Watchtower ONLINE KÜTÜPHANE
Watchtower
ONLINE KÜTÜPHANE
Türkçe
  • KUTSAL KİTAP
  • YAYINLAR
  • İBADETLER
  • w95 1/9 s. 22-26
  • “Sevgi Asla Zeval Bulmaz”

Bu kısım için bir video yok.

Üzgünüz, video yüklenirken bir hata oluştu.

  • “Sevgi Asla Zeval Bulmaz”
  • Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—1995
  • Altbaşlıklar
  • Benzer Malzeme
  • Bir Mukaddes Kitap Tetkik Grubu Oluşturuluyor
  • Din Adamlarının Muhalefeti
  • Vaaz Etme Faaliyetimiz
  • Savaş Yılları
  • Yehova’nın Evlilik Standardı Netliğe Kavuşturuldu
  • Hizmet İmtiyazları
  • Gerçek Sevgi Asla Zeval Bulmaz
  • Ben Bir Müsrif Oğuldum
    Uyanış!—2006
  • Kanaatkâr Olmak Ayakta Kalmama Yardım Etti
    Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—2004
  • Ruhi Mirasım Sayesinde Harika bir Hayatım Oldu
    Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur (İnceleme)—2019
Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—1995
w95 1/9 s. 22-26

“Sevgi Asla Zeval Bulmaz”

SAMUEL D. LADESUYI TARAFINDAN ANLATILMIŞTIR

Geçen yıllara bakıp başarılan bunca şeyi görünce hayretler içinde kalıyorum. Yehova bütün dünyada muhteşem şeyler yaptı. Nijerya’nın Ilesha kasabasında, 1931’de vaaz etmeye başladığımızda birkaç kişiydik; şimdi 36 cemaat olduk. Gilead Okulu’nun ilk mezunlarının Nijerya’ya geldiği 1947 yılında yaklaşık 4.000 olan müjdeci sayısı şimdi 180.000’i aşıyor. Başlangıçta, Böyle bir gelişmeyi beklemiyorduk, bunu hayal bile edemezdik. Bu harika işte benim de bir katkım olduğu için çok minnettarım! Size biraz anlatayım.

BABAM kasaba kasaba dolaşarak silah ve barut ticareti yapıyordu; evde ender olarak bulunurdu. Bildiğim kadarıyla yedi karısı vardı; fakat hepsi onunla birlikte oturmuyordu. Babam annemi ölen ağabeyinden miras edinmişti. Annem onun ikinci karısıydı ve ben annemle birlikte oturuyordum.

Bir gün babam komşu köyde yaşayan birinci karısını ziyaret ettikten sonra eve geldi. Orada üvey erkek kardeşimin okula gittiğini öğrenmişti. Üvey kardeşim de benim gibi on yaşındaydı. Bu yüzden babam benim de okula gitmem gerektiğine karar verdi. Bana dokuz kuruş verdi; üçü bir ders kitabı, altısı da küçük bir yazı tahtası içindi. Yıl 1924’tü.

Bir Mukaddes Kitap Tetkik Grubu Oluşturuluyor

Küçük yaştan beri Tanrı’nın Sözü olan Mukaddes Kitaba sevgim vardı. Mukaddes Kitapla ilgili derslerden zevk alıyordum ve Pazar Okulundaki öğretmenlerim tarafından her zaman övülürdüm. Bu nedenle, 1930’da, Ilesha’da vaaz eden ilk Mukaddes Kitap Tetkikçilerinden birinin konuşmasını dinleme fırsatını kolladım. Konuşmadan sonra bana Yoruba dilinde The Harp of God kitabını verdi.

Pazar Okuluna düzenli olarak giderdim. Artık The Harp of God kitabını da yanımda götürmeye ve orada öğretilen bazı doktrinleri çürütmek üzere kullanmaya başladım. Tartışmalar çıktı ve kilise liderleri tarafından bu ‘yeni öğretimi’ izlememem yönünde sık sık uyarılar aldım.

Ertesi yıl, sokakta dolaşırken, konuşma veren bir adamı dinleyen bir grup insanla karşılaştım. Konuşmacı, bir Mukaddes Kitap Tetkikçisi olan J. I. Owenpa idi. Lagos’ta Gökteki Krallığın vaaz etme işine nezaret eden (genellikle Mukaddes Kitap Brown diye adlandırılan), William R. Brown tarafından buraya gönderilmişti.a Ilesha’da The Harp of God kitabını incelemek üzere bir Mukaddes Kitap tetkiki grubu oluşturulduğunu öğrendim ve ben de onlara katıldım.

Grubun en genci bendim; 16 yaşlarında bir okul çocuğuydum. Normal olarak, 30’larında veya daha yaşlı olan kimselerle bu kadar yakın ilişkide bulunmaktan sıkılmalı, hatta korku duymalıydım. Fakat benim aralarında olmamdan memnundular ve beni teşvik ediyorlardı. Bana baba gibi davrandılar.

Din Adamlarının Muhalefeti

Kısa süre sonra din adamlarından ciddi bir muhalefet görmeye başladık. Daha önce birbiriyle didişen Katolikler, Anglikanlar ve diğerleri şimdi bize karşı birleşmişti. Cesaretimizi kırmak amacıyla harekete geçmek üzere yerli reislerle birlik olup düzenler kurdular. İnsanlara zarar verdiğini öne sürerek, kitaplarımıza el koymak üzere polis gönderdiler. Bununla birlikte, bölge polisi, kitapları almaya hakları olmadığını söyleyerek onları uyardı ve iki hafta sonra kitaplar geri verildi.

Bu olaydan sonra, oba, yani büyük reis ile ve kasabanın diğer önde gelenleriyle görüştüğümüz bir toplantıya çağrıldık. O zamanlar yaklaşık 30 kişiydik. Amaç, “tehlikeli” kitapları okumamızı engellemekti. Yabancı olup olmadığımızı sordular, fakat yüzlerimize dikkatle bakınca şöyle dediler: “Aralarında bazı yabancılar olmasına rağmen bunlar bizim çocuklarımız.” Bize zarar verecek bir dinin kitaplarını incelemeye devam etmemizi istemediklerini söylediler.

Hiçbir şey söylemeden eve döndük, çünkü bu önde gelen insanları ciddiye almamaya karar vermiştik. Çoğumuz öğrendiğimiz şeylerden büyük mutluluk duyuyorduk ve incelemeye devam etmeye kararlıydık. Bu yüzden, bazılarının gözü korkup grubumuzdan ayrılmasına rağmen, çoğumuz bir marangoz atölyesinde tetkikimize devam ettik. İdarecimiz yoktu. Bir dua ile başlayıp kitabın paragraflarını sırayla okuyorduk. Yaklaşık bir saat sonra dua edip eve gidiyorduk. Fakat gözetleniyorduk; reisler ve dinsel liderler her iki haftada bir bizi çağırıp Mukaddes Kitap Tetkikçilerinin yayınlarını incelemememiz konusunda uyarıyorlardı.

Bu sırada insanlara yardımcı olmak üzere sınırlı durumdaki bilgimizi kullanmaya çalışıyorduk ve birçok kişi bize hak veriyordu. İnsanlar birer birer bize katılıyordu. Çok mutluyduk, fakat hâlâ ilişki içinde olduğumuz din hakkında fazla bir şey bilmiyorduk.

Teşkilatlanmamıza yardımcı olmak üzere, 1932’nin başında Lagos’tan bir birader ve Nisanda da Mukaddes Kitap Brown geldi. Yaklaşık 30 kişilik bir grup olduğunu görünce Birader Brown kitap okumalarımızda ne kadar ilerlediğimizle ilgili sorular sordu. Ona bütün bildiklerimizi anlattık. Bizim vaftiz edilmeye hazır olduğumuzu söyledi.

Kurak mevsimde olduğumuzdan Ilesha’dan 14 kilometre uzaktaki bir nehre gitmeliydik ve içimizden 30 kadar kişi orada vaftiz edildi. Ondan sonra kendimizi Gökteki Krallığın vaizleri olarak yeterli hissettik ve evden eve gitmeye başladık. Bunu yapabileceğimizi tahmin etmezdik, fakat şimdi bildiğimiz her şeyi başkalarıyla paylaşmaya hevesliydik. Karşılaştığımız sahte öğretileri çürütmek üzere Mukaddes Kitabın desteğini elde etmek için iyi hazırlanmalıydık. Bu nedenle, ibadetlerimizde bu öğretileri ele alarak, bildiklerimizle birbirimize yardım ediyorduk.

Vaaz Etme Faaliyetimiz

Vaaz ederek bütün kasabayı taramıştık. İnsanlar bizimle alay ediyor ve bize bağırıyorlardı fakat aldırmıyorduk. Sevincimiz çok büyüktü, çünkü daha öğrenmemiz gereken çok şey olsa da, hakikate sahiptik.

Her pazar evden eve gidiyorduk. İnsanlar sorular soruyor, biz de cevap vermeye çalışıyorduk. Pazar akşamları halka açık bir konuşma veriyorduk. Bir İbadet Salonumuz olmadığından ibadetleri açık havada yapıyorduk. İnsanları topluyor, bir konuşma veriyor ve onları soru sormaya davet ediyorduk. Bazen kiliselerde de vaaz ettik.

Ayrıca, Yehova’nın Şahitlerinin hiç duyulmadığı bölgelere gittik. Çoğu zaman bisikletlerle yolculuk ediyorduk, kimi zaman da bir otobüs tutuyorduk. Bir köye geldiğimizde, yüksek sesle boru çalıyorduk. Bütün köy bizi duyuyordu! İnsanlar ne olduğunu anlamak için koşuşuyordu. Daha sonra mesajımızı sunuyorduk. Bu bittikten sonra insanlar yayınlarımızı almak üzere birbiriyle yarışıyordu. Çok sayıda yayın dağıttık.

Tanrı’nın Gökteki Krallığının gelmesini sabırsızlıkla bekliyorduk. 1935 Yıllığı kitabını aldığımızda, biraderlerden birinin, bütün yıl için verilen ayet müzakere programını gördükten sonra şunları sorduğunu hatırlıyorum: “Bu, Armagedon gelmeden önce bir tam yıl daha geçireceğimiz anlamına mı geliyor?”

Buna karşılık, idareci şöyle sordu: “Birader, Armagedon yarın gelecek olsa, artık Yıllık kitabını okumayacağımızı mı düşünüyorsun?” Birader hayır deyince, idareci şöyle söyledi: “Öyleyse neden kaygılanıyorsun?” Yehova’nın gününü heyecanla bekliyorduk ve duygularımız hâlâ aynı.

Savaş Yılları

İkinci dünya savaşı sırasında, kitaplarımızın ülkeye girmesi yasaklandı. Ilesha’da bir birader Riches kitabını farkında olmadan bir polise sundu. Polis şöyle sordu: “Bu kitap kimin?” Birader kendisinin olduğunu söyledi. Polis bunun yasaklanmış bir kitap olduğunu belirtip biraderi karakola götürdü ve hapsetti.

Karakola gittim ve durumu araştırdıktan sonra biraderi kefaletle çıkardım. Daha sonra Birader Brown’a telefon edip olanlarla ilgili bilgi verdim. Ayrıca kitaplarımızın dağıtılmasını yasaklayan bir kanunun olup olmadığını sordum. Birader Brown, kitaplarımızın dağıtılmasının değil, sadece ülkeye sokulmasının yasak olduğunu söyledi. Üç gün sonra Birader Brown neler olduğuna bakması için Lagos’tan bir birader gönderdi. Bu birader ertesi gün hepimizin dergi ve kitaplarla vaaz etmeye gitmesi gerektiğine karar verdi.

Farklı yönlere dağıldık. Bir saat kadar sonra, bana biraderlerin çoğunun tutuklandığı haberi geldi. Bizi ziyaret eden biraderle birlikte karakola gittik. Polis kitapların yasaklanmadığı konusundaki açıklamalarımızı dinlemeyi reddetti.

Tutuklanan 33 birader Ife’deki Yüksek Sulh Ceza Mahkemesine gönderildi ve ben de onlara eşlik ettim. Götürüldüğümüzü gören kasaba halkı şöyle bağırıyordu: “Artık bu insanların işi bitti. Bir daha buraya gelmeyecekler.”

Suçlama bir Nijeryalı olan sulh başhâkimine sunuldu. Bütün kitap ve dergiler gösterildi. Hâkim, bu insanları tutuklamak üzere polis şefine kimin yetki verdiğini sordu. Polis şefi, bölge polisinin talimatlarına göre hareket ettiğini söyledi. Sulh başhâkimi, polis şefini ve ben de dahil bizden dört temsilciyi odasına çağırdı.

Bay Brown’un kim olduğunu sordu. Teşkilatın Lagos’taki temsilcisi olduğunu söyledik. O zaman, Bay Brown’dan bizimle ilgili bir telgraf aldığını söyledi. Duruşmayı o gün erteledi ve biraderlerin kefaletle serbest bırakılmalarına izin verdi. Ertesi gün onları özgür bırakıp beraat ettirdi ve polise kitapları geri vermesini emretti.

Ilesha’ya ilahiler söyleyerek döndük. İnsanlar yine bağırmaya başladı, fakat bu kez şöyle diyorlardı: “Tekrar geldiler!”

Yehova’nın Evlilik Standardı Netliğe Kavuşturuldu

Nijerya’ya ilk üç Gilead mezunu geldiğinde yıl 1947’ydi. Bu biraderlerden biri olan Tony Attwood hâlâ burada, Nijerya Beytelinde hizmet ediyor. O zamandan beri Yehova’nın Nijerya’daki teşkilatında büyük değişikliklere tanık olduk. Bu büyük değişikliklerden biri çokeşlilik hakkındaki görüşümüzdü.

Şubat 1941’de Olabisi Fashugba ile evlendim ve başka bir eş almayacak kadar bilgi sahibiydim. Fakat 1947’de dolgun vakitli vaizler gelene kadar, cemaatlerde çokeşlilik yaygın durumdaydı. Çokeşli biraderlere bunun yanlışlığının farkında olmadan birden fazla kadınla evlendikleri söyleniyordu. Öyleyse iki, üç, dört veya beş karısı olanlar, onları yanlarında tutabilirlerdi, fakat başka almamalıydılar. İzlediğimiz yöntem buydu.

Birçok insan bize katılmakta istekliydi, özellikle de Ilesha’daki Kerubiler ve Seraflar Cemiyeti. Onlar, hakikati öğretenlerin sadece Yehova’nın Şahitleri olduğunu söylüyordu. Öğretilerimizi kabul ediyorlar ve kendi kiliselerini İbadet Salonuna çevirmek istiyorlardı. Bunun gerçekleşmesi için çok çalışıyorduk. Hatta onların ihtiyarlarını eğitmek üzere bazı merkezlerimiz vardı.

Sonra çokeşlilikle ilgili yeni bir yönlendirme aldık. Dolgun vakitli vaizlerden biri 1947’deki çevre toplantısında bir konuşma verdi. İyi davranış ve alışkanlıklar hakkında konuştu. Sonra haksızların Tanrı’nın Gökteki Krallığını miras almayacağını söyleyen I. Korintoslular 6:9, 10’dan alıntı yaptı. Şunları ekledi: “Ve çokeşli olanlar da Tanrı’nın Gökteki Krallığını miras almayacak!” Dinleyiciler arasında bazıları bağırıyordu: “Ne, çokeşliler Tanrı’nın Gökteki Krallığını miras almayacak mı!” Bölünmeler oldu. Sanki bir savaşın içindeydik. Aramıza yeni gelenlerden birçoğu şöyle diyerek bizimle ilişkisini kesti: “Tanrı’ya şükür, iyi ki daha ileri gitmemişiz.”

Bununla birlikte, kardeşlerden çoğu, karılarını özgür bırakarak evliliklerini yoluna koymaya başladı. Karılarına para verip, eğer gençse, gidip başka bir koca bulmasını söylüyorlardı. ‘Seninle evlenmem hataydı. Artık sadece bir kadının kocası olmalıyım’ diyorlardı.

Kısa süre sonra başka bir sorun doğdu. Bir kadını yanlarında tutup diğerlerini özgür bırakmaya karar verenlerden bazıları fikir değiştirip diğer karılarından birini geri alarak daha önce alıkoyduklarını özgür bırakmak istediklerini söylediler! Böylece yeniden sıkıntılar başladı.

Yönetim Kurulunun Brooklyn’deki bürosundan Malaki 2:14’teki “gençliğinin karısı” ifadesine değinen ek bir yönlendirme aldık. Buna göre, koca ilk evlendiği karısını yanında tutmalıydı. Sonunda, sorun bu şekilde çözüldü.

Hizmet İmtiyazları

Teşkilat 1947 yılında cemaatleri güçlendirmeye ve çevreler şeklinde düzenlemeye başladı. Şimdi çevre nazırı denen, ‘kardeşlerin hizmetçisi’ olarak bilgili, olgun biraderler tayin etmek istiyorlardı. Birader Brown böyle bir tayini kabul edip etmeyeceğimi sordu. Vaftiz edilmemin nedeninin Yehova’nın iradesini yapmak olduğunu söyleyip şunları ekledim: “Hatta, beni siz vaftiz ettiniz. Şimdi önümde Yehova’ya daha fazla hizmet etme fırsatı varsa, sizce bunu reddeder miyim?”

O yılın ekim ayında aramızdan yedi kişi Lagos’a çağrıldı ve çevre hizmetine gönderilmeden önce bir eğitimden geçtik. O zamanlar çevreler çok büyüktü. Bütün ülke sadece yediye bölünmüştü. Cemaatlerin sayısı azdı.

Kardeşlerin hizmetçisi olarak yürüttüğümüz iş oldukça zordu. Çoğu zaman kaynarcasına sıcak ve nemli tropikal ormanlarda, her gün kilometrelerce yürüyorduk. Her hafta köyden köye gitmeliydik. Bazı zamanlar artık bacaklarımda derman kalmadığını hissederdim. Bazen ölecekmiş gibi olurdum! Fakat özellikle giderek daha çok insanın hakikate sarıldığını gördüğümüzde de çok büyük sevinç duyuyorduk. Evet, sadece yedi yıl içinde ülkedeki müjdeci sayısı dört kat artmıştı!

Kötüleşen sağlığım 1955’te beni çevre nazırı olarak tayin edildiğim Ilesha’ya geri dönmeye zorlayana kadar çevre hizmetine devam ettim. Evde olmam aileme ruhi yönden yardım etmek üzere daha fazla ilgi gösterebilmemi sağladı. Bugün, altı çocuğum da Yehova’ya sadakatle hizmet ediyor.

Gerçek Sevgi Asla Zeval Bulmaz

Geçen yıllara baktığımda, şükredecek çok şey görüyorum. Düş kırıklıkları, endişeler ve hastalıklar vardı, ancak bunun yanında pek çok sevinç de yaşadım. Bilgimiz ve anlayışımız yıllar boyunca gelişmişse de, “Sevgi asla zeval bulmaz” diyen I. Korintoslular 13:8’in anlamını yaşadıklarımla öğrendim. Yehova’yı sevip O’nun hizmetine sıkıca bağlı kalırsan, O da zorlukları aşmana yardım edecek ve seni bol bol bereketleyecek.

Hakikat ışığı giderek daha çok parlıyor. İlk başladığımız yıllarda, Armagedon’un hemen geleceğini düşünüyorduk; bu yüzden bir an önce elimizden geleni yapmak istiyorduk. Fakat bütün bunlar bizim yararımıza oldu. Bu nedenle mezmur yazarının şu sözlerine katılıyorum: “Ömrüm oldukça RABBE hamdedeyim; ben kaldıkça Allahıma terennüm edeyim.”—Mezmur 146:2.

[Dipnotlar]

a Birader Brown, en büyük otorite olarak Mukaddes Kitaba dikkat çekme alışkanlığı nedeniyle Mukaddes Kitap Brown olarak adlandırılmıştı.

[Sayfa 23’teki resim]

1955’te Samuel, Milton Henschel ile

[Sayfa 24’teki resim]

Samuel karısı Olabisi ile

    Türkçe Yayınlar (1974-2025)
    Oturumu Kapat
    Oturum Aç
    • Türkçe
    • Paylaş
    • Tercihler
    • Copyright © 2025 Watch Tower Bible and Tract Society of PA
    • Kullanım Şartları
    • Gizlilik İlkesi
    • Privacy Settings
    • JW.ORG
    • Oturum Aç
    Paylaş