Bir Şeker Hastası Olarak Yaşamak
NARİN genç bir kadındır. Perhizine ve kilosuna çok dikkat eder, bol jimnastik yapıp, doktorunun öğütlerine uyar. Aynı zamanda her gün kendine insülin iğneleri yapar. O, milyonlarca şeker hastasından sadece biridir.
Narin bütün önlemlere rağmen, şunu itiraf etmektedir: “Kanımdaki şeker oranının ne olacağını hiçbir zaman tahmin edemem. Bir gün öğleden sonra 300 iken, ertesi gün aynı saatte 50 olabilir ve insülin şokuna girebilirim.” Narin, bir süre önce bir mikrop kaptı ve haftalarca hastanede kaldı.
Meryem ise, daha yaşlı bir kadındır. Kilosuna dikkat etmediğinden 23 kilo fazlalığı var. Doktorunun öğütlerine pek uymadığını kabul etmektedir. Kanındaki şeker oranını sık sık 300’ün üstüne çıkmasına pek aldırmaz ve insülin iğnesini de kabul etmez. Her ne kadar her gün bir diyabet hapı alıyorsa da, şaşırtıcı bir biçimde hastalığına pek aldırmıyor.
Bu iki şahıs her ne kadar çok farklı görünüyorsa da, aynı hastalığa yakalanmışlardır. Buradaki hastalık diabets mellitus veya şekerli diabettir. Söz konusu iki kişi arasında acaba neden bu kadar fark var? Daha önemlisi, şeker hastası olarak hayatlarını sürdürebilmek için ne yapmalıdırlar?
ŞEKER HASTALIĞI NEDİR?
Her şeyden önce şeker hastalığının ne olduğunu anlamalıyız. Hastalıkla ilgili önemli bir nokta, vücudun, pankreasın çıkardığı bir hormon olan insülini üretmesidir. İnsülin, kandaki şekerin enerjiye dönüştürülerek kullanılmak veya depolanmak üzere hücrelere taşınmasını sağlar.
Ancak vücut yeterince insülin üretmiyorsa, enerji üretmek veya depolamak için hücrelere az oranda şeker gider; kalanı ise, kanda birikip sorunlara yol açar. Basit bir açıklamayla, şeker hastalığı budur. Yukarıdaki örneklerden anlaşıldığı gibi şeker hastalığının iki tipi vardır.
Narin’in durumundaki hastalığa, İnsülin’e Bağımlı Diabets Mellitus veya I. Tip şeker hastalığı denir. Buradaki sorun, pankreasın insülin üretememesidir. Son zamanlardaki araştırmalar, bu tip şeker hastalığına bazen virüslerin neden olduğu enfeksiyonların yol açtığını ortaya koymuştur. Bu tip şeker hastalığına kişi genellikle genç yaşlarda yakalanır (30’un altında) hasta, genelde ince yapılıdır ve yaşamını sürdürmek için insülin iğnelerine ihtiyacı vardır.
Meryem’in durumundaki hastalığa ise, insüline Bağımlı olmayan Diabettes Mellitus veya II. Tip şeker hastalığı denir. Bu, genellikle yetişkinlerde görülür ve I. Tipten farklıdır. Bunda, sorun, pankreasın insülin üretememesi değil, ancak yeterli oranda üretememesidir. Ürettiği insülinin büyük bir kısmı yağ hücreleri tarafından emilir. Pankreas bu sorunla başa çıkacak kadar insülin üretemez ve kandaki şeker yükselir. Bu tip hastalığı olan kişiler, genellikle 30 yaşında ve şişmandırlar. Bunlar bazı durumlarda insülin iğnesi olmadan da durumlarını idare edebilirler. Bu tür kimselere, kalıtım yoluyla şeker hastalığının geçmesi ihtimali daha yüksektir.
I. TİP ŞEKER HASTALIĞININ TEDAVİSİ
Daha az görülmesine rağmen Narin’in I. Tip şeker hastalığı, çok daha ciddidir. I. Tip şeker hastalığının tedavisi, yani sadece gerekli insülinin sağlanması, basit görülebilir. Oysa, insülin iğneleri, hastayı hayatta tutmağa yardım edebilirken, vücudun ihtiyacı olan insülin düzeylerindeki bir anlık değişmelere karşılık veremezler.
Şeker hastalığının neden olduğu körlük ve böbrek sorunları gibi durumları en aza indirmek için, kan ve idrardaki şeker oranını düşürmek gerek. Önemli olan vücudun, insülin değişimlerindeki normal ve sık temposuna uyabilmektir. Sorun ise, bunun nasıl başarılabileceğidir. Tedavi iki yönlüdür: (1) Önemli bakım ve (2) Gerekli insülin sağlanması.
Önemli bakımda, vücudun günlük insülin ihtiyacındaki oynamaları en alt düzeye indirmeye çalışmak gerekir. Kişinin yediği yemek çok önemli bir faktördür, çünkü sindirim sistemi yiyecekleri, kandaki şekere dönüştürür. I. Tip şeker hastalığı olan sağduyu sahibi bir kimse iyi düzenlenmiş bir pehrizi uygulaması gerektiğini kısa sürede öğrenir. Bu perhiz karmaşık karbonhidratları, kana aldığı yağları ve proteinleri de kapsar. Örneğin, şeker, bal, pasta, şekerli içecekler ve diğer tatlılar yenilmemelidir. Vücut bu tip karbonhidratları çabuk bir şekilde kana karıştırır.
Perhiz yaparken, yiyecekler düzenli aralıklarla alınmalıdır. Şeker hastası dikkat etmez ve her an canının çektiği her şeyi yerse, insülin oranı ve kandaki şeker düzeyi hemen dengesini kaybeder. Bu da kişiyi çabuk yakalanan ağır hastalıklara karşı veya hastalığın uzun sürmesi olan komplikasyonlarına karşı savunmasız bırakır.
İdman da kandaki şekeri düşürür. Dolayısıyla, I. Tip şeker hastası olan bilinçli bir kişi, günlük programına idman için de zaman ayırır ve idmanın kandaki şekeri aşırı düşürmesine karşı da tedbir olarak yanında şeker bulundurur. Şekerin aşırı düşmesi diyabetik şoka neden olabilir. Duygular da kandaki şeker miktarında düzensizliklere neden olabilir ve perhiz ile ilgili sorunlar yaratabilirler. Kandaki şeker düzeyinde büyük oynamalara yol açabilecekleri için, mikrop kapmalar ve hastalıklar hemen tedavi edilmelidir.
Ancak bütün bu faktörlere dikkat edilmesine rağmen, Narin gibi I. Tip şeker hastası olan bir kimse, kanındaki şeker düzeyini düzenli tutmakta zorluk çekebilir. O zaman ne yapılmalıdı?
Tedavinin ikinci ana noktası insülin iğnelerinin kullanımıdır. İnsülin, 60 yıl önce geliştirildiğinde birçok şeker hastası için hayat kurtarıcı olmuştu. Daha sonraları, günlük iğnelerin geliştirilmesi ise, büyük bir avantaj olarak nitelendirilmişti.
Ancak günlük yapılan enjeksiyonlar her ne kadar daha rahatlatıcı ise de, atar damarların sertleşmesi gibi uzun vadeli bazı muhtemel olaylar endişelere yol açmaktadır. Bu nedenle, bazıları gün boyunca kandaki şekeri daha sıkı kontrol edebilmek için sık ve kısa süreli insülin enjeksiyonları önermektedirler. Yakın zamandaki bazı gelişmeler, bunu sadece mümkün değil, daha pratik hale getirmiştir.
Kandaki şekeri evde kontrol edebilmeyi sağlayan bir gelişme, “insülinin keşfinden beri ilk anlamlı terapötik gelişme” olarak adlandırılmıştır. Bu şekilde, şeker hastası taşınabilir basit bir aleti kullanarak, günde birçok kez kanındaki şekeri ölçebilir. Böylece insülin miktarını bizzat ayarlayarak kanındaki şekeri normal düzeylerde tutabilir.
Bu sistemin bir sakıncası ise, şeker hastasının kan testi için kendi parmağından kan alması gerektiğidir. Ancak bu işi için de özel deliciler vardır ve bu konuda tecrübesi olanlar, pek de zor olmadığını söylemektedirler. Diğer bir sakınca ise, aletin fiyatıdır. Herhalde teknolojinin gelişmesiyle fiyatı düşecektir.
Bu gelişmeler arasında, ucuz ve bir kere kullanmak üzere hazırlanan sivri iğneli insülin enjektörlerinin geliştirilmesi de vardır. Bunlarla, fazla acı duyulmadan enjeksiyon yapılabilir. Günlerimizde artık insülinin soğutucularda korunmasına da gerek kalmamıştır; böylece seyahatlerde bu konuda karşılaşılabilecek ciddi sorunlar da önlenmiş olmaktadır.
Şimdi artık insan vücudunun yaptığı insüline eşdeğer olan bir insülin türü piyasaya sürülmekte ve yeni teşhis edilen I. Tip şeker hastalıkları için sık sık tavsiye edilmektedir. Başka bir yenilik de, basınç altındaki iğnesiz insülin enjektörü ve insülin şırıngasıdır. Bu pompa, hastanın kemerinde taşıyabildiği bir insülin enjektörüdür. Karın boşluğundaki bir iğne vasıtasıyla vücuda devamlı insülin verir. İnsülin pompası, her ne kadar günlerimizde kullanılıyorsa da, bazı doktorlar tarafından tehlikeli görüldüğünden, ancak bir uzman kontrolünde kullanılması önerilmektedir.
I. Tip şeker hastası olan çocuklarla ilgili yeni bir yöntem, perhize o kadar dikkat edilmemesi yönündedir. Bazıları perhiz yapmadan yemek yiyerek de gerekli insülini ayrıca sağlayabileceklerini düşünmektedirler. Tabii, böyle bir durumda da, çocuk çok şeker yememelidir. Onların bir oranda normal yaşayabilmelerinin nedeni, kanlarındaki şekerin sık kontrolü ve gene sık insülin ayarlamalarıdır.
II. TİP ŞEKER HASTALIĞININ TEDAVİSİ
Daha çok görülen II. Tip şeker hastalığının tedavisinde ise, bu kadar çok yenilik yoktur. Yukarıda belirtildiği gibi, buradaki sorun, pankreasın hiç insülin üretmemesi değil, ancak vücudun genellikle fazla kilosunun neden olduğu artan insülin ihtiyacını, pankreasın karşılayamamasıdır.
Kullanılan haplar, daha çok insülin üretmek için pankreası zorlamaktadır. Ancak “yorgun bir atı dövmenin” bir sınırı olduğu gibi, pankreası zorlamanın da bir sınırı vardır. Şekeri azaltarak kilo verdiren iyi bir perhiz ve aşırı olmayan idman daha yararlı olabilir.
Eğer perhiz, idman ve şekerli yiyeceklerden kaçınmak, kandaki şekeri yeterli derecede indirmiyorsa, o zaman hap kullanılabilir. Bu konuda, değişik fikirler vardır. Bazı doktorlar, II. Tip şeker hastalarının bile hap yerine insülin iğneleri kullanmasını tercih ediyorlar. Hapların yan etkileri olabilir ve uzun vadeli komplikasyonları önlemeğe yardımcı olmadıkları da bilinmektedir.
Her durumda önemli olan, yetenekli doktorlar tarafından bütün faktörlerin göz önünde bulundurulması ve daha sonra tedavi önerilmesidir. Şeker hastası da bu önerileri inceledikten sonra ne yapacağına dair bizzat karar vermelidir.
ŞEKER HASTASI OLARAK YAŞAMAK
Dolayısıyla, bir şeker hastası olarak yaşamayı öğrenmek, tipine bağlı değişik adımları gerektirir. II. Tip için çözüm perhiz ve zayıflama olabilir. Ancak bir doktor şöyle demiştir: “Gerçekçi olarak şunu söylemeliyim ki, tecrübelerim bunun pek mümkün olmadığını gösteriyor. Hastalarıma başlangıçta genellikle hap, hatta insülin iğneleri veririm.”
I. Tip şeker hastası için ise, hasta olarak yaşamak bu kadar basit değildir. Burada çözüm, kısmen tıbbi tedavi de değil, kişinin şeker hastalığına karşı tutumunda aranmalıdır. Evet, her gün birden fazla iğne olmak veya kandaki şekeri kontrol etmek için parmağını delmek hiç de hoş birşey değildir. Bir kimsenin her gün belirli aralıklarla, benzer yiyecekler yemesi, idman ve dinlenmelerini tam düzenlemesi ve hayatını bu şekilde devam ettirmesi de kolay değildir.
Gerçekçi bir bakış açısı, aynı zamanda bugün şeker hastalığının halen bir tedavisi olmadığını da kabullenmeyi gerektirir. Disiplin gerektirdiği halde, bazı tedavi yöntemleri, şeker hastalarının tedavisiz yaşayabileceklerinden çok daha uzun süre yaşamalarını sağlar.
KAÇINILMASI GEREKEN TUTUMLAR
Bir kimse iki aşırı tutumdan kaçınmalıdır. Şeker hastası olan bir kimse, sağlam tıbbi tavsiyelere uymayarak sorunun belki kendiliğinden çözüleceğini zannedip boş vermekten kaçınmalıdır. Bu sorun, asla kendiliğinden çözülmez.
Öte yandan karşılaştığımız durumlardan kaynaklanan duygular, kandaki şeker düzeyini düzensizce yükselteceğinden, o sorunla ilgili aşırı duygulanma ters etki yapabilir. Devamlı korku ve normal yaşamdan çekilip kendini sıkı korumaya almak da yardımcı olmayacaktır. Şeker hastalarının yaşamları her ne kadar mutlaka programlanmalı ise de, çoğunluğu düzenli bir yaşam sürdürebilir.
Acaba diğer hastalıklarla birlikte şeker hastalığı da bir gün tamamen tedavi edilecek mi? Tanrı’nın Sözü olan Mukaddes Kitap buna cesaret verici bir cevap veriyor: Evet, mutlaka! Ve bu, çok yakın bir gelecekte olacak! Bu tedavi, İsa’nın takipçilerine, hakkında dua etmelerini öğrettiği hükümetin, yani Tanrı’nın gökteki Krallığının yerdeki idaresinde gerçekleşecektir. (Matta 6:9, 10) O zaman, “orada oturan: Hastayım, demiyecek.”—İşaya 33:24.
[Sayfa 23’teki resim]
Kandaki şekerin miktarının yükselmesini engellemek için, bir şeker hastası, şeker ve diğer tatlı yiyeceklerden kaçınma konusunda kendini disiplin etmeli