Watchtower ONLINE KÜTÜPHANE
Watchtower
ONLINE KÜTÜPHANE
Türkçe
  • KUTSAL KİTAP
  • YAYINLAR
  • İBADETLER
  • g96 Şubat s. 10-12
  • Çevremizdeki Güzellikleri Nasıl Görebiliriz?

Bu kısım için bir video yok.

Üzgünüz, video yüklenirken bir hata oluştu.

  • Çevremizdeki Güzellikleri Nasıl Görebiliriz?
  • Uyanış!—1996
  • Altbaşlıklar
  • Benzer Malzeme
  • Güzelliğin Öğelerini Saptamak
  • Büyüğü ve Küçüğü Fark Etmek
  • Görmeyi Öğrenen Kişiler
  • Çağımızın En Gözardı Edilen Sanatçısı
    Uyanış!—1996
  • Renklerin Üzerimizdeki Etkisi
    Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—2013
  • Sanat Nedir?
    Uyanış!—1996
  • “Ya RAB, İşlerin Ne Çoktur!”
    Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—2004
Daha Fazla
Uyanış!—1996
g96 Şubat s. 10-12

Çevremizdeki Güzellikleri Nasıl Görebiliriz?

“Bütün dillerde, ilk kullandığımız ifadelerden biri, ‘bakayım’dır!”—William White, Jr.

KANAT çırparak uçan kelebeğe bakan küçük çocuk, görkemli günbatımını izleyen yaşlı çift, gül buketini hayran hayran seyreden ev hanımı, hepsi o anda dikkatlerini güzellik üzerinde topluyor.

Tanrı’nın yarattığı şeylerin güzelliği her yerde olduğuna göre, bunu seyretmek için yüzlerce kilometre gitmeye gerek yok. Hayranlık uyandıran manzaralar uzakta olabilir; fakat eğer ararsanız ve daha da önemlisi, nasıl aramanız gerektiğini bilirseniz, etkileyici sanatı çevrenizde de bulabilirsiniz.

Sık sık söylendiği gibi, “güzellik bakanın gözündedir.” Bununla birlikte, güzellik varsa bile, herkes onu görmez. İlgilenip farkına varmamız için bir resim veya fotoğraf gerekebilir. Aslında, birçok sanatçı, başarılarının çizimden çok görebilme yeteneğine dayandığını düşünüyor. Maurice Grosser’in The Painter’s Eye adlı kitabında açıkladığı gibi, “ressam elleriyle değil, gözleriyle çiziyor. Gördüğü şey ne olursa olsun, eğer onu net görebilirse, resmedebilir. . . . . Önemli olan şey, net görmektir.”

Sanatçı olalım ya da olmayalım, daha net bir şekilde görmeyi, çevremizdeki güzelliği fark etmeyi öğrenebiliriz. Başka sözlerle, çevremize başka bir gözle bakmalıyız.

Bir doğabilim yazarı olan John Barett, bu konuda, kişisel ilginin değerini vurgulayıp şunları söylüyor: “Hiçbir şey canlı hayvanları ve bitkileri doğal koşullar çerçevesinde bizzat görmenin, dokunmanın, koklamanın ve dinlemenin yerini tutamaz. Güzelliğin etkisine girin . . . . Nerede olursanız olun, önce bakın, tadını çıkarın ve yine bakın.”

Fakat neyi arayalım? Güzelliğin dört temel öğesini ayırt etmeyi öğrenmekle başlayabiliriz. Bu öğeler Yehova’nın yarattığı şeylerin hemen hemen tüm kısımlarında algılanabilir. Ne kadar sık durup onlara bakarsak, sanatından o kadar fazla zevk alacağız.

Güzelliğin Öğelerini Saptamak

Biçimler ve Desenler. Sayısız biçimlerin bulunduğu bir dünyada yaşamaktayız. Bazıları bir grup bambu sapı gibi çizgisel veya bir örümcek ağı gibi geometrik, başkaları ise sürekli değişen bir bulut gibi biçimsizdir. Egzotik bir orkide, bir denizkabuğunun spiralleri, hatta yaprakları dökülmüş bir ağacın dalları gibi birçok biçim çekicidir.

Aynı biçim yineleniyorsa, görsel çekiciliğe sahip bir desen oluşabilir. Örneğin, ormandaki birtakım ağaç gövdelerini düşünün. Herbiri farklı olmasına rağmen birbirine benzeyen biçimleri hoş bir desen yaratır. Bununla birlikte, oluşturdukları biçimleri ve desenleri ayırt edebilmek üzere ışık gereklidir.

Işık. Işığın dağılımı çekici bulduğumuz biçimlere özel bir nitelik kazandırır. Ayrıntılar vurgulanır, dokusu renklenir ve bir ruh hali yaratılır. Işık günün değişik saatlerine, mevsimlere, havaya, hatta yaşadığımız yere göre değişir. Bulutlu bir günün dağılmış ışığı kır çiçeklerinin ya da sonbahar yapraklarının ince renklerini fark edebilmek için idealdir; bir sıradağın sarp kayalıkları ve tepeleri ise, doğan veya batan güneşin önünde dramatik biçimlerini sergiler. Kuzey Yarıkürenin yumuşak kış güneşi kırsal bir alana romantik bir hava verir. Diğer yandan, tropikal bölgelerin parlak güneşi, sığ denizi, sualtı meraklıları için şeffaf bir harikalar diyarı haline getirir. Fakat önemli bir öğe hâlâ eksiktir.

Renk. Etrafımızda gördüğümüz çeşitli nesneleri canlandırır. Biçimler nesneleri ayırabilirse de, renkleri eşsizliklerini vurgular. Aynı zamanda, renklerin uyumlu desenler halinde dağılmış olması ayrı bir güzellik yaratır. Kırmızı veya turuncu gibi dikkat çekici parlak bir renk ya da mavi veya yeşil gibi dinlendirici bir renk olabilir.

Bir kayranda yetişen sarı çiçekleri gözünüzde canlandırın. Işık, sabah havasında sanki yanmakta olan sarı çiçekleri yakalarken, sabah güneşinin çevrelediği koyu renkli ağaç gövdeleri mükemmel bir arka plan oluşturur. İşte resmimiz bu. Yapmamız gereken tek şey, onu bir “çerçeveye” sokmaktır ki, burada devreye kompozisyon girer.

Kompozisyon. Üç temel öğenin, yani biçimin, ışığın ve rengin birleşme tarzı kompozisyonu belirliyor. Bu noktada seyirciler olarak hayati bir rolümüz var. Azıcık öne, geriye, bir tarafa, yukarı veya aşağı kayarak resmimizdeki öğeleri veya ışıklandırmayı ayarlayabiliriz. Böylece, resmi ancak istediğimiz öğeleri içerecek şekilde sınırlandırabiliriz.

Çoğu kez, yakında duran ağaçların veya bitkilerin çerçevelediği harika bir manzarayla karşılaştığımızda otomatikman bir resim kompozisyonu yaparız. Fakat birçok nefis resim daha küçük ölçekte ayaklarımızın altında da bulunabilir.

Büyüğü ve Küçüğü Fark Etmek

Tanrı’nın eserlerinde hem büyük hem de küçük şeyler güzel olduğundan, hoş bir şekilde birleşen ayrıntıları görmeyi öğrenirsek zevkimiz çoğalacaktır. Bunlar, doğanın büyük tablosu üzerine serpilmiş minik resimler oluştururlar. Onları fark etmek için yapmamız gereken tek şey, eğilip yakından bakmaktır.

Resim içindeki bu resimleri fotoğrafçı John Shaw Closeups in Nature adlı kitabında tarif ediyor: “Doğal bir ayrıntıya yakından bakmanın daha da yakından bakma isteği uyandırması beni her zaman şaşırtır. . . . . Önce büyük görüntüyü, sonra da çerçevenin bir köşesinde bir parça renk görüyoruz. Yakından baktığımızda çiçekler ve bir çiçeğin üstünde bir kelebek beliriyor. Kanatlarında göze çarpan bir desen beliriyor, desen ise, kanat pullarındaki hassas düzenlemeden oluşuyor ve her bir pul kendi içinde de kusursuzdur. Bir kelebeğin kanat pulundaki kusursuzluğu gerçekten anlayabilirsek, akla uygun olarak doğa denen tasarımın kusursuzluğunu da anlamaya başlayabiliriz.”

Bize verdiği estetik zevkin dışında,—küçük olsun, büyük olsun—doğadaki sanat bizi Yaratıcımıza yaklaştırabilir. Yehova, “gözlerinizi yukarı kaldırın,” diye tembih etti. Durup bakmakla, izlemekle ve düşünmekle, bakışlarımızı ister yıldızlı gökyüzüne isterse de, Tanrı’nın yarattığı başka şeylere yöneltelim baktıklarımız bize, ‘bu şeyleri yaratanı’ hatırlatır.—İşaya 40:26.

Görmeyi Öğrenen Kişiler

Mukaddes Kitap devirlerinde, Tanrı’nın hizmetçileri yaratılan şeylere özel bir ilgi gösterdiler. I. Kırallar 4:30, 33’e göre, “Süleymanın hikmeti bütün şark oğullarının hikmetinden . . . . üstündü. Libnanda olan erz ağacından duvarda biten zufa otuna kadar ağaçlar hakkında söyledi; hayvanlar, ve kuşlar, ve sürünen şeyler, ve balıklar hakkında da söyledi.”

Belki Süleyman’ın yaratılan şeylerin yüceliğine duyduğu ilgi kısmen babasının örneğinden kaynaklanmış olabilir. Kişiliğinin şekillendiği yılların çoğunu çoban olarak geçirmiş olan Davud çoğunlukla Tanrı’nın eserleri üzerinde derin düşünürdü. Onu özellikle göklerin güzelliği etkiledi. Mezmur 19:1’de şöyle yazdı: “Gökler Allahın izzetini beyan eder; ve gök kubbesi ellerinin işini ilân eyler.” (Mezmur 139:14 ile karşılaştırın.) Anlaşıldığı gibi, doğayla kurduğu temas onu Tanrısına yaklaştırdı. Bizim için de aynı şey geçerlidir.a

Tanrı’dan korkar bu insanların bildikleri gibi, Tanrı’nın eserlerini tanıyıp takdir etmek ruhsal gücümüzü artırır, yaşamımızı zenginleştirir. Çoğu kez, alçaltıcı ve pasifize edici eğlencenin yaygın olduğu günümüz dünyasında, Yehova’nın yarattığı şeylerin farkına varmak kendimiz ve ailelerimiz için yapıcı bir etkinlik sağlayabilir. Tanrı’nın vaat ettiği yeni dünyayı özlemle bekleyenler için, Tanrı’nın eserlerini seyretmek gelecekte de sürecek bir faaliyettir.—İşaya 35:1, 2.

Sadece etrafımızdaki sanatı görmekle kalmayıp bütün bunları yapan Usta Sanatçı’nın niteliklerini de algılarsak, Davud’un şu sözlerini biz de tekrarlamak isteyeceğiz: “Senin gibi yoktur, ya Rab; ve senin işlerine benziyen iş yoktur.”—Mezmur 86:8.

[Dipnotlar]

a Agur ve Yeremya gibi diğer Mukaddes Kitap yazarları da doğa bilgisini ilgiyle izleyen kişilerdi.—Süleymanın Meselleri 30:24-28; Yeremya 8:7.

[Sayfa 10’daki resimler]

Desen ve biçim, ışık, renk ve kompozisyon örnekleri

[Tanıtım notu]

Godo-Foto

    Türkçe Yayınlar (1974-2026)
    Oturumu Kapat
    Oturum Aç
    • Türkçe
    • Paylaş
    • Tercihler
    • Copyright © 2025 Watch Tower Bible and Tract Society of PA
    • Kullanım Şartları
    • Gizlilik İlkesi
    • Privacy Settings
    • JW.ORG
    • Oturum Aç
    Paylaş