Watchtower ONLINE KÜTÜPHANE
Watchtower
ONLINE KÜTÜPHANE
Türkçe
  • KUTSAL KİTAP
  • YAYINLAR
  • İBADETLER
  • w88 1/6 s. 26-29
  • Uyarılara Aldırmamakla Tanrı’yı Denemek

Bu kısım için bir video yok.

Üzgünüz, video yüklenirken bir hata oluştu.

  • Uyarılara Aldırmamakla Tanrı’yı Denemek
  • Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—1988 (Dinsel Seri 85-96)
  • Altbaşlıklar
  • Benzer Malzeme
  • Neden Kaçmadılar?
  • Yehova’nın Eli Kısalmadı
  • Sağduyu
  • Eski Zamanlarda Verilen Uyarılara Aldırış Edilmesi
  • Tanrı’yı Yerinde Olarak Nasıl Deneyebiliriz?
  • “Umursamadılar”
    Uyanık Kalın!
  • Tanrı Mı Sorumlu?
    Uyanış!—2007
  • Uyarıları Dikkate Aldıklarından Kurtuldular
    Uyanık Kalın!
  • Doğal Felaketlerden Tanrı mı Sorumludur?
    Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—1994
Daha Fazla
Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—1988 (Dinsel Seri 85-96)
w88 1/6 s. 26-29

Uyarılara Aldırmamakla Tanrı’yı Denemek

“Su, ayak bileklerine kadar yükseldiği halde, kaçmak istemediler.”—El Pais, Kolombiya.

KOLOMBİYA’NIN günlük gazetelerinden birinden alınan bu manşet Kasım 1985 yılında Armero’da meydana gelen heyelan ve sel felaketindeki feci can kaybının nedenlerinden birisine dikkati çekmekteydi. Armero’da telefon santralında çalışan Dora Elisa Rada Esguerra, yağan kül ve taşan nehri hemen fark etti ve kaçmaya karar verdi. Sonra da gelmekte olan felaket hakkında santraldeki iş arkadaşlarını uyardı. Daha sonra şunları anlattı: “Şiddetle, çok şiddetle akan . . . . . suyu gördüler, fakat o durumda bile harekete geçmediler.” Dora ölüme mahkûm olan bu şehirden kaçtı.

Nevada del Ruiz yanardağından gümürdenerek inen iri kaya parçaları, buz ve çamur selinin etkisiyle, santraldeki diğer işçiler ve 21.000 kişi öldü. Seller tarafından sürüklenenler arasında kasabanın belediye başkanı ve yöresel polis ekibinin birçok üyesi de vardı; bu gösteriyor ki iş işten geçene kadar hemen hemen hiç kimse tehlikeyi ciddiye almamıştı.

Neden Kaçmadılar?

Gelmek üzere olan felaketle ilgili tüm alamet ve uyarılar ortadaydı. Armero’daki, bu kadar kişi bunları neden görmek istemedi? Öncelikle, resmi uyarılar geç başladı; felaket zaten şehre ulaşmış durumdaydı. Daha önce halka sakin olmaları ve bir su baskını olabileceği, fakat ciddi bir durum olmadığı ilan edilmişti. Ama şehir, Lagunilla nehrinden inen, sudan oluşmuş muazzam bir ölüm duvarı tarafından haritadan silindi.

Herhalde, yağmacılar girip çalarlar diye, bazıları evlerini ve mallarını terk etmek istemediler. Bu, onlar için gerçek bir felaket oldu. Birkaç yağmacı, askerler tarafından öldürüldü. Felaketten sağ çıkanların bazıları, su basmış evlerine döndüler ve kilitlerin kırılıp değerli eşyalarının çalındığını gördüler. Fakat halkın çoğu, evlerine dönecek kadar yaşayamadı. Çoğunun da dönecek evleri kalmamıştı.

Belki bazıları da Tanrı veya Meryem Ana’nın kendileri için koruyucu rol oynayacaklarına inandılar. Doğal felaketlerde, Tanrı’nın belirli kişiler için duruma müdahale edeceğini beklemek makul müdür? Neden Tanrısal müdahale sayesinde bazıları kurtulsunlar ve aynı şartlar altında diğerlerinin ölmesine izin verilsin?

Bir kimsenin Tanrı tarafından özel olarak korunarak, tehlikeden uzak bir hayat sürdürebileceğine inanması için gerçek bir temel var mıdır? Örneğin, bir otomobil sürücüsü, “koruyucu meleği”ne veya en sevdiği “aziz”ine güvenebilir mi? Bu, birçok samimi Katoliğin “Aziz” Christopher madalyalarıyla donattıkları arabalarında kaza sonucu öldüklerinde, ne kadar inandırıcı olabiliyor? Veya Mesih’in bir takipçisi, bir uçakla seyahat ederken, Tanrı’nın özel korumasına sahip olduğuna inansın mı? Tehlikeli bir spora katılırken, özel koruma hakkında ne söylenebilir? Bu şartlar altında Tanrı’yı denemek makul müdür?

Yehova’nın Eli Kısalmadı

Mukaddes Kitap, gökteki Krallığın iyi haberinin vaaz edilmesinin etkilendiği veya cemaat tehlikeye sokulduğu zaman, Yehova Tanrı’nın, Kendi kavmi uğrunda duruma müdahale edebileceği bazı olayları görmemize yardım etmektedir. İşaya peygamber şu teminatı verir: “İşte, RABBİN (Yehova’nın) eli kısalmadı ki, kurtaramasın; ve kulağı ağırlaşmadı ki, işitemesin.”—İşaya 59:1.

Mukaddes Kitap, resullerle ilgili olarak Yehova’nın koruyucu eli hakkında açık örnekler verir. Kral Hirodes, Yahudilere yaranmak niyetiyle Petrus’u ağır önlemler altında hapse attırdı. Yeruşalim’deki cemaat onun için devamlı olarak dua etti. Sonuç ne oldu? Yehova’nın bir meleği, Petrus’u hapisten kurtardı. Petrus bile, başına gelenlere şaştı. Sonunda durumun farkına vardı ve şöyle dedi: “Şimdi gerçekten biliyorum ki, Rab (Yehova) meleğini gönderdi ve beni Hirodesin elinden . . . . kurtardı.”—Resullerin İşleri 12:1-11.

Aynı kayıt, Hirodes’in, Yuhanna’nın kardeşi resul Yakub’u zaten öldürttüğünü söyler. Yehova, Yakub’un şehit olmasına müsaade etmiştir. Böylece Yehova, koruyup kurtarabilirken, olayların akışına göre, müsaade edip, sadık hizmetçilerinden bazılarının ölüme kadar bütünlüklerini koruduklarını kanıtlamalarına izin verebilmektedir. İsa’nın üvey kardeşi Yakub’un sözleri buna uygundur: “Yarın ne olacağını bilmezsiniz. Hayatınız nedir? Biraz vakit görünen ve ondan sonra görünmez olan bir buğusunuz. Bunun yerine siz: Eğer Rab dilerse, yaşıyacağız, ve bunu ve şunu yapacağız, demelisiniz.”—Yakub 4:14, 15; Eyub 2:3-5 ile karşılaştırın.

Değişmeyen tek şey, doğal felaket ve kazalarda, Mukaddes Kitap prensiplerinin, herkes için eşit oranda geçerli olmasıdır. “Onların hepsini vakit ve tali (beklenmedik olaylar) karşılar.” (Vaiz 9:11) Eza çekerken, yardım etmesi ve bizi koruması için Tanrı’ya dua etmek uygun olduğu halde, “Mesih İsada takva üzre (Tanrısal bağlılıkta) yaşamak istiyenlerin hepsi eza çekeceklerdir” diyen gerçeğin de farkında olmalıyız.—II. Timoteos 3:12.

Sağduyu

Geçmişte Yehova’nın, kendi kavmini korumak için harekete geçtiğini söylemek, her ne kadar doğru ise de, (örneğin İsrail milletini Mısırdan ve Firavun’un ordusunun elinden kurtarması gibi) Tanrı’nın, Mesih’in her takipçisini ‘vakit ve beklenmedik olayların’ veya kişinin kendi düşüncesizliğin sonucundan koruması ve kurtarması gerektiğini düşünmek, haddini bilmezlik olur. Pavlus, Mesih’in Roma’daki takipçilerine yazdığı mektupta belki daha sonra arenada şehit olabileceklerine değimektedir: “Aranızda olan her adama . . . . diyorum, kendisi hakkında düşünmek lazım geldiğinden fazla düşünmesin; fakat Allahın herkese tevzi ettiği iman miktarına göre itidal ile düşünsün.” (Romalılar 12:3) J. B. Phillips’in tercümesi şöyle der: “Kendi yeteneklerine sağduyuyla bakmaya çalış.”

Buradaki öğüt, değişik bir ortamda verildiyse de bugün eşit derecede uygulanabilir. Mesih’in bir takipçisi, arabasını dikkatsizce veya alkolün etkisi altında kullanabileceğini ve yine de Tanrı’nın koruması altında olduğu için cezasız kalabileceğini sanıyorsa, acaba bu “sağduyuyu” yansıtır mı? Mesih’in bu takipçisi, yeteneklerine acaba sağduyuyla bakıyor mu? Aynı zamanda başkalarını tehlikeye sokarsa, gerçekten ‘komşusunu kendisi gibi sevdiğini’ söyleyebilir mi?—Matta 22:39.

Şimdi, insanların, deprem kuşaklarında veya faal yanardağların gizli, fakat gerçek tehlike arz ettiği yerlerde evlerini inşa ettikleri duruma, sağduyu ilkesini uygulayalım. Daha önce sözü edilen Kolombiya’daki Nevada del Ruiz yanardağının etrafındaki yerler iyi bir örnektir. Kolombiya’nın El Pais gazetesine göre, 1982 yılında mimar Cesar Zarate, Lagunilla Nehri’nin geçmişte Armero’yu kapladığını ve şehrin hâlâ yeterli koruması olmadığını gösteren bir inceleme yaptı. Aynı zamanda, 1570 yılından beri, Nevada del Ruiz yanardağının altı kez püskürdüğü biliniyordu. Tarihsel kaynaklara göre, bu yanardağın 140 yıl 9 ay ile 110 yıl 2 ay arasında değişen muntazam bir faaliyet devresi vardır.

Bu bilgi, Armero’daki felaketten birkaç hafta önce, Kolombiya’nın El Tiempo gazetesinin pazar baskısına gönderildi. Kategorik olarak şöyle beyan edildi: “Gelecekteki su baskını . . . . bu yılın yaklaşık kasım ayının ortasında olacak . . . . Tipik belirtiler zaten görülmektedir: ‘Arenas’ kraterinden çıkan duman, kül yağmuru ve gazlar, suların ve ekinlerin bulanması, mide bulandırıcı kokular . . . . 11 Eylül’de yanardağdan gelen korkunç bir gümbürtü, yanardağın üzerindeki karların yavaş yavaş erimesi . . . . Dolayısıyla, artık harekete geçme zamanıdır.”

Fakat bu makale basılmadı. Belki, buna gereksiz bir felaket haberi duyuruculuğu olarak bakıldı. Daha sonra El Tiempo’nun başyazarları bu durumu “öngörü eksikliği, sezgi noksanlığı veya hiçbir şeyin olmayacağına safdil bir inanç” olarak baktılar.

Fakat 13 Kasım 1985 gecesinde söylendiği gibi, tam zamanında Nevada del Ruiz lav püskürtmeye başladı. Armero’da yirmi bini aşkın kişi hayatını yitirdi ve Chinchina’dan ve yakınlardaki diğer kasabalardan da binlerce kurban verildi. Armero’da ölenlerin arasında Yehova’nın 41 şahidi ve arkadaşları da vardı. Bazıları akla uygun olmayarak çukur bir bölgede bulunan İbadet Salonuna kaçtılar. Fakat Salonla birlikte sürüklenerek gömüldüler. Başka şahitler ise, daha yüksek yerlere kaçıp kurtulabildiler.

Açıkçası, olaylardan sonra hikmetli hareket etmek kolaydır. Fakat hiç değilse, bu feci olaylardan bazı dersler alabiliriz.

Eski Zamanlarda Verilen Uyarılara Aldırış Edilmesi

Mukaddes Kitap, zamanında yapılan uyarılara aldırış etmeyen veya yaşadıkları zaman veya yerde bir şey olmayacağını düşünen insanlar hakkında bazı örnekler verir. Böyle bir durum, Lut’un, Sodom ve Gomorra’dan kaçması için uyarılmasında gerçekleşmiştir. O, damatlarını şöyle diyerek uyardı: “Kalkın, bu yerden kaçın; çünkü RAB şehri harap edecek.” Onlar nasıl bir tepki gösterdiler? “Fakat damatlarının gözünde [Lut] şaka eder gibi göründü.” “Şaka” kısa sürdü. Yehova, mahkûm ettiği bu sapık şehirlerin üzerine kükürt ve ateş yağdırdı. Damatlar, yörenin ahlaksız sakinleriyle birlikte öldüler. Lut’un karısı da herhalde, şüphe içinde ve kaygılarla Sodom’dan çıktı. O, “[Lut’un] arkasından geriye baktı, ve bir tuz direği oldu.”—Tekvin 19:12-26.

1.900’den fazla yıl önce, İsa, eski Yeruşalim’in başına feci bir harabiyetin geleceğini peygamberlik etti. Şehrin yıkılmasından önce, vaki olacak olaylara dair belirli ayrıntılar verdi. Şöyle dedi: “Fakat Yeruşalimi ordularla kuşatılmış gördüğünüz zaman, bilin ki, onun yıkılması yakındır.” Şunu da ekledi: “O vakit, Yahudiyede bulunanlar dağlara kaçsınlar, ve onun içinde olanlar çıksınlar; kırda olanlar oraya girmesinler.”—Luka 21:20-24.

M.S. 66 yılında Roma orduları Yeruşalim’i kuşattıklarında, şehirdeki Mesih’in takipçileri İsa’nın verdiği alameti fark ettiler. Fakat General Cestius Gallus şehri almak üzereyken, açıklanmayan bir şekilde askerlerini geri çekti. O zaman Mesih’in takipçilerinin beklediği fırsat geldi; onlar Erden’in öte yakasına kaçtılar. MS 70 yılında, Romalılar, General Titus’un komutası altında dönüp Yeruşalim’i harap ettiler. Mahkûm edilen şehirde kalan yüz binlerce Yahudi, kuşatma ve çatışma sırasında öldü.

Bu durumlarda Tanrısal uyarılar verilmişti. Ancak önemli olan şuydu: Sadece bir kaç kişi mesajı dinleyip kaçtı. Çoğunluk dikkat etmedi. Tanrı’nın uyarısını dinlemediler ve ciddiye almadılar.

Tanrı’yı Yerinde Olarak Nasıl Deneyebiliriz?

Doğal felaket durumunda bile, çoğu kez uyarılar verilir, yani belirli bir zaman içinde kuvvetli bir ihtimalle tehlikeyi gösteren, yörenin daha önceki tarihi, son günlerdeki bazı işaretler veya bilimsel veriler söz konusudur. Belki bir yörenin su baskınına karşı korumasız durumu vardır. O halde, makul bir insan, başka bir yöreye taşınmanın gerekli ve uygun olup olmadığına dair karar vermek üzere tüm etkenleri düşünmelidir. Tabii, doğal felaketin tam yerini ve zamanını önceden bilmek mümkün değildir. Yine de, olasılıklar kanunu ve en kötüsüne göre, bir güven payı hesaba katılabilir. Fakat Tanrı’dan özel bir koruma beklemek makul değildir. Böyle yapmak, yerinde ve dengeli olmayan şekilde Tanrı’yı denemek demektir.

Fakat başka bir anlamda, Yehova bizi, Kendisini denemeye davet etmektedir. Peygamber Malaki’nin zamanında, İsrail milleti, mezbahta adi ve bayağı kurbanlar takdim etmekle uygun olmayan biçimde Tanrı’yı denemekteydi. Murdar ekmek ve topal hayvan takdimesiyle Yehova’nın sofrasını hor gördüklerini gösterdiler. Malaki vasıtasıyla Yehova, dönmeleri ve hareket tarzlarını düzeltmelerini istedi. “Ondalığın hepsini ambar evine getirin de, evimde yemek olsun, ve beni şimdi bununla deneyin, orduların RABBİ (Yehova’sı) diyor, göklerin pencerelerini size açmıyacak mıyım, ve size yetecek kadardan fazla üzerinize bereket dökmiyecek miyim?”—Malaki 3:10.

Evet, ruhi bereketlerle ilgili olarak Yehova’nın sadakatini “dene”yebiliriz. Eğer önce O’nun gökteki Krallığını ve adaletini ararsak, o zaman tıpkı İsa’nın söylediği gibi, tüm ‘diğer gerekli şeyler bize verilecektir.’ İsa ayrıca şunu da söyledi: “Dileyin size verilecektir; arayın, bulacaksınız; kapıyı çalın size açılacaktır.” Eğer nakâmil insanlar, kendi çocuklarına iyi hediyeler verirlerse, “göklerde olan Babanız [iradesi ile uygun olarak] kendisinden diliyenlere ne kadar ziyade iyi şeyler verir!”—Matta 6:33; 7:7-11; Yuhanna 5:14.

Şu anda, Şeytan’ın sisteminin tüm kısımlarına karşı Yehova’nın yakında öç alma işine girişeceğine dair milletlere bir uyarı verilmektedir. (Vahiy 16:14, 16; 18:20) Milyonlarca sağduyulu kişi, Yehova’nın Şahitleri tarafından vaaz edilen bu mesajı dinleyip, Tanrı’nın gökteki Krallığının hükümdarlığı tarafında duruş alıyor. Onlar, iş işten geçmeden önce, siyasal ve dinsel bozuk işbirliğinden ayrılıyorlar. (Vahiy 18:14) Böyle yapmakla onlar, adalet ile eşitliğin hüküm süreceği cennete çevrilen yeryüzünde ve Mesih’in hükümdarlığı altında ebedi hayat için hazırlanmaktadırlar. Bu uyarıya siz de kulak veriyor musunuz?—II. Petrus 3:13; Titus 1:2.

    Türkçe Yayınlar (1974-2026)
    Oturumu Kapat
    Oturum Aç
    • Türkçe
    • Paylaş
    • Tercihler
    • Copyright © 2025 Watch Tower Bible and Tract Society of PA
    • Kullanım Şartları
    • Gizlilik İlkesi
    • Privacy Settings
    • JW.ORG
    • Oturum Aç
    Paylaş