Watchtower ONLINE KÜTÜPHANE
Watchtower
ONLINE KÜTÜPHANE
Türkçe
  • KUTSAL KİTAP
  • YAYINLAR
  • İBADETLER
  • w83 1/1 s. 31-32
  • İlginç Sorulara Cevaplar

Bu kısım için bir video yok.

Üzgünüz, video yüklenirken bir hata oluştu.

  • İlginç Sorulara Cevaplar
  • Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—1983 (Dinsel Seri 25-36)
  • Benzer Malzeme
  • İşle İlgili Anlaşmazlıkların Çözümü
    “Tanrı’nın Sevgisinden Ayrılmayın”
  • Cemaat Yehova’yı Yüceltsin
    Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—2007
  • Cemaat Güçlensin
    Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—2007
Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—1983 (Dinsel Seri 25-36)
w83 1/1 s. 31-32

İlginç Sorulara Cevaplar

● Acaba Pavlus’un I. Korintoslular 6:1-7’deki sözleri, bir Hıristiyanın hiçbir şekilde iman kardeşiyle ilgili bir davayı mahkemeye arz etmemesi gerektiği anlamına mı gelir?

Resul Pavlus’un ilham altında verdiği uyarı şöyledir: “Diğerine karşı davası olan sizden biri mukaddesler huzurunda değil, haksızlar huzurunda muhakeme olunmağa cesaret eder mi? Yahut mukaddeslerin dünyaya hükmedeceklerini bilmez misiniz? Ve eğer dünya sizin tarafınızdan hükmolunuyorsa, en küçük şeylere hükmetmeğe liyakatsiz misiniz? Meleklere hükmedeceğimizi bilmez misiniz? Bu hayata ait şeyler nerede kalır? İmdi eğer bu hayata ait şeylere hükmetmeniz lâzım gelirse, kilisede hiçe sayılan kimseleri, hükmetmeğe oturtur musunuz? Size utanç olsun diye söyliyorum. Böylece kardeşler arasında hükmetmeğe muktedir olacak bir hikmetli adam aranızda bulunamaz mı? Fakat kardeş kardeşle muhakeme olunuyor, bu da imansızlar huzurunda! Gerçek, zaten birbirinizle davalarınız olması sizin için tamamen bozgunluktur. Daha ziyade niçin haksızlık çekmiyorsunuz? daha ziyade niçin mağdur olmuyorsunuz?”—I. Kor. 6:1-7.

Bu sözlerle Pavlus, Korintoslu Hıristiyanlara kendi aralarındaki davaları dünyevi mahkemelere arzetmenin uygun olmayan bir hareket olduğunu gösteriyordu. Mahkemenin hâkimleri, Tanrı’nın kanununun ulu prensipleri tarafından yönetilen adamlar değildi. Vicdanları O’nun Sözünün bir incelenmesiyle eğitilmiş durumda değildi. O zamanki hâkimlerin birçoğu, yolsuzluk yapıp rüşvet aldıkları için verdikleri hükümlerin doğru olduğuna Hıristiyanlar pek inanmazlardı. Pavlus bu hâkimlerden “haksızlar” diye söz ediyordu. Hıristiyanlar kendi davalarını böyle adamlar önüne getirecek olsalardı, cemaatin dürüst saymadığı erkekleri ‘hükmetmeye oturtacaklardı.’

Ayrıca kendi meselelerini hüküm için imansızlar önüne getirmekle onlar aslında cemaatte hiçbirinin Hıristiyanlar arasındaki “bu hayata ait şeyler”e hükmedebilecek hikmette olmadığını söylemiş olurlardı. Bu durum, ruhla meshedilmiş Hıristiyanların gökte Rab İsa Mesih’in yanında hükümdar olarak yalnız insanlara değil, meleklere de hükmedecekleri gerçeğiyle tamamıyla çelişiyordu. Aynı zamanda iman kardeşlerini putperest hâkimler önüne sürüklemekle, onlar Tanrı’nın ismi üzerine büyük çapta leke süreceklerdi. Cemaatin dışındakiler, Hıristiyanların kendi meselelerini halledemedikleri konusunda başka insanlardan farklı olmadığına inanmaya başlarlarsa, hakiki tapınmanın menfaatleri zarara uğrayacaktı. Hıristiyan bireylerin kişisel kayba uğramaları, kendi meselelerini kamu dikkatine sunmakla tüm cemaate zarar vermelerinden daha iyi olurdu.

Bütün bunlar karşısında, bugün vakfolmuş Hıristiyanlar hakiki tapınmanın ilerleyişini engelleyip dıştakilerin gözünde yanlış tanınmaları pahasına, dünyevi mahkemelere çıkacaklar mıydı? Hayır. Tabii tüm diğer insanlar gibi hakiki Hıristiyanlar da hâlâ nakâmil insanlardır. Hata yaparlar ve ticaret ve başka işlerle ilgili sorunları olabilir. Fakat bu tür zorluklar cemaat içinde halledilmelidir, çünkü Tanrı’nın Sözü, gereken yol gösterici kuralları verir ve cemaatte Mukaddes Kitabı iyi bilen erkekler vardır.

Bununla beraber, eğer bir Hıristiyan, cemaatte hâkim olarak hizmet eden ihtiyarlar tarafından kendisine ciddi suçu belirtildiği halde, bunu düzeltmek istemezse, kendisi cemaatten atılır. Bu hareket İsa’nın şu sözlerine uygundur: “Eğer cemaati (YD) de dinlemek istemezse, o sana putperest ve vergi mültezimi gibi olsun.” (Mat. 18:17) Böylece, örneğin, Hıristiyan kardeşini dolandırmış olan veya karısı ve çocuklarını maddi yönden geçindirmeyen birisi tövbe etmezse, kendisini Hıristiyan cemaatinin dışında bulur.—I. Tim. 5:8.

Ondan sonra zarara uğrayan taraf, müşareketten kesilmiş olan kişiyi “meseleleri düzeltmeye zorlamak için” adli adımların atılması gerekip gerekmediği konusunda karar verebilir. Tabii zarara uğramış taraf, bunu yapmanın vakte ve masrafa değip değmediğini düşündüğü kadar, eski üyesi tarafından yapılan hareketleri kamu dikkatine sunmakla cemaatin üzerine leke sürülüp sürülmeyeceğini de göz önünde tutmak ister. Haksızlığa uğramış Hıristiyan, Tanrı’nın ismi üzerine leke sürülmeyeceğini ve adlî adımların kesinlikle atılması gerektiğini vicdanen düşünürse, kendisi, artık Hıristiyan cemaatinin bir üyesi olmayan birini mahkemeye vermekte Pavlus’un verdiği öğüdün ruhuna ters davranmış olmaz. Yehova Tanrı, dünyevi otoriteleri, kanun çiğneyicileri cezalandırmak için Kendi tayin ettiği aleti olarak hizmet etmesine izin vermiştir. Söz konusu durumda haksızlık çekmiş olan kişi, yapılan hatayı düzeltmek için cemaat içinde gereken tüm adımları attıktan sonra dışarıdan adlî yardım arar.—Rom. 13:3, 4.

Hıristiyanların iman kardeşlerini mahkemeye verebileceklerini vicdanen düşündükleri başka zamanlar olabilir. Bunu bir sigorta kurumundan tazminat alabilmek için yapabilirler. Bazı ülkelerlde kanunlar, belirli meselelerin mahkemece ele alınması gerektiğini söyleyebilir. Örneğin, vasiyetnameler mahkemece tasdik edilmelidir. Böyle hareketler cemaat için kötü şahadetle sonuçlanmaz veya onun üzerine leke getirmez. Cemaatin aleyhine bir durum yaratmayan, böyle adlî meseleleri ele alan Hıristiyanlar, bulundukları şartların gereğince hareket edebilirler.

Böyle olmakla birlikte, Hıristiyan cemaatinin herhangi bir üyesi yapmış olduğu hareketin cemaatin iyi namı üzerindeki etkisine hiç bakmaksızın, Tanrı’nın Sözünün I. Korintoslular 6:1-7’deki öğüdünü bilmezlikten gelirse, bir Hıristiyan olarak “ithamdan uzak” olamaz. (Titus 1:6; I. Tim. 3:7) Böyle bir kimse başkalarının takip edebilecekleri örnek bir durumda olmadığı için, cemaatte sahip olabileceği imtiyazlarını bu davranışı etkileyecektir.

Hıristiyan ibadet toplantılarında hazır bulunanlar neden bazen ilahi ve dua için ayağa kalkmaya davet edilir?

İlahi ve dua çoktan beri hakiki tapınmanın bir kısmıdır. (I. Tar. 16:7-9; Mat. 26:26-30; Yak. 5:13, 14) Böylece bunlar, Yehova’nın Şahitlerinin ibadet toplantılarında yerine getirilen tapınmanın normal ve önemli bir kısmıdır.

Birçok ilahi, Tanrı’ya dua veya hamt şeklindedir. Büyük bir dinleyici grubunun Tanrı’ya şükretmek üzere O’nun önünde ilahi ve dua için bileşik halde ayağa kalkması, bir saygı belirtisi olarak telakki edilebilir.—I. Kır. 8:14, 22, 23.

Mukaddes Kitaba göre, Tanrı’ya dua etmenin veya ilahi söylemenin herhangi bir bedeni duruşla yapılabileceği anlaşılır. (Luka 22:39-41; Resullerin İşleri 16:25 ile karşılaştır.) Böylece bu konuda kural yoktur. Cemaatte ilahi ve dua söyleyen bir kimsenin sağlık durumu ve başka şartlar oturmasını gerektiriyorsa, bu yanlış değildir. Hıristiyanlar daha küçük gruplarda, örneğin Cemaat Kitap Tetkiklerinde ve ev Mukaddes Kitap tetkiklerinde veya yemeklerde sık sık otururken dua ederler.

    Türkçe Yayınlar (1974-2026)
    Oturumu Kapat
    Oturum Aç
    • Türkçe
    • Paylaş
    • Tercihler
    • Copyright © 2025 Watch Tower Bible and Tract Society of PA
    • Kullanım Şartları
    • Gizlilik İlkesi
    • Privacy Settings
    • JW.ORG
    • Oturum Aç
    Paylaş