Watchtower ONLINE KÜTÜPHANE
Watchtower
ONLINE KÜTÜPHANE
Türkçe
  • KUTSAL KİTAP
  • YAYINLAR
  • İBADETLER
  • g 10/90 s. 6-8
  • Uzaylılar Nerede?

Bu kısım için bir video yok.

Üzgünüz, video yüklenirken bir hata oluştu.

  • Uzaylılar Nerede?
  • Uyanış!—1990 (Bilimsel Seri 33-34)
  • Altbaşlıklar
  • Benzer Malzeme
  • Şüpheler Başlıyor
  • Parçalanan Bir Temel
  • Yanlış Din
  • Uzaylılar Çağların Rüyası
    Uyanış!—1990 (Bilimsel Seri 33-34)
  • Uzayda Zekâ Sahibi Varlıklar Var Mı?
    Uyanış!—1982 (Bilimsel Seri 1-4)
  • Elimizde Deliller Var
    Uyanış!—1982 (Bilimsel Seri 1-4)
  • Evrenimiz Nasıl Oluştu?—Tartışmalı Bir Konu
    Sizinle İlgilenen Bir Yaratıcı Var mı?
Daha Fazla
Uyanış!—1990 (Bilimsel Seri 33-34)
g 10/90 s. 6-8

Uzaylılar Nerede?

BİLİM yazarı İsaac Asimov’a göre, diğer gezegenlerdeki hayata inananlar için bu, “bir bakıma her şeyi berbat eden bir sorudur.” İlk kez 1950 yılında nükleer fizikçi Enrico Fermi tarafından sorulan bu soru, aşağıdakine benzer şekilde gelişen bir tartışma başlattı: Eğer galaksimizdeki diğer gezegenlerde zeka sahibi bir hayat başlamışsa, şimdi bizden milyonlarca yıl ileri olan birçok medeniyet olmalıdır. Yıldızlar arası seyahati çok uzun yıllar önce geliştirmiş ve galaksimize yayılarak koloniler kurmuş ve onu araştırıyor olmalılar. O halde onlar neredeler?

Bazı SETI bilim adamlarının, bu “Fermi paradoksu”yla sarsılmış oldukları görülmekle birlikte, genellikle yıldızlar arası seyahatin ne kadar güç olduğuna işaret etmektedirler. Çok yüksek bir hız olmasına rağmen, ışık hızında giden bir uzay gemisinin dahi, sadece galaksimizi bir uçtan diğer uca katetmesi için yüz bin yıl kadar zaman gerekecektir. Bu hızın üzerine çıkmak ise imkânsız olarak görülmektedir.

Bilim kurgu romanlarındaki, bir yıldızdan diğerine bir kaç gün, ya da bir kaç saat içerisinde geçen uzay gemileri, bilim değil fantezidir. Yıldızlar arasındaki mesafe, idrakimizi de zorlayacak kadar büyüktür. Gerçekten eğer galaksimizin bir modelini yapıp aslında bir milyon dünyayı kapsayacak büyüklükteki güneşimizi bir portakal büyüklüğüne indirseydik, gene de bu modelde yıldızlar arasındaki mesafe ortalama bin altı yüz kilometre kadar olacaktı!

SETI bilim adamları işte bu nedenle, radyo teleskoplara kuvvetle yönelmektedirler. İleri medeniyetlerin, yıldızlar arasında seyahat etmeyebileceklerinden , diğer hayat türlerini daha ucuz ve daha kolay bir yol olan radyo dalgalarıyla arayacaklarını düşünmektedirler. Ancak Fermi’nin paradoksu hâlâ kendilerini rahatsız etmektedir.

Amerikalı fizikçi Freeman J.Dyson, eğer galaksimizde ileri medeniyetler varsa, onlar hakkında deliller bulmanın New York şehrindeki Manhattan adasında teknolojik medeniyet belirtileri bulmak kadar kolay olması gerektiği sonucuna varmıştır. Galaksimiz bu yabancıların işaretleri ile vızıldıyor ve dev mühendislik projeleri ile dolu olmalıdır. Fakat bunlardan hiçbirine rastlanmamıştır. Aslında konuyla ilgili bir makalede, “arandı, fakat hiçbir şey bulunamadı” ifadesinin SETI astronomları için bir tür dinsel nağme haline geldiği kaydedilmektedir.

Şüpheler Başlıyor

Birçok bilim adamı, meslektaşlarının bu soruna yaklaşımlarında iyimser çok fazla kabuller yapmış olduğunu fark etmeye başlamıştır. Bu bilim adamları, galaksimizdeki ileri medeniyetler için çok daha küçük sayılar hesap etmektedir. Bazıları bu sayıyı sadece bir olarak bulmuşlardır—yani sadece bizler. Başkaları ise, bu sayıyı matematik olarak birden de küçük hesap etmektedirler—yani bizler dahi burada olmamalıyız!

Bu şüpheciliklerinin temelini anlamak güç değildir. Bu temel, iki soruda özetlenebilir: Eğer uzaylılar varsa, nerede yaşayabilirler? Ve oraya nasıl geldiler?

Bazıları ilk soruya, ‛Elbette gezegenlerde yaşayacaklar” şeklinde cevap verebilir. Fakat güneş sistemimizde hayata karşı düşmanca davranmayan bir tek gezegen vardır, o da gezegenimizdir. Fakat galaksimizdeki milyarlarca yıldızın etrafında dönen gezegenler için ne söylenebilir? Bunların bazıları, hayat barındırıyor olamaz mı? Gerçek şudur ki, bilim adamları güneş sistemimizin dışındaki bir tek gezegenin dahi varlığını henüz kesin olarak ispatlayamamışlardır. Neden?

Çünkü bir gezegeni görebilmek, son derece zordur. Yıldızlar çok uzakta olduğu için de ve gezegenler ışık yaymadıklarından, Jüpiter gibi dev bir gezegeni dahi görebilmek, kilometrelerce uzaklıktaki güçlü bir ampulun etrafında uçan bir toz tanesini fark edebilmek gibidir.

Bu tür gezegenler mevcut olsalar dahi—ve bazı dolaylı deliller varlıklarına işaret etmektedir—bu hâlâ, doğru galaktik çevrede tam doğru yıldızın etrafında döndükleri, yıldızdan tam doğru uzaklıkta bulundukları ve kendilerinin tam doğru büyüklükte ve hayatı desteklemek için uygun bileşimde oldukları anlamına gelmez.

Parçalanan Bir Temel

Bildiğimiz şekliyle hayatı sürdürebilecek gerekli sıkı şartlara sahip birçok gezegen bulunsa, bu dünyalarda hayat nasıl başlayacaktır? sorusu hâlâ geçerliliğini koruyacaktır. Bu soru da bizi, diğer dünyalardaki varlıklara olan inancın temeline, yani evrime götürür.

Birçok bilim adamı için hayat, bu gezegende cansız maddelerden evrimle ortaya çıkabiliyorsa, diğer gezegenlerde da aynı şey geçerli olabilir, şeklinde düşünmek mantıksaldır. Bir yazar bunu şöyle ifade etmiştir: “Biyologlar arasındaki genel kanı, uygun çevre sağlandığında, hayatın başlayacağı şeklindedir.” Fakat evrimin başa çıkılamaz bir itirazla karşılaştığı yer de burasıdır. Evrimciler, bu gezegendeki hayatın nasıl başladığını dahi izah edememektedirler.

Fred Hoyle ve Chandra Wickramasinghe isimli bilim adamları, hayat için gerekli olan temel enzimlerin tesadüfen ortaya çıkma ihtimallerini 1040.000’de bir (virgülden sonra 40.000 sıfırdan sonra 1) olarak hesap etmektedirler. Feinberg ve Shapiro isimli bilim adamları daha da ileri gitmektedirler. Life Beyond Earth (Dünyanın Dışında Hayat) adlı kitaplarında, organik çorbadaki maddelerin hayata doğru ilk adımları tesadüfen atabilme ihtimalini 101.000.000’da bir (virgülden sonra 1.000.000 sıfırdan sonra 1) olarak öngörmüşlerdir. Eğer bu ihtimali elinizdeki dergiye sayısal olarak açıkça yazsaydık, bu dergi 300 sayfadan daha kalın olurdu!

Bu uzun ve yorucu sayıları kavramak size güç mü geliyor? “İmkânsız” kelimesini hatırlamak daha kolay ve en az o sayılar kadar da doğrudur.

Buna rağmen SETI astronomları neşe içinde, hayatın tüm evrende tesadüfen ortaya çıktığını kabul etmektedirler. Life in Darwin’s Universe adlı kitabında Gene Bylinsky, yabancı dünyalarda, evrimin izlemiş olabileceği çeşitli yollar hakkında fikir yürütmektedir. Ve akıllı ahtapotların, mideleri üzerinde torbaları olan keseli adamların, müzik aletleri yapan yarasa adamların, hiç de zorlama fikirler olmadığını öne sürmektedir. Tanınmış bilim adamları da Bylinsky’nin kitabını övmüşlerdir. Bununla birlikte Feinberg ve Shapiro gibi bilim adamları, böyle bir muhakemede, hayretten ağzı açık bırakacak aksaklığı görmektedirler. Feinberg ve Shapiro, bilim adamlarının, hayatın dünyada nasıl başladığına dair teorilerinin “en basit deneysel temellerindeki zayıf”lıkları ortaya sermektedirler. Fakat buna rağmen bilim adamları “bu temelleri Evren’in öbür ucuna kadar yükselen kuleler inşa etmek için kullandıkları”nı da ifade etmektedirler.

Yanlış Din

‛Neden bu kadar çok bilim adamı, imkânsız olanı bu kadar kolay kabul etmektedir?’ diye merak edebilirsiniz. Bunun cevabı basit ve oldukça üzücüdür. İnsanlar, neye inanmak isterlerse, ona inanmaya eğilimlidirler. Bilim adamları da, tüm objektiflik iddialarına rağmen, insanın bu zayıflığından muaf değildirler.

Hoyle ve Wickramasinghe, “hayatın bir zekâ sahibi tarafından ortaya konmuş olmasının”, hayatın kendiliğinden ortaya çıkma teorisine oranla “çok daha güçlü” bir olasılık olduğuna dikkat çekiyor ve şöyle devam ediyorlar: “Aslında böyle bir yaratma teorisi o kadar açıktır ki, insan, bu teorinin neden genelde aşikâr bir şey olarak kabul edilmediğini merak etmektedir. Bunun nedenleri de bilimsel olmaktan ziyade psikolojiktir.” Evet, birçok bilim adamı, deliller o tarafa ağırlık vermekle birlikte, bir Yaratıcı fikrinden ürküyorlar. Bu süreç içerisinde de kendileri için bir din yaratmışlardır. Yukarıdaki yazarların görüşüne göre, Darwinizm, sadece “Tanrı” kelimesini “Doğa” kelimesiyle değiştirmektedir.

Yani, “Orada Kimse Var Mı?” sorusuna cevap olarak bilim, diğer gezegenlerdeki hayata inanmak için hiçbir temel vermemektedir. Aslında, yılların geçip ve yıldızların sessizliği sürmesi, SETI’de evrime inanan bilim adamları için artan bir sıkıntı kaynağı olmaktadır. Eğer değişik hayat türleri cansız maddelerden evrim yoluyla bu kadar kolay ortaya çıkabildilerse, neden bu koskoca evrende onlardan hiçbirinin sesini duymuyoruz? Bu canlılar nerededir?

Öte yandan eğer bu soru, dinsel sahaya ait bir soru ise, burada nasıl bir cevap bulabiliriz? Tanrı, diğer dünyalarda canlılar yarattı mı?

[Sayfa 8’deki çerçeve]

Dünya Dışından Ziyaretçiler Mi?

Birçok insan bugün dünyanın, uzaylılar tarafından ziyaret edildiğine ya da geçmişte ziyaret edilmiş olduğuna inanmaktadır. Bilim adamları genellikle bu tür iddiaları dikkate almazlar; her vakada tahkik ve ispat edilebilir delil yetersizliğini öne sürmüşler ve birçok UFO (Unidentified Flying Object- Teşhis Edilemeyen Uçan Cisim) ya da uçan daire olayının doğal olaylarla izah edilebildiğini belirtmişlerdir. Kaçırma olaylarını da, insan aklının tam anlaşılamamış sorunlarına, ya da psikolojik ve dinsel ihtiyaçlara bağlamaktadır.

Bir bilimkurgu yazarı şunları söylemiştir: “Bu konuyu araştırma ve buna inanma güdüsü neredeyse dinseldir. Tanrılarımız vardı. Şimdi de yalnız olmadığımızı, koruyucu güçlerin gözetiminde olduğumuzu hissetmek istiyoruz.” Ayrıca bazı UFO, ya da uçan daire tecrübeleri bilimden ziyade gizem kokmaktadır.

Fakat birçok bilim adamı da kendilerine göre “ziyaretçiler”e inanmaktadır. Hayatın burada dünyamızda tesadüfen ortaya çıkmasının imkânsızlığını görmekte, bu nedenle hayatın uzaydan dünyamıza taşındığını iddia etmektedirler. Bazıları da uzaylıların, ilkel bakteri yüklü bir roketi dünyamıza göndererek gezegenimize hayat tohumunu ektiklerini söylemektedir. Hatta bir bilim adamı, uzaylıların gezegenimizi çok uzun yıllar önce ziyaret ettiği ve hayatın da onların geride bıraktıkları çöplerden tesadüfen ortaya çıktığı beyanında bulunmuştur! Bazı bilim adamları basit organik moleküllerin uzayda oldukça yaygın olduğu noktasından sonuçlar çıkarmaktadır. Fakat bu, hayatın tesadüfen ortaya çıkması için gerçekten bir delil midir? Bir yedek parça ve hırdavat dükkânı, bir arabanın kendini orada tesadüfen meydana getirdiğinin delili olabilir mi?

[Sayfa 7’deki resim]

Başka yaşanabilir gezegenler var olsa bile, acaba üzerlerinde hayatın tesadüfen başlayabileceğine dair bir delil var mı?

    Türkçe Yayınlar (1974-2025)
    Oturumu Kapat
    Oturum Aç
    • Türkçe
    • Paylaş
    • Tercihler
    • Copyright © 2025 Watch Tower Bible and Tract Society of PA
    • Kullanım Şartları
    • Gizlilik İlkesi
    • Privacy Settings
    • JW.ORG
    • Oturum Aç
    Paylaş