Dünyaya Bakış
YİYECEĞİ ZİYAN ETMEK
Avrupa’da yiyeceği yok etmek uzun zamandır alışagelmiş bir yöntemdir. Meyve ve sebze fiyatlarını istikrarlı tutmak için, Avrupa Ortak Pazarı teşkilatı ürünlerin fazlasını satın alıyor. Fakat Avrupa kontrol ofisi tarafından yapılan yeni bir rapora göre, İtalya, Fransa, Hollanda ve Yunanistan’da satın alınan ürün fazlasının hemen hemen yüzde 84’ü yok ediliyor—bu her yıl 2,5 milyon ton mahsul demektir. Alman gazetesi Wetterauer Zeitung, kalan kısmından “yüzde 10 hayvan yemi yapılıyor, yüzde 5 alkole dönüştürülüyor ve ancak yüzde 1’i fakirlere dağıtılıyor” diyor.
ULUSLARARASI YANKESİCİLER
Yaz geldi mi Londra’ya yankeseciler de geliyor. The Sunday Times gazetesinin yazdığına göre, dünyada profesyonel olarak tanınan dört düzine kadar usta yankesici uçakla şehre iniyor ve iki aydan kısa bir süre içinde £10 milyon değerinde mal ve para çalıyor. Geldikleri ülke olan Şili’ye göre Los Chileanos olarak adlandırılan bu kişiler İngiltere’ye yasa dışı yollardan girebilmek için sahte pasaport çalmak üzere ilk olarak Madrid (İspanya) veya Milano (İtalya)’ya gidiyorlar. Londra’da Oxford Street’teki büyük mağazalar, metro istasyonları ve West End’teki otellerin lobileri onların başlıca hedefleridir. Londra kulesi ve Westminster Abbey kilisesi gibi turistik yerleri gezen turistlerin arasına ve toplumsal olaylar için gelen kalabalıklara karışıyorlar. Çok becerikli ve kurnaz olup kurbanlarını kolaylıkla oyalayabildikleri için, polis, kalabalık yerlerde kişinin yanında fazla para bulundurmamasını öneriyor. Bir polis memuru şöyle dedi: “Basit kural şudur: Değerli eşyalarınızı daima hemen görebileceğiniz bir yerde bulundurun.”
KÖTÜ ÖRNEK
Evcilik veya doktorculuk oynayan çocukların büyükleri kopya ettikleri biliniyorsa da, Lebanon (Pennsylvania, A.B.D.) polisinin, küçük çocukların bir oyun alanında toz şekeri ve ot kırpıntısı dolu torbaları kullanarak uyuşturucu çeteciliği oyunu oynadıklarını saptaması şok etkisi yarattı. Yedi yaşındaki bir oğlan ve dokuz yaşındaki bir kızdan çıktığı söylenen uydurma uyuşturucularla beraber bir defter ve borç senetleri bulundu. Bir notta şunlar yazılıydı: “Kokain, yarım torbacık, 55 sent, bir torbacık $1.” Detektif Robert Bowman, Jr.’un dediği gibi, çocuklar, ana-babalarının örneklerini kopya ediyorlar. “Çalışmadan, çok para kazanmak istiyorlar.”
AIDS’TEN KORUMA MI?
Afrika’daki heteroseksüeller arasında AIDS’in niçin böylesine kolay yayıldığını uzun zamandır merak eden araştırmacılar, şimdi bunun cevabını kısmen bulmuş gibidirler. Science dergisine göre, yakın zamanda yapılan bazı araştırmalar, sünnetsiz Afrikalı erkeklerin cinsel ilişkiden bu ölümcül virüsü kapma şansının sünnetli erkeklerden beş-sekiz kat daha yüksek olduğunu gösteriyor. Science dergisi bir neden olarak şunu öne sürüyor: “Gulfe, virüsün daha uzun süre hayatta kalıp vücuda girmesine elverişli sıcak ve nemli bir ortam sağlıyor. Kuru bir ortamda virüsün ömrü çok kısadır.” Salgın hastalıklar uzmanı Thomas Quinn şu sonuca varıyor: “Bu bulgular, sünnetin savunulması gerektiğini gösteriyor. Ayrıca AIDS’in yayılmasında fahişeler de önemli bir rol oynuyor. Afrika’daki bazı bölgelerde onların yüzde 50—80’ine AIDS bulaşmış durumdadır.
VAHŞET BOMBARDIMANI
Almanya’daki öğretmenler derneği, ana-babalarla eğitmenleri, çocukların TV ve video kasetlerinde gösterilen vahşete maruz kalmalarına karşı harekete geçmeye önemle teşvik ediyor. Derneğinin başkanının iddia ettiğine göre, “hard rock” müziğinde ve videolarda “kaygı verici biçimde övülen Şeytancılık, uyuşturuculuk, ölüm ve vahşet”, erginlik çağındaki çocukları şiddete karşı duyarsız kılabilir ve duygusal yönden sakat bırakabilir. Öğretmenlerle ana-babaların, “hard rock” müziği ve videoların içerdikleri hakkında çok az bilgi sahibi oldukları anlaşılıyor. Alınan haberlere göre, iki gençten biri videoda çok sayıda dehşet filmlerini seyrediyor. Gençler bu filmleri ya iyi ya da çok iyi olarak değerlendiriyor.
KAZANMAK VE KAYBETMEK
Brezilya’da çıkan O Estado de Sao[São] Paulo gazetesi, “Talihli olmak öldürebilir” başlığı altında, geçenlerde piyangoda büyük bir ikramiye kazanan birinin başından geçen feci olayı anlattı. Adam tek kazanan olarak 930.000 Novos Cruzados’u (takriben 1 milyar TL) aldı. Daha sonra bu adam, akrabalarından üçünün piyango ikramiye parasını aramaya gelen hırsızlar tarafından öldürüldüğü acı haberini aldı.
KARARLAR VERMEK
En iyi kararlarını ne zaman verirsiniz—ayaktayken mi yoksa otururken mi? Güney Kaliforniya Üniversitesi tarafından yapılan ve American Health (Amerikan Sağlığı) dergisinde yayımlanan araştırmaya göre, “baskı altında bulunan kişiler oturmak yerine ayakta dururlarsa, zor kararları % 20 daha çabuk verirler.” İncelemede, bir bilgisayar ekranında gösterilen birtakım soruları, incelemeye katılanların hem otururken hem de ayaktayken cevaplandırmaları istendi. Ayakta daha iyi sonuçlar elde edildi. Daha yaşlı ve daha az hareketli kişiler ayaktayken cevap vermekte çok büyük ilerleme kaydettiler. Bu şaşılacak bir şey değildir, çünkü insan ayaktayken kalbi dakikada 10 kez fazla vuruyor ve “uyarmayı etkileyen beyin kısmını” harekete getiriyor. Yazıhanede oturarak çalışanlara gün boyunca sık sık kalkıp vücudu germek öneriliyor.
“BİYOLOJİK FİLTRELER”
Hollanda’daki 3.027 dönümlük kirlenmiş Zoommeer gölünü temizlemek için yetkililer yeni önlemler almaktadır. Kirliliğin yiyicileri olarak midye kullanmayı tasarlıyorlar. Fransa’da yayımlanan International Herald Tribune gazetesinin yazdığına göre, bu midyeler “biyolojik filtre” işlevini görebilirler. Yapılan deneylerde midyelerin zehirli kimyasal maddeyle madenleri yiyip yok ettiği görüldü. Onların zehirli artıkları denizin dibine iner ve oradan çıkarılabilir. Bilim adamları, midyelerin sulardan PCB’lerin (poliklorlanmış bifeniller) yüzde 50’sini ve kadmiyumun yüzde 30’unu veya daha fazlasını yok edebileceğini iddia etmektedir.
MİKRO DALGA PİŞİRME KAYGILARI
Mikro dalga fırınlara konulan yemekler, onların içindeki su moleküllerini buhara çevirip yemekleri o şekilde hızlı ısıtan yüksek enerjili ışınlarla bombardıman ediliyor. Daha yüksek güvenlik standartlarına uygun modeller, radyasyon sızma riskini büyük ölçüde azaltmaktadır. “Buna rağmen alelade fırınlarda söz konusu olmayan güvenlik sorunları mikro dalga fırınlarda baş göstermektedir,” diyor The New York Times gazetesinde çıkan bir makale. Sorunlardan bir tanesi, pişirme sürecinin, domuz etindeki trişin ve tavuk etindeki salmonela gibi bazı yiyeceklerde bulunan zararlı organizmaları öldürecek kadar tam olup olmadığı sorunudur. Sorunun başka bir yönü, mikro dalga fırınlar, yiyeceğin her tarafını aynı derecede ısıtmadığından, bazı kısımları az pişip de başka kısımları çok pişmesi; ayrıca fırındaki havanın yiyeceğin düzeyinde bulunan organizmaları öldüremeyecek kadar soğuk olabilmesidir. Başka bir sorun da böyle fırınlarda plastiğin kullanılmasının güvenilir olup olmamasıdır, çünkü özellikle plastiğin yiyeceğe temas etmesi halinde, bazı sarma plastiklerinde bulunan maddeler yiyeceğe geçebilir. Yemek pişirme kurallarına sıkıca bağlı kalınırsa, sorunların çoğunun çözülebileceği iddia edilmektedir.
KANDAN AIDS
The Toronto Star gazetesine göre, Sovyet AIDS hastalarının yüzde 40’ı, virüsü, kan naklinden almıştır. Sovyet Tıp Bilimleri Akademisinin Başkanı Valentin Pokrovsky durumun “son derece endişe verici” olduğunu söyleyerek şunu kabul etti: “Ameliyat sırasında kan vasıtasıyla AIDS virüsünün bulaştığı vakalarımızın yüzdeliği hoş görülemeyecek derece yüksektir.” Güneydeki Elista ve Volgograd şehirlerinde AIDS’in yayılma vakalarının hastanelerde kullanılan virüs bulaşmış iğnelerden kaynaklandığı anlaşıldı. Orada yaşayan hiç değilse 81 çocuğa bu virüs geçti.
UYGAR AMA DEPRESYONLU
Çağdaş uygarlık insanın mutluğunu artırıyor mu? Yakın tarihli bir inceleme, bütün dünyada yapılan araştırmaların sonuçlarını toplayıp bir grup gelişmiş ülkede II. Dünya Savaşından beri depresyon vakalarının çok arttığını hatta bazı ülkelerde iki katına çıktığını gösterdi. En çok etkilenen gençlerdir. Öte yandan, geleneksel sosyal yapılarına bağlı kalan daha fakir ülkelerde depresyon olaylarının sayısı aynı dönemde ancak çok az artmıştır. Neden? The Boston Globe gazetesine göre, incelemeyi yürütenler, bu ilerlemiş ülkelerde görülen kentleşme eğilimi ile artan hareketliliğin, aile bağlarının ve toplumsal yapılar ağının gevşemesine neden olduğunu tahmin ediyorlar. İncelemenin başyazarı şu sonuca varıyor: “Uygarlığın bedelinin depresyon olduğu anlaşılıyor.”