Watchtower ONLINE KÜTÜPHANE
Watchtower
ONLINE KÜTÜPHANE
Türkçe
  • KUTSAL KİTAP
  • YAYINLAR
  • İBADETLER
  • w89 1/5 s. 18-21
  • Büyük Babil İtham Altındadır

Bu kısım için bir video yok.

Üzgünüz, video yüklenirken bir hata oluştu.

  • Büyük Babil İtham Altındadır
  • Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—1989 (Dinsel Seri 97-108)
  • Altbaşlıklar
  • Benzer Malzeme
  • Çağdaş Babil Tanrısal İsmi Hor Görüyor
  • Babil Kökenli Öğretilerden Neden İğreniyoruz?
  • Tanrı Düşmanı Felsefeleri Neden Reddediyoruz?
  • Büyük Babil’in Meyvelerinden Neden İğreniyoruz?
  • Babil’in Ahlaksızlığını Neden Mahkûm Ediyoruz?
  • Babil’in Ruhi Fahişeliğinden Neden İğreniyoruz?
  • Babil’in Kan Suçundan Neden Nefret Ediyoruz?
  • Büyük Babil Düştü ve Mahkûm Edildi
    Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—1989 (Dinsel Seri 97-108)
  • Kötü Namlı Fahişeye Hüküm
    Vahiy—Görkemli Doruğu Yakındır!
  • Kötü Namlı Fahişe Onun Düşüşü
    Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—1989 (Dinsel Seri 97-108)
  • Büyük Babil Nedir?
    Kutsal Kitapla İlgili Soruların Cevapları
Daha Fazla
Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—1989 (Dinsel Seri 97-108)
w89 1/5 s. 18-21

Büyük Babil İtham Altındadır

1988-89’da dünya çapında yapılan bir ibadet dizisinde, Yehova’nın milyonlarca Şahidi, sahte dinin dünya imparatorluğu olan Büyük Babil’in ve özellikle temsilcisi olan Hıristiyan âleminin davranışından iğrendiğini belirten kararı destekledi. Bazı samimi insanlar: Bu çok fazla kuvvetli bir duruş değil mi? diye sorabilirler. Hayır, değildir. Eski İsrail’in peygamberlerinin, zamanlarındaki putperestliği nasıl cesaretle kınadıklarını ve İsa’nın, günlerindeki dinsel ikiyüzlülüğü nasıl sert bir dille ortaya serdiğini görünce, Yehova’nın Şahitleri olarak biz, aldığımız duruşun tamamen haklı olduğuna inanıyoruz. Bu, aslında Tanrı’nın emridir.—İşaya 24:1-6; Yeremya 7:16-20; Matta 23:9-13, 27, 28, 37-39.

Hangi temele dayanarak Büyük Babil’in davranışından iğreniyoruz? Dinin, evrenin gerçek Egemen Rabbi Yehova’yı şereflendirmediğini gösteren hangi tarihsel delillere sahibiz?

Çağdaş Babil Tanrısal İsmi Hor Görüyor

Evrenin Egemen Rabbi isimsiz değildir. Mukaddes Kitapta yaklaşık 7000 kez kendisini Yehova olarak tanıtmaktadır. Kendi ismine hayati önem vermektedir. On Emir’in üçüncüsü şöyledir: “Allahın RABBİN (Yehova’nın) ismini boş yere ağza almıyacaksın; çünkü RAB (Yehova) kendi ismini boş yere ağza alanı suçsuz tutmıyacaktır.” İsa da Rabbin Duasında, “ismin mukaddes olsun” diyerek Babasının ismini önemle belirtti.—Çıkış 20:7; Matta 6:9.

Tanrı’nın ismini şereflendirme yönünde, Hıristiyan âlemi iyi bir nam yapmamıştır. Örneğin 1611’de yayımlanan King James Mukaddes Kitap tercümesi, Yehova ismini yalnız başına ve başka isimle birlikte sadece yedi kez kullanır.a Söz konusu isim başka tercümelerden tamamen çıkarılmıştır. Dinlerin çoğu bu ismi şereflendirmemektedir. Bunun yerine, “mukaddes” Üçlüğü ve bazı durumlarda da Tanrı’nın Annesi olarak adlandırılan Meryem’i Mukaddes Kitabın Tanrısının üstüne yükseltmişlerdir. Böylece Yehova’nın değerli isminin nispeten az kullanılmasına sebep olmuşlardır.

İslam dininin, kutsal kitabı olan Kuran’ın, Allah olarak adlandırılan bir tek Tanrı’yı tanıması övgüye değer. Ancak onlar, Kuran’dan hiç olmazsa 2000 yıl önce yazılmış, Mukaddes Kitapta belirtilen Yehova ismini kullanmazlar. Hindular, milyonlarca tanrı ve tanrıçaya tapınmaktadırlar, ama onların arasında Yehova Tanrı yoktur.

Yahudilik Tanrı’nın ismine karşı göze çarpan şekilde suçludur. Binlerce yıl boyunca Yahudiler, Tanrı’nın ismini taşıyan kavim olduğunu iddia ettikleri halde, gelenekleri nedeniyle Tanrı’nın hakiki isminin hiç kullanılmamasına yol açmışlardır.

Bundan dolayı, Egemen Rab Yehova’nın Şahitleri olarak biz, Büyük Babil’in Tanrı’nın mukaddes ismini kullanmamasından iğrendiğimizi duyurmak zorundayız.

Babil Kökenli Öğretilerden Neden İğreniyoruz?

Milyonlarca insan, Babil kökenli olan canın ölmezliği öğretisi sebebiyle sömürülüp korku içinde tutulmaktadır. Eski zamanlardan beri sahte din, insan canının ölümden sonra cehennem ateşinde ebediyen işkence çekeceği korkusuyla insanı sömürmektedir. Bu öğretinin daha hafifletilmiş şekli arafın alevlerinde geçici olarak ıstırap çekmektir. Samimi insanlar, ölüler uğruna ayinler yapılması için para ödemektedirler, fakat bu ödemelere gerek olmadığı kendilerine hiç öğretilmiyor. Bu küfredici doktrinlerin Mukaddes Kitapta temeli yoktur.—Yeremya 7:31 ile karşılaştırın.

Aslında Mukaddes Kitap, insanın, yaşayan fakat ölümlü bir can olduğunu öğretir. İtaatsizlik eden Adem, cehennem ateşine veya arafa değil, ölüme mahkûm edilmişti. Basit bir deyişle “günahın ücreti ölüm”dür. (Romalılar 6:23; Tekvin 2:7, 17; 3:19) Ölüler için Mukaddes Kitaba dayanan ümit, ölmez bir cana değil, Tanrı’nın bir cennet yeryüzünde kâmil hayata diriltilme vaadine dayanmaktadır.—Yuhanna 5:28, 29; Vahiy 21:1-4.

Babil kökenli bir başka öğreti de “mukaddes” Üçlük’tür. Bir tanrıda üç kişi öğretisi, eski zamanlardaki İbranilerin imanının hiçbir zaman bir kısmı olmamıştı. (Tesniye 5:6, 7; 6:4) Bir Yahudi olan İsa, kendisinin, Her Şeye Kadir Tanrı olduğuna kesinlikle inanmamış, bunu asla öğretmemişti. İsa, Babil kökenli doktrin veya dogmada öğretildiği gibi, üçlüğün bir kısmı olduğunu asla iddia etmemiştir.—Markos 12:29; 13:32; Yuhanna 5:19, 30; 14:28; 20:17.

Bu nedenle, dünyanın sahte dinlerinde öğretildiği gibi, Babil kökenli küfredici doktrinleri reddediyoruz. Sadece meshedilmiş Mesih’in takipçilerinin değil, tüm insanlık dünyasının günahları için “kefaret edici kurban” olan Oğlu vasıtasıyla tek hakiki Tanrı Yehova’ya tapınıyoruz.—I. Yuhanna 2:2.

Tanrı Düşmanı Felsefeleri Neden Reddediyoruz?

Hıristiyan âleminin papaları ve din adamları, Tanrıtanımazlığın yayılmasından yakınmaktadırlar. Birçokları da bunu, sağcı siyaseti desteklemelerinin haklı nedeni olarak gösteriyorlar. Ancak şu soru sorulmalıdır: Özellikle geçen yüzyılda Tanrıtanımazlığın böylesine yayılmasını körükleyen, eşitsizlikle haksızlığa kimler göz yumuyordu? Bu göze çarpan şekilde Hıristiyan âleminde meydana geldi. Örneğin, Rus Ortodoks Kilisesi, halkı zalimce ezen çarlarla birlikte hareket etmişti. Kendilerini Tanrı’nın temsilcileri olarak takdim edenlerin, gerçek Hıristiyan değerlerine sahip olmamaları, Tanrıtanımazlığın gelişmesine zemin hazırlayan şartlara katkıda bulundu.

Hıristiyan âleminin dinleri, aynı zamanda Yaratıcı’ya şerefsizlik getiren evrim kuramını da benimsedi. Bir milyonu aşkın hayat şeklinin çeşitliliği ve karmaşıklığını, doğanın kör kuvvetlerine bağlıyorlar. Aslında görülen çeşitliliğin, şans eseri olarak geliştiğini söylüyorlar. Böyle bir felsefe sayesinde Tanrı’ya gerek kalmaz ve insandan hiç kimse hesap soramaz. Ahlak ise, kişinin keyfine kalır. (Mezmur 14:1) Bunun bir sonucu olarak, dindar sayılan ülkelerde bir yılda yapılan kürtajın sayısı on milyonları aşmaktadır.

Tanrı düşmanı bu felsefe ve alışkanlıkları reddediyoruz. Biz “gökü ve onda olanları ve yeri ve onda olanları, ve denizi ve onda olanları yaratan, ebetler ebedince (yaşayan)” Yehova Tanrı’ya tapınıyoruz.—Vahiy 10:6; 19:6.

Büyük Babil’in Meyvelerinden Neden İğreniyoruz?

Hıristiyan âlemi, Vahiy 2. ve 3. baplarındaki yedi cemaate gönderilen uyarıcı mesajlara kulak asmamaktadır. Söz konusu mesajlarda mezhepçiliğe, putperestliğe, fuhşa, ılıklığa ve ihmalkârlığa karşı öğüt verilmektedir.

Hemen hemen her kilise veya tapınağa yapılan bir ziyarette, ne kadar dindar kişinin, yaratığı, Yaratıcı’dan daha yükselttiği belli olacaktır. Nasıl? Suret ve ikonlara gösterdikleri hürmet ve “azizlere”, Meryem Ana’ya ve haçlara arzettikleri tapınmayla.—Mezmur 115:2-8; II. Korintoslular 5:7; I. Yuhanna 5:21.

Onların durumunda, Pavlus’un şu sözleri gerçekleşti: “Çünkü Allahı bildikleri halde, onu Allah olarak (izzetlendirmediler) . . . . akılsız oldular, ve fani olmıyan Allahın izzetini, fani olan insan, kuşlar, dört ayaklılar ve yerde sürünenler suretinin benzeyişile değiştirdiler.”—Romalılar 1:21-23.

Babil’in Ahlaksızlığını Neden Mahkûm Ediyoruz?

Son 20 yıl içinde eşcinsellik, uygun bulunan veya hoş görülen alternatif bir yaşam biçimi oldu. Milyonlarca eşcinsel sokaklara dökülerek bu durumlarından gurur duyduklarını gösteriyor. Acaba Tanrı eşcinselliğe ne gözle bakıyor?

Mukaddes Kitap 3500 yıl önce açıkça şunu beyan etti: “Kadınla yatar gibi erkekle yatmıyacaksın; menfur şeydir.” (Levililer 18:22) Hemen hemen 2000 yıl önce Pavlus da şunları yazdığı zaman, Tanrı’nın standardının değişmediğini gösterdi: “Bu sebepten Allah onları rezalet ihtiraslarına teslim etti, çünkü onların kadınları tabii kullanışı tabiate muhalif olana çevirdiler; ve ayni suretle erkekler de kadının tabii kullanışını bırakarak şehvetlerinde birbirlerine kızıştılar, erkekler erkeklerle rüsvaylık ederek sapıklıklarına layık olan karşılığı aldılar.”—Romalılar 1:26, 27; I. Korintoslular 6:9, 10; I. Timoteos 1:10.

Böyle olmakla birlikte, Hıristiyan âleminin pek çok ruhanisi faal eşcinsel olduğundan, birçok büyük dinde güçlü bir lobi kurabildiler. Onlar, hayat biçimlerinin tanınmasını ve kendilerine papaz mevkiinin verilmesini talep etmektedirler. Bunun bir örneği olarak Kanada’nın en büyük Protestan topluluğu olan Kanada Birleşik Kilisesinin liderleri, 24 Ağustos 1988’de 160’a karşı 205 oyla eşcinsellerin papazlığa kabul edilmesini uygun gördüler.

Babil’in Ruhi Fahişeliğinden Neden İğreniyoruz?

Vahiy kitabı, Babil’in “yerin kıralları” olan siyasal yöneticilerle yaptığı fuhşu kınamaktadır. Fahişenin “kavmlar ve cemiyetler ve milletler ve diller” demek olan “çok sular” üzerinde oturduğu tasvir edilmektedir. (Vahiy 17:1, 2, 15) Yüzyıllar boyu siyasal yöneticilerle sıcak bir ilişkide olan sahte din, halkları ezip sömürmekte, nüfuzunu açıkça veya kapalı olarak kullanmaktadır.

Bu hâkimiyetin bazı örnekleri, Vatikan’ın yaşadığımız 20. yüzyılda Nazi ve Faşist yöneticilerle yaptığı konkordato veya antlaşmalarda görülebilir. Bunun bir sonucu olarak, kilisenin sürüleri üzerindeki etkisi, acımasız yöneticilere tamamen boyun eğmekti. 1929 yılında Vatikan, Faşist diktatör Benito Mussolini ile bir konkordato yaptı. Daha sonra Almanya’da ne oldu? Şu sözleri XI. Pius’a atfeden Alman kardinal Faulhaber, Hitler hakkında Papanın neler düşündüğünü anlamamızı sağlar: “Memnunum, o, Bolşevizme karşı açıkça konuşan ilk devlet adamıdır.” Faulhaber daha sonra şöyle dedi: “Roma’ya yaptığım yolculuk, uzun zamandır kuşkuyla düşündüğüm şeyi doğruladı. Roma’da, Nasyonal Sosyalizm ve Faşizm, Komünizm ve Bolşevizm’e karşı tek kurtuluş yolu olarak görülmektedir.”

Almanya’nın Katolik piskoposları, 1933’ten önce, Nazi felsefesine karşı koymuşlardı. Ancak Alman yazar Klaus Scholder’in The Churches and the Third Reich (Kiliseler ve Üçüncü Reich) adlı kitabında söylediği gibi, Vatikan’ın Almanya’daki büyükelçisi kardinal Pacelli, piskoposlara, Nasyonal Sosyalizme karşı tutumlarını değiştirme emrini vermişti. Neden böyle bir değişiklik olsun? Üçüncü Reich ile Vatikan arasında bir konkordatonun yapılma olasılığı nedeniyle. Konkordato 20 Temmuz 1933’te yapıldı.

Klaus Scholder şöyle yazıyor: “12 Kasım’da [1933] yapılan seçim ve halk oylamasında, Hitler, özellikle Katolik çevrelerden şaşırtıcı biçimde yüksek sayıda ‘evet’ oyu almakla konkordatonun meyvelerini topladı.”

Her ne kadar bazı Protestan liderler, Nazilerin 1933’te iktidara gelmesine karşı muhalefetlerini dile getirdilerse de, çok zaman geçmeden sesleri, kitleleri peşinde sürükleyen milliyetçilik dalgasında boğuldu. Scholder şöyle açıklıyor: “Protestan kilisesinde geçmişte gösterdikleri ihtiyatı terk etme ve artık açıkça artan ulusal coşkunluğa kapılma isteği görüldü . . . . ilk defa olarak resmi kilise beyanlarında, yeni Reich, kayıtsız şartsız desteklendi.” Evet, Katolik kilisesinin zaten yapmış olduğu gibi, Protestanlık da kendisini Nazi milliyetçiliğine sattı ve onun hizmetçisi oldu.

Bütün yüzyıllar boyunca, tarih, sahte dinin, kitlelerin zararına iktidardakilerle birlikte hareket edip prestijini desteklediğini göstermektedir. Kudrete, mülke ve zenginliğe susamış olan dünyanın dinsel liderleri, ‘Mesih’in zihni tutumunu’ yansıtmamışlardır. Biz, Yehova’nın Şahitleri olarak böyle ruhi fahişelikten iğreniyoruz.—Yuhanna 17:16; Romalılar 15:5; Vahiy 18:3.

Babil’in Kan Suçundan Neden Nefret Ediyoruz?

Büyük Babil Vahiy kitabında, büyük bir kan suçu altında bulunmakla suçlanmaktadır. “Ve kadını mukaddeslerin kanından ve İsanın şahitlerinin kanından sarhoş gördüm. Ve peygamberlerin ve mukaddeslerin ve yeryüzünde boğazlananların hepsinin kanı onda bulundu.”—Vahiy 17:6; 18:24.

Sahte dinin tarihi, nefretle kan dökmekle doludur. En çok kan suçu altında olan Hıristiyan âlemidir. İki dünya savaşı sözde Hıristiyan milletlerde patlak verdi. “Hıristiyan” siyasal liderler, 1914 ve 1939’da silahlara sarıldılar ve savaşan milletlerin din adamları ise, her şeyi bereketlediler. The Columbia History of the World adlı tarih kitabı, I. Dünya Savaşı hakkında şunları söylüyor: “Hayatla birlikte hakikatin değeri düşürülmüş ve buna itiraz eden hemen hemen hiçbir ses duyulmamıştı. Tanrı’nın Sözünün gardiyanları, savaş için ses yükseltenlerin önünde gidiyorlardı. Topyekün savaş, topyekün nefret anlamına geldi.” (İtalik harfler tarafımızdan.) Her iki tarafta savaşan gençler, malzeme gibi harcanırken, ordu papazları askerlerini hararetle aşırı milliyetçiliğe teşvik ettiler. Adı geçen tarih kitabı şöyle diyor: “İnsanların zihinlerinin sistematik bir şekilde milliyetçilik feveranlarıyla zehirlenmesi . . . . barış için harcanan çabalara ayrı bir engeldi.”

Dünya çapında Yahudi ile Müslüman, Hindu ile Sih, Katolik ile Protestan, Müslüman ile Hindu, Budist ile Hindu arasında çatışmalar sürerken din, nefreti körüklemeye devam etmektedir. Evet, sahte din, “yeryüzünde boğazlananların hepsinin” katliamına katkıda bulunmaya devam etmektedir.—Vahiy 18:24.

Yukarıda sıralanan bütün deliller karşısında Yehova’nın Şahitleri, 1988 yılı ibadetlerinde alınan kararın yerinde ve zamana uygun olduğu kanısındadırlar. Sahte dini, kan suçu altındaki fahişe olan Büyük Babili, haklı olarak kınamaktayız. Barışa ve hakiki tapınmaya sevk eden tek gerçek yolun, yeryüzüne gönderdiği Mesih İsa vasıtasıyla evrenin Egemen Rabbi Yehova Tanrı’ya dönmek oldğunu dünyaya ilan ediyoruz. Bu ise, Tanrı’nın gökteki Krallığını, insanların ihtiyaçlarını doyurabilen tek adil ve ebedi hükümet olarak kabul etmek demektir. Aynı zamanda şu emre itaat etmenin vaktinin gelmiş olduğu demektir: “Ey kavmım, onun belalarından hisse almıyasınız diye, ondan [Büyük Babil’den] çıkın.”—Vahiy 18:4; Daniel 2:44; Yuhanna 17:3.

[Dipnotlar]

a Tekvin 22:14; Çıkış 6:3; 17:15; Hâkimler 6:24; Mezmur 83:18; İşaya 12:2; 26:4.

    Türkçe Yayınlar (1974-2026)
    Oturumu Kapat
    Oturum Aç
    • Türkçe
    • Paylaş
    • Tercihler
    • Copyright © 2025 Watch Tower Bible and Tract Society of PA
    • Kullanım Şartları
    • Gizlilik İlkesi
    • Privacy Settings
    • JW.ORG
    • Oturum Aç
    Paylaş