Watchtower ONLINE KÜTÜPHANE
Watchtower
ONLINE KÜTÜPHANE
Türkçe
  • KUTSAL KİTAP
  • YAYINLAR
  • İBADETLER
  • g 1/82 s. 5-7
  • İnsanlık Kendi Kendini Yok Edecek Mi?

Bu kısım için bir video yok.

Üzgünüz, video yüklenirken bir hata oluştu.

  • İnsanlık Kendi Kendini Yok Edecek Mi?
  • Uyanış!—1982 (Bilimsel Seri 1-4)
  • Altbaşlıklar
  • Benzer Malzeme
  • Bir Görgü Şahidinin Söyledikleri
  • Tüm Hayatı Yok Etmeye İmkânı Olan Bir Çağda Yaşıyoruz
  • Nükleer Çıkmaz
    Uyanış!—1989 (Bilimsel Seri 29-32)
  • Düşünülmeyecek Bu Olay Meydana Gelebilir Mi?
    Uyanış!—1982 (Bilimsel Seri 1-4)
  • Son Günler Eşsiz Bir Özellik
    Uyanış!—1988 (Bilimsel Seri 25-28)
  • Dünya Nükleer Bir Katliamla Sona Erecek Mi?
    Uyanış!—1984 (Bilimsel Seri 9-12)
Daha Fazla
Uyanış!—1982 (Bilimsel Seri 1-4)
g 1/82 s. 5-7

İnsanlık Kendi Kendini Yok Edecek Mi?

O FELAKET GÜNÜNDE Japonya’nın Hiroşima şehrinde hava açık ve güneşliydi. Tarih 6 Ağustos 1945. Şehir uyandığı zaman hayal gücü zengin olan bir kimse bile o sabah saat 8.15’te aniden meydana gelecek tahribatı düşünemezdi.

O gün meydana gelen olay “yeryüzünde eşi asla görülmemiş gökten gelen bir harabiyet yağmuru” olarak tanımlandı. İnsanlık artık yeni bir savaş çağına girmiş, dehşetli kitle imhası olanaklarına kapı açılmıştı.

Acaba bu gelişmenin, günün birinde, Mukaddes Kitabın “dünyanın sonu” diye adlandırdığı şeyi meydana getirmekle bir ilgisi var mıdır? Buna cevap vermeden önce, o Ağustos gününde meydana gelen olayın neden bu kadar önemli olduğunu ele alalım.

Bir Görgü Şahidinin Söyledikleri

“Birisi: ‘Bir paraşüt yere iniyor!’ diye bağırdı. Onun işaret ettiği yöne dönmekle karşılık verdim” diyerek Hiroşima’da bulunan bir kadın gördüklerini anlatmaya başladı. Şöyle devam etti: “Tam o sırada yüzümün çevrilmiş olduğu gök şiddetle parlamaya başladı. Bu ışığı nasıl tanımlayacağımı bilemiyorum. Sanki gözlerimde bir ateş yayılıyordu.

Önce hangisinin geldiğini hatırlamıyorum: Ani ışık parlaması mı yoksa karnıma doğru gürleyen patlama sesi mi? Hangisi olursa olsun, hemen yere yıkılmıştım.

Çok zaman geçmeden havada iğrenç bir koku olduğunu fark ettim. O sırada yüzümün derisinin soyulduğunu hissetmem beni sarstı. El ve kollarımında derisi soyulmuştu.  . . . Sağ elimin derisi soyulup acayip şekilde sarktı. . . . . Köprü altında gördüklerim bana şok geçirtti: Yüzlerce kişi akıntıda çırpınıyordu. Erkek mi kadın mı olduklarını söyleyemem. Hepsi birbirine benziyordu. Yüzleri kabarmış ve gri bir renge bürünmüştü, saçları dk duruyordu. Karada ise, inleyen insanlar ellerini yukarı doğru tutarak nehre doğru koşuyorlardı.”

Bu kadın, gazetelerin “insanın icat ettiği en korkunç harabiyet makinesi” olarak tanımladıkları atom bombasının savaşta ilk defa kullanılışını görmüştü. On binlerce kişinin ani olarak öldüğü ve birçoklarının belki tamamen buharlaştığı ilk patlamadan sağ çıkanlar nükleer savaşın gerçek dehşetini görmüşlerdi. Onlar da öldürücü atomik radrasyon dozlarına maruz kaldıklarından, çok zaman geçmeden mide bulantısından çalışamaz hale geldiler. Bunun sonucu olarak kan kustular, yüksek ateş, aşırı ishal ve bağırsak kanamaları oldu, 10 gün içinde can çekişerek öldüler. Son ölü sayısı aşağı yukarı 140.000 olarak tahmin edildi. Hepsi bir tek bombadan!

O yeni çağın çökmesinin üzerinden 36 yıl geçti. O zaman bu bombaya bir tek ülke sahipti. Fakat bu arada neler oldu?

Tüm Hayatı Yok Etmeye İmkânı Olan Bir Çağda Yaşıyoruz

Kısa bir zaman sonra başka ülkeler de atomik silahları geliştirdiler ve milletlerarası gerginlik artınca nükleer silah yarışması başladı. Daha fazla ve daha büyük bombalar geliştirildi. “Ufaklık” adı verilen, Hiroşima üzerine atılan bombanın tahrip gücü 13 bin ton TNT’ye eşittir! Ama bugünün bombalarıyla karşılaştırıldığında gerçekten bir “ufaklık”tır. Zaten bugün denemesi yapılan bombaların bazıları 60 milyon ton TNT’ye eşittir!

Büyüklükleri değişen bu bombaların on binlercesi birçok silah deposunda stok halinde bulunuyor. Sadece Amerika Birleşik Devletleri yeryüzünde yaşayan her erkek, kadın ve çocuğu 12 kere öldürmeye yetecek atom başlıklarına sahiptir. Oysa bu silahlar, insanlığı telaşa veren gelişmelerden sadece biridir.

Siz kendinizi hâlâ az çok güvenlik içinde hissedebilirsiniz, çünkü düşman bir memleketten binlerce kilometre uzakta olduğunuzu bilmektesiniz. Bugün ise, atomik silahları hedeflerine ulaştırmak için hedefe varma kesinliği konusunda akla durgunluk veren sistemler geliştirilmiştir. Sekiz ayrı atom başlığı taşıyan füzeler, şimdi 9.650 kilometre yol katedebilmekte ve hedefi 450 metre yakınından vurabilmektedir. Kısa bir süre sonra birkaç metre yakınından vurabilecekler! Açıkçası, yeryüzündeki hiçbir kimse kendini güvenlik içinde veya ateş menzilinin dışında hissedemez.

İnsanı öldürme gücünü daha da artırmak için bazı milletler kimyasal ve biyolojik (mikrobik) silahlarla donatılmışlardır. Bir ototrite şöyle diyor: “Yeni ölüm serpintileri imal edilmektedir, bunların en küçük damlacıkları bile kalp krizlerine yol açabilmektedir.” Bu konuyu incelemeye çok vakit harcayan ünlü bir bilgin şöyle uyardı: “Biyolojik savaş dünyayı hâlâ muazzam bir şekilde tehdit etmektedir.”

Sovyet Rusya Başkanı Leonid Brejnev geçenlerde silah konusunda yapılan gelişmeleri “nükleer olandan daha da dehşetli bir silah” diyerek tanımlamıştı. Kendisi “kitle harabiyeti silahlarının yeni tiplerinin geliştirilmesinin yasak”lanması teşvikinde bulundu. Birçokları onun “hava savaşı”ndan bahsettiğini fark etti, bu da düşmanı yok etmek için doğal çevrede değişiklik yapmak demektir. Sovyet Rusya’da yayımlanan Kızıl Yıldız adlı dergi “tahrip edici askeri amaçlar” için doğal çevrede bozucu değişiklikler meydana getirmenin sonucu olarak “tüm dünyanın olağanüstü bir tehlike içinde bulunduğu” uyarısında bulundu. Bir ülkenin düşman topraklarda sellere, kuraklıklara, depremlere, fırtınalara hatta kasırgalara yol açabileceğinden korkulmaktadır. Bir kasırganın 1 milyar ton TNT’nin gücüne eşit, yani en büyük nükleer bombadan 16 kere güçlü olduğu düşünüldüğünde, havayı bu şekilde etkileyerek savaşma yönteminin son derece tahrip edici olduğu anlaşılabilir.

Açıkça görüldüğü gibi, insan zaten kendini yok edecek ve yeryüzünü radyoaktif bir döküntü yeri halinde bırakacak olanaklara sahiptir. Öte yandan, 1945’ten beri hiçbir savaşta nükleer silahlar kullanılmamıştır. Bu nedenle birçokları kendilerini güvenlik içinde hissederek dünyanın hiçbir zaman topyekûn bir atom savaşını göze alamayacağını düşünüyor, çünkü bu, o bombanın geliştirilmesine katkısı bulunan Albert Einstein’e göre “yeryüzündeki tüm hayatın yok edilmesi” demek olacaktır.

[Sayfa 6’daki resim]

Sadece Amerika Birleşik Devletlerinde yeryüzünde yaşayan her erkek, kadın ve çocuğu 12 kere öldürmeye yetecek atom başlıkları bulunuyor.

    Türkçe Yayınlar (1974-2026)
    Oturumu Kapat
    Oturum Aç
    • Türkçe
    • Paylaş
    • Tercihler
    • Copyright © 2025 Watch Tower Bible and Tract Society of PA
    • Kullanım Şartları
    • Gizlilik İlkesi
    • Privacy Settings
    • JW.ORG
    • Oturum Aç
    Paylaş