Watchtower ONLINE KÜTÜPHANE
Watchtower
ONLINE KÜTÜPHANE
Türkçe
  • KUTSAL KİTAP
  • YAYINLAR
  • İBADETLER
  • g99 Aralık s. 28-30
  • Dünyaya Bakış

Bu kısım için bir video yok.

Üzgünüz, video yüklenirken bir hata oluştu.

  • Dünyaya Bakış
  • Uyanış!—1999
  • Altbaşlıklar
  • Benzer Malzeme
  • Barışın Korunmasıyla İlgili Sorunlar
  • Yeni İlkeler Spora Şiddeti Getiriyor
  • Posta Güvercinlerinden Hâlâ Yararlanılıyor
  • Eğitimden Yoksun Çocuklar
  • Afete Eğilimli Asya
  • Neden Kendinizi Gıdıklayamıyorsunuz?
  • Mors Alfabesinin Ardılı
  • Ayakkabılarla İlgili Sağlık Sorunları
  • Çin’de Yayımlanan Mukaddes Kitap
  • Gürültünün Etkileri
  • Gülümsemeyi Öğrenmek
  • Mekanik Süt Sağımı
  • Erken Teşhis Hayatlar Kurtarıyor
  • Birlikte Yemek
  • Barışı Koruma Çabaları Barış Dolu Bir Dünya Yaratabilir mi?
    Ek Konular
  • Dünyaya Bakış
    Uyanış!—1997
  • 50 Yıllık Sonuçsuz Çabalar
    Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—1995
Uyanış!—1999
g99 Aralık s. 28-30

Dünyaya Bakış

Barışın Korunmasıyla İlgili Sorunlar

Toronto’da çıkan The Globe and Mail gazetesi şöyle diyor: “On yıl önce BM’nin barışla ilgili görevleri öyle çok takdir ediliyordu ki, bunların tümüne Nobel Barış Ödülü verildi. Şimdi ise, barışı koruma görevlerini üstlenen siviller, polisler ve askerler hem kutlanıyorlar hem de hor görülüyorlar.” Neden böyle bir değişiklik oldu? Globe şunları söylüyor: “Kilit sorun modern çatışmaların özelliğindedir. Günümüzde, net hedefleri ve doktrinleri olan iyi örgütlenmiş ordular değil, gözlerini para ve mal hırsı bürümüş ayrılıkçı grupların ve askeri liderlerin kullandığı çocuk askerler savaşıyor. Onlar başka ülkelerle değil, ülkenin denetimini ele geçirmek için savaşıyorlar.” Gazete sonuç olarak şunu ekliyor: “Uluslar arasındaki resmi ateşkesleri kontrol etmek yerine,” BM barış gücü “kendisini birbirleriyle savaşan ayrılıkçı grupların arasında buluyor. Bunların hedefleri, hatta bazen liderlik yapıları net olmadığı gibi barış konusundaki istekleri de şüphelidir.”

Yeni İlkeler Spora Şiddeti Getiriyor

Fransız dergisi L’Express, 1997/98 sezonunda Fransız futbol yetkililerinin bir rekor niteliğinde olan 20.825 disiplin suçunu ele aldığını ve şiddet olaylarının diğer spor dallarında da büyük ölçüde arttığını bildiriyor. Neden şiddet bu kadar çok? Araştırmacı Richard Pfister’e göre bunun bir nedeni “kazanmak zorunda olmaktır. Para saygınlıktan üstün tutulunca ve oynama zevkinden çok sonucun üzerinde durulunca, her davranış hoş görülecektir.” Pfister, toplumun çoğu kez örnek aldığı kişilerin, bu tür davranışlarının ardından ceza almamalarının, gençlerde şiddetin mazur görülecek bir şey olduğu izlenimini uyandırdığını ve bunları örnek almak üzere onları cesaretlendirdiğini söylüyor.

Posta Güvercinlerinden Hâlâ Yararlanılıyor

The Indian Express’in bildirdiğine göre, Hindistan’ın Orissa eyaletindeki polis teşkilatının gelişmiş bir haberleşme ağı var; ancak teşkilat, “güvercin servisi” denilen, 800 güvercinden oluşan sürünün işine hâlâ son vermiyor. Orissa emniyet genel müdürü B. B. Panda’ya göre, son 50 yılda meydana gelen seller ve siklonlar sırasında güvercinler yaşamsal bir iş yaptılar ve telsizle haberleşme bozulduğunda hâlâ kullanılmaktadırlar. Örneğin, 1982’de seller Banki şehrini harap ettiğinde, bu şehir ile Katak’taki bölge merkez büroları arasındaki tek bağlantı güvercinlerdi. Orissa’da ilk güvercin biriminin kullanılmasına, saatte 80 ila 90 kilometre hızla hiç durmadan 800 kilometre uçabilen ve posta güvercini olarak adlandırılan, Belçika’da yetiştirilmiş bir güvercin türüyle 1946’da başlandı. Ortalama yaşam süreleri 15 ila 20 yıl olan bu kuşlar, şimdi 34 polisin gözetimi altında üç merkezde bulunduruluyor. Bay Panda şöyle söyledi: “Cep telefonlarının kullanıldığı şu günlerde güvercinlerin modasının geçtiği düşünülebilir; fakat Orissa eyaletine büyük bir hizmette bulunmaya devam ediyorlar.”

Eğitimden Yoksun Çocuklar

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 1948’de kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Bildirisi, eğitimin temel bir hak olduğunu belirtti. Övgüye değer birçok çaba harcandıysa da, bu hedefe hâlâ erişilememiştir. Günlük Alman gazetesi Allgemeine Zeitung Mainz şunu bildiriyor: “İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’nin kabul edilmesinden 50 yıl sonra, ilkokul çağında olup okula gitmemiş hâlâ 130 milyonu aşkın çocuk vardı. Bu, dünyadaki tüm çocukların yüzde 20’sinin temel eğitim almadığını gösterir.” Birleşmiş Milletler Çocuk Fonu’nun (Almanya) başkanı Reinhard Schlagintweit’e göre, dünyadaki tüm çocukları ilkokula göndermenin maliyeti yaklaşık 7 milyar dolardır. Bu, Avrupa’da her yıl dondurmaya harcanan paradan veya ABD’de kozmetiklere yapılan yıllık harcama miktarından çok daha azdır ve dünya çapındaki askeri giderlerin sadece küçük bir kısmıdır.

Afete Eğilimli Asya

South China Morning Post gazetesi şöyle diyor: “Geçen yıl dünyadaki başlıca 10 afetten 6’sı Asya’da meydana geldi; bunlar 27.000 can aldı ve 38 milyar dolarlık hasara yol açtı.” Bu afetler arasında, Bangladeş ve Çin’de meydana gelen tahrip edici seller ve dumanları komşu ülkelere kadar yayılan Endonezya’daki orman yangınları da bulunuyor. Birleşmiş Milletler Asya ve Pasifik Ekonomik ve Sosyal Kurulu şunları söylüyor: “Asya, dünyadaki başka herhangi bir bölgeye göre daha fazla doğal afete maruz kaldı.” Özellikle Asya’da, riski azaltmak, 21. yüzyılın başa çıkılması gereken başlıca zorluklarından biri haline gelecek.”

Neden Kendinizi Gıdıklayamıyorsunuz?

The Economist şöyle diyor: “Hassas bir yerinden gıdıklandığında yetişkin biri bile savunmasız kalacaktır. Oysa en duyarlı kurban bile, en azından kendini gıdıklayamayacağı için rahatlayabilir.” Neden kendini gıdıklayamaz? Yeni yapılan araştırmalara göre bunun cevabı, beynin bir bölümü olan ve kasların hareketlerini düzenleyen beyincikle bağlantılıdır. Araştırmacılar, beyinciğin sadece hareketleri düzenlemediğine, aynı zamanda onların duyusal sonuçlarını da önceden bildiğine inanıyorlar. Bu nedenle, insanlar kendilerini gıdıklamayı denediklerinde, beyincik duyuyu önceden tahmin ediyor ve onu bastırıyor. Başka biri gıdıkladığında ise, uyarı ile beyinciğin tahminleri aynı zamanda meydana gelmiyor ve duyu bastırılmıyor. New York Times benzer bir makalede bunu şöyle özetledi: “Beyin kişinin kendi hareketlerinden kaynaklanan gıdıklama hissini anlayabiliyor ve buna fazla önem vermiyor; böylece, dış kaynaklardan gelen ve daha acil olabilen duyulara daha açık olabiliyor.”

Mors Alfabesinin Ardılı

Mors alfabesi 1832’de icat edildi. Birleşmiş Milletler’in dünyadaki nakliyat işlerini düzenleyen temsilciliğinde çalışan Roger Cohn şunu kabul ediyor: Bu alfabe “ticaret ve tarihin gelişmesinde muazzam bir rol oynadı.” The Toronto Star’ın söylediğine göre, bu alfabe Titanic’in SOS sinyali –üç nokta, üç çizgi, üç nokta– verdiği 1912 yılından beri, gemilerin tehlikeli durumlarda kullandıkları uluslararası bir ölçüt oldu. Ancak, Uluslararası Denizcilik Örgütü tarafından tanıtılan yeni bir uydu sistemi, 1 Şubat 1999’dan itibaren çalışmaya başlamıştır. Bu sistem, gemideki uyduya bağlı bilgisayar terminalinin “acil durum tuşuna” basıldığında, bir veri paketini “dünya çapında kurtarmaları koordine eden merkezlerin ağına” otomatik olarak iletmektedir. Star gazetesine göre, geminin dokuz basamaklı sicil numarasına ek olarak şu veriler gönderilmektedir: “tarih, geminin konumu ve tehlikenin türü; tehlikenin türüyle ilgili ise, bilinmeyen durum veya yangından sele, geminin yan yatmasından korsanlığa kadar 12 ayrı tür bilgi verilebilir.” Gazete nostaljik bir biçimde şunu da ekliyor: “Mors alfabesi geçmişte, tarihteki en iyi haberlerden bazılarını dünyaya duyurmak üzere kullanıldı: Bu, her iki Dünya Savaşı’nın ateşkes ilanlarını da kapsar.”

Ayakkabılarla İlgili Sağlık Sorunları

The Toronto Star şöyle bildiriyor: “Tıp otoriteleri altı kişiden birinin çoğu kez ayakkabılardan kaynaklanan ciddi ayak sorunları olduğunu ileri sürüyor.” Diz, kalça, bel ve baş ağrıları size, giydiğiniz ayakkabılara dikkat etmeniz gerektiğini anlatıyor da olabilir. Star şunu söylüyor: “Hatırlanması gereken en önemli şey şudur: Ayakkabılar giyildikçe ayaklarınızın şeklini almaz, ayaklarınız ayakkabıların şeklini alır. Ayaklarınıza uyacağını umarak ayakkabı satın almayın. Mağazada denerken ayaklarınızı rahatsız eden ayakkabıları satın almayın.” Ayakkabı alışverişinizi öğleden sonra yapın; çünkü “ayaklar genellikle gün boyunca hafifçe şişer;” ayrıca, “ayakkabı topuğunuzdan çok, ayak baş parmağınızın dibindeki çıkıntıya uysun.” İstatistiklere göre, ayakla ilgili sorunlar ve şekil bozuklukları kadınlarda daha fazla görülüyor. Bunun nedeninin şu olduğu düşünülüyor: Kadınların yüzde 90’ı “ayaklarına küçük ve dar gelen ayakkabılar giyiyor” ve “yüksek topuklar çok defa, ayaktaki en ağır şekil bozukluklarına yol açıyor.” Gazete şunu ekliyor: “Hasar olduktan sonra ağrının başladığını hatırlamak da önemlidir.”

Çin’de Yayımlanan Mukaddes Kitap

Xinhua Haber Ajansı’nın bildirdiğine göre, “Son yirmi yılda Çin’de, 20 milyondan fazla Mukaddes Kitap yayımlandı ve 1990’ların başlarından beri Mukaddes Kitap ülkedeki en popüler kitaplardan biri haline gel[di].” Çin Sosyal Bilimler Akademisi’ne bağlı Dünya Dinleri Enstitüsü’nden Profesör Feng Jinyuan’a göre, Çin’deki Hıristiyanların ikişer tane Mukaddes Kitap satın alma hakları var. “Çince çevirilerin bulunduğu İngilizce baskıları, geleneksel ve basitleştirilmiş harflerle yazılmış Çince baskıları, etnik azınlıkların dillerindeki baskıları ve hem taşınabilir hem de kürsüde kullanılabilir çeşitlerini içeren” 20’yi aşkın farklı baskı zaten yayımlanmıştı. Ek olarak, Mukaddes Kitap öykülerinin bulunduğu çok sayıda kitap yayımlandı ve bunların satışlarının Mukaddes Kitabınkileri geride bırakması bekleniyor. Makale, “1990’ların başından beri ülkede, Mukaddes Kitap en etkileyici kitaplar listesinde 32. sırada yer almıştır;” oysa “genellikle, dinin Çin halkı üzerinde Batı’daki bir halktan daha az etkili olduğu söylenir” diyor.

Gürültünün Etkileri

Hindistan’ın nüfusu bir milyara yakın. Chandigarh Mezuniyet Sonrası Enstitüsü’nden (Hindistan) Prof. Dr. S.B.S. Mann’a göre, her 10 kişiden birinde, yani yaklaşık yüz milyon insanda bir tür işitme kaybı var. Hindistan Kulak-Burun-Boğaz Hastalıkları Uzmanları Birliği’nin yıllık konferansının açılış konuşmasında Dr. Mann, bu büyük sağlık sorununun suçlusunun klaksonlar, motorlar, makineler ve uçakların yol açtığı gürültü kirliliği olduğunu açıkladı. Suçun büyük bir bölümünün, bayramlarda çok yaygın olarak kullanılan çatapatlara yüklenebileceğini de söyledi. Örneğin, Dasehra bayramında tüm ülkede, mitolojik Hindu karakterlerinin toplumdaki kötü kuvvetlerini betimleyen devasa kuklaları yüzlerce çatapatla dolduruluyor ve yakılırken çok büyük patlamalardan oluşan gürültü meydana geliyor. Bu olayı, beş gün süren ve milyonlarca çatapatın patlatıldığı Deepawali bayramı (Işıklar bayramı) izliyor.

Gülümsemeyi Öğrenmek

Asahi Evening News gazetesinin haberine göre, insanların verdikleri iyi hizmetten gurur duydukları Japonya’da, giderek daha çok şirket, “nasıl daha cana yakın olunacağını öğrenmeleri için çalışanlarını okullara gönderiyor”. “Şirketler, ekonomik durgunlukta satışların artması için ucuz ve etkili yolun gülümseme, gülme ve mizah olduğunu düşünüyor.” Bir okulda, öğrenciler aynanın karşısına oturuyorlar ve “en güzel şekilde gülümsemeyi deneyerek” gülümseme antrenmanı yapıyorlar. Öğrencilere, en çok sevdikleri kişiyi düşünmeleri söyleniyor. Eğitmenler, rahatlamaları ve böylece doğal bir şekilde gülümsemeleri için öğrencilere yardım etmeye çalışıyor. Bazı işyerleri çalışanlarını okullardan başka, işçilerin sürekli gülümsemeleri için eğitildiği ayaküstü yemek yenen lokantalara da gönderiyor. Gülümsemenin işyerine bir yararı oluyor mu? Gazeteye göre, 3.000’den fazla çalışanını gülümseme kurslarına gönderen bir kozmetik şirketi, o yılki satışlarında yüzde 20 oranında ani bir artış olduğunu gördü. Bir çalışan bu kursun işyerindeki ortamı düzelttiğine de dikkat çekiyor. Şöyle söylüyor: “Devamlı gülümseyen cana yakın şeflerin etrafımızda olması çok güzel.”

Mekanik Süt Sağımı

Süt sağan robotu geliştiren ekibin üyesi olan Sue Spencer, “günde iki kez süt sağmak inekleri doğal olmayan bir düzene zorluyor” diyor. Spencer’a göre, hayvanların memelerinin çok dolu olması da sakatlığa ve başka rahatsızlıklara neden olabilir. Öyleyse, çiftçinin sağma zamanı değilse ve bir sağmal inek sağılmak isterse ne yapabilir? Bunun cevabı süt sağan robot olabilir! New Scientist dergisine göre, bu yöntem zaten İsveç’teki bir çiftlikte kullanılıyor. Bu çiftlikteki inekler, ihtiyaç hissettiklerinde, sadece robotun bulunduğu açık ahıra gidebiliyorlar. Sürüdeki 30 inekten her biri, lazer destekli görüntü sisteminin ineğin kimliğini saptayabilmesi için bir elektronik tasma taşıyor. İneğin sağılması gerekiyorsa, sağım yapılan bölmeye giden kapı açılıyor. Sonra, sağım makinesinin lazerle yönlendirilen mekanik kolu ineğin memelerini nazikçe buluyor ve süt kaplarını takıyor.

Erken Teşhis Hayatlar Kurtarıyor

Times of Zambia gazetesindeki bir haber, “kanserlerin uygun şekilde tedavi edilmesi için kilit etken erken teşhistir” diyor. Üzücüdür ki, Afrika’nın bazı kısımlarında, bireylerin tıbbi muayenesi yapılırsa erken teşhis edilebilecek kanserlerden çok sayıda insan ölüyor. Kadınlarda en sık görülen hastalıklar, dölyatağı (rahim) boynu kanseri ve meme kanseridir. Erkeklerde ise prostat kanseri ve bağırsak kanseri sık görülüyor. Bu nedenle, Zambia Merkez Sağlık Kurulu insanlara kanser taramasından geçmeleri için hastanelere gitmelerini salık veriyor. Times, erken teşhis “hem hasta hem de ailesi için daha az ağrı ve travma anlamına gelir; ayrıca doktorların önlemleri zamanında alabilmelerini de sağlar” diyor.

Birlikte Yemek

Birçok ülkede ana-babalar, çocuklarının ayaküstü yenen yemekleri tercih edip onlarla nadiren birlikte yemesine üzülüyor. Ancak, Fransa bu konuda bir istisna olabilir. Fransız gazetesi La Croix, yeni yapılan bir araştırmaya dayanarak, Fransa’daki ailelerin yüzde 84’ünün akşam yemeğini birlikte yediklerini açıkladı. Gerçekten de bu araştırmanın gösterdiğine göre, 12-19 yaşındaki gençlerin yüzde 95’i, ailece yenen yemeklerde olumlu bir ortamın olduğunu hissettiler. Uzmanlar, düzenli olarak ailece yenen yemeklerin önemini vurguluyor. Fransız Sağlık Eğitimi Merkezi’nden Dr. François Baudier şuna dikkat çekiyor: “Yemek sadece yeme zamanı değildir, özellikle düşüncelerin dile getirildiği bir zamandır.”

    Türkçe Yayınlar (1974-2026)
    Oturumu Kapat
    Oturum Aç
    • Türkçe
    • Paylaş
    • Tercihler
    • Copyright © 2025 Watch Tower Bible and Tract Society of PA
    • Kullanım Şartları
    • Gizlilik İlkesi
    • Privacy Settings
    • JW.ORG
    • Oturum Aç
    Paylaş