Dünyaya Bakış
Okullarda Şiddet
Almanya’nın Hamburg kentindeki 169 okulda yapılan geniş kapsamlı bir araştırma, eğitim kurumlarında görülen saldırganlıktaki artışın nedenlerini bulmaya çalıştı. Okullarda gasp, gözdağı, fiziksel zarar ve seks suçları neden giderek daha sık duyuluyor? Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesine göre, araştırmada soru sorulan öğrenciler başlıca nedenler olarak medyadaki şiddet, evdeki ihmalkârlık, yabancı öğrencilerle çıkan anlaşmazlıklar ve okuldaki stresten söz ettiler. Söz konusu araştırma okuldaki şiddet sorunlarının çözümünü engelleyen bir takım toplumsal etkenlere de dikkati çekti. Örneğin, çocukların ve gençlerin suçun veya kötülüğün bilincine varmamasının olağan olduğu ve onların oldukça ben-merkezci, hoşgörüsüz ve düşüncesiz olduğu anlaşıldı. Birçok ana-baba da çekişmelerin çözümü için şiddet kullanımını normal sayıyor ve çocuklarına kendilerine vuranlara aynı şekilde karşılık vermeyi ve kendilerini savunmayı öğretiyordu.
Gizli Risk
“Sigara içenlere, kalp krizi geçirmenin artan riskiyle karşı karşıya kaldıkları halde yanlış yere sağlıklı oldukları söylenebilir.” The New York Times gazetesinde çıkan bir makale böyle söylüyor. Neden? Çünkü sigara içmenin kılcal kan damarlarına verdiği zararlar klasik kalp testlerinde ortaya çıkmıyor. Böylece sigara içenler fiziksel veya duygusal stres altında bulundukları zaman kalpleri kanın eksikliğini daha da şiddetle duyuyor ve bu durum kalp krizi geçirme riskini daha da artırıyor. Des Moines’in Iowa Kalp Enstitüsünde yapılan bir inceleme, bu durumun sigara içen kişide sigara içmediği sırada bile söz konusu olduğunu, sigara içilirken ise, daha vahim hale geldiğini gösterdi. Stres altında iken kılcal kan damarları açılarak kalbe normalden dört kat daha fazla kan taşıyabilir. Oysa sigara içenlerin kalplerinde bu akış yüzde 30 azalıyor.
Paris’te AIDS
Fransız Le Monde gazetesine göre, “Paris’te 25 ile 44 yaşları arasındaki erkeklerde her üç ölüm vakasının birine AIDS virüsü neden olmaktadır.” En son çıkan bu istatistikler geçenlerde INSERM (Fransız Ulusal Sağlık ve Tıbbi Araştırma Enstitüsü) tarafından yayınlanmıştır. Bu rapor ayrıca 1983 ve 1990 arasında AIDS virüsü bulaşmasının aynı yaş grubundakiler arasında ölüm oranını yüzde 50 artırdığını açıklamaktadır. WHO’nun (Dünya Sağlık Örgütü) yöneticisi Dr. Jonathan Mann şu tahminde bulunuyor: “En kötüsü halen önümüzde; salgın her yerde yayılmaktadır.” WHO’ya göre, bu virüs dünya çapında her gün 5.000 kişiye bulaşmaktadır.
Çocuklar ve Biberon
Japonya’daki çocukların aşağı yukarı yüzde 25’i yemek yemekte zorluk çekiyor. Bunun nedeni biberon olabilir. Asahi Evening News gazetesine göre, 20 yıl boyunca ana okulu öğretmenleri bazı çocukların çiğnenmesi zor olan yiyecekleri yemekte güçlük çektiklerini görmüşlerdir. Kimi çocuklar yutmakta zorluk çekiyor, başkaları kusuyor ve diğerleri öğle uykusundan sonra bunu hâlâ ağızlarında bulunduruyorlar. Doktorlar bu çocukların çenelerinin zayıf ve küçük olduğunu gözlemişlerdir. Diş hekimi Naohiko Inoue ve kamu sağlık uzmanı Reiko Sakashita bunun nedeninin bebeklik çağına dayandığını iddia ediyor ve biberonu suçluyorlar. Bebeklerin biberonla beslendikleri zaman çenelerini oynatmadan sadece emmeleri gerektiği anlaşılıyor. Öte yandan bebekler emzirildikleri zaman çenelerini kuvvetle kullanıyor ve besinleri çiğnemek üzere daha sonra ihtiyaç duyacakları kasları güçlendiriyorlar.
Tütün Reklamcıları Kadınları Sömürüyor
“Hayli yol aldın, bebek.” Amerika Birleşik Devletlerinde sigara içen kadınlar yıllardır böyle kandırıcı reklam sloganlarıyla teşvik edilmişlerdir. Kuzey eyaletlerinden birinde sigara içmeyi önleme programının yöneticisi Kathy Harty, bu kadınlar sömürülmüşlerdir, diye yakınıyor. Harty aynı mesajı vurgulayan TV ve radyo reklam kampanyasının yaratıcılarındandı. Sigara karşıtı reklamlarından biri, bir reklam bürosu yöneticisinin kel başınının üstünde sigarasını söndüren çekici bir kadını gösteriyor. Bir radyo reklamı sigara imalatçılarına şunu söyleyen bir kadını duyuruyor: “Size saçlarımızın kül tablası gibi kokmasını sağladığınız için teşekkür ederiz. Size dişlerimizi lekelediğiniz ve kuru temizleme faturalarımızı kabarttığınız için teşekkür ediyoruz. Size her yıl kadınlarda 55.000 akciğer kanseri vakasına neden olduğunuz için teşekkür ediyoruz. Günün birinde bu lütfunuza karşılık verebileceğimizi umarız.” Harty şu açıklamada bulunuyor: “Biz, [kadınların] şunu bir daha düşünmelerini istiyoruz: ‘Bu sigarayı gerçekten istiyor muyum? Birilerini zengin ve kendimi hasta etmeyi gerçekten istiyor muyum?’”
Şifa Veren Bal
Eski zamanlardan beri balın şifa verici özelliklerinden yararlanılmaktadır. Fransız La Presse Médicale dergisi çağdaş tıp biliminin şimdi balın şifa verici gücünü yeniden keşfetmeye başladığını söylüyor. Yakın zamanda yapılan bir araştırmada doktorlar deney olarak yanıkları ve çeşitli yaraları tedavi etmek üzere saf doğal bal kullandılar. Bal yaralara doğrudan uygulandı ve üzerleri kuru, steril sargı ile kaplandı. Bu bandaj her 24 saatte bir değiştirildi. Sonuçlar balın temizleyici ve iyileştirici olarak olağanüstü etkili olduğunu göstermektedir. Bal temas ettiği mikropların çoğunu öldürmekte ve yeni dokuların gelişmesini uyarmaktadır. La Presse Médicale şu sonuca varıyor: “Bal basit ve ucuz olduğundan daha iyi tanınmalı ve alışılmış antiseptik maddeler listesine eklenmelidir.”
Kafein Suçlanıyor
Alışkanlık olarak çok kahve içmeyi birdenbire bırakan kişiler sık sık baş ağrısı, depresyon, yorgunluk, endişe, hatta kas ağrıları, mide bulantısı ve kusmadan şikâyet ediyor. Şimdi ise, John Hopkins Üniversitesindeki araştırmacılar, bu belirtilerin, günde sadece bir ya da iki bardak kahve, çay veya kafein içeren içkileri içip bunu iki gün için bırakanlarda da görüldüğünü buldular. Belirtiler öylesine ciddi olabilir ki, kişi, doktora görünmeye gerek görebilir. Kurbanlar, hafta sonunda ofisteki kahve makinesinden uzak olanlar, kafeinsiz içkilere geçen kişiler veya bir ameliyattan önce bir şey yememek zorunda olanlar olabilir. Doktorlara, baş ağrısı ve kafein içmemekten ileri gelen belirtilere benzeyen şikâyetlerle gelen hastaların kafein geçmişini araştırmaları tavsiye ediliyor. Kafeinli içecekleri azaltmak isteyenlere bunu yavaş yavaş yapmaları öneriliyor. Araştırma aynı zamanda kafeinin ve dolayısıyla kahvenin, fiziksel bağımlılık yaratan bir ilaç olarak tanımlanmasının gerekli olup olmadığı sorusunu da ortaya attı.
Öldürücü Odalar
“Çevreye yayılan sigara dumanları insan yapısı başka herhangi bir kirleticiden daha çok ölüme neden olmaktadır.” Güney Afrika’nın Cape Town kentinde tıp görevlisi olan Dr. Michael Popkiss böyle söylüyor. Dr. Popkiss bu sözleri, Güney Afrika Tütün Enstitüsü tarafından dağıtılan ve sorunun nedeninin yetersiz havalandırma olduğunu yazan bildiriye tepki olarak söyledi. Şöyle açıkladı: “Binalarda bulunan sigara dumanının yoğunluğu genellikle temiz hava için konulan ortalama kalite standardına göre yüksektir” ve bu, akciğer kanseri ve kalp krizleri olduğu kadar çocukların akciğerlerinde büyüme bozuklukları gibi sonuçlar doğurabilir.” Aynı kişi, binaların sigara dumanından tamamıyla arındırılacak kadar havalandırılmasının veya havanın filtre edilmesinin hiçbir şekilde mümkün olmadığını söyledi. Şunları ekledi: “Havayı temiz tutmanın en etkili tekniği kirletici unsurları kaynaklarında kısıtlamaktır.”
Firavun’un İşçilerinin Hayatı Zordu
Firavun’un piramit, kabir ve tapınaklarının inşasında çalışmış olanların iskeletleri üzerinde geçenlerde yapılan araştırmalar, bu işçilerin yetersiz beslenmiş, hastalıklı ve fazla çalıştırılmış olduğunu ortaya koydu. Mısırlı bir antropolog olan Azza Sarry el-Din’in söylediğine göre, işçilerin bir çoğu artritten çekiyordu. Onun araştırmaları işçilere zorunlu çalışmalar yaptırıldığını da ortaya çıkardı. Bayan antropolog “omurgalarının ağır yükler taşımaktan eğilmiş” ve “rahatsız edici kemik iltihapları” olduğu sonucuna varıyor. Bu hastalıkların kanıtları, yakın yerlerde bulunan mezarlıklardan kazılıp çıkartılan kafatasları, omurga kemikleri ve elle ayak parmaklarının parçaları incelenerek bulundu. Oysa üst tabakadan insanların mezarlıklarından çıkartılan kemiklerde bu hastalıklar görülmedi. Antropologun tahminine göre, işçilerin ömrü 18-40 yıl arasındayken, imtiyazlı sınıf 50 ila 70 yaşa kadar yaşardı.
Astrologlar Yine Yanıldılar
Almanya’da Parabilimlerle ilgili bir Bilimsel Araştırma Kurumu, 1992 başlarında dünya çapında çeşitli astrologlar tarafından yapılan 50 kadar kehaneti toplayarak yılın sonunda sonuçları değerlendirdi. Kurum benzer bir denemeyi 1991 yılında da yapmıştı. (Ağustos 1992 tarihli Uyan dergisinin 31. sayfasına bakın.) 1992 için olan kehanetler 1991 için olanlardan daha doğru mu çıktı? Kesinlikle hayır. Süddeutsche Zeitung, “1991 yılında yapılan üstü kapalı kehanetler kısmen başarılı olduysa da, bu seferki kehanetlerin hiçbir tanesi bile hedefe isabet etmedi,” diyor. 1992 için olan kehanetler arasında George Bush’un yeniden seçilmesi ve Beyaz Saray’ın yangınla harap edilmesi vardı. 1993’e bakarak kurumun kendisi bir kehanette bulundu: “Astrologlar gelecek yıl hedefi bir kez daha kaçıracaklar.”