Bölüm 2
Evrim Üzerindeki Görüş Ayrılıkları—Neden?
Darwin’in Origin of Species (Türlerin Kökeni) kitabının yüzüncü yıl özel baskısı yayımlanacağı zaman, Kanada’nın Ottowa şehrindeki Commonwealth Institute of Biological Control’ün o zamanki başkanı W. R. Thompson’dan, bu özel baskının önsözünü yazması istendi. Önsözde şu cümleler de yer alıyordu: “Bildiğimiz gibi, evrimin sadece oluş nedenleri üzerinde değil, asıl sürecinin işleyişi üzerinde bile biyologlar arasında büyük görüş ayrılıkları vardır. Bu görüş ayrılıkları vardır; çünkü deliller yetersizdir ve kesin bir sonuca varmaya olanak tanımamaktadır. Bundan dolayı, bilimsel düşünüşlü olmayan okuyucuyu, evrim üzerindeki görüş ayrılıkları konusunda uyarmak doğru ve yerinde bir hareket olacaktır”a
1, 2. (a) “Gerçek” sözcüğü nasıl tanımlanıyor? (b) Gerçeklere ilişkin bazı örnekler nelerdir?
EVRİM kuramını destekleyenler, buna kanıtlanmış bir gerçek gözüyle bakıyorlar. Onlara göre evrim, bir sözlüğün “gerçek” sözcüğüne verdiği tanıma uygun olarak “fiili bir olgu,” bir “realite,” bir “hakikat”tir. Acaba gerçekten böyle mi?
2 Bunu bir örnekle görelim: Bir zamanlar Yer’in düz olduğuna inanılıyordu. Ama şimdi onun küre biçiminde olduğu kesinlikle kanıtlanmış bulunuyor. Başka sözlerle, bu bir gerçektir. Yine bir zamanlar Yer’in evrenin merkezi olduğuna ve göklerin, Yer’in etrafında döndüğüne inanılıyordu. Oysa şimdi, Yer’in, Güneş etrafında bir yörüngede döndüğünü kesin olarak biliyoruz. Bu da bir gerçektir. Bir zamanlar tartışmalara konu olan pek çok kuram, elde edilen kanıtlar sayesinde şimdi sağlam birer gerçek, birer realite ve hakikat olarak yerleşmiştir.
3. (a) Evrimin kanıtlanmış bir “gerçek” olduğu konusunda hâlâ şüphelerin bulunduğunu gösteren nedir? (b) Evrimin şimdiki durumunun incelenmesinde hangi yaklaşım yardımcı olacak?
3 Acaba evrimle ilgili kanıtları araştıran bir kişi, bunları aynı sağlamlıkta bir zemine oturtabilir mi? İlginçtir ki, Charles Darwin’in Türlerin Kökeni kitabında ortaya attığı evrim kuramının değişik yönleri, kitabın ilk olarak yayımlandığı 1859 yılından bu yana, önde gelen evrimci bilim adamları arasında bile hatırı sayılır ayrılıklara yol açmıştır. Günümüzde, bu tartışma çok daha yoğun bir hal almış bulunuyor. Bizzat evrimcilerin bu konuda neler söylediklerini gözden geçirmek aydınlatıcı olsa gerek.
Evrim Saldırı Altında
4-6. Bizzat evrimi savunanlar arasında neler oluyor?
4 Bilim dergisi Discover, durumu şu şekilde açıklıyor: “Evrim . . . . sadece tutucu Hıristiyanların saldırısına hedef olmakla kalmıyor, aynı zamanda tanınmış bilim adamlarının eleştirilerine de konu oluyor. Paleontologlar, yani fosil bulgularını inceleyen bilim adamları arasından, egemen Darwincilik görüşünden ayrılanların sayısı giderek artıyor.”1 The Neck of the Giraffe isimli kitabın yazarı olan evrimci Francis Hitching şunları yazdı: “Darwincilik, bilim dünyasında biyolojinin büyük ve birleştirici ilkesi olarak kabul görmesine rağmen, beş çeyrek yüzyıl sonra, başı şaşılacak ölçüde beladadır.”2
5 Chicago’da (Illinois) yapılan, evrim üzerine uzmanlaşmış 150 bilim adamının katıldığı önemli bir konferansın ardından yayımlanan bir raporda şu sonuca varıldı: “[Evrim] yaklaşık son 50 yılının en kapsamlı ve en köklü devrimini yaşıyor. . . . . Evrimin kesin olarak nasıl oluştuğu meselesi, şimdi biyologlar arasında büyük bir tartışma konusudur. . . . . Bu tartışmaları sona erdirecek açık ve net bir çözüm görülemedi.”3
6 Ünlü evrimcilerden paleontolog Niles Eldredge şöyle dedi: “Evrimsel biyolojinin son yirmi yılı boyunca, önceki şık görünümlü, kesin ve kendinden emin tavrını kemiren şüphe, şimdi tutkuları alevlendirdi.” Ayrıca “savaşan kamplar içinde bile tam bir görüş birliği bulunmadığını” belirterek şunları ekledi: “Bugünlerde her şey kargaşa içinde . . . . Bazen öyle oluyor ki, her [evrimsel] konu üzerinde, o konu ile uğraşan biyologların sayısı kadar farklı görüşe rastlanabiliyor.”4
7, 8. Darwin’in Türlerin Kökeni kitabı hakkında saygın bir yazar hangi yorumda bulundu?
7 Londra’da yayımlanan Times gazetesinin yazarlarından biri olan (evrim yanlısı) Christopher Booker, bu konuda şunları söyledi: “Basitliğin hoşluğuna sahip çekici bir kuramdı. Tek kusuru, Darwin’in de hiç değilse kısmen fark ettiği gibi, kocaman boşluklarla dolu olmasıydı.” Darwin’in Türlerin Kökeni kitabı hakkında ise şu yorumu yaptı: “Ne komiktir ki, türlerin kökenini açıklamakla ün kazanmış olan bir kitap, ismiyle tezat olarak, aslında hiç de böyle bir şey yapmıyor.”—İtalikler tarafımızdan.
8 Booker, şunları da söyledi: “Darwin’in ölümünün üstünden bir yüzyıl geçmesine rağmen, evrimin gerçekten nasıl oluştuğuna ilişkin hâlâ ne kanıtla gösterilebilecek ne de akla yakın gelecek en küçük bir fikre sahibiz—son yıllarda da bu durum, sorunu tüm yönleriyle ele alan, olağanüstü denebilecek boyutlarda bir dizi tartışmaya yol açmış bulunuyor. . . . . bizzat evrimcilerin kendi aralarında neredeyse açık bir savaş hali vardır; her [evrimci] grup kendi öngördüğü, yenilik anlamındaki birtakım düzeltmeleri diğerlerine kabul ettirmeye uğraşıyor.” Booker, sözlerini şu cümleyle noktaladı: “[Evrimin] nasıl ve neden oluştuğu konusunda en ufak bir fikrimiz yok ve herhalde hiç de olmayacak.”5
9. Son zamanlarda evrimciler arasında egemen olan durum nasıl tanımlanıyor?
9 Evrimci Hitching de bu fikre katıldığını şu sözlerle gösterdi: “Evrim kuramı üzerine kavgalar patlak verdi . . . . Kuramın lehinde ve aleyhinde olan yüksek yerlerde siperler kuruldu ve her iki taraftan havan topu gibi hakaret yağdı.” Hitching, bu meselenin çok geniş boyutlarda akademik bir tartışma olduğuna dikkati çekerek bunun, “uzun zaman boyunca kabul edilen bir fikrin, ters yöndeki kanıtların ağırlığıyla birdenbire yıkılarak yerine yeni bir fikrin geçmesi gibi, bilimde zaman zaman karşılaşılan durumlardan biri”6 olduğunu söyledi. İngiltere’de yayımlanan New Scientist dergisinin gözlemine göre ise “Darwin’in evrim kuramının gerçek bilimsellikle hiçbir ilgisi olmayan bir kuram olduğunu savunan . . . . bilim adamlarının, özellikle de evrimcilerin sayısı gitgide artıyor. . . . . Eleştirmenlerin pek çoğu, en yüksek entelektüel düzeyde güvenilen kişilerdir.”7
Kökenlerine İlişkin İkilemler
10. Yaşamın yeryüzünde evrimsel bir kökeni olduğu kanıtlanmış bir gerçek midir?
10 Yaşamın nasıl başladığı sorusuna ilişkin olarak, gökbilimci Robert Jastrow şu gerçeğe dikkati çekti: “[Bilim adamları] açık ve net bir cevap bulamadıklarından hayal kırıklığına uğramışlardır; çünkü kimyacılar, doğanın cansız maddeden yaşam yaratma deneylerini tekrarlamayı asla başaramadılar. Bilim adamları bunun nasıl meydana geldiğini bilmiyorlar.” Jastrow şunu ekledi: “Bilim adamları, yaşamın bir yaratma eylemi sonucunda ortaya çıkmadığını gösteren en ufak bir kanıta sahip değiller.”8
11. Vücudun karmaşık organları evrimin karşısına nasıl bir sorun çıkarıyor?
11 Ayrıca sorun, sadece yaşamın kökeni ile sınırlı değil. Göz, kulak ve beyin gibi vücudun çeşitli organlarını düşünün. Bunların hepsi, karmaşık yapılarıyla, insan yapısı en karmaşık aygıttan daha hayret uyandırıcıdır. Görme, işitme veya düşünmenin gerçekleşebilmesi için bu tür organların her kısmının tam bir işbirliği içinde çalışmasının gerekli oluşu, evrim için öteden beri ciddi bir sorun olmuştur. Bu organları oluşturan kısımların hepsi tamamlanmadan, bunlar hiçbir işe yaramazdı. Bu durumda şu soru ortaya çıkıyor: Acaba evrimin itici gücü olduğu düşünülen bilinçsiz rastlantılar, bu organları oluşturan değişik kısımları tam zamanında bir araya getirerek böylesine ayrıntılı şekilde hazırlanmış düzenekler meydana getirmiş olabilir mi?
12. (a) Darwin, gözün oluşumu hakkında nasıl bir yorumda bulundu? (b) Günümüzde bu problemin çözümüne yaklaşıldı mı?
12 Darwin bunun bir sorun olduğunu kabul etmişti. Örneğin şöyle yazdı: “Gözün . . . . [evrim yoluyla] oluşabildiğini düşünmenin pek saçma göründüğünü açık yürekle itiraf ederim.”9 Darwin’in zamanından bu yana bir yüzyıldan fazla süre geçti. Bu sorun çözüldü mü? Hayır. Tersine, Darwin’in zamanından bu yana göz hakkında öğrenilen şeyler, gözün, Darwin’in o zaman bildiğinden çok daha karmaşık bir yapıya sahip olduğunu ortaya koydu. Bunun için Jastrow şöyle dedi: “Gözün bir tasarımın eseri olduğu anlaşılıyor; hiçbir teleskop tasarımcısı daha iyisini yapamazdı.”10
13. Bir bilim adamı, beyin hakkında hangi sonuca vardı?
13 Eğer göz için durum böyle ise, insan beyni için ne denebilir? Basit bir aygıt bile evrimsel rastlantılar sonucunda meydana gelmediğine göre, bundan çok daha karmaşık bir yapıya sahip olan beyin gerçekten bu şekilde ortaya çıkmış olabilir mi? Jastrow şu sonuca vardı: “İnsan gözünün evriminin rastlantının bir ürünü olduğunu kabul etmek güçtür. İnsan zekâsının evriminin, atalarımızın beyin hücrelerinde rasgele oluşan parçalanmaların bir ürünü olduğunu kabul etmek daha da güçtür.”11
Fosillerle İlgili İkilemler
14. Fosil kanıtlarının evrimi desteklediği doğru mu?
14 Bilim adamları, geçmişteki yaşama ait milyonlarca kemik ve başka kanıtlar ortaya çıkarmışlardır; bunların hepsine fosil adı veriliyor. Eğer evrim bir gerçek ise, mutlaka bir canlı türünün evrimlenerek başka bir türe dönüştüğünü gösteren çok sayıda kanıt bulunmuş olmalıydı. Oysa, Chicago’daki Field Museum of Natural History’nin Bulletin adlı yayını şu yorumda bulundu: “Darwin’in [evrim] kuramı, daima fosil bulgularından oluşan kanıtlara sıkı sıkıya bağlanmıştır; herhalde çoğu kimse yaşamın tarihi üzerine yapılan Darwinci yorumların lehinde sunulan genel kanıtların çok önemli bir kısmını fosil bulgularının oluşturduğunu düşünüyor. Ne yazık ki, bu tam anlamıyla doğru değil.”
15. (a) Darwin’in, kendi günlerindeki fosil kanıtları hakkındaki görüşü neydi? (b) Yüzyıldan fazla bir zamandır toplanan fosillerden oluşan kanıtlar neyi gösteriyor?
15 Neden mi? Bulletin devamen, “fosil kaydının [Darwin’i] mahçup ettiğini, çünkü fosil bulgularının onun tahmin ettiği gibi çıkmadığını . . . . jeolojik kayıtların o zaman, hatta hâlâ, yavaş yavaş ilerleyen ve aşamalı bir değişiklik gösteren zincir halkalarına işaret etmediğini” söylediğine değindi. Tersine, Bulletin’in açıklamasına göre şimdi, bir yüzyıldan fazla bir zamandan beri toplanan fosillerin ışığında “evrimsel geçişleri gösteren örnekler, Darwin’in zamanındakilerden daha azdır.”12 Acaba neden böyle? Çünkü bugün daha bol olan fosil kanıtları, bir zamanlar evrimi desteklemek üzere kullanılan fosil örneklerinden bazılarının şimdi evrimi hiç de desteklemediğini göstermektedir.
16. Birçok evrimci bilim adamı şimdi neyi kabul ediyor?
16 Fosil kanıtlarının aşamalı evrimi desteklemekte aciz kalması pek çok evrimciyi rahatsız etti. The New Evolutionary Timetable adlı kitabında Steven Stanley, “[fosil] kayıtlarının, bir ana gruptan diğerine aşamalı [evrimsel] geçişleri göstermekteki acizliğinden” söz etti. Ayrıca şunu ekledi: “Bilinen fosil kaydı, [yavaş evrimle] ne geçmişte ne de şimdi uyum içindedir.”13 Niles Eldredge şu itirafta da bulundu: “Son 120 yıldır bulacağımız söylenen model aslında hiç yoktu.”14
Yeni Kuramlar
17. Science Digest yeni kuramlar hakkında ne söyledi?
17 Tüm bu şeyler, birçok bilim adamını evrim üzerine çıkan yeni kuramları desteklemeye yöneltti. Science Digest dergisi bunu şu şekilde ifade etti: “Kimi bilim adamları daha hızlı evrimsel değişimlerin olduğunu ileri sürüyor ve bir zamanlar sadece kurgu bilimde gözde olan fikirler üzerinde şimdi oldukça ciddi şekilde kafa yoruyorlar.”15
18. Yaşamın uzayda başladığını ileri süren yeni kuramla ilgili hangi sorun var?
18 Örneğin, bazı bilim adamları, yaşamın Yer’de kendiliğinden ortaya çıkmış olamayacağı sonucuna vardılar. Buna karşılık, yaşamın uzayda bir yerlerde başlayıp herhangi bir şekilde Yer’e sürüklendiği fikrini ileri sürmektedirler. Oysa bu düşünce, yaşamın kökeni sorununu daha da öteye, daha ürkütücü bir ortama itiyor. Uzayda yaşamı bekleyen tehlikeler iyi bilinmektedir. O halde, yaşam evrende bir yerlerde kendiliğinden başlayıp, böyle çetin koşullar altında yok olmadan Yer’e ulaştıktan sonra, gelişerek şimdi bildiğimiz yaşama dönüşmüş olabilir mi?
19, 20. Bazı evrimciler hangi yeni kuramı ortaya attılar?
19 Fosil kaydı, yaşamın bir türden diğer bir türe aşamalı olarak geliştiğini göstermediğinden, bazı evrimciler bu olayın düzenli adımlarla değil, ani duruş ve çıkışlarla gerçekleşmiş olması gerektiği varsayımında bulunuyorlar. The World Book Encyclopedia’nın açıkladığı gibi: “Pek çok biyolog genlerdeki ani ve şiddetli değişimler sonucu yeni türlerin oluşabileceğine inanıyor.”16
20 Bu kuramın bazı taraftarları, bu sürece “kesintili dengeler” adını verdiler. Başka sözlerle, türler normal şartlarda “dengelerini” korurlar (aşağı yukarı aynı kalırlar), ama arada bir dengelerde bir “kesinti” (başka bir türe evrimlenmekten ibaret hızlı atlamalar) olur. Bu kuram, hemen hemen tüm evrimciler tarafından onlarca yıldır benimsenmiş olan kuramın tam tersidir. Bu iki kuram arasındaki uçurum, The New York Times gazetesindeki bir başlıkta şöyle ortaya kondu: “Hızlı Evrim Kuramı Saldırıya Uğradı.” Makale, yeni “kesintili dengeler” fikrinin, geleneksel görüşü savunan evrimciler arasında “yeni bir muhalefet oluşturduğuna” dikkat çekiyordu.17
21. (a) Evrimle ilgili hangi kuramın savunulduğuna bakılmaksızın, nasıl bir kanıtın olması gerekir? (b) Oysa gerçekler neyi gösteriyor?
21 Bu kuramlardan hangisi savunulursa savunulsun, akla yakın olarak, bir yaşam türünün başka bir yaşam türüne dönüştüğünü gösteren kanıtların bulunması gerekir. Oysa, gerek fosil kaydında rastlanan değişik yaşam türleri arasındaki uçurumlar, gerekse de bugün yeryüzünde bulunan canlıların değişik türleri arasındaki uçurumlar yerini korumaya devam ediyor.
22, 23. Bugün Darwin’in “en uygun olanın artakalımı” fikrinden nasıl kuşku duyulmaktadır?
22 Bundan başka, Darwin’in uzun zamandır benimsenmiş olan “en uygunların artakalımı” fikrinin ne olduğunu bilmek de bazı şeyleri su yüzüne çıkaracaktır. Darwin bu görüşüne “doğal seçme” adını verdi. Başka sözlerle Darwin, doğanın en uygun canlıları hayatta kalmaları için “seçtiğine” inanıyordu. “Uygun” olan bu canlılar, sözde kendi yararlarına çalışan birtakım yeni özellikler edindiklerinden, yavaş yavaş evrimlendiler. Oysa son 125 yılda elde edilen kanıtlar, her ne kadar en uygun olanın belki gerçekten hayatta kaldığını gösteriyorsa da, onların yeryüzüne nasıl geldiğini açıklamıyor. Bir aslan başka bir aslandan daha uygun olabilir, ama bu onun nasıl olup da bir aslan haline geldiğini açıklamaz. Üstelik onun yavrularının tümü, başka bir hayvan değil, aslan olarak dünyaya gelirler.
23 Bundan dolayı yazar Tom Bethell, Harper’s dergisinde şu yorumu yaptı: “Darwin, kendi ortaya attığı kuramı çürütecek derecede ciddi bir hata yaptı. Bu hata ancak çok yakın zamanda tam olarak fark edildi. . . . . Bir organizma, bir diğerinden gerçekten daha ‘uygun’ olabilir . . . . Gayet tabii bu, organizmanın yaratılmasına yardımcı olan bir özellik değildir, . . . . Böyle bir fikrin çok, hem de çok yanlış yönleri olduğu sanırım bellidir.” Bethell, şu sözleri de ekledi: “Gördüğüm kadarıyla sonuç oldukça şaşırtıcı: Darwin’in kuramı, kanımca çöküntünün eşiğinde.”18
Gerçek mi, Kuram mı?
24, 25. (a) Evrimin, kanıtlanmış bir gerçek olma koşulunu karşılayamadığı bazı alanlar hangileridir? (b) Çağdaş evrim kuramıyla ilgili bir evrimcinin söyledikleri dikkate alındığında evrime ne gözle bakılabilir?
24 Evrimin yüz yüze bulunduğu çözülmemiş sorunları, Francis Hitching şöyle özetledi: “[Çağdaş evrim kuramı] sınanabileceği can alıcı üç alanda başarısızlığa uğradı: Fosil kayıtları aşamalı değişimler yerine, evrimsel atlamalardan oluşan bir örnek sergilemektedir. Genler, ana işlevi yeni biçimlerin evrimlenişini önlemek olan güçlü, sabitleştirici birer mekanizmadır. Moleküler düzeyde adım adım gerçekleşen rastlantısal mutasyonlar yaşamdaki düzenli ve artan karmaşıklığı açıklayamamaktadır.”—İtalikler tarafımızdan.
25 Hitching, sözlerini şu gözlemle bitirdi: “En yumuşak şekilde söylemek gerekirse, öğretenlerin zihinlerinde bile bu denli şüpheyle kuşatılmış durumda olan bir evrim kuramını herhangi biri rahatlıkla sorgulayabilir. Darwincilik gerçekten biyolojinin büyük birleştirici ilkesi ise de, kendi bünyesinde olağanüstü büyüklükte cehalet alanları barındırıyor. En temel soruların bir kısmını bile açıklamakta aciz kalıyor: cansız kimyasal maddelerin nasıl canlıya dönüştüğü, genetik kodun arkasında ne gibi temel kurallar yattığı ve genlerin canlı biçimlerini nasıl şekillendirdiği.” Aslında Hitching’in değerlendirmesine göre, çağdaş evrim kuramı “kendisinden bekleneni karşılamakta öylesine yetersiz ki, bir inanç meselesi olarak görülmeyi hak ediyor.”19
26. Evrimin bir gerçek olduğunda ısrar etmek neden akla uygun değildir?
26 Bununla birlikte, evrimi savunan birçok kişi, evrimin bir gerçek olduğunda diretmek için yeterli nedenlere sahip olduğunu düşünüyor. Onlar sadece bazı ayrıntılar üzerinde tartıştıklarını söylüyorlar. Oysa, bir başka kuram henüz aşılmamış bu denli büyük zorluklarla kuşatılmış olsaydı ve bizzat onu savunanlar arasında böylesine büyük çelişkiler bulunsaydı, böyle bir kurama bu kadar kolayca gerçek denir miydi? Bir şeyin gerçek olduğunu tekrarlayıp durmak o şeyi gerçek kılmaz. Bir biyolog olan John R. Durant’ın Londra’da yayımlanan The Guardian gazetesinde yazdığı gibi: “Pek çok bilim adamı dogmatik olma ayartmasına yeniliyor, . . . . türlerin kökeni sorunu defalarca, sanki nihayet çözülüp sonuca bağlanmış bir meseleymiş gibi sunuldu. Oysa hiçbir şey gerçeklerden bu kadar uzak olamazdı. . . . . Buna rağmen dogmatik olma eğilimi ısrarla devam ediyor; bu tavrın bilimin amacına hizmet etmediği kesin.”20
27. Yaşamın oluşumuyla ilgili anlayışımıza temel oluşturan kanıtlar için diğer bir düşünce çatısı nedir?
27 Öte yandan, acaba yaratılış yaşamın burada nasıl oluştuğunu açıklayabilir mi? Evrimi sık sık destekleyen iddialardan daha sağlam kanıtlar için bir düşünce çatısı sunuyor mu? Ayrıca, en iyi bilinen yaratılış kaydı olarak acaba Tekvin, Yer’in ve üzerindeki canlıların nasıl oluştuğu konusuna inanılır tarzda ışık tutuyor mu?
[Sayfa 14’teki pasaj]
“Darwincili[ğin], . . . . beş çeyrek yüzyıl sonra, başı şaşılacak ölçüde beladadır”
[Sayfa 15’teki pasaj]
“Evrimin kesin olarak nasıl oluştuğu meselesi, şimdi biyologlar arasında büyük bir tartışma konusudur”
[Sayfa 18’deki pasaj]
“Gözün bir tasarımın eseri olduğu anlaşılıyor; hiçbir teleskop tasarımcısı daha iyisini yapamazdı”
[Sayfa 21’deki pasaj]
“Son 120 yıldır bulacağımız söylenen model aslında hiç yoktu”
[Sayfa 21’deki pasaj]
“Kimi bilim adamları . . . . bir zamanlar sadece kurgu bilimde gözde olan [evrimsel] fikirler üzerinde şimdi oldukça ciddi şekilde kafa yoruyorlar”
[Sayfa 22’deki pasaj]
Yeni kuramlar onlarca yıldır benimsenmiş olanlarla çelişki içinde
[Sayfa 23’teki pasaj]
“Darwin’in kuramı, kanımca çöküntünün eşiğinde”
[Sayfa 24’teki pasaj]
“Türlerin kökeni sorunu defalarca, sanki nihayet çözülüp sonuca bağlanmış bir meseleymiş gibi sunuldu. Oysa hiçbir şey gerçeklerden bu kadar uzak olamazdı”
[Sayfa 18’deki çerçeve]
“Bilgisayar Bilimcileri, İnsan Gözünün Görme Yetisini Kopya Etme Çalışmalarında Şaşkınlığa Uğradılar”
Yukarıdaki başlık altında The New York Times gazetesi şu haberi verdi: “İnsanın en cüretkâr rüyalarından birini, yani düşünebilen makineler yapmayı hedef edinen uzmanlar, daha her şeyin başlangıcı sayılabilecek ilk adımı atarken tökezlediler. Görme yetisini kopya etmekte başarısızlığa uğradılar.
Yirmi yıllık bir araştırmadan sonra, görünüşte çok basit olan bir yetiyi, her gün kullanılan nesneleri tanıma ve onları birbirinden ayırt etme yetisini hâlâ makinelere kazandıramadılar.
Bunun yerine, insanın görme yetisinin karmaşıklığına karşı yeni ve çok derin bir saygı geliştirdiler. . . . . Bilgisayar bilimcileri insan gözünün retina tabakasına gıpta ile bakıyorlar. Onun sayıca 100 milyona varan çubuk ile koni hücreleri ve nöron tabakaları, saniyede en az on milyar hesap yapıyor.”b
[Sayfa 16’daki resim]
Londra’da yayımlanan Times gazetesinin yazarlarından biri olan evrim yanlısı Christopher Booker, Darwin’in Türlerin Kökeni kitabı hakkında şu yorumu yaptı: “Ne komiktir ki, türlerin kökenini açıklamakla ün kazanmış olan bir kitap, ismiyle tezat olarak, aslında hiç de böyle bir şey yapmıyor”
[Sayfa 17’deki resim]
Bir evrimci şunları anlattı: “Kuramın lehinde ve aleyhinde . . . . siperler kuruldu ve her iki taraftan havan topu gibi hakaret yağdı”
[Sayfa 19’daki resimler]
Gökbilimci Robert Jastrow şöyle dedi: “İnsan gözünün evriminin rastlantının bir ürünü olduğunu kabul etmek güçtür. İnsan zekâsının evriminin, atalarımızın beyin hücrelerinde rasgele oluşan parçalanmaların bir ürünü olduğunu kabul etmek daha da güçtür”
[Sayfa 20’deki resimler]
“Fosil kayıtları içinde Darwinci değişimleri gösteren bazı klasik örnekler . . . . daha ayrıntılı bilgilerin elde edilmesiyle ya terk edilmek ya da üzerinde değişiklik yapılmak zorunda kalındı.”c—David Raup, Chicago’s Field Museum of Natural History
Eohippus
Arkeopteriks
Akciğerlibalık
[Sayfa 22’deki resim]
Kanıtlar her ne kadar en uygun olanın gerçekten hayatta kalabildiğini gösteriyorsa da, onların yeryüzüne nasıl geldiğini açıklamıyor