Watchtower ONLINE KÜTÜPHANE
Watchtower
ONLINE KÜTÜPHANE
Türkçe
  • KUTSAL KİTAP
  • YAYINLAR
  • İBADETLER
  • ce böl. 6 s. 71-82
  • Derin Uçurumlar—Evrim Kuramı Bunlara Köprü Olabilir Mi?

Bu kısım için bir video yok.

Üzgünüz, video yüklenirken bir hata oluştu.

  • Derin Uçurumlar—Evrim Kuramı Bunlara Köprü Olabilir Mi?
  • Yaşam—Nasıl Oluştu? Evrimle Mi Yaratılışla Mı?
  • Altbaşlıklar
  • Benzer Malzeme
  • Balıklar ve Amfibyumlar Arasındaki Uçurum
  • Amfibyumlar ve Sürüngenler Arasındaki Uçurum
  • Sürüngenler ve Kuşlar Arasındaki Uçurum
  • Sürüngenler ve Memeliler Arasındaki Uçurum
  • Uçurumların En Büyüğü
  • Buldukları Fosiller—Onların En İyi Delilleri
    Uyanış!—1982 (Bilimsel Seri 1-4)
  • Fosil Kaydı Neler Söylüyor?
    Yaşam—Nasıl Oluştu? Evrimle Mi Yaratılışla Mı?
  • Kuştüyü Bir Tasarım Harikası
    Uyanış!—2007
  • Tüm Canlılar Ortak Bir Atadan mı Türedi?
    Yaşamın Kökeni Hakkında Beş Önemli Soru
Daha Fazla
Yaşam—Nasıl Oluştu? Evrimle Mi Yaratılışla Mı?
ce böl. 6 s. 71-82

Bölüm 6

Derin Uçurumlar—Evrim Kuramı Bunlara Köprü Olabilir Mi?

1. Fosil kaydındaki boşluklar konusunda neye dikkat çekiliyor?

FOSiLLER, insanın ortaya çıkışından önce yaşamış canlı çeşitleriyle ilgili somut kanıtlar sunmaktadır. Fakat fosiller, yaşamın nasıl başladığı ya da yeni türlerin daha sonra nasıl ortaya çıktığıyla ilgili evrimsel görüşe beklenen desteği sağlayamamıştır. Eksik biyolojik halkaları tamamlamak için gerekli olan geçiş fosilleri hakkında yorum yapan Francis Hitching şunları söyledi: “Bu konuda merak uyandıran şey, fosil kaydındaki boşlukların tutarlılığıdır: fosiller, tüm önemli yerlerde eksiktir.”1

2. Balık fosilleri bu boşluklara nasıl örnek oluşturuyor?

2 Hitching’in önemli yerler olarak değindiği şey, hayvanlar âleminin belli başlı bölümleri arasındaki boşluklardır. Buna ilişkin bir örnek, balıkların omurgasız yaratıklardan evrimlenmiş olduklarının sanılmasıdır. Hitching şunları söylüyor: “Balıklar fosil kaydına, sanki hiçbir yerden gelmiyormuş gibi, esrarengiz şekilde, birdenbire ve tamamıyla oluşmuş şekilde sıçrıyor.”2 Zoolog N. J. Berrill, balıkların nasıl ortaya çıktığıyla ilgili olarak kendisinin evrime dayanan açıklamasını şu sözlerle yorumluyor: “Bu anlatım, bir anlamda bilimkurgudur.”3

3. Evrim kuramı, belli başlı hayvan gruplarını nasıl kayda geçirmekte?

3 Evrim kuramı, balıkların amfibyumlara, bazı amfibyumların sürüngenlere dönüştüğünü, sürüngenlerden de hem memelilerin hem de kuşların oluştuğunu ve sonunda memelilerden insanın geliştiğini varsaymaktadır. Bir önceki bölümde, fosil kaydının bu iddiaları desteklemediğini gördük. Bu bölümün odak noktası ise, varsayılan geçiş basamaklarının genişliğidir. Bu bölümü okurken, bu tür değişikliklerin kendiliğinden ve bilinçsiz bir rastlantı sonucu olma olasılığını da göz önünde bulundurun.

Balıklar ve Amfibyumlar Arasındaki Uçurum

4, 5. Balıklarla amfibyumlar arasındaki büyük farkların bazıları nelerdir?

4 Balıkları omurgasızlardan ayıran özellik omurgaydı. Balığın, hem suda hem de karada yaşayabilen bir yaratık olan amfibyuma dönüşebilmesi için, omurgasının önemli değişimlerden geçmesi gerekiyordu. Bir leğen kemiği eklenmeliydi; fakat amfibyumların leğen kemiğinin gelişimini gösteren hiçbir balık fosili yoktur. Kara ve su kurbağaları gibi bazı amfibyumlarda ise omurganın tamamının tanınmayacak şekilde değişmesi gerekliydi. Aynı zamanda kafatası kemikleri de farklıdır. Ayrıca evrim kuramına göre amfibyumların oluşumu sırasında, balık yüzgeçleri, kas ve sinirlerdeki temel değişikliklerle beraber bilek ve ayak parmakları gibi eklemli uzantılara dönüşmeliydi. Solungaçların akciğerlere dönüşmesi gerekiyordu. Balıklarda kan iki odacıklı bir kalp tarafından pompalanırken, bu iş amfibyumlarda üç odacıklı bir kalp aracılığıyla yapılır.

5 Balıkla amfibyum arasındaki boşluğun kapanması için, işitme duyusunun da köklü değişikliklerden geçmesi gerekliydi. Genel olarak, balıklar sesleri vücutları vasıtasıyla algılar; fakat kara ve su kurbağalarının çoğunun kulak zarları vardır. Dil de değişmeliydi. Balıkların uzayabilen dilleri yoktur; fakat, örneğin kara kurbağaları gibi bazı amfibyumların vardır. Amfibyumlar gözlerini kırpma yeteneğine sahiptir ve bu sayede gözbebeklerini temiz tutmak için gözlerinin üzerinden bir zar geçirirler.

6. Hangi yaratıkların balıklarla amfibyumlar arasında halka olduğu düşünüldü; fakat neden öyle değillerdir?

6 Amfibyumları birtakım balık atalara bağlamak için büyük çaba gösterilmiş, fakat hiçbir başarı sağlanamamıştır. Bu açıdan iyi bir aday, akciğerlibalıktı; çünkü akciğerlibalığın solungaçlarına ek olarak, geçici olarak su dışına çıktığında soluk alabileceği bir hava kesesi de vardır. The Fishes adlı kitap şunları söylüyor: “[Akciğerlibalıkların] karada yaşayan omurgalılara dönüşen amfibyumlarla doğrudan bağlantıları olduğunu düşünmek çekici gelebilir. Fakat böyle bir bağlantı yoktur; onlar tamamıyla ayrı bir gruptur.”4 David Attenborough’a göre, gerek akciğerlibalık gerekse de koelakant bu nitelikleri karşılayamıyor; “çünkü bunların kafatası kemikleri, ilk fosil amfibyumlarınkinden o kadar farklıdır ki, birinin diğerinden türemesi mümkün değildir.”5

Amfibyumlar ve Sürüngenler Arasındaki Uçurum

7. Amfibyumdan sürüngene geçişte, açıklaması en zor sorunlardan biri nedir?

7 Amfibyumlar ve sürüngenler arasındaki boşluğu kapatmaya çalışmak bizi başka ciddi sorunlarla karşı karşıya bırakır. Bunların en zorlarından biri kabuklu yumurtanın kökenidir. Sürüngenlerden önce yaşamış yaratıklar, yumuşak, peltemsi yumurtalarını, dış döllenme için suya bırakıyorlardı. Sürüngenler kara canlılarıdır ve yumurtalarını karaya bırakırlar; fakat yine de yumurtaların içindeki embriyonun gelişmesi sulu bir ortamda olmalıdır. Çözüm, kabuklu yumurtaydı. Fakat bu aynı zamanda döllenme sürecinde de büyük bir değişiklik gerektiriyordu: Bunun için, yumurta bir kabukla kuşatılmadan önce, bir iç döllenme olması gerekiyordu. Bunun olabilmesi için de yeni cinsel organlar, yeni çiftleşme yöntemleri ve yeni içgüdüler gerekecekti ki, bunların hepsi de sürüngenlerle amfibyumlar arasında geniş bir uçurum yaratmaktadır.

8, 9. Kabuklu yumurta için başka hangi özellikler gereklidir?

8 Yumurtanın bir kabuğun içine kapatılması, bir sürüngenin gelişimini ve sonunda kabuktan çıkmasını mümkün kılmak için daha başka göze çarpar değişikliklerin olmasını gerektiriyordu. Örneğin, kabuğun içinde çeşitli zarlara ve amniyon gibi keselere gereksinim vardı. Bu kesenin içinde embriyonun geliştiği sıvı vardır. The Reptiles adlı kitap allantoyis olarak adlandırılan başka bir zardan söz ediyor ve şunu söylüyor: “Allantoyis bir tür kese görevi görerek, embriyonun atıklarını alıp depolar. Ayrıca bu zarda, kabuğun içine geçen oksijeni toplayıp cenine ileten kan damarları da vardır.”6

9 Evrim kuramı, bu konuyla ilgili diğer karmaşık farklılıkları açıklayamamıştır. Balık ve amfibyum yumurtasındaki embriyonlar atıklarını, bulundukları su ortamına çözünebilir üre olarak bırakırlar. Fakat kabuklu sürüngen yumurtasının içindeki üre embriyonu öldürür. Bu nedenle, kabuklu yumurtada önemli bir kimyasal değişiklik yapılmıştır: Çözünemez ürik asitten oluşan atıklar, allantoyis zarının içinde saklanırlar. Şunu da düşünün: Yumurta sarısı, büyümekte olan sürüngen embriyonu için gıda oluşturur ve kabuktan çıkmadan önce embriyonun tamamıyla gelişmesini mümkün kılar. Oysa yumurtadan erişkin olarak çıkmayan amfibyumlarda durum böyle değildir. Ayrıca kabuğun dışına çıkmalarını ve hapsedilmiş durumdan kurtulmalarını sağlayan yumurta dişi, bu embriyonun ayırt edici özelliğidir.

10. Bir evrimci nasıl yakındı?

10 Amfibyumlarla sürüngenler arasındaki boşluğu doldurmak için çok daha fazlası gereklidir; fakat bu örnekler, bilinçsiz bir rastlantının, bu derin uçurumu kapatmak için gereken birçok karmaşık değişikliğin tümüne bir açıklama olamayacağını göstermektedir. Evrimci Archie Carr’ın şöyle yakınmasına şaşmamak gerekir: “Omurgalılar tarihiyle ilgili fosil kaydının düş kırıklığı yaratan özelliklerinden biri, kabuklu yumurtanın geliştiği sıralarda, sürüngen evriminin ilk dönemleri hakkında çok az bilgi vermesidir.”7

Sürüngenler ve Kuşlar Arasındaki Uçurum

11, 12. Sürüngenlerle kuşlar arasındaki temel farklardan biri nedir; bazıları bu bilmeceyi nasıl çözmeye çalışıyor?

11 Sürüngenler soğukkanlı hayvanlardır, yani onların iç sıcaklıkları, dış sıcaklığa bağlı olarak artar ya da azalır. Öte yandan, kuşlar sıcakkanlı hayvanlardır; dış sıcaklık ne olursa olsun, onların vücudu nispeten sabit bir iç sıcaklığı korur. Sıcakkanlı kuşların soğukkanlı sürüngenlerden nasıl geldiğiyle ilgili bulmacayı çözmek için, artık kimi evrimciler dinozorların (sürüngen) bazılarının sıcakkanlı olduklarını söylemeye başladılar. Fakat genel görüş hâlâ Robert Jastrow’un belirttiği gibidir: “Tüm sürüngenler gibi dinozorlar da soğukkanlı hayvanlardı.”8

12 Fransız evrimci Lecomte du Noüy, sıcakkanlı kuşların soğukkanlı sürüngenlerden geldiğine ilişkin inanç hakkında şunu söyledi: “Bu, günümüzde evrim kuramının en büyük bilmecelerinden biri olarak göze çarpmaktadır.” Ayrıca, kuşların “mutlak yaratılışın tatmin edici olmayan [yani, evrim kuramına göre tatmin edici olmayan] tüm niteliklerine” sahip olduklarını da kabul etti.

13. Kuşlar kuluçkaya yatmak için ne yaparlar?

13 Hem sürüngenler hem de kuşlar yumurta bırakırlar, fakat sadece kuşlar kuluçkaya yatar. Onlar buna göre tasarlanmıştır. Birçok kuşun göğsünde, yumurtaları sıcak tutmak için tüyden arındırılmış ve kan damarları ağı içeren bir kuluçka bölgesi vardır. Bazı kuşlarda kuluçka bölgesi yoktur, fakat onlar da göğüs tüylerini yolarak yer açarlar. Ayrıca, kuşların yumurtaları üzerinde kuluçkaya yatmaları için evrimin kuşlara yeni içgüdüler sağlaması gerekiyordu; bu içgüdüler, yuva yapmaları, kuluçkaya yatmaları ve yavruları beslemeleri için beceri, çok çalışma ve bile bile tehlikeye atılmayı gerektiren çok özgeci, özverili ve düşünceli davranışlar içermeliydi. Tüm bunlar sürüngenler ve kuşlar arasında geniş bir uçurum olduğu anlamına gelir. Fakat dahası da var.

14. Tüylerin sürüngen pullarından evrimlenmiş olabileceğini inanılmaz kılan, kavranması zor özellikleri nelerdir?

14 Kuştüyü benzersizdir. Varsayıma göre, sürüngenlerdeki pullar rastlantı sonucu bu hayranlık uyandıran yapılara dönüşmüştür. Bir tüyün gövde bölümünden dışarı doğru diziler halinde tüy dalları uzanır. Her dala bağlı birçok yan dal, her yan dalda yüzlerce çengel dal ve kancacıklar vardır. Bir güvercin tüyünün mikroskop altında incelenmesinden sonra, bu tüyde “yüzbinlerce yan dal, milyonlarca çengel dal ve kancacık” olduğu görüldü.10 Bu kancalar, bir tüyün bütün parçalarını bir arada tutarak bayrak denen düz yüzeyleri oluşturur. Hiçbir şey aerodinamik profil olarak tüyden daha mükemmel değildir; ayrıca tüy kadar iyi bir yalıtkan olan çok az madde vardır. Kuğu büyüklüğündeki bir kuşta yaklaşık 25.000 tüy bulunur.

15. Kuşlar tüylerinin bakımını nasıl yaparlar?

15 Eğer bu tüylerin dalları birbirlerinden ayrılırsa, gagayla taranabilirler. Dallar gaganın içinden geçerken gaga basınç uygular ve yan dallardaki kancalar tıpkı fermuarın dişleri gibi birbirlerine kenetlenir. Çoğu kuşun kuyruksokumunda, her bir tüyün bakımı için yağ aldıkları bir yağ bezi bulunur. Bazı kuşların yağ bezleri yoktur; fakat onlar da, tüylerinin bakımı için talk benzeri ince bir toz üretmek amacıyla uçları ufalanan özel tüylere sahiptirler. Ayrıca kuşların tüyleri genellikle yılda bir kere yenilenmektedir.

16. Bir evrimci tüylerin kökeni hakkında ne dedi?

16 Tüyler hakkında bu kadar şey öğrendikten sonra, bunların gelişimini açıklamaya çalışan şu oldukça şaşırtıcı çabaya bir bakın: “Bu harika yapı nasıl evrimlendi? Tüylerin, aslında sürüngenlerin değişime uğramış pulları olduğunu tahayyül etmek için engin bir hayal gücüne gerek yoktur—deriyi gevşekçe tutan uzunca bir pul, dış kenarları aşınıp dışarı doğru yayılarak evrimlenmiş ve günümüzdeki bu son derece karmaşık yapıya ulaşmıştır.”11 Sizce böyle bir açıklama gerçekten bilimsel midir? Yoksa daha çok bilimkurguyu mu andırıyor?

17. Bir kuşun kemikleri, sürüngeninkinden nasıl farklıdır?

17 Düşünülecek başka bir şey de kuşların uçmak için nasıl tasarlanmış olduklarıdır. Kuşların kemikleri incedir ve içleri boştur. Oysa sürüngenlerin kemiklerinin içi doludur. Bununla beraber, uçmak için dayanıklılık gereklidir ve bu nedenle kuşların kemiklerinin içinde, uçak kanatlarının iç kısmındaki kafeslere benzer payandalar vardır. Kemiklerin bu şekilde tasarlanmış olmasının başka bir amacı daha vardır ki, bu, sadece kuşlara özgü başka bir harika özelliği anlamamıza yardım eder—solunum sistemleri.

18. Uzun süreli uçuşlarda kuşların vücut ısısının soğuk kalmasına hangi sistem yardım eder?

18 Uçan kuşların saatlerce hatta günlerce çırpılan kaslı kanatları çok ısı üretmesine ve soğutma için ter bezleri de olmamasına karşın, hava soğutmalı bir “motor” vasıtasıyla kuşlar bu sorunla başa çıkabilirler. Hava keselerinden oluşan bir sistemle vücudun hemen hemen tüm önemli bölgelerine, hatta içi boş kemiklere bile ulaşılmaktadır. Havanın vücut içindeki bu dolaşımı sayesinde vücut ısısı düşer. Ayrıca bu hava keselerinden dolayı, kuşlar herhangi bir omurgalıdan çok daha verimli şekilde havadan oksijen alabilmektedir. Acaba bu nasıl oluyor?

19. Kuşların seyrelmiş havayı solumasını ne sağlar?

19 Sürüngenlerde ve memelilerde akciğerler, sırayla doldurma ve boşaltma işi yapan körükler gibi, havayı içeri alır ve dışarı verirler. Fakat kuşlarda, hem nefes alma hem de verme sırasında akciğerlerde devamlı taze hava akışı vardır. Bunu basitçe açıklamak gerekirse, sistem şöyle çalışır: Kuşlar nefes alınca, hava içerideki bazı hava keselerine gider. Bu keseler bir körük gibi çalışarak havayı akciğerlere iter. Hava ciğerlerden diğer keselere gider ve bu keselerden dışarı atılır. Bu, tıpkı bir sünger içinden geçen su gibi, ciğerlerden sürekli olarak bir yönde taze hava akımı olduğu anlamına gelir. Akciğerlerin kılcal damarlarındaki kan ise ters yönde akar. Hava ve kanın böyle ters yönde akması, kuşların solunum sistemlerini olağandışı kılar. Bu sayede kuşlar, binlerce kilometre uzağa göç etmek için 6.000 metreden yüksek irtifalarda bile aralıksız uçarken seyrelmiş havayı soluyabilirler.

20. Kuşlarla sürüngenler arasındaki uçurumu derinleştiren başka özellikler nelerdir?

20 Başka özellikler de kuşlarla sürüngenler arasındaki uçurumu derinleştirmektedir. Görme yeteneği bunlardan biridir. Kartallardan ötleğenlere kadar, gözleri teleskop ya da büyüteç özelliğine sahip kuşlar vardır. Kuşların gözlerinde diğer canlılardakinden daha çok duyu hücresi vardır. Bundan başka, kuşların ayakları da değişiktir. Tünemek için bir dala kondukları zaman, kirişler kuşun ayak parmaklarını dalın çevresine otomatik olarak kilitler. Ayrıca sürüngenlerin beş parmağı olmasına karşın, kuşların sadece dört parmağı vardır. Başka bir özellik ise, kuşların ses tellerinin olmamasıdır; fakat bülbüller ve alaycıkuşlarınki gibi melodik sesler üreten ses kutuları vardır. Şunu da düşünün: sürüngenlerin kalpleri üç odacıklı olmasına karşın, kuşların kalpleri dört odacıklıdır. Gagalar da kuşları sürüngenlerden ayırır: gagalar fındık kırma görevi görür, çamurlu suyu süzer, ağaçlara delikler oyar, çapraz gagalar ise kozalakların içini açar—görevleri neredeyse sonsuzdur. Şimdi, bir sürüngenin burnu rastlantı eseri evrimlenerek böylesine özel bir tasarıma sahip gagayı oluşturdu, öyle mi? Sizce böyle bir açıklama inandırıcı mı?

21. Arkeopteriks hangi açıdan sürüngenlerle kuşlar arasında bir halka olamaz?

21 Evrimciler bir ara, adı “eski kanat” veya “eski kuş” anlamına gelen Arkeopteriks’in sürüngenlerle kuşlar arasında bir halka olduğuna inanıyorlardı. Fakat artık çoğu buna inanmıyor. Bu kuşa ait fosilleşmiş kalıntılar, aerodinamik olarak tasarlanmış uçmaya elverişli kanatlarında tamamıyla oluşmuş tüylerinin bulunduğunu ortaya koymaktadır. Bu kuştaki kanat ve bacak kemikleri ince ve içleri boştu. Bu kuşta olduğu varsayılan sürüngen özellikleri günümüzdeki kuşlarda da vardır. Ayrıca bu yaratık, kuşlardan daha eski değildir; çünkü Arkeopteriks’inki ile aynı döneme ait kayalarda başka kuşların fosilleri de bulunmuştur.12

Sürüngenler ve Memeliler Arasındaki Uçurum

22. “Memeli” sözcüğü, sürüngenlerle memeliler arasındaki farkı nasıl ortaya koyar?

22 Büyük farklılıklar sürüngenlerle memeliler arasında derin bir uçurum yaratır. Aslında “memeli” adı bile çok büyük bir farka işaret eder ki, bu da canlı olarak doğan yavruya süt sağlayan meme bezleridir. Theodosius Dobzhansky, bu süt bezlerinin “değişime uğramış ter bezleri” olabileceğini iddia etti.13 Fakat sürüngenlerin ter bezleri bile yoktur. Dahası, ter bezleri dışarı yiyecek değil, atık maddeler verir. Ayrıca yavru sürüngenlerin tersine, yavru memelilerin annelerinden gelen sütü emmek için hem içgüdüleri hem de kasları vardır.

23, 24. Memelilerde olup sürüngenlerde olmayan başka hangi özellikler vardır?

23 Memelilerin sürüngenlerde bulunmayan başka özellikleri de vardır. Memelilerin anneleri, doğmamış yavrularının beslenmesi ve gelişmesi için çok karmaşık plasentalara sahiptir. Sürüngenlerde bu yoktur. Ayrıca sürüngenlerde diyafram da yoktur; fakat memelilerde göğsü (toraks) karından ayıran bir diyafram vardır. Memelilerin kulaklarındaki Corti organı sürüngenlerin kulaklarında yoktur. Bu küçük fakat karmaşık organda 20.000 çubuk ve 30.000 sinir ucu bulunur. Memeliler sabit bir vücut sıcaklığını korurlar, fakat sürüngenler bunu yapmaz.

24 Bundan başka memelilerin kulaklarında üç kemik varken sürüngenlerinkinde sadece bir tane vardır. Bu iki “ekstra” kemik nereden geldi? Evrim kuramı bunu şu şekilde açıklamaya çalışıyor: Sürüngenlerin alt çenelerinde en azından dört kemik vardır, fakat memelilerde yalnızca bir tane vardır. Bu nedenle, sürüngenler memeliye dönüştüklerinde, kemiklerde bir yer değişikliği olduğu varsayılmaktadır; sürüngenlerin alt çenelerindeki bazı kemikler memelilerin orta kulaklarına giderek oradaki üç kemiği oluşturdu ve bu süreç sırasında memelilerin alt çenesinde sadece bir kemik kaldı. Fakat bu tarz mantıkla ilgili sorun, bu iddiayı destekleyecek herhangi bir fosil kanıtın olmamasıdır. Bu yalnızca bir hüsnükuruntudur.

25. Sürüngenlerle memeliler arasında başka hangi farklar vardır?

25 Kemiklerle ilgili başka bir sorun da şudur: Sürüngenlerin vücutlarının yanlarında bulunan bacakları yere kenetlenmiş durumdadır, bu yüzden karınları yere ya değmekte ya da çok yakın durmaktadır. Fakat memelilerde bacaklar vücudun altındadır ve vücudu yerden yüksekte tutarlar. Bu farkla ilgili olarak Dobzhansky şu yorumda bulundu: “Önemsiz gibi görünmesine karşın bu fark aslında, iskelet ve kas sisteminde çok büyük değişiklikler gerektirmiştir.” Kendisi daha sonra sürüngenler ve memeliler arasındaki diğer önemli bir ayrımı da kabul ederek şunları söyledi: “Memelilerin dişleri son derece gelişmiştir. Sürüngenlerde bulunan tahta çivi benzeri basit diş yerine, yiyecekleri koparma, kavrama, delme, kesme, öğütme ve çiğneme gibi işlemlere uygun türlü türlü memeli dişi vardır.”14

26. Atıkların elimine edilmesi konusunda evrim sürecinin nasıl tersine dönmesi gerekiyordu?

26 Son bir nokta daha var: Amfibyumlar, varsayıldığı üzere evrimlenip sürüngenlere dönüştükleri zaman, elimine edilen atıkların üreden ürik asite dönüştüğü anlaşılmıştı. Oysa sürüngenler memelilere dönüştüklerinde bunun tersi olmuştu. Memeliler, atıklarını üre olarak elimine etmekle yeniden amfibyumlar gibi olmuşlardı. Sonuçta evrim süreci tersine dönmüştü ki, bu, evrimde kuramsal açıdan olmaması gereken bir şeydi.

Uçurumların En Büyüğü

27. Bir evrimci neyin “trajik bir hata” olacağını söyledi?

27 Fiziksel açıdan insan genel anlamdaki memeli tanımına uyuyor. Fakat bir evrimci şunu belirtti: “İnsanın ‘sadece bir hayvan’ olduğunu düşünmekten daha trajik bir hata yapılamaz. İnsan eşşizdir; konuşma, gelenek, kültür, çok uzun süren büyüme dönemi ile ana-babanın çocuğa gösterdiği özen gibi birçok özelliğiyle bütün diğer hayvanlardan farklıdır.”15

28. İnsanın beyni, onu hayvanlardan nasıl ayırır?

28 İnsanı yeryüzündeki diğer tüm yaratıklardan ayıran şey beynidir. İnsan beynindeki yaklaşık 100 milyar sinir hücresinde saklı bilgi yaklaşık 20 milyon cilt kitaba sığar! Soyut olan düşünme ve konuşma yetisi, insanla herhangi bir hayvan arasında çok büyük bir fark yaratır; ayrıca biriken bilgiyi bellekte tutma yetisi de insanın en göze çarpar özelliklerinden biridir. Bu bilgiyi kullanma özelliği, insanın yeryüzündeki diğer her canlıdan daha üstün olmasını mümkün kılmıştır ve insan bu şekilde Ay’a bile gidip gelmiştir. Gerçekten de bir bilim adamının dediği gibi, insan beyni, “bilinen evrendeki herhangi bir şeyden, ölçülemeyecek kadar daha karmaşık ve farklıdır.”16

29. İnsanla hayvan arasındaki uçurumu, uçurumların en büyüğü yapan gerçek nedir?

29 İnsan ve hayvan arasındaki uçurumu, uçurumların en büyüğü yapan başka bir şey de, insanın sahip olduğu sevgi, adalet, hikmet, kudret ve merhamet gibi niteliklerinden kaynaklanan ahlaksal ve ruhsal değerlerdir. İnsanın ‘Tanrı’nın suretinde ve benzeyişinde’ yaratıldığını söyleyen Tekvin kitabında bu konuya değinilmiştir. İşte, insanla hayvan arasındaki bu fark tüm uçurumların en büyüğüdür.—Tekvin 1:26.

30. Fosil kaydı aslında ne söylüyor?

30 Sonuç olarak, temel canlı grupları arasında çok büyük farklılıklar vardır. Birçok yeni yapılar, programlanmış içgüdüler ve nitelikler bu grupları birbirinden ayırmaktadır. Bunların bilinçsiz bir rastlantıyla gerçekleşen olayların sonucu olabileceğini düşünmek akla yakın mıdır? Gördüğümüz gibi, fosil kanıtları bu görüşü desteklemiyor. Bu boşlukları dolduracak hiçbir fosil bulunamıyor. Hoyle ve Wickramasinghe’nin dediği gibi, “fosil kaydında ara biçimler eksiktir. Şimdi nedenini anlıyoruz; çünkü ara biçimler aslında hiç yoktu.”17 Duymak isteyenlere fosil kaydı şunu söylüyor: “Özel yaratılış.”

[Sayfa 72’deki pasaj]

Amfibyumların leğen kemiğinin nasıl geliştiğini hiçbir balık fosili göstermiyor

[Sayfa 81’deki pasaj]

“İnsanın ‘sadece bir hayvan’ olduğunu düşünmekten daha trajik bir hata yapılamaz”

[Sayfa 73’teki çerçeve/resimler]

Belli başlı canlı grupları arasında hiçbir bağlantı yoktur. Bir bilim adamı şunu söyledi: “Fosiller, tüm önemli yerlerde eksiktir”

[Resimler]

Her biri “kendi cinsine göre” çoğalmaktadır

Balık

Amfibyum

Sürüngen

Kuş

Memeli

İnsan

[Sayfa 76’daki çerçeve/resimler]

Evrimciler şunu söylüyorlar: “Tüylerin, . . . . sürüngenlerin değişime uğramış pulları olduğunu tahayyül etmek için engin bir hayal gücüne gerek yoktur.” Fakat gerçekler bunun tersini göstermektedir

[Resimler]

Papağan

Cennetkuşu

Tavuskuşu

[Şema]

Gövde

Dallar

Çengel dallar

Yan dallar

[Sayfa 71’deki resim]

“Balıklar fosil kaydına, sanki hiçbir yerden gelmiyormuş gibi . . . . sıçrıyor”

[Sayfa 72’deki resimler]

Balıkların ve kurbağaların omurgaları çok farklıdır

[Sayfa 75’teki resim]

Kuşlar, “mutlak yaratılışın tatmin edici olmayan tüm niteliklerine” sahiptir

[Sayfa 78’teki resimler]

Bir kartalın gözü teleskop, bir ötleğenin gözü ise büyüteç işlevi görür

[Sayfa 79’daki resim]

Arkeopteriks sürüngenlerle kuşlar arasında bir halka değildir

[Sayfa 80’deki resim]

Memelilerin yavruları canlı doğar ve annelerinden süt alırlar

[Sayfa 82’deki resimler]

“Fosil kaydında ara biçimler eksiktir . . . . çünkü ara biçimler aslında hiç yoktu”

Balık

Amfibyum

Sürüngen

Kuş

Memeli

İnsan

[Sayfa 74’teki şema/resimler]

Amfibyumların peltemsi yumurtalarında kabuk yoktur

Sürüngen yumurtalarının koruyucu kabukları vardır

[Şema]

(Ayrıntılı bilgi için lütfen yayına bakın)

Kabuklu bir yumurtanın kesiti

kabuk

yumurta akı

zar (koriyon)

yumurta sarısı

amniyon

allantoyis

embriyon

hava boşluğu

yumurta zarı

    Türkçe Yayınlar (1974-2026)
    Oturumu Kapat
    Oturum Aç
    • Türkçe
    • Paylaş
    • Tercihler
    • Copyright © 2025 Watch Tower Bible and Tract Society of PA
    • Kullanım Şartları
    • Gizlilik İlkesi
    • Privacy Settings
    • JW.ORG
    • Oturum Aç
    Paylaş