahim’in bu davranışı yöresel âdetler gereği saygıyla selamlama ifade eden bir davranıştı.
5 Fakat bazı âdetler hakkında kesin bir şey söyleyenemez; zaten burada uyulacak ve uyulmayacak âdetler diye bir kurallar listesi veremeyiz. Bize yön verecek olan şüphesiz Mukaddes Kitap bilgisiyle eğitilmiş olan iyi vicdanımızdır. Her ne kadar kesinlikle belli olmayan âdet ve anane gereği yapılan davranışları bir dava haline getirmek istemiyorsak da, hiçbir kardeşimizin bu sebepten sürçmesine neden olmak istemeyiz. Bir âdet, her ne kadar putperest bir kaynaktan geldiği kesinlikle saptanmadığı halde, bazılarının bunların putperest kökenli olduğuna dair bir kanıları varsa ve o sebepten vicdanen böyle davranışlarda bulunmak istemiyorlarsa, onları kınamayız ve bu zayıf vicdanları görmezlikten gelerek hareket etmek istemeyiz. Bu durumlarda bize yön verecek düşünce tarzı, I. Korintoslular 8. bapta bulunur; bu babın sonunda Pavlus şöyle yazar: “Bundan dolayı eğer yiyecek kardeşimin sürçmesine sebep oluyorsa, kardeşimi sürçtürmiyeyim diye ebediyen hiç et yemem.”—I. Kor. 8:13.
6 Bütün bunlardan başka insanların düşünmeden söyledikleri boş sözler niteliğinde alışkanlıkları da vardır. Onların bazılarından dikkatle kaçınmamız gerekir. Tanrı’nın ismini veya sıfatını boş yere ağıza almak gibi çok yaygın, hayret ifade eden “Allah Allah” bunlardan biridir. Yemin vermek amacıyla kullanılan “Allah aşkına” deyimi içinde aynı şey söylenebilir. Bunlara benzer sözleri kullanmamakta özen göstermemiz gerekir. Bu dünyaya yön veren büyük olsun küçük olsun hiç bir inanç ve düşüncenin etkisinde kalamayız. Biz bu dünyadan değiliz.—Çık. 20:7; Yak. 3:2; Yuh. 17:16; Mat. 5:34-37.