Watchtower ONLINE KÜTÜPHANE
Watchtower
ONLINE KÜTÜPHANE
Türkçe
  • KUTSAL KİTAP
  • YAYINLAR
  • İBADETLER
  • g98 Aralık s. 12-15
  • Yeryüzüne Sevgim Sonsuza Dek Sürecek

Bu kısım için bir video yok.

Üzgünüz, video yüklenirken bir hata oluştu.

  • Yeryüzüne Sevgim Sonsuza Dek Sürecek
  • Uyanış!—1998
  • Altbaşlıklar
  • Benzer Malzeme
  • Çocukken Aldığım Değerli Eğitim
  • Mukaddes Kitap Hakikatini Öğreniyorum
  • Okuma Yazma Bilmeyen Bir Vaiz
  • İlk Bölge Toplantım
  • Sıcak Karşılandığımı Hissediyorum
  • Kentteki Tek Şahit
  • Cemaat Kuruluyor
  • Yerliler Arasındaki Artış
  • Yehova O’na Elimden Geleni Vermem İçin Bana Yardım Etti
    Yehova’nın Şahitlerinin Yaşam Öyküleri
  • Hayatımı Değiştiren Üç Bölge İbadeti
    Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—2009
  • Masoretler Kimdi?
    Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—1995
  • Kutsal Kitap Hayatları Değiştirir
    Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—2010
Daha Fazla
Uyanış!—1998
g98 Aralık s. 12-15

Yeryüzüne Sevgim Sonsuza Dek Sürecek

Dorothy Connely Tarafından Anlatılmıştır

Küçük bir kızken, Yerli olduğum için cehenneme gideceğim söylenmişti. Yıllar sonra, 1936’da Mukaddes Kitaba dayalı bir konuşmanın plak kaydını dinledim; cehenneme hortum tutup söndüren bu konuşma yüreğimde bir ümit ışığı yaktı. Şimdi bu ışık her zamankinden daha parlak. Nedenini açıklamadan önce, biraz kendimden söz edeyim.

DOĞUM tarihim 1911 yılı dolaylarında olmalı. “Dolaylarında” diyorum; çünkü o günlerde, Avustralya Yerlileri tarihlerle ve nüfus cüzdanlarıyla canlarını sıkmazlardı. Ana-babam çalışkan ve Tanrı’dan korkar insanlardı. Orta Queensland’deki (Avustralya) güzel görünüşlü, sarp Carnarvon Sıradağlarının yakınında küçük bir kent olan Springsure’da oturuyorduk.

Babam, beyaz bir aile tarafından Katolik olarak büyütülmüştü. Bununla birlikte, Yerli olan ana-babam bana yerlilerin âdetlerini ve yeryüzü sevgisini aşıladılar. Kanguru, emu, kaplumbağa ve yılan avlıyorduk; balık ve yenilebilir iri tırtıllar yakalıyorduk. Ancak ben asla emu eti yemiyordum. Bu, ailede sadece bana yasaklanmıştı, çünkü emu benim kişisel totemimdi. Yerlilerin “Düş Görümü” diye adlandırılan inancına göre, kabilenin her üyesinin kendi totemi vardır, bu totemle ilgili yasağı aile ve kabile yürürlüğe koyar.

Totemciliğin kökleri batıl inanca dayanıyorsa da, bu tabunun uygulanması yaşamın kutsallığını hatırlatıyordu. Avustralya Yerlileri zevk için öldürmezlerdi. Küçükken, bir çekirgeyi parçalara ayırırken babama yakalandığımda, onun öfkesi karşısında tir tir titrediğimi hatırlıyorum. “Bu korkunç bir şey! Tanrı’nın gaddarlıktan nefret ettiğini bilmiyor musun? Biri bunu sana yapsaydı, hoşuna gider miydi?” diye bağırmıştı.

Pek çok batıl inancımız vardı. İnanışımıza göre, bir yelpaze kuyruklu sinekkapan (küçük bir kuş) kampımızın yanında zıplayıp dolaşırsa, kötü bir haber alacağız demekti; ya da bir baykuş gündüz vakti yakındaki bir kütüğün üzerine konarsa, biri ölecek demekti. Bazı rüyalar da kehanet olarak kabul ediliyordu. Örneğin, rüyada çamurlu su görmek, ailede birinin hasta olacağı anlamına geliyordu. Fakat eğer su çamurla doluysa, birinin öldüğüne inanılıyordu. Katolik olduğumuz doğruydu, ama bu, batıl inançlarımızı tümüyle yok etmemişti.

Ailem Yerli dilimizi de koruyordu. Fakat artık o da, giderek yok olan birçok Yerli dilden biridir. Yine de, başkalarıyla Mukaddes Kitap hakkında konuşurken bazen onu kullanabiliyorum. Çoğunlukla İngilizceyi ya da yörede konuşulan Pidgin’i kullanıyorum.

Çocukken Aldığım Değerli Eğitim

On yaşlarındayken, ailem Springsure’dan yaklaşık 30 kilometre uzaklıktaki büyük bir sığır çiftliğinde yaşıyordu. Her gün, birkaç kilometre yürüyerek çiftlik evine gider, ev işlerini yapardım. Günlük ücretim bir bakraç süt ve bir somun ekmekten ibaretti. Ailem, geleneksel olarak yerlilerin oturduğu ağaç kabuğundan yapılmış bir kulübede yaşıyordu. Yağmur yağdığında, gece yakınlardaki mağaralarda uyurduk. Bu basit yaşam tarzını zor mu buluyordum? Hayır. Bu, yüzyıllardan beri Avustralya Yerlilerinin sürdürdüğü yaşam tarzıydı ve bunu kabullenmiştik.

Aslında, deyim yerindeyse, yaşamın bana gümüş tepside sunulmamış olmasından memnunum; bana terbiye veren, çok çalışmamı sağlayan ve geçimimi topraktan sağlamayı öğreten sevgi dolu bir ana-babaya sahip olduğum için seviniyorum. 1934’te, Woorabinda yakınlarındaki (Queensland) bir koruma kampına taşındıktan kısa süre sonra, sığır ve koyun çiftliklerinde hizmetçilik ve ortalık işleri yapmak üzere ilk kez evden ayrılarak batıya gittim. Bir süre sonra iş nedeniyle doğuya, kıyı kenti olan Rockhampton’ın dışına gitmem gerekti. Orada, şimdi hayatta olmayan eşim Martin Connelly ile tanıştım; baba tarafından İrlandalıydı. 1939’da evlendik.

Mukaddes Kitap Hakikatini Öğreniyorum

Mukaddes Kitaba karşı her zaman derin bir saygı duydum. Çocukken, sığır çiftliğinin sahibesi, Yerli ya da beyaz tüm çocukları toplar, İsa’yla ilgili öyküler anlatırdı. Bir keresinde, İsa’nın ‘küçük çocukları bana gelmekten alıkoymayın’ sözlerinin anlamını açıklamıştı. (Matta 19:14) Cehenneme gitmeye mahkûm olduğum söylendikten sonra kendim için ilk defa bir ümit ışığı görüyordum.

Daha sonra, başlangıçta sözünü ettiğim, cehennemin ateşli bir yer olmadığını açıklayan konuşmanın kaydını dinledim. Bu konu beni düşündürmeye başladı, fakat 1949’a dek Yehova’nın Şahitleriyle yeniden temasım olmadı. O tarihte, Rockhampton’ın yaklaşık 250 kilometre batısındaki Emerald’da oturuyorduk. Kapımıza gelen R. Bennett Brickell bizimle Mukaddes Kitap hakkında konuştu. Bundan sonra, Bennet ne zaman bölgemize gelse evimizi ona açardık. Martin ve dört çocuğumuzla birlikte hepimiz ona derin bir saygı duyuyorduk. Martin, Mukaddes Kitabın mesajıyla ilgilenmiyordu, ama Şahitlere ve özellikle Bennet’e karşı her zaman kibar ve konukseverdi.

Bennet, Mukaddes Kitabı incelememe yardımcı olacak birçok yayın verdi, fakat önemli bir sorun vardı—okumayı bilmiyordum. Bu nedenle Bennet, Mukaddes Kitabı ve ona dayalı yayınları çocuklarla bana sabırla okuyup açıklıyordu. Dinsel formaliteleri yerine getirip, bunun dışında okumayı öğretmek için bize beş dakika bile ayırmayan din adamlarıyla karşılaştırıldığında, Bennet’in yaptığı ne kadar canlandırıcıydı! Bize, kendi halkım da dahil insanlığı köle eden batıl inançların kaynağının Şeytan ve cinleri olduğunu Mukaddes Kitaptan gösterdi. İsa’nın “hakikat sizi azat edecektir,” sözüne büyük bir takdir duymaya başladım.—Yuhanna 8:32.

Tanrı’nın, Kendisine itaat edenlere yeryüzü cennetinde yaşama olanağı verme amacını öğrendiğimde çok heyecanlandım. Özellikle, ölülerin dirilmesini görmeyi istiyordum; çünkü annem 1939’da, babam da 1951’de ölmüştü. Sık sık onları çok sevdikleri yeryüzünde karşılayıp kucaklayacağım günü düşünüyorum. Ayrıca, onlara Yehova Tanrı ve Gökteki Krallığı hakkında öğretim vermek de heyecan verici olacak!

Okuma Yazma Bilmeyen Bir Vaiz

Mukaddes Kitap hakkındaki bilgim arttıkça, onu insanlarla paylaşmak istemeye başladım. Akrabalarım ve arkadaşlarımla konuşuyordum, fakat hizmetimi daha da artırmak istiyordum. Bu nedenle, Bennet Emerald’a geldiğinde çocukları toparladım ve onunla birlikte vaaz etmeye çıktık. O bana kullanabileceğim bazı basit sunuşlar gösterdi ve dua ederek Yehova’ya güvenmeyi öğretti. Kabul etmeliyim ki, sunuşlarım pek mükemmel değildi, ama içtendi.

İlk önce ev sahibine okuyamadığımı söylüyordum; ikinci olarak onları Mukaddes Kitaptan gösterdiğim bir pasajı okumaya davet ediyordum. Bu pasajları ezberlemiştim. Beyazların çoğunlukta olduğu bu kasabada şaşkın bakışlarla karşılaşıyordum, ama insanlar genelde kibarca karşılık veriyorlardı. Zamanla okumayı öğrendim. Bu, kendime duyduğum güveni artırırken ruhi düşünüşümü öyle çok güçlendirdi ki!

İlk Bölge Toplantım

Mart 1951’de, kendimi Yehova’ya vakfettiğimden, yaşamımın bundan sonraki iki dönüm noktasına gelmiştim; bunlar su vaftizi ve Yehova’nın Şahitlerinin ilk olarak katılacağım bölge toplantısıydı. Ancak bu, Sidney gibi büyük bir kente gitmek anlamına geliyordu; ki bu taşralı biri için korkutucu bir düşünceydi. Üstelik tren param da yoktu. Peki ne yapabilirdim?

Yol parasını bulmak için kumar oynamaya karar verdim. ‘Bunu Yehova için yapıyorum, bu nedenle kazanmama kesinlikle yardım eder,’ diye düşündüm. Birkaç el oynadıktan sonra, bana yardım ettiğini düşünmeye başladım, çünkü gidiş dönüş yol masrafımın tümünü karşılayacak kadar para kazanmıştım.

Bennet, Sydney’e gitmekle ilgili planlarımı biliyordu; bu nedenle, ziyaretimize geldiğinde yeterli parayı bulup bulamadığımı sordu. “Evet, buldum!” dedim. “Kumar oynayarak yol parasını çıkardım.” Bennet’in yüzü pancar gibi oldu; yanlış bir şey söylediğimi hemen anladım. Çabucak savunmaya geçerek “Ne oldu sana? Parayı çalmadım!” dedim.

Bennet, kendini toparlayınca, İsa’nın takipçilerinin neden kumar oynamadığını nazikçe anlattı ve güven verir biçimde “fakat bu senin hatan değil, bunu sana anlatmadım,” dedi.

Sıcak Karşılandığımı Hissediyorum

İlk defa 22-25 Mart 1951 tarihindeki dört günlük bölge toplantısında bu kadar çok Şahitle bir arada bulunuyordum. Sadece Bennet’i ve başka birkaç kişiyi tanıdığım için, nasıl karşılanacağımdan emin değildim. Bu nedenle, müstakbel iman kardeşlerim beni en küçük bir önyargı işareti bile göstermeden sıcak bir şekilde karşıladığında, ne kadar heyecanlandığımı tahmin edebilirsiniz. Gerçekten kendimi çok rahat hissettim ve yabancılık çekmedim.

O bölge toplantısı hafızamda hâlâ canlı, çünkü Botany Koyunda vaftiz edilen 160 kişinin arasındaydım. Görünüşe bakılırsa, Avustralya Yerlilerinden Yehova’nın Şahidi olan ilk kişilerden biriydim. Fotoğrafım Sunday gazetesinde ve sinema salonlarında gösterilen bir haber filminde yer aldı.

Kentteki Tek Şahit

Sidney’den döndükten bir hafta sonra, Queensland’ın kuzeydoğusunda bir madenci kenti olan Mount Isa’ya taşındık. Kentin hemen dışındaki büyük bir arazinin bekçiliğini yaparken, altı yıl boyunca bir kulübede oturduk. Kulübemizin duvarlarını yakındaki fundalıktan kestiğimiz ağaçlarla inşa ettik. Çatısını, yanlarını açıp düzleştirdiğimiz eski katran bidonlarından yaptık. Martin demiryollarında bir iş buldu, fakat içki alışkanlığı sonunda sağlığını bozdu. Böylece ailemin geçimini artık sadece ben sağlıyordum. Martin 1971’de öldü.

İlk önceleri, Mount Isa’daki tek Şahit bendim. Bennet, bizi hemen hemen altı ayda bir ziyaret ediyordu, çünkü Mount Isa onun şahitlik ettiği muazzam büyüklükteki sahanın bir kısmıydı. İsa Mesih’in ölümün Anılması tarihinde—gökte yaşama ümidine sahip olduğundan bu onun için çok özel bir gündü—bizim kentteyse kutlamayı bizimle birlikte yapardı; bazen bir ağacın altında toplanırdık.

Bennet genellikle uzun süre kalmazdı, bu nedenle şahitlik etme işinin çoğunu çocuklarla birlikte kendi başımıza yapıyorduk. Yalnız olduğumuz doğruydu, fakat Yehova’nın gücü ve aynı zamanda O’nun sevgi dolu teşkilatı bizi güçlendiriyordu. Yıllarca çok küçük bir grup olarak kaldığımız halde, seyahat eden sadık nazırlar ve eşleri boğucu sıcaklarla, sineklerle, tozla ve engebeli yollarla mücadele ederek bizi teşvik etmek için Mount Isa’ya geliyorlardı. Ayrıca, 1.200 kilometreden fazla uzaklıktaki Darwin kentinde yeni kurulmuş komşu cemaatten Şahitler de ara sıra bizi ziyaret ediyorlardı.

Cemaat Kuruluyor

Aralık 1953’te, Mount Isa’da bir cemaat kuruldu. Bennet nazır olarak tayin edildi; o zaman cemaatte ondan başka vaaz faaliyetine katılan yalnızca kızım Ann’le bendik. Fakat çok geçmeden kente başka Şahitler de taşındı. Zamanla sahamızdaki Yerlilerin arasından birkaçı da dahil olmak üzere İsa’nın öğrencilerinin sayısı artmaya başladı.

Cemaat giderek büyüyordu; bir süre sonra, ibadetlerimizi yapmak için bir İbadet Salonuna ihtiyacımız olduğu görüldü. Mayıs 1960’ta, büyük emeklerle inşa ettiğimiz yeni salonumuzu bitirdik. Sonraki 15 yıl içinde bu salon iki kez genişletildi. Fakat 1970’lerin ortalarına geldiğimizde, vaaz etme faaliyetine katılanların sayısı yaklaşık 120 idi ve salon tekrar küçük gelmeye başlamıştı. Bu nedenle, 250 kişilik güzel bir salon inşa edildi ve 1981’de Yehova’ya vakfedildi. Binanın kapasitesi yeterli olduğundan, çevre ibadetleri gibi daha büyük buluşmalar için de kullanılmaktadır.

Yerliler Arasındaki Artış

Benim açımdan heyecan verici bir olay, 1996’da, Mount Isa Cemaatiyle bağlantılı olarak Yerlilerle Adalılardan oluşan bir grubun kurulmasıydı. Adalılar, Avustralya anakarasına yakın adalardan gelen Yerlilerdir. Bu grubun esas amacı, kendilerini beyazların yanında pek rahat hissetmeyen bazı Yerlilere daha iyi bir şahitlikte bulunmaktır.

Yerlilerin oluşturduğu böyle yaklaşık 20 grup daha var ve bunlar tüm Avustralya’ya dağılmış durumdadır. Ayrıca, Adelaide, Cairns, Ipswich, Perth ve Townsville kentlerinde de Yerlilerden oluşan cemaatler kuruldu. Bu grup ve cemaatlere içinde benim ailemden kişilerin de bulunduğu yaklaşık 500 kişi katılıyor. Yerli müjdecilerin hemen hemen yüzde 10’u öncü, yani dolgun vakitli vaizlerdir!

1975’te şeker hastası olduğum anlaşıldı; Yerlilerin çoğunda teşhis edilen bu hastalık yıllar geçtikçe bana daha çok zarar vermeye başladı. Okumam giderek zorlaştı. Ancak Yehova beni güçlendirmeye ve sevindirmeye devam ediyor.

Aileme ve bana hizmet eden cesur vaizlere minnettarım. Onların Queensland’in uzak bölgelerinin tozlu, ıssız yolları ve patikalarında seyahat ederlerken gösterdikleri yılmaz gayret ve sevgi, ayrıca bisikletlerinde taşıdıkları ruhi hazineler Mukaddes Kitap hakikatini öğrenmemizi mümkün kıldı. Şimdi, yeryüzüne sevgimin sonsuza dek süreceğine güveniyorum.

[Sayfa 15’teki harita/resim]

(Ayrıntılı bilgi için lütfen yayına bakın)

Perth

Darwin

Cairns

Townsville

Mount Isa

Rockhampton

Emerald

Springsure

Woorabinda

Ipswich

Sidney

Adelaide

Dorothy’nin bugünkü hali

[Sayfa 13’teki resim]

1950’lerin ortalarında Bennet ile sunuş provası yaparken

    Türkçe Yayınlar (1974-2025)
    Oturumu Kapat
    Oturum Aç
    • Türkçe
    • Paylaş
    • Tercihler
    • Copyright © 2025 Watch Tower Bible and Tract Society of PA
    • Kullanım Şartları
    • Gizlilik İlkesi
    • Privacy Settings
    • JW.ORG
    • Oturum Aç
    Paylaş