-
Hangi Tanrı’ya Tapınılmalı?Gözcü Kulesi—1992 | 1 Ocak
-
-
Hangi Tanrı’ya Tapınılmalı?
HAYVANLARDAN farklı olarak biz insanlar, tapınma yetisine sahibiz. Bu, doğuştan sahip olduğumuz bir özelliktir. Aynı zamanda bir ahlak duygumuz, neyin doğru ve neyin yanlış olduğuna dair bize rehberlik eden bir vicdanımız var. Çeşitli yollarla hepimiz bu vicdanı izleriz ve birçok kişi bunu yaparken rehberlik için bir tanrıya veya tanrılara bakar.
Geçen iki yüzyıl boyunca bazı dünyevi aydınlar, her şeye kadir bir Tanrı ve Yaratıcı’nın varlığını tartışma konusu yaptılar. 1844’te Karl Marks, dinin “insanların afyonu” olduğunu söyledi. Daha sonra Charles Darwin, evrim kuramını ortaya attı. Bundan sonra Rus Bolşevik ihtilali geldi. Doğu Avrupa’da ateizm, devletin resmi inancı oldu ve dinin 1917 nesliyle birlikte öleceği iddia edildi. Oysa, ateistler insanların yapısını değiştiremediler. Şimdi Doğu Avrupa’da dinin uyanışı bunu göstermektedir.
Bununla beraber, durum Mukaddes Kitabın söylediği gibidir: “Yerde olsun, gökte olsun, ilâh denilenler varsa da (nitekim çok ilâhlar ve çok rabler vardır).” (I. Korintoslular 8:5) Çağlar boyunca insanlık çok sayıda tanrıya tapınmıştır. Bereket tanrısı gibi, aşk, savaş ve şarap tanrıları da olmuştur. Sadece Hindu dininde milyonlarca tanrı vardır.
Budist ülkelerde olduğu kadar Babil, Asur ve Mısır’da da çok sayıda üçlük tanrılarına rastlanmıştır. Hıristiyan âleminin de “kutsal” Üçlüğü vardır. Üçlüğü reddeden İslam’da ‘Allahtan başka tanrı yoktur.’ Ayrıca, görünmez, kadirimutlak bir Tanrı kavramıyla alay edenlerin bile kendi tanrıları vardır. Örneğin, Filipililer 3:19’da Mukaddes Kitap maddeci uğraşların tuzağına düşmüş olan insanlar için “onların ilâhı karındır” der.
İnsanların büyük çoğunluğu tesadüfen içinde doğmuş olduğu ülkenin veya toplumun tanrısı ya da tanrılarına tapınır. Burada bir soru doğmaktadır. Acaba tüm tapınma şekilleri insanı, bir dağın doruğuna giden yollar gibi aynı yere götürür mü? Yoksa dinin mistik yollarının birçoğu, uçuruma giden yollar gibi insanı felakete mi götürür? Birçok uygun tapınma şekli mi var, yoksa sadece bir tanesi mi uygundur? Hamde layık çok tanrı mı, yoksa tam bağlılık ve tapınmaya layık olan bir tek Kadirimutlak Tanrı mı var?
Sahte Tanrıların Ortaya Çıkışı
Söz konusu soruları incelememiz yerinde bir davranıştır. Neden? Çünkü din konusunda yazılı en eski otorite olan Mukaddes Kitap, sahte bir tanrının bir yılan vasıtasıyla ilk ana-babamızı nasıl ayartıp felaketle biten bir yola sevk ettiğini anlatır. Onun kullandığı stratejinin üzücü sonuçlarını bugüne kadar yaşamaktayız. (Tekvin 3:1-13, 16-19; Mezmur 51:5) “Tanrı’nın Oğlu” İsa, bu isyancı tanrıdan “bu dünyanın reisi” olarak söz eder. İsa’nın resullerinden biri onu, ‘bu sistemin tanrısı’ olarak adlandırır. (Yuhanna 1:34; 12:31; 16:11; II. Korintoslular 4:4) Vahiy 12. bap 9. ayette o, “İblis ve Şeytan denilen büyük ejder, bütün dünyayı saptıran eski yılan” olarak tanımlanmaktadır. Sahte dinin dünya imparatorluğu denilen bir teşkilat Şeytan’ın denetiminde bulunmaktadır.
Şeytan baş aldatıcıdır. (I. Timoteos 2:14) O, pek çok türde tanrıları—ataların ruhlarını, putları, ikonları, Madonnaları—kullanarak insanlığın doğal tapınma arzusunu sömürmektedir. Kudretli hükümdarlar, zafer kazanan generaller, sinema ve spor yıldızları gibi insan tanrılara tapınmayı bile destekler. (Resullerin İşleri 12:21-23) Biz uyanık kalıp sadece gerçekten “hiç birimizden uzak” olmayan hakiki Tanrı’yı arayıp O’na tapınmaya kararlıysak, doğrusunu yapıyoruz demektir.—Resullerin İşleri 17:27.
Öyle ise, tapınmamız gereken bu benzersiz Tanrı acaba kimdir? Yaklaşık 3.000 yıl önce, Mukaddes Kitabın Mezmur yazarı O’nu, ‘güvendiği Kadir, Yüce Tanrı olarak’ tanımladı ve ünlü ‘Yehova’ ismiyle çağırdı. (Mezmur 91:1, 2) Daha önce Musa O’nun için şöyle dedi: “Allahımız RAB (Yehova) bir olan RABDİR (Yehova’dır).” (Tesniye 6:4) Ve İşaya peygamber, Tanrı’nın söylediği şu sözleri aktardı: “Ben Yehovayım, ismim odur; ve izzetimi bir başkasına ve hamdimi oyma putlara vermiyeceğim.”—İşaya 42:8.
Yehova Tanrı’nın amacı, Kendi ismini sahte tanrı Şeytan’ın sürdüğü tüm lekelerden aklamaktır. M.Ö. 1513 yılında bunu nasıl yapacağını bir örnekle göstermek üzere İsrail kavmini Mısır esaretinden kurtarmak için peygamber Musa’yı kullandı. Bu fırsatta Tanrı Yehova, ismi ile şu sözler arasında bağlantı kurdu: “Ne olacaksam öyle olacağım.” (Çıkış 3:14, 15) Kendisini Mısır’ın Firavununa karşı haklı çıkaracaktı, ama ilk olarak o kötü hükümdara şöyle dedi: “Gerçekten bunun için, ismim bütün dünyada ilân olunsun diye sende kudretimi göstermek için, seni durdurdum (mevcut bıraktım).”—Çıkış 9:16.
Bugün durum buna benzemektedir. Eski zamanlardaki bu Firavun gibi, bu dünyanın tanrısı olan Şeytan da, Yehova Tanrı’ya meydan okumakta ve adalet ile hakikati seven insanlarla ruhi bir savaşı hile ile sürdürmektedir. (Efesoslular 6:11, 12, 18) Tanrı’nın amacı, Şeytan’ın bu muhalefeti karşısında ismini yüceltmektir. Bununla beraber Şeytan ile tüm işlerini yok ederek kudretini göstermeden önce, Yehova, isminin bütün yeryüzünde ilan edilmesi için tapıcılarını göndermektedir. O’nun ismine şahadette bulunmak hakiki tapınmanın hayati bir kısmıdır.
Yerinde olarak Tanrı, söz konusu tapıcılarının ‘hamdini beyan eden Kendi ismine bir kavim,’ Kendi Şahitleri yani Yehova’nın Şahitleri olacaklarını bizzat söyledi. (İşaya 43:10-12, 21) Onlar, Yehova’ya hamt ettiklerini nasıl gösterirler? Alenen evden eve vaaz edip öğretir ve Yehova’nın, Oğlu İsa Mesih’in yönetimindeki Gökteki Krallığının yeryüzünde yaşayan itaatkâr insanlığa ebedi nimetler getireceğine dair iyi haberi ilan ederler. Böylece onlar ilk yüzyıldaki hakiki Hıristiyanlar gibi Tanrı’ya tapınmaktan asla vazgeçmezler. (Resullerin İşleri 5:42; 20:20, 21) Acaba onlar, bunu yaparken Tanrı’dan nimetler görürler mi? Sonraki sayfalarda bunun cevabını bulacağız.
-
-
Tapıcılarla İlgili HasatGözcü Kulesi—1992 | 1 Ocak
-
-
Tapıcılarla İlgili Hasat
RESUL Yuhanna’ya “Rabbin gününde” gerçekleşecek ve dünyayı sarsacak olaylarla ilgili bir rüyet verildi. O, semavi Rab İsa Mesih’in bir kır at tarafından temsil edilen adil bir savaşa çıkıp ‘fethini tamamlayana kadar fethettiğini’ gördü. İsa’nın yaptığı ilk şey, Tanrı’nın başdüşmanı olan Şeytan’ı göklerden yeryüzü dolaylarına atmaktır. Buna karşılık veren Şeytan, insanlık üzerine, mecazi binicilerle ve al, yağız, kula renkli atlarla temsil edilen benzersiz bir katliam, açlık ve hastalık getirir. (Vahiy 1:10; 6:1-8; 12:9-12) İlk olarak 1914 yılında patlak veren vaylar o zamandan beri giderek artmaktadır. Bunlar yakında, İsa’nın dediği gibi, ‘dünyanın başlangıcından şimdiye kadar olmamış ve hiç olmayacak büyük sıkıntı’ ile bir doruğa ulaşacaktır.—Matta 24:3-8, 21.
O zaman Yehova’nın tapıcıları acaba ne durumda olacaklar? Vahiy 7. bap 1-10’da, melek kuvvetlerinin bu tapıcıların toplanmasına kadar harabiyet yellerini ‘tuttuğunu’ okuyoruz. 1914’ten beri devam eden dönem boyunca sayısı 144.000 olan ruhi İsrail’in yeryüzündeki son üyeleri toplanmaktadır. Ve o zaman “işte, . . . . her milletten ve sıptlardan ve kavmlardan ve dillerden, kimsenin saymaya kadir olmadığı büyük bir kalabalık” vardır. Bu büyük kalabalığın sayısı zaten milyonlara ulaşmaktadır. Masum bir kuzu gibi boğazlanan İsa’nın fidye niteliğindeki kanına iman gösterdiklerinden, onlar, Tanrı’nın tahtı önünde tasvip edilmiş bir durumda bulunmaktadırlar. ‘Ve büyük sesle çağırıp diyorlar: Kurtarış, taht üzerinde oturan Tanrımıza ve Kuzu’ya mahsustur.’ Bu gayretli tapıcıların “gel” dedikleri başka kişiler de “büyük sıkıntı”dan kurtulmak için toplanmaktadır.—Vahiy 7:14-17; 22:17.
“Onların Sesi”
Bu vefakâr tapıcılar hakkında şöyle denilebilir: “Onların ahengi (sesi) bütün dünyaya, ve sözleri yerin uçlarına varmıştır.” (Romalılar 10:18) Onların çok emek verdiği bu iş, göze çarpan meyvelerle bereketlenmektedir. Örneğin:
Şimdi Meksika’da Yehova’nın 335.965 faal tapıcısı olduğu rapor ediliyor. Bu, sadece üç yıl içinde yüz bin kişilik bir artış demektir! Neden böylesine bir artış var? Şu haber bunu anlamamıza yardımcı olabilir. Aurelio adındaki bir genç, Katolik kiliselerinin birinde zangoçtu. Bulunduğu köye Yehova’nın Şahitleri geldiği zaman, onları kimsenin dinlememesini sağlamak için kilisenin çanlarını çalardı. Zamanla bir Katolik Jerusalem Bible tercümesi satın alıp okumaya başladı; ama anlamadı. Günün birinde koltuğunun altında bir New World Translation tercümesi taşıyan bir dostunu gördü. Aurelio dostuyla alay etti ve onun Mukaddes Kitabının sahte olduğunu iddia ederek “gerçek” Mukaddes Kitabı göstermek amacıyla arkadaşını evine davet etti. Dostu, “Çıkış 20’yi oku” dedi ve sonra hemen evi terk etti.
Bu zangoç, birinci babından başlayarak 20. babın 4 ve 5. ayetlerine gelene kadar tüm Çıkış kitabını okudu. Kendi Katolik Mukaddes Kitabının suretler hakkındaki sözleri onu şaşırttı. Gelecek pazar günü yapılan ayinden sonra suretler hakkında bilgi veren ayetleri papazına gösterdi. İlk olarak, papaz kendisinin bu suretlere tapınmadığını, sadece saygı gösterdiğini söyledi. Cevabının Aurelio’yu tatmin etmediğini görünce, papaz onu Yehova’nın Şahitleriyle tetkik etmekle suçladı. Aurelio bunu reddetti, fakat şunu ekledi: “Bundan sonra edeceğim!”
Şahitlerin köye bundan sonraki gelişinde Aurelio onlarla temas kurup Mukaddes Kitabı incelemeye başladı. Kilisede çalışmayı bıraktı ve üç ay içinde Yehova’nın Şahitlerinin aleni hizmetine katılmaya yeterlik kazandı. Eski zangocun ilk ziyaret ettiği ev papazın eviydi; papaz onun şimdi Krallığı vaaz eden biri olduğunu görünce gözlerine inanamadı. Papaz onu afaroz etmekle tehdit etti, ama Aurelio, kiliseyi zaten terk ettiği için buna gerek kalmadığını söyledi. Onun cesur hareket tarzı, Yehova’nın Şahitleriyle zaten tetkik yapmakta olan birçok köylüyü yüreklendirdi. Aurelio ve o köyden, başka 21 kişi sonraki bölge ibadetinde vaftiz edildiler. O yöredeki artış öylesine büyüktü ki, bu grupla vaftiz adayları için soruları gözden geçirmek bir sorun oldu; sadece bir tek ihtiyar vardı.
“Bütün Dünyaya”
Gökteki Krallığı vaaz edenlerden kaçmak mümkün değil. Katolik bir İtalyan, Yehova’nın Şahitlerinin kendisini ziyarete her geldiklerinde kızardı. Şirketi, kendisini Singapur’a gönderince, artık Şahitler tarafından rahatsız edilmeyeceğini düşündü. Oysa, Şahitlerin orada da bulunması onu çok şaşırttı. Böylece ziyaretine gelen Şahitlere saldırmaları için iki azgın köpek aldı. İki Şahit evine geldiği zaman bu köpekler hücum ettiler. Dehşete kapılan kadınlar, hayatlarını kurtarmak için koşarak kaçtılar ve bir kavşakta birbirlerinden ayrıldılar. Köpeklerden biri Şahitlerden birine yetişince kadın can havli ile çantasından iki kitapçık çıkardı ve köpeğin ağzına soktu. Bunun üzerine köpek onu kovalamaktan vazgeçti ve dönüp eve gitti.
Ertesi hafta aynı iki Şahit, sokağın karşı tarafında bir eve tekrar ziyaret yaptı. Köpeklerin sahibi bahçesindeydi ve şaşırtıcı bir şekilde kadınları selamlayıp evine davet etti. Yehova’nın Şahitleriyle hiç konuşmadığını ve yayınlarını hiç okumadığını söyledi. Ama köpeklerinin birinin ağzında iki kitapçık bulması onu şaşırtmıştı. O akşam bu kitapçıkları okumuş ve gerçekten etkilenmişti. Koyu bir Katolik olmasına rağmen, Yehova’nın Şahitleriyle Mukaddes Kitabı tetkik etme arzusunu belirtti.
Bu adam tekrar İtalya’ya gönderildiğinde, Yehova’nın Şahitleriyle tetkik etmek için bazı düzenlemeler yaptı. Kendisi ve karısı ibadetlere katılmaya başlayınca, yöre papazı onlara kızıp tehditler savurdu. Birisi bahçelerine ateş ettikten sonra bu çift kiliseyle tüm bağlarını kesti. Bu adam şimdi şöyle diyor: “Şimdiden akrabalarımdan birçoğuna şahadet ediyorum, çünkü Yehova’nın tek hakiki Tanrı olduğunu onlara bildirmek istiyorum.”
“Yerin Uçlarına Varmıştır”
Dünyanın diğer bir ucundan gelen başka bir tecrübe, Gökteki Krallık mesajının nasıl takdir edilip hayatların değiştirilmesine yardımcı olduğunu göstermektedir. Avustralya’da bir Şahit, katıldığı doğum öncesi eğitim veren bir sınıfta, birçok kötü alışkanlığı olan bir kadınla karşılaştı. Bu kadın hamileliği sırasında bile sigara içmekten vazgeçemiyordu. Şahit onun gösterdiği tutumdan çok rahatsız olmuştu. Bir rastlantı sonucu onlar aynı koğuşta doğum yaptılar ve konuşmak için çok fırsatları oldu. Bu kadının çocukluğunda birçok sorunu olduğu ortaya çıktı ve şimdi ise evliliği çökmek üzereydi. Böylece hastaneden çıktıktan sonra Şahit, bu kadını ziyaret etti ve Mutlu Bir Aile Hayatı kitabını kullanarak onunla Mukaddes Kitabı tetkik etmeye başladı.
Kadının kocası hakiki dini bulmak için Tanrı’ya dua etmişti, fakat şu şartı da eklemişti: “Yehova’nın Şahitlerinin dini olmamak kaydıyla”! Bununla beraber, karısının Şahitlerle tetkik yaptığını öğrenince, bazı sorular sormaya başladı ve tetkike katılmaya davet edildi. Bunu yaptı ve çok geçmeden cemaat ibadetlerine katılmaya başladı. Şimdi hem koca, hem de karısı vaftiz edildi ve evliliklerinin çok iyi bir duruma geldiği görülüyor.
Böyle yayınlara dayanan ev Mukaddes Kitap tetkikleri, birçok yeni tapıcının toplanmasıyla sonuçlandı. Yehova’nın Şahitlerinin ihtilal, iç savaş veya resmi kısıtlamalarla karşılaştıkları ülkelerde ev Mukaddes Kitap tetkiki faaliyeti arttı. Angola’da birçok yıldan beri hüküm süren iç savaş boyunca Şahitler çok zulüm ve zahmet çektiler. Raporlar geçen yılın ilk aylarında her müjdecinin ortalama olarak üç ev Mukaddes Kitap tetkiki idare ettiğini gösteriyor. Ancak Mukaddes Kitaba dayanan pek az yayınları vardı. Seyahat eden nazırlar, her gün küçük bir gruba hizmet etti ve gündüz tarla hizmeti ve akşamları ibadet için düzenlemeler yaptılar. Düşmanlıklar bitip, ihtiyaç duyulan Mukaddes Kitaba dayalı 42 ton yayın Güney Afrika’dan geldiğinde ne büyük bir sevinç duyuldu! Şimdi ‘daha önemli şeylerden emin olabilen’ kardeşlerin sevgisi ‘tüm bilgi ve tam ayırt etme yeteneğiyle daha ve daha çok artacaktır.’ (Filipililer 1:9, 10) Böylece Mukaddes Kitabı incelemek üzere yardımcı yayınlara sahip olanlar, Yehova’nın lütufla sağladığı tüm bu tedariklerden tamamen yararlanmak için ne büyük teşvike sahiptirler.—I. Timoteos 4:15, 16.
Bu sadık tapıcıların mutluluğu, İsa’nın Dağdaki Vaazındaki şu sözlerini bize hatırlatır: “Ne mutlu ruhta fakir olanlara (ruhi ihtiyaçlarının farkında olanlara); çünkü göklerin melekûtu (krallığı) onlarındır . . . . ne mutlu salâh (adalet) uğrunda eza çekmiş olanlara; çünkü göklerin melekûtu (krallığı) onlarındır . . . . Sevinin, ve meserretle coşun; çünkü göklerde karşılığınız büyüktür.” (Matta 5:3-12) Angola’da zaten şu anda büyük bir hasat toplanmaktadır!
Dünyanın başka bölgelerinde Yehova’nın Şahitlerinin faaliyeti üzerindeki kısıtlamalar hafifletilmekte veya kaldırılmaktadır. İsa, kendi günlerinde şunu söyledi: “Gerçi hasat bereketli, fakat işçiler az.” (Matta 9:37) Bu sözler bugün ne kadar doğrudur! Her zaman daha çok işçiye ihtiyaç duyulmaktadır. Tapınmamız hasadı içerdiği için mutluyuz. Bugün yeryüzünde Yehova Tanrı’ya sunduğumuz semereli ve vefakâr hizmetten daha büyük bir sevinç kaynağı yoktur.
Öyle ise, Yehova’nın tapıcılarını böylesine sevinç ve gayret göstermeye sevk eden acaba nedir? Bunu şimdi göreceğiz.
-