Watchtower ONLINE KÜTÜPHANE
Watchtower
ONLINE KÜTÜPHANE
Türkçe
  • KUTSAL KİTAP
  • YAYINLAR
  • İBADETLER
  • g99 Şubat s. 20-25
  • ‘Artık Kendimiz İçin Yaşamıyoruz’

Bu kısım için bir video yok.

Üzgünüz, video yüklenirken bir hata oluştu.

  • ‘Artık Kendimiz İçin Yaşamıyoruz’
  • Uyanış!—1999
  • Altbaşlıklar
  • Benzer Malzeme
  • Hayati Bir Karar
  • Afrika’daki Hizmetimiz
  • Milliyetçilik Sorunu Başgösteriyor
  • Hayatımız Tehlikedeydi
  • İmanları Nedeniyle Hapsedildiler
  • Yeni Görevlere
  • Tekrar Evimizdeyiz!
  • Yolumu Yehova’ya Bıraktım
    Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur (İnceleme)—2022
  • Yehova Her Zaman Bizimle İlgilenir
    Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—2003
  • ‘Elverişli ve Sıkıntılı Dönemlerde’ Tattığımız Nimetler
    Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—2015
Uyanış!—1999
g99 Şubat s. 20-25

‘Artık Kendimiz İçin Yaşamıyoruz’

JACK JOHANSSON TARAFINDAN ANLATILMIŞTIR

Malavili bir asker olan Afrikalı, nehir kıyısında, Land Rover’ın farlarının önünde durmamı emretti. Asker tüfeğini omzuna dayarken Lloyd Likhwide kıyıya doğru fırlayıp önüme atıldı. “Beni vur! Onun yerine beni vur! Bu yabancı hiçbir şey yapmadı!” diye yalvardı. Bir Afrikalının bir Avrupalı için hayatını feda etmeye hazır olması nasıl açıklanabilirdi? Gelin, önce yaklaşık 40 yıl geriye gidip Afrika’da dolgun vakitli bir vaiz olarak hizmete nasıl başladığımı anlatayım.

ANNEM 1942’de ben daha dokuz yaşındayken öldüğünde, babamız beş çocukla kaldı. Dört ay sonra o da, bir kazada boğularak öldü; Finlandiya’daki ilk Yehova’nın Şahitlerindendi. En büyük ablam Maja bizlere baktı; böylece çiftliğimizi elde tutmayı başardık. Maja ruhi konularda da önderliği ele aldı ve babamın ölümünden sonraki yıl kendisi ve ağabeylerimden biri Yehova Tanrı’ya olan vakflarını suda vaftiz edilerek sembolize ettiler. Ben, bir yıl sonra, 11 yaşındayken vaftiz edildim.

Hayati Bir Karar

Ticaret lisesini 1951’de bitirdikten sonra, Finlandiya’da Ford Motor Company’de çalışmaya başladım. Altı ay sonra, Yehova’nın Şahitlerinin seyahat eden nazırlarından olan hikmetli bir biraderden, bir büyük toplantıda öncülüğün, yani dolgun vakitli hizmetin nimetleri hakkında bir konuşma yapmam için davet aldığımda şaşırdım. Tüm gün dünyevi bir işte çalıştığımdan yürekten konuşamayacağımı düşünüyordum, bu yüzden rahat değildim. Yehova’ya dua ettim. İsa’nın gerçek takipçilerinin “artık kendileri için değil, fakat kendileri uğruna ölen” için yaşamaları gerektiğinin farkındaydım; böylece öncelik verdiğim şeyleri değiştirerek öncü olarak hizmet etmeye karar verdim.—II. Korintoslular 5:15.

Müdürüm, eğer şirkette kalırsam maaşımı iki katına çıkaracağını vaat etti. Sonra, kararımı zaten vermiş olduğumu görerek şöyle dedi: “Doğru kararı verdin. Ben tüm hayatımı bu büroda harcadım; insanlara gerçekten ne yararım oldu ki?” Böylece Mayıs 1952’de öncü oldum. Birkaç hafta sonra, öncülük hizmetiyle ilgili konuşmamı gönül rahatlığıyla verebildim.

Birkaç ay öncü olarak hizmet ettikten sonra, İsa’nın takipçisi olarak tarafsız tavrımdan dolayı altı ay hapis cezasına çarptırıldım. Bunu, başka genç Şahitlerle birlikte Finlandiya Körfezindeki Hästö-Busö adasında çektiğim sekiz aylık hapis cezası izledi. Kendi aramızda düzenlediğimiz yoğun Mukaddes Kitap tetkiki programı nedeniyle bu adaya Küçük Gilead diyorduk. Ancak hedefim gerçeğine, New York’ta Güney Lansing yakınlarındaki Gilead’a gitmekti.

Adada hapisteyken, Yehova’nın Şahitlerinin bürosundan seyahat eden bir nazır olarak hizmet etme daveti içeren bir mektup aldım. Hapisten çıkınca Finlandiya’daki İsveççe konuşan cemaatleri ziyaret edecektim. Henüz 20 yaşındaydım ve kendimi yetersiz hissediyordum, fakat Yehova’ya güvenim tamdı. (Filipililer 4:13) Hizmet ettiğim cemaatlerdeki Şahitler harikaydı, ‘çocuk’ olduğum halde asla beni küçümsemediler.—Yeremya 1:7.

Sonraki yıl bir cemaati ziyaretim sırasında, Amerika Birleşik Devletleri’nden Finlandiya’ya tatil için gelen Linda’yla tanıştım. Amerika Birleşik Devletleri’ne döndükten sonra, ruhen hızla gelişti. Çok geçmeden vaftiz edildi. Haziran 1957’de evlendik. Sonra, Eylül 1958’de Gilead’ın 32. Sınıfına davet edildik. Şubattaki mezuniyetimizden sonra, Nyasaland’a, şimdiki adıyla Malavi’ye tayin edildik.

Afrika’daki Hizmetimiz

Nyasaland’da o zaman sayıları 14.000’den fazla olan Afrikalı kardeşlerimizle birlikte hizmet etmek çok zevkliydi. Kimi zaman ihtiyacımız olan her şeyi yanımıza alarak Land Rover’la seyahat ediyorduk. Daha önce hiçbir beyazın gitmediği köylerde kaldık ve her zaman çok iyi karşılandık. Gittiğimizde tüm köy bizi görmek için toplanıyordu. Kibar bir selamlaşmadan sonra, sessizce yere oturarak bizi süzüyorlardı.

Sık sık, köylüler sevgiyle davranarak bize bazen çamurdan, bazen filotundan, bir yatağın sığacağı büyüklükte bir kulübe inşa ederlerdi. Sırtlanlar kulağımızın dibinde ürkütücü sesler çıkararak kulübemizin etrafında dolaşırlardı. Ancak Nyasaland’daki Şahitler, vahşi hayvanlardan daha tehlikeli güçlerle karşılaşmak üzereydiler.

Milliyetçilik Sorunu Başgösteriyor

Tüm Afrika bağımsızlık hareketleriyle çalkalanıyordu. Nyasaland’da herkesin mevcut tek siyasi partiye katılması bekleniyordu. Birdenbire, tarafsızlığımız en önemli milli meselelerden biri haline geldi. O dönemde, büroya riyaset eden nazır Malcolm Vigo yokken işlerle ben ilgileniyordum. O sırada Nyasaland’ın başbakanı olan Dr. Hastings Kamuzu Banda’yla görüşme talebinde bulundum. Başka iki cemaat ihtiyarıyla birlikte tarafsızlığımızı ona açıkladık; görüşme dostça sona erdi. Buna karşın, bir ay kadar sonra, Şubat 1964’te Elaton Mwachande zulmün ilk kurbanı oldu; öfkeli bir ayaktakımı tarafından mızrakla öldürüldü. Köyündeki diğer Şahitler orayı terk etmeye zorlandı.

Dr. Banda’ya bir telgraf göndererek, yetkisini kullanıp bu vahşeti sona erdirmesini rica ettik. Kısa bir süre sonra başbakanın bürosundan bir davet aldım. Harold Guy ismindeki yabancı uyruklu dolgun vakitli bir vaizin ve Alexander Mafambana ismindeki yerli bir biraderin eşliğinde Dr. Banda’yla görüşmeye gittim. İki devlet bakanı da oradaydı.

Oturur oturmaz, Dr. Banda hiçbir şey söylemeden telgrafı başının üzerinde sallamaya başladı. Nihayet “Bay Johansson, böyle bir telgraf göndermekteki niyetiniz nedir?” diyerek sessizliğe son verdi. Kendisine bir kez daha siyasi tarafsızlığımızı açıkladık ve şunu ilave ettim: “Elaton Mwachande cinayetinden sonra bize yalnız siz yardım edebilirsiniz.” Bu Dr. Banda’yı tatmin etmiş görünüyordu; biraz olsun rahatlamıştı.

Ancak orada bulunan devlet bakanlarından biri uzak bir köydeki Şahitlerin yerel otoriteyle işbirliği yapmadığını iddia etti. Ardından diğer bakan da uzaktaki başka bir köyden bahsedip oradaki Şahitleri Dr. Banda hakkında saygısızca konuşmakla suçladı. Fakat bu şekilde davrananlardan herhangi birinin ismini veremediler. Yehova’nın Şahitlerine her zaman devletin otoritesine saygı göstermeleri gerektiğinin öğretildiğini açıkladık. Ne yazık ki, Dr. Banda ve bakanlarının yanlış izlenimlerini düzeltmek üzere gösterdiğimiz çabalar başarılı olamadı.

Hayatımız Tehlikedeydi

Nyasaland 1964’te bağımsızlığını elde etti ve Malavi Cumhuriyeti adını aldı. Vaaz etme işimiz nispeten normal şekilde devam etti, ancak baskı giderek artıyordu. O sıralarda, ülkenin güneyindeki Şahitler bizi aradı ve orada siyasi bir ayaklanmanın patlak verdiğini söylediler. Şahitlerin durumunu değerlendirmek ve onlara moral verebilmek için oraya hemen birinin gitmesinin gerekli olduğunu düşündük. Daha önce bazı durumlarda kırsal bölgelere kendi başıma seyahatler yapmıştım ve Linda cesaret göstererek buna razı olmuştu. Ancak bu sefer, beraberimde oranın yerlisi olan birader Lloyd Likhwide’ı da götürmem için yalvardı. En sonunda, ‘eğer bu onu mutlu edecekse, götüreyim’ düşüncesiyle kabul ettim.

Akşam 6.00’daki sokağa çıkma yasağından önce nehri feribotla geçmemiz gerektiği söylenmişti. Bu saatten önce feribota binmek için elimizden geleni yaptık, ancak yollar kötü olduğu için geciktik. Saat altıdan sonra bulunduğumuz yakada görülen herkesin vurulmasının emredildiğini daha sonra öğrendik. Aşağıya, nehre doğru ilerlerken, feribotun karşı tarafa geçmiş olduğunu gördük. Birader Likhwide gelip bizi alması için feribotu çağırdı. Feribot geldi, fakat içindeki asker şöyle bağırdı: “Beyaz adamı vurmalıyım!”

İlkin bunun boş bir tehdit olduğunu düşündüm, fakat feribot daha da yaklaştığında asker arabanın farları önünde durmamı emretti. İşte Afrikalı arkadaşım o zaman aramıza atıldı ve askere benim yerime kendisini vurması için yalvardı. Asker onun benim yerime ölmek istemesinden etkilenmişe benziyordu; silahını indirdi. İsa’nın sözlerini hatırladım: “Bir adamın, dostları uğruna canını vermesinden daha büyük sevgi kimsede yoktur.” (Yuhanna 15:13) Linda’nın öğüdünü dinleyip sevgili biraderi de beraberimde götürdüğüme ne kadar minnettardım!

Ertesi gün, Blantyre’ye dönerken yolumuz Birader Likhwide’ın parti üyelik kartını görmek isteyen genç adamlar tarafından kesildi. Yapılacak tek bir şey vardı: Kalabalağın arasından hızla geçmek! Arabayı vitese takar takmaz ileriye doğru hamle yaptık ve böylece onları şaşırtıp kaçabildik. Birader Likhwide’ın ayaktakımı tarafından ele geçirilmesi, büyük ihtimalle onun sonu demekti. Büroya vardığımızda, ikimiz de bir hayli sarsılmıştık, fakat Yehova’ya bizi koruduğu için müteşekkirdik.

İmanları Nedeniyle Hapsedildiler

Ekim 1967’de Malavi’de faaliyetimiz resmen yasaklandı. O dönemde ülkede 18.000 kadar Şahit vardı. İki hafta sonra 3.000 Şahidin başkent Lilongwe’de tutuklandığını öğrendik. Sırf moral vermek için de olsa, o gece 300 kilometrelik yolu arabayla gitmeye karar verdik. Land Rover’a Teşkilatın yayınlarını yükledik ve Yehova’ya şükür, çok sayıdaki kontrol noktasından durdurulmadan geçtik. Bütün yol boyunca, bir cemaatten diğerine, vaktinde gelen ruhi gıdadan kutular dolusu bıraktık.

Sabah hapishaneye gittik. Manzara feciydi! Bütün gece yağmur yağmıştı ve kardeşlerimiz dışarıda, çitle çevrilmiş bir arazide tutuluyorlardı. İliklerine kadar ıslanmışlardı ve bazıları çitin üzerinde battaniyelerini kurutmaya çalışıyordu. Birkaçıyla çitin üzerinden konuşabilmeyi başardık.

Mahkeme öğleyin toplandı; sanık kürsüsünde bir sürü sözde Şahit vardı. Onlarla göz teması kurmaya çalıştık, fakat yüzlerinde anlamsız bir ifade vardı. Sanık kürsüsündekilerin hepsinin inançlarını reddedişini dehşetle izledik! Ancak öğrendik ki yöredeki Şahitler, Yehova’nın Şahitleri olduklarını inkâr edenlerden hiçbirini tanımıyorlardı. Görünüşe bakılırsa bu, gerçek Şahitleri yıldırmak için hazırlanmış bir senaryoydu.

Bu arada, sınırdışı edilmemiz için emir çıktı. Blantyre’daki büromuza el kondu ve yabancı uyruklu dolgun vakitli vaizlere ülkeyi terk etmeleri için 24 saat tanındı. Eve döndüğümüzde bahçemizin kapısını bir polis memurunun açtığını görmek çok tuhafımıza gitti! Ertesi gün öğlen bir polis memuru geldi; biraz da üzülerek bizleri tutukladı ve havaalanına götürdü.

Malavi’den 8 Kasım 1967’de ayrılırken oradaki kardeşlerimizi şiddetli bir denemenin beklediğini biliyorduk. Yüreğimiz kan ağlıyordu. Onlarca kardeş yaşamını kaybetti, yüzlercesi acımasız işkencelere maruz kaldı, binlercesi de işlerini, evlerini ve mülklerini kaybetti. Her şeye rağmen, hemen hepsi bütünlüklerini korudu.

Yeni Görevlere

Güçlüklere rağmen hiçbir zaman dolgun vakitli vaizlik işinden ayrılmayı düşünmedik. Aksine doğal manzaraları ve insanlarıyla bir tezatlar ülkesi olan Kenya’da hizmet etmeyi kabul ettik. Linda Masailere hayran kaldı. O sıralar Masailerden Yehova’nın Şahidi olmuş hiç kimse yoktu. Ama sonra Linda, Dorcas isimli bir Masai kadınla tanıştı ve onunla Mukaddes Kitabı incelemeye başladı.

Dorcas, Tanrı’yı memnun edebilmek için evliliğini yasallaştırmasının gerekli olduğunu biliyordu. İki çocuğunun babası bunu reddetti, bu nedenle Dorcas çocuklarına tek başına bakmaya çalıştı. Adam Şahitlere karşı çok öfkeliydi, fakat ailesinden ayrı olmaktan da mutsuzdu. Sonunda, Dorcas’ın ısrarıyla, o da Yehova’nın Şahitleriyle Mukaddes Kitabı incelemeye başladı. Yaşamını düzeltti, bir Şahit oldu ve Dorcas’la evlendi. Dorcas öncü oldu; kocasıyla en büyük oğlu şimdi cemaatlerinde ihtiyardırlar.

Kenya’da 1973 yılında, Yehova’nın Şahitlerinin faaliyeti aniden yasaklandı; bu nedenle oradan ayrılmak zorunda kaldık. Yasak birkaç ay sonra kaldırıldı. Ancak o sırada biz üçüncü bir ülkeye gitmek üzereydik. Bu ülke Kongo’ydu (Brazzaville). Nisan 1974’te oraya vardık. Yaklaşık 3 yıl sonra, yabancı uyruklu vaizler olarak casuslukla suçlandık ve faaliyetimiz yasaklandı. Üstelik, ülkenin başkanının öldürülmesinden sonra Brazzaville’de çatışmalar patlak verdi. Yabancı uyruklu dolgun vakitli vaizlerin hepsi hizmet etmek üzere başka ülkelere gittiler, ancak bizden mümkün olduğunca uzun süre orada kalmamız istendi. Haftalarca, sabaha sağ çıkıp çıkamayacağımızı bilmeden yatağa girdik. Fakat Yehova’nın bizi koruyacağına güvenerek, rahat uyuduk. Büroda yalnız başımıza geçirdiğimiz o birkaç ay, dolgun vakitli vaizlik hizmetinde yaşadığımız belki de en büyük iman denemesiydi ve imanımızın en fazla güçlendiği zamandı.

Nisan 1977’de Brazzaville’yi terk etmek zorunda kaldık. Sonra çok şaşırtıcı bir şey oldu: Yeni bir büro kurmak için İran’a gittik. Bizim için aşılması gereken ilk engel Farsçayı öğrenmekti. Yeni bir dil öğreniyor olduğumuzdan, cemaat ibadetlerinde yalnızca bir çocuğun verebileceği türden basit cevapları verebilecek durumdaydık! 1978’de İran’da devrim hareketi başladı. İç savaşın en zorlu dönemlerinde orada kaldık, fakat Temmuz 1980’de yabancı uyruklu tüm dolgun vakitli vaizler sınırdışı edildi.

Hizmet ettiğimiz beşinci ülke tekrar Afrika’nın ortasındaki Zaire, şimdiki adıyla Kongo Demokratik Cumhuriyeti’ydi. Zaire’de, bir dönemi yasak altında olmak üzere 15 yıl hizmet ettik. Gittiğimizde ülkede 22.000 faal Şahit vardı; şimdi bu sayı 100.000’i geçti!

Tekrar Evimizdeyiz!

Malavi’de Yehova’nın Şahitlerine konulan yasak 12 Ağustos 1993’te kaldırıldı. İki yıl sonra Linda ve ben başladığımız yere, Afrika’nın Sıcak Kalbi diye bilinen o güzel, dost ülke Malavi’ye döndük. Ocak 1996’dan bu yana, Malavili mutlu ve barışçıl insanların arasında hizmet etmekten sevinç duyuyoruz. Birçoğu otuz yıllık zulme dayanmış Malavili sadık kardeşlerle tekrar birlikte hizmet etme olanağına çok değer veriyoruz. Afrikalı kardeşlerimiz bize teşvik kaynağı oldular ve onları seviyoruz. Onlar kesinlikle Pavlus’un sözlerine uygun şekilde yaşadılar: “Bizim için Allahın melekûtuna çok sıkıntılar ile girmek gerektir.” (Resullerin İşleri 14:22) Şimdi Malavi’de yaklaşık 41.000 kardeş halka yönelik vaaz etme işini serbestçe yapıyor ve büyük toplantılar düzenleniyor.

Tüm görevlerimizden çok büyük sevinç duyduk. Linda’yla birlikte, ‘RAB sevincini’ koruduğumuz takdirde, ne kadar zor olursa olsun her denemenin bizi daha iyi kişiler olarak şekillendirebileceğini öğrendik. (Nehemya 8:10) Görevlerimizden ayrılmak zorunda kaldığımızda koşullara ayak uydururken bazı güçlükler yaşadım. Fakat Linda’nın uyumlu kişiliği ve özellikle Yehova’ya olan kuvvetli imanı bana yardım etti; böyle ‘iyi bir eşe’ sahip olmanın ne büyük bir nimet olduğunu fark ettim.—Süleymanın Meselleri 18:22.

Mutlu ve heyecanlı bir yaşam sürdürdük! Koruyucu eli için Yehova’ya tekrar ve tekrar teşekkür ettik. (Romalılar 8:31) Dolgun vakitli hizmetin nimetleriyle ilgili yaptığım konuşmanın üzerinden 40 yıldan fazla bir süre geçti. Yehova’yı deneyerek O’nun iyiliğini tattığımızdan mutluyuz. (Mezmur 34:8; Malaki 3:10) Biz mümkün olan en iyi yaşam yolunun ‘artık kendimiz için yaşamamak’ olduğuna inanıyoruz.

[Sayfa 24’teki harita/resim]

(Ayrıntılı bilgi için lütfen yayına bakın)

Hizmet ettiğimiz ülkeler

İran

Kongo Cumhuriyeti

Kongo Demokratik Cumhuriyeti

Kenya

Malavi

[Sayfa 21’deki resim]

Cape town (Güney Afrika) yoluyla Malavi’ye giderken

[Sayfa 23’teki resim]

Malavi’de tutuklanıp sınır dışı edilirken

[Sayfa 25’teki resim]

Bir Masai olan Dorcas kocasıyla

    Türkçe Yayınlar (1974-2026)
    Oturumu Kapat
    Oturum Aç
    • Türkçe
    • Paylaş
    • Tercihler
    • Copyright © 2025 Watch Tower Bible and Tract Society of PA
    • Kullanım Şartları
    • Gizlilik İlkesi
    • Privacy Settings
    • JW.ORG
    • Oturum Aç
    Paylaş